Ana içeriğe atla

Bir şeyler yapmalı diye düşünüp hiç bir şey yapmayanlara örnek olması dileğiyle Ahmet EREN söyleşisi.

Bu yazıyı. öncelikle kendime, ardından benim gibi milyonlarcasına ders olsun diye yazıyorum. Gelelim yazının konusuna. Geçtiğimiz yıl sonbaharında blogumda da duyurduğum üzere IPTV World Forum etkinliğinin İstanbul ayağına katılmıştım bir günlüğüne. İşime katkısı olacak bu etkinliğe katılmak için senelik iznimden bir gün kullanıp, tüm masraflarını cebimden karşılamıştım. Her geçen gün bu etkinliğe katılmış olmanın yeni bir faydasını görüyorum.Tanıştığım insanlar, kurduğum yeni ilişkiler yanıma kar kalıyor. Sevgili Ahmet Eren ile bu etkinlikte tanıştık. Ahmet, Lüksamburg'da uluslararası bir şirkette yönetici düzeyinde çalışan bir mühendis. Kendi başlattığı bir yardım kampanyası var. Kampanyanın web adresi şöyle:

Diyarbakır Silvan'da Kutlualan İlkokulu ve Anaokulu'na yardım topluyor kampanyası ile. Kampanya alışılagelmişlerden farklı. Sağolsun beni kırmadı. Yoğun mesaisine karşın gönderdiğim soruları yanıtladı. Şimdi kendi yanıtlarıyla bu yardım kampanyasını okuyalım. Bu arada merak edenler için Ahmet'in kampanyasına ben de katıldım. Aşağıda ayrıntılarını okuyacaksınız ancak kısaca özetlemek gerekirse 109 km'lik zorlu bir tırmanma parkurunda pedal basacak Ahmet. Tamamladığı her kilometre için bağışçıları söz verdikleri bağış miktarını ödeyecekler. Zorlu parkurda Ahmet için motivasyon olacak bu bağışlar. Benim verdiğim bağış sözü kademeli:


ilk 50 km için km başına 0.50 TL 50-75 km'de km başına 1 TL 75-100 arası km başına 2 TL 100 km üzeri her km için 20 TL Toplayınca gene okyanusta bir damla ama ne demişler damlaya damlaya göl olur.


Kısaca sizi tanıyalım.

Aslinda zor bir soru bu insan kendisini nasil tanitabilir ki ama soyle ozetleyebilirim:

18 yasinda terk etmeme ve sik sik gidemememe ragmen Akdenizliyim; halen Antalyaliyim (Guluyor). Universiteyi Orta Dogu Teknik Universitesi Havacilik Ve Uzay Muhendisliginde okudum. Yine ayni okulda Makine Muhendisligi bolumunde yuksek lisansimi tamamlayip Fransa’daki Uluslarasi Uzay Universite’sinde Uzay Is Yonetimi yuksek lisansima devam ettim. Oradan sonra; halen devam ettigim Luxembourg merkezli bir uydu operatoru olan SES Global’da Orta Avrupa ve Turkiye Bolge Muduru olarak gorev yapmaktayim. “Akdeniz Tembelligi” hastaligimi uzerimden attigim durumlarda bisiklete binmek gibi amator bir sporla ugraşmaktayım.

Projenizden bahsedebilir misiniz?
Dunya genelindeki bisiklet organizasyonlarindan en buyugu hic suphesiz Fransa Bisiklet Turu. Turun her yil bir etabi dunyanin her yerinden gelen benim gibi amator bisikletcilere acilmaktadir. Yaklasik 10 bin kisinin katildigi bu organizasyonda yer almaya karar verdim. Bu yil ki etap tirmanma etabi diye gecen 109 km’lik cok zorlu bir parkur : Alp D’Huez …Alplerdeki bu parkurun en onemli ozelligi cok uzun yokuslar ve tirmanmalar ve cok yuksek rakimlara cikmak ki bu rakimlarda oksijen azligi ve vucudun nefes almasininin zorlasmasi bu etabi cok zorlu hale getiren ana unsurlardan biri. Bu yuzden bu zorlu etaba bazen 35 km uzakliktaki isyerime bisikletle gitmek bazen Avrupa genelindeki organizasyonlara katilmak gibi bir programlarla yaklasik 2 aydir antreman yapiyorum.

