Ana içeriğe atla

Kafes / John Perkins

3 Ekim 2011 tarihinde İstanbul'da Bilişim Zirvesi etkinliğinde konuşma yapmak üzere ülkemize gelecek John Perkins'in çok satanlar listelerinden inmeyen kitaplarından birisi : Kafes. Hayatının önemli bir bölümünü kendi ifadesiyle "ekonomik tetikçi" olarak geçirip sonra bu böyle gitmez demeye başlayan Perkins, tanıklık ettiklerini yazmaya başlamış. Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları başlıklı bir dizi kitap yazmış. Kafes, bu kitapların ardından kaleme aldığı kitaplardan. Dilimize Murat Kayı tarafından çevrilen Kafes, APRİL Yayıncılık etiketiyle Şubat 2011'de yayınlanmış. Benim okuduğum ilk baskısıydı. İki kısımdan oluşan kitap, 280 sayfa.

Dünya Bankası kredileri, IMF programları, büyük borçlarla girişilen alt yapı yatırımları ülkemiz insanının duymaya alıştığı sözler. Alışık olmadığımız ise Perkins'in Kafes isimli kitabının Sorun başlıklı ilk kısmında anlattıkları. Perkins, özetle ülkelerin çeşitli gerekçelerle borç batağına sokulmasının, borç batağına giren ülkelere kamu yatırımlarını kısmaları ve kamu mülkiyetindeki tesisleri özelleştirmeleri telkinlerinin hep planlı şekilde yapıldığını anlatıyor. Bu planlara evet demeyen iktidarların değiştirilmesi için askeri darbeler dahil her türlü operasyonun gizli servislerle işbirliği içerisinde gerçekleştirildiğini tanıklıklarıyla açıklıyor. Kitapta bir çok ülkenin adı açık olarak yazılmış. Şili, Ekvator gibi ülkelerin yanı sıra komşumuz İran da kitapta adı geçen ülkeler arasında. Kendi ülkemiz kitapta sayılmasa bile özellikle 80 dönemi öncesi ve sonrasında yaşananlar ile ekonomik tetikçinin anlattıkları ilginç bir şekilde örtüşüyor.

Perkins, torununu kucağına aldığında ona nasıl bir dünya bırakmakta olduğunu dehşetle fark edip sürdürülemez yok oluşu durdurmak için bir şeyler yapmaya karar vermiş. Kafes'in Çözüm başlıklı ikinci bölümünde gidişi değiştirmek için neler yapılabileceğini açıklıyor. Bu noktada işin rengi değişiyor bana kalırsa. Perkins, dünya kaynaklarını yok etme pahasına kar en çoklamasını (maksimizasyon) hedefleyen kapitalizmin, aslında insan üretkenliğini ortaya çıkartan serbest piyasa rejiminin kötü uygulaması, hastalıklı bir biçimi olduğu tespitini yapıyor. Yani sistemin özünde sorun yok diyor Perkins. Hatalı olan uygulayıcılar, tüketiciler ve uygulamadaki aksaklıklar (kontrolsüz piyasa mesela). Perkins'e göre tüketicilerin ortak hareketleri ve zorlamaları ile şirketler hatalı (mesela uzak asyada insanlık dışı çalışma koşullarından) uygulamalarından vazgeçirilebilirler. Devletler, şirketleri sınırlayan yasaları yeniden çıkartmaları ile piyasanın işleyişine toplum yararına müdahalelerde bulunulabilir.  Bu görüşlerinin uygulandığını düşündüğü sistem olarak ise Çin'i gösteriyor. Son dönemde üst üste büyüyen Çin'de çevre sorunlarının çözümü için de projeler geliştirildiğini vurguluyor. Kitabın bu kısmında, bir konuşması sırasında dinleyiciler arasında bir öğrencinin şirketleri tamamen ortadan kaldıralım önerisini ise gerçekçi bulmadığını yazıyor. Perkins'e göre sosyalizm uygulanabilir bir sistem değil. Piyasa, kontrol edildiği sürece verimli ve insanın üretkenliğini öne çıkartan bir sistem oluşturuyor.

Doğaya verdiği zararlar nedeniyle istenilse bile sürdürülemeyecek sisteme sistem içerisinden itirazların öne çıkartıldığı bir süreçten geçiyoruz. Perkins'in kitabı, bu sistem içi çözüm önerilerinden birisi. Sistemi kökten dönüştürülmesinin olanaksızlığı bir kez daha vurgulanıp, soğuk savaş dönemindeki kazanımlar öne çıkartılırken bunların sol alternatifinin dayatması ile verilmek zorunda kalınan ve alternatif ortadan kalkınca hızla geri alınan ödünler olduğu unutuluyor. Sistemin böyle gitmeyeceği kesin ancak insanlığın bulabileceği en iyi sistem, yaşamakta olduğumuz mudur? Bence daha iyisini hak ediyoruz.

John Perkins'in web sayfası var. Benim, kendi anladıklarımla sınırlı notlarımdan fazlasına Perkins'in sayfasından ulaşabilirsiniz...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

IPTV World Forum Eastern Europe etkinliğine katılacağım

Etkinliğe ilişkin bilgileri daha önce paylaşmıştım. Yarın, bir günlüğüne İstanbul'a giderek etkinliğin Salı günü olan bölümüne katılacağım. Benim açımdan bir çok ilke sahne olacak bu katılım. Kızlarımın doğumundan bu yana onlarsız ilk kez şehir dışına çıkıyor olacağım. İlk kez bu kadar uzun süre onlardan ayrı olacağım. İlk kez şehir dışındaki bir etkinliğe (mesleğim ve işim ile ilgili olmasına karşın) katılmak için tüm masraflarını cebimden karşılayıp, senelik izin kullanıyor olacağım. Neyseki katılım ücreti konusunda organizatörler kolaylık sağladılar. Ücretsiz katılım hakkı sundular.  Neyse, önemli olduğunu düşündüğüm bu etkinliğe ilişkin gözlemlerimi, bir gazeteci dikkati ile, not alıp blogumda paylaşacağım. O güne kadar sağlıcakla kalın...