Ana içeriğe atla

Bay Satoshi de Kim?, Jonathan Lee

Bay Satoshi de Kim adlı romanın, sevgili arkadaşım Seda Çıngay'ın duru çevirisiyle Everest Yayınları'ndan Ocak 2013 tarihli ilk baskısını okudum. 303 sayfalık roman 1981 doğumlu Lee'nin ilk eseri. Sürükleyici bir arayış romanı. Bir iki oturuşta kolayca okunuyor. Kahramanımız Robert Fossick, Bay Satoshi'yi ararken aslında kendisini, kendisiyle ve hayatla ilgili gerçekleri de arıyor bir yerde. Arka planda İkinci Dünya Savaşı yıllarında işgal kuvvetlerinin Japonya'da yaptıkları anlatılmış. O zamana ilişkin bilgilere daha fazla yer verilseydi daha iyi olurdu gibi geldi bana. Romanı okurken tarihin tekrardan ibaret olduğunu düşündüm. İşgaller günümüzde de devam ediyor. İşgalcilerin yaptıkları yıllar geçse de değişmiyor. Romanın sonunda bir teşekkür sayfası var. Burada yer verilen kitaplar, İkinci Dünya Savaşı sonrası Japonya'da olan bitene dair ek bilgi edinmek isteyenler için iyi kaynaklar olabilir. Gerçi söz konusu kitapları dilimize çevrilmiş mi bilemiyorum. 
Bu kısa yazıyı romandan kısa bir alıntıyla bitireyim. Alıntı İkinci Dünya Savaşı sonrası Tokyo'daki yaşama ilişkin bir gözlem.  Bu bölümü okurken aklıma Nazım Hikmet'in Kız Çocuğu adlı şiiri geldi aklıma. "(...) 7 yaşında bir kızım / Büyümez ölü çocuklar (...)" : 
"...İlk konuştuğumuz Japonlardan biri, Azabu Mahallesi'ndeki külrengi kalasların arasında kendi başına gezinen yedi yaşında bir kızdı. Kir pas içinde, yırtık pırtık, eski bir bluz giymiş, elinde çamurdan yapılma bir bebek olan bir kızdı. Çorabı da, ayakkabısı da yoktu, gözleri hava kabarcıkları kadar boş bir ifadeyle bakıyordu. Boynuna asılı bir kuşağın ucunda, ağzı kille mühürlenmiş beyaz bir kutunun sallandığını fark ettim. Kıza yeteri kadar yiyeceği olup olmadığını sorduk: annesiyle babası öldüğünden beri olmadığını söyledi. Beyaz kutuyu boyunda taşımak bir Budist geleneği. Ölülerin külleri ve kemikleri oluyor o kutuda. 
Kızın adı Kazue'miş. Bizi Ueno İstasyonu'nun içine götürdü. Evsiz insanlarla dolu kocaman bir baraka burası; orada yaşayanların arasında yaşı en küçük olan da Kazue değil. Korkunç bedensel bozuklukları olan, yüzleri balmumu gibi erimiş, çehreleri biçimini kaybetmiş bebekler var orada. A-bombasından sonra hayatta kalanların arasından Tokyo'ya gelmeyi başarmış olanların çoğu, böyle istasyonlarda yaşıyorlar. Şuursuzca duvarlara tutunuyorlar, kişilikleri yumuşak, köşesiz. İstasyonların içinde katlanılmaz bir koku var. Her tarafta, tuvalet gibi kullanılan zeminden toplanmış insan dışkılarıyla dolu kovalar var. İnsanlar gübre bulma konusunda o kadar çaresiz ki, kupkuru toprağı dışkıyla gübreleyip bir şeyler yetiştirmeye çabalıyor." s.42-43

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

IPTV World Forum Eastern Europe etkinliğine katılacağım

Etkinliğe ilişkin bilgileri daha önce paylaşmıştım. Yarın, bir günlüğüne İstanbul'a giderek etkinliğin Salı günü olan bölümüne katılacağım. Benim açımdan bir çok ilke sahne olacak bu katılım. Kızlarımın doğumundan bu yana onlarsız ilk kez şehir dışına çıkıyor olacağım. İlk kez bu kadar uzun süre onlardan ayrı olacağım. İlk kez şehir dışındaki bir etkinliğe (mesleğim ve işim ile ilgili olmasına karşın) katılmak için tüm masraflarını cebimden karşılayıp, senelik izin kullanıyor olacağım. Neyseki katılım ücreti konusunda organizatörler kolaylık sağladılar. Ücretsiz katılım hakkı sundular.  Neyse, önemli olduğunu düşündüğüm bu etkinliğe ilişkin gözlemlerimi, bir gazeteci dikkati ile, not alıp blogumda paylaşacağım. O güne kadar sağlıcakla kalın...