Bu etaba katilmayi aklima koydugumda bunu bir yardim kampanyasina donusturebilecegimi dusundum ve buradan toplayacagim yardimlari Turkiye’de bir okul adina toplamaya karar verdim. Boyle bir okul ararken zor durumda olan ve yardim isteyen Diyarbakir’in Silvan Ilcesi Kutlualan Koyu Ilkogretim okulunu buldum. Ulasabildigim herkesten km basina bagis topluyorum. Mesela 109 km’lik parkurun hepsini tamamladigimi varsayarsak ki umarim bunu basaracagim km basina 1 Lira bagis yapan birisi 109 Lira bagis yapmayi taahhut etmis olacak. Bunun adina bir Blog olusturdum. www.bisiyapmali.blogspot.com Buradan nasil bagis yapilabilecegi konusundaki daha detayli bilgilere ve antreman sirasinda cektigim videolara ulasmak mumkun.

Bu ilk yardım girişiminiz mi? 

Gecen sene Luxembourg’taki bir dernegin Filipinlerdeki MicroFinans Programi icin organize ettigi bir bisiklet turuna katilip yardim toplanmasina yardimci olmustum.

Başka projeleriniz var mı?

Bu tarz projeler genisletilebilir ve daha genis anlamda yapilabilir diye dusunuyorum ama acikcasi biraz daha profosyonel hale getirilebilir bu. Yurtdisinda bu tarz websiteleri mevcut insanlarin bireysel olarak bagis toplayabildigi. Turkiye’de bazi hukuksal cekoinceler soz konusu olabilir. Bir de bunun yaninda Turkiye’de yakin gecmiste bazi yardim kampanyalarinda paralarin yerine ulasmadigi durumlar soz konusu oldu ve insanlar guvenini kaybetti giderek bu tarz yardim organzasyonlarina. O yuzden olabildigince dikkatli olmaya calisiyorum ve kendi adima yardim kampanyama katilan herkes paralarinin ulastigindan ve gerekli yerlere harcandigindan emin olacak ve geri bildirim alacaklardir. Ben bizzat takipcisiyim ve yardim eden herkese seffaf bir sekilde paralarinin harcamalari bildirilecektir. Yarisin sonunda okulun banka hesabini ve detaylari gonderip parayi oraya gondermesini isteyecegiz. Yardim edenlere okul mudurunden imzali ve muhurlu bir mektup gonderilip tesekkur edilecek.

 Türkiye’deki bisiklet sporu ve geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz ?

Biliyorsunuz bisiklet sporu ozellikle Turkiye’de spor olarak cok popular olmasa da Avrupa’da cok populer bir spor ve oldukca fazla izleyicisi var. Bu spora gonul vermis ve aktif olarak yapan cok sayida insan var. Ozellikle Fransa, Almanya, Hollanda, Luxembourg, Belcika, Ispanya, Italya’ya yaz veya bahar aylarinda gittiginizde sehirici degil sehirlerarasi yollarda da onlarca bisikletci gormeniz cok olasi bir durum. Burada bircok organizasyon var Avrupa’da amator bisikletcilerin katilabilecegi yarislar veya normal olarak turistik parkurlar duzenlenmekte ve buralar yasli genc herkesin katilimina acik tutulup bu organizasyonlar karnaval haline getirilmekte ve bisiklet sporuna ilgiyi arttirmaktadir.

Turkiye bir bisiklet ulkesi olmamasina ragmen Cumhurbaskanligi Bisiklet Turu gibi bir organizasyonumuz var. Bu sene de EurosportHD’de yayinlandi. Giderek daha populer ve organize hale geliyor. Benim Alplerde yapacagim tarzda bir organizasyonun Turkiye’deki Cumhurbaskanligi Bisiklet Turu’nda da yapilmasi icin bir takim girisimlerde bulundum. Buradaki amac amator bisikletcilere 1-2 parkuru acmak veya paralel parkurda (duble yol gibi) 50-60 km. yarışçılarla birlikte pedal çevirme imkanı sunmak gibi bazi fikirler uzerine Cumhurbaskanligi Bisiklet Turu organizatorleriyle gorus alisverisinde bulundum. Bunun Turkiye’deki sadece bisiklet sporuna degil ayni zamanda bisiklet turizmine de cok katki saglayacagini dusunuyorum.

Bu tarz hamlelerle hem ulkemizin bu cok spesifik turizm alaninda yolunu acmis oluruz, hem de ulkemizin tanitimina katkida bulunmus oluruz. Boyle bir seyin yapilmasi zaten direk tabandan tavana inanilmaz bir sinerji olusturacak ve dunyaca unlu bisikletciler de Turkiye turunu es gecemeyecektir. Dogal olarak amator ve bu sporu takip eden bisiklet klupleri olsun, bireysel bisikletciler olsun boyle bir organizasyona katildiginda direk olarak bu turun profosyonel bisikletciler tarafindan da daha bir onemle takvimlerine alinmasini beraberinde getirecektir. Ayrica boyle bir aktivitenin zamanlamasiyla tam turizm sezonu gelmeden atil durumdaki turistik tesislerin efektif kullanimini ve turzim gelirleri arttirilabilir. Bizim Turkiye turu etaplari hem manzarasi hem de bulundugu yerler acisindan dunya guzellikleriyle dolu oldugundan sadece bu tur icin degil diger zamanlarda da bu parkurlar cok populer olacaktir. Avrupa'da artik insanlar hep ayni yerlerde bisiklet turu yapmaktan bikmis ve yeni destinasyonlar aramakta. Ilkbahar yaz donemi bisiklet turizmi Alpler civarina yigilmis durumda ve insanlar degisik yerleri gorup denemek istiyor. Bu tarz bir organizasyon bunu da etiklemis olacak ve Turkiye'de bisiklet turizmine her donemde inanilmaz basari getirmeye yardimci olacaktir.

Bisiklet ülkesi olmayan bir ülkede Cumhurbaskanligi Bisiklet Turu gibi çok büyük bir organizasyon yapmaya çalışiliyor ve her gecen yil bu organizasyon daha cekici hale geliyor. Fransa turunda bazı parkurlar 100 yıldır aynı ve klasik olmus durumda bu yuzden tüm dünyada ilgi çekiyor. Yakın gelecekte bizim de bu tur planlarla Turkiye ‘de bisiklet sporunu sevdirecegimizi ve bisiklet turizmi diye yeni bir gelir kaynagi olusturacagimizi dusunuyorum.

ve son soru: bir şey yapmalı diye düşünüp harekete geçmeyenler için önerileriniz neler?

Eminim herkes kendi capinda birseyler yapmaya calisiyordur. Herkesin elini tasin altina koymasi gerektigini dusunuyorum ama bu herkesin yardim kampanyasi duzenlemesi veya bir yerlere direk para yardimi yapmasi olarak algilanmamali. Bence elini tasin altina koymak cok klasik anlamiyla herkesin evinin onunu supurmesi demektir. Burada bence egitim en onemli rolu oynamakta ve bu yuzden de ben bir okul yardim projesi duzenlemekteyim. Turkiye’de buyumus ve okumus biri olarak herseyimi bu ulkeye borcluyum. Su anda yurtdisinda baska bir firmada calisiyorum ve ulkeme direk olarak faydali oldugum soylenemez. Elimden gelen boyle bir yardim kampanyasiyla okyanusta bir damla olmaya calismaktir. Zaten bu anlamda bu ulkeye borcumu tam anlamiyla odeyebilmem mumkun degil. Insallah ileride o gunleri de gorebilirim diye umud ediyorum. Cok etkilendigim bir animi paylasmak isterim . Fransa’ya ogrenci olarak gittigim yil oradaki ev sahibim yalniz basina yasayan 80 yaslarinda yasli bir bayandi. O yasina ragmen sirf benimle Ingilizce konusabilmek adina Ingilizce kursuna baslayip hergun kendini gelistirmek adina benimle Ingilizce sohbet etmeye calisiyordu. O yastaki o ogrenme azmini gorunce insan dusunmeden edemiyor. Bizim de egitimin onemini kavramamiz ve aldigimiz egitime gore davranmamiz, acik fikirli olup isimizde, okulumuzda, evde, sokakta surekli arastirip ogrenmemiz gerekir ki birseyler yapabilelim.

Birseyleri yapmak bazen yillar aliyor ama yikmak tam tersine bazen bir saniyelik bir istir. Yillarca ugrasip yaptiginiz bir ev bile bir kibrit tanesiyle yanip kul olabiliyor. Toplumu elestirmek kolaydir ama toplum bireylerden olusur ve bireyler duzelmedikce toplumun duzelmesini bekleyemezsiniz. Tabandan tavana yayilan birseyler yapilirsa zaten hersey kendiliginden duzelecektir. Bence birsey yapmak demek en basit ama en onemli haliyle isini dogru durust ve layikiyla yapmak demektir. Bu ulkedeki herkes isini dogru durust ve gerektigi sekilde yaparsa bence bundan daha buyuk birsey yapilamaz.

Bu yuzden; “birsey yapmali" diyenler her sartta ve her yerde egitimlerine gelisimlerine devam etmeli ve islerini dogru durust ve gerektigi sekilde yapmalilar. Bunu basaranlar hem kendileri, hem aileleri, hem icinde yasadiklari toplum hem de dunya icin en guzel seyi yapmis olacaklardir diye dusunuyorum.

çok teşekkürler. başarılar...

Yorumlar

  1. Böyle insanları tanımak bile çok anlamlı. Siz de buna vesile oldunuz. Sağ olun.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara

Kocadağ At Çiftliği Kocadağ Köyü / Havran

Deniz, kum, güneş tatilinden sıkıldıysanız ve Edremit körfezi civarındaysanız size süper bir alternatif: At binmek. Edremit'ten Balıkesir'e giden yol üzerindeki şirin ilçe Havran'ın Kocadağ köyünde bu mekan. Henüz dört yaşında olan iki(z) kızlarımız çok keyif aldılar at binmekten. Altınızda sizden epey güçlü b ir hayvan varken dengede durmaya çalışmak, yorucu bir o kadar da keyifli bir uğraş. Eğer hayatınızda at binmeyi hiç denemediyseniz, emin olun deneyince siz de kabul edeceksiniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.    Kocadağ At Çitfliği'nde at binmenin yanı sıra lezzetli mutfağını da deneyebilirsiniz. Mantı, haşlama içli köfte, ızgara köfte ve elbette demleme çay. Fiyatlar derseniz bu konuda ucuz / pahalı yorumu yapmak istemiyorum. Bunun yerine bir kaç seçtiğim ürünün fiyat bilgisini paylaşacağım. Ancak, öncelikle sipariş edeceğiniz yiyeceklerin hepsinin büyük bir özenle hazırlanıp, aynı özenle servis edildiğini belirteyim. Biz mantı, içli köfte, ızgara hellim ve

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Sokakbaşı Meyhane, nam-ı diğer Hüseyin'in Meyhanesi

Uzunca bir süredir izlediğim tek televizyon yayını Behzat Ç.'nin Hüseyin'in Meyhanesi mekanı olarak kullandığı Sokakbaşı Meyhanesi'ne sonununda gittim. Hatta yanda gördüğünüz üzere Behzat'ın masasında fotografım da var. Mekan, aslında Behzat Ç. öncesinde de bölgede bilinen sevilen yerlerdendi. Esat dörtyolda, köşebaşında yer alan burayı Behzat Ç.'de mekan olarak kullanmak, muhtemelen Erdal Beşikçioğlu'nun zamanında Sokakbaşı'nın çaprazında bir yer işletmesinden kaynaklanıyordur.  Sokakbaşı'na diziden aşinayız. Havalar iyi olduğunda açık havada büyükçe bir yerleri var. İçerisi de küçük sayılmaz. Mezeler lezzetli, fiyatlar pek ucuz sayılmaz. Dizinin etkisi fiyatlara yansımış görünüyor. Behzat'ın masası rezervasyonlu oluyormuş genelde. Yurt içi ve hatta dışından rezervasyon yapılıyormuş. Mekanın garsonları, kim bölümlerde rol almış. Duvarlarda gazete küpürleri ve diziden görüntülerin yer aldığı fotograflar var.  Yakında final yapacak olan Behzat

İkiz bebekle tatile çıkacaklara öneriler

Blog sayfamdaki yazıları belli kategorilere göre ayırıp etiketliyorum. Yazacaklarımın etiketlenebilecek şeyler olmasına özen gösteriyorum. Kısacası her aklıma geleni bloga yazmıyorum. Bugün canım sıkıldı, bari canımın sıkıldığını tüm dünya duysun demiyorum. Biraz bu nedenle, biraz yazarın anonimliğini korumasını sağlama kaygısıyla özel hayatıma ilişkin paylaşımları sınırlı tuttum bu güne kadar. Bu yazı yukarıda anlattıklarımla çelişse bile tatile çıkmadan önce yaptığım internet aramalarında işe yarar çok az bilgi bulabildiğim için ikiz bebek sahiplerine deneyimlerimi aktarayım istedim. Bu yazı ile birlikte yeni bir etiket bloga merhaba diyor: İkiz büyütmek. Bu etiket altında, çok sık olmamakla birlikte, ikiz büyütürken yaşadıklarımı paylaşacağım.

Pazr günü eğlencesi: Eymir gölü etrafında bisiklet sürmek

Sadece ODTÜ öğrenci ve çalışanlarının bir de göl kartı sahiplerinin girebildiği düşünülür Eymir gölüne. Oysa, eskiden olduğu gibi bugün de arabasız girdiğiniz sürece, kimse kimlik sormaz kapısında. Birisi TRT'nin Oran yerleşkesinin yanından inen yolun sonunda, diğeri Gölbaşı'ndaki TEİAŞ tesislerini geçince olmak üzere iki kapısı bulunur bu küçük göl ve çevresinin. ODTÜ arazisidir ve içerisinde piknik yapmak yasaktır. Son düzenlemeler sonrası üniversite arazisi olduğu için içeride alkol satışı yasaklanmıştır. Yakın zamanda üniversite yönetiminin aldığı bir karar ile Eymir gölü çevresine haftasonları araç girişi tamamen yasaklandı. Her iki kapının yakınında, ODTÜ'de görev yapan güvenliklerin kontrol ettiği park alanları oluşturuldu. Ücretsiz olan bu alanlara aracınızı bırakıp yürüyerek göl çevresine girebiliyorsunuz. İçeride her 10 - 15 dakikada bir hareket eden ring servisleri bekliyor. Lokantaların olduğu yerlerde durakları var. Dönüş için de aynı araçları kullanabili

Kitap etiketli 100. yazı: Leyla AÇBA, Bir Çerkes Prensesinin Harem Hatıraları / Harun Açba

Baştan itiraf edeyim. Her ne kadar blog sayfama reklam falan almamış olsam bile okunma sayısını takip ediyorum. Okunmak, yorumlanmak, takip edilmek sanırım tüm blog yazarlarını mutlu ediyor. Güncel haberlere ilişkin blogumda bir şeyler yer alıyorsa o dönemde okunma sayısında ciddi artışlar oluyor. Göksu Restaurant gibi Ankara'nın beğenilen mekanlarından birisine ilişkin ilk sayılabilecek yazılardan birisini yazmış olmam blog sayfama ulaşılma nedenlerinin başında yer alıyor. Bu gerçekten hareketle bugünlerde gündemde olan bir konu hakkında zamanında alıp kütüphanede unuttuğum bir kitap, pazar akşamı keyfi oldu. Leyla Açba, son Osmanlı padişahı Sultan Vahideddin'in ilk eşi olan Emine Nazikeda Kadınefendi'nin 5. nedimesi olarak 1919-1924 yılları arasında saray görevinde bulunmuş bir Çerkes prensesiymiş. Sarayda yaşadıklarına ilişkin hatıralarını kaleme alan ender kişilerden birisiymiş. Leyla Saz, Safiye Ünüvar ve Prenses Ayşe Osmanoğlu dışında hatıralarını kaleme alan yok

Almanya'da televizyon yayınlarına erişim

Televizyon yayınları kablolu ve kablosuz olmak üzere iki ortam kullanılarak evlere ulaştırılır. Her iki ortam için de farklı uygulamalar bulunmaktadır. Kablonun kullanıldığı durumlarda Kablo TV, IPTV seçenekleri mevcuttur. Kablosuz ortam için ise uydu ve karasal vericiler kullanılabilir. Her ortamın kendisine göre avantajı, dezavantajı vardır. Daha ayrıntılı analizlerde, yayıncı için ve izleyici için avantajlar ve dezavantajlar olduğu görülecektir. Hatta ülkelerin düzenleyici denetleyici kuruluşlarının desteklediği ve/veya kösteklediği televizyon dağıtım yöntemleri olduğu söylenebilir.  Bu uzun girişi yazmamın sebebi, Arthur D. Little adlı araştırma kuruluşunun yakın tarihte yayınladığı bir araştırma. Lars Riegel ve Julien Duvaud-Schelnast imzalı   Almanya'da TV Platformları 2014 ve sonrası başlıklı 10 sayfadan ibaret rapor, Almanya'da son dönemin sıcak tartışma konusu durumundaki sayısal karasal televizyonun geleceğine ilişkin önemli analizler içeriyor. Geçtiğimiz Nisan

bir kez daha sayısal karasal televizyon

Barselona yayın kulesi Tibidabo Barselona Bu konu üzerine blogda bugüne kadar 99 yazı yazdım. Yüzüncü yazıda ilk 99 yazıda savunduğum herşeyi bir kez daha mı düşünsek diyorum. Fazla merakta bırakmadan başlayayım derdimi anlatmaya: İlk 99 yazıyı okumanızı beklemediğim için kısacık bir özet geçeyim. Daha kolay okunacağını umarak maddeler halinde yazayım dedim. Konu neydi? Karasal ortamda, yani çatımızdaki "kılçık" anten ya da televizyonlarımızın üzerindeki "tavşan kulağı" anten ile aldığımız, televizyon yayınlarının yeni teknolojiye uygun hale getirilmesi. Teknik ifadesiyle analog karasal televizyon yayınlarının sayısallaştırılması.  Neden böyle bir şeye gerek duyuldu? İki nedeni var. Öncelikle televizyon yayınlarının kalitesi arttı. Daha net görüntüler, daha büyük ekranlarda izlenebilecek kadar net görüntüler ve daha daha büyük ekranlarda daha daha ayrıntılı renklerin izlenebileceği kadar net görüntüler. Teknik ifadesi ile PAL yayınlar önce standart