Ana içeriğe atla

Başka Bir Uygarlık İçin Manifesto / Fikret Başkaya

Salvador Dali'nin eseri, Paris 2013
Esere baktığınız yere göre gördüğünüz
değişiyor. Yaşadığımız dünya için de geçerli
bu durum. Demokrasi mesela, kimin için?
Yordam yayınlarından Mart 2016'da yayınlanan 254 sayfalık çalışma, günümüzde tartışılmadan kabul edilen "büyüme", "üretim", "kalkınma" söylemlerini tartışıyor. Dünya gezegeninin doğal sınırlarını zorlamaya başlayan insanoğlunun, mevcut paradigma ile hayatını devam ettirmesi pek olası görünmüyor. Sürekli büyüme, daha fazla üretme ve tüketme döngüsüne bağlı kaldıkça, bu döngünün kendisini sorgulamadıkça işimiz kolay değil. Başkaya, bu noktadan hareket etmiş ve Nasıl Üretmeli, Nasıl Tüketmeli, Nasıl Yaşamalı sorularını tartışmış kitabında. 

Aslında hepi topu bir kaç yüzyıllık tarihi olan kapitalizm, çoğu kez "insanlığın değişmez kaderi" olarak algılanıyor. Rızanın inşasının vazgeçilmez aracı medyanın, bu hatalı algının oluşması ve pekişmesindeki katkısını unutmamak gerekir elbette. Ancak, dünyaya soldan bakanların, düzeni değiştirmek için yola koyulanların da günün sonunda geldikleri yerin, kapitalist üretim süreçleri olduğunu görmek düşündürücü. Başkaya'nın kitabında örnekleri ile anlattığı çarpıklıklar, sistemin kendisinden kaynaklanıyor. Bu gariplikleri görmeden, onları sorgulamadan, onları hedef almadan farklı bir dünya kurmayı beklemek pek gerçekçi değil. 

Gelir dağılımındaki çarpıklık, miras sistemi ile nesilden nesile aktarılan zenginlik ve gittikçe küçük bir azınlığın elinde toplanan dünya serveti, bizatihi kendisi sistemi zorlar bir noktaya geliyor. Belki de bu yüzden Thomas Piketty Kapital adlı kitabını yazıyor. Gene belki bu yüzden Ali Koç, kapitalizm bu haliyle sürdürülemez anlamına gelecek açıklamalar yapıyor. Kapitalist düzenin devamı için çalışan nüfusun harcanabilir gelirinin var olması ve hatta artması zorunlu. Sonuçta üretilen malların bir şekilde tüketilmesi gerekli ki yeni mallar üretilsin ve çark dönsün. Bu durumda, üretim süreçlerinde emeğini ortaya koyarak çalışanların gelirlerinin, bir başka değişle ücretlerinin, artması gerekli. Oysa böyle bir artış artı değeri düşürecek ve karlılıkları azaltacak. Bu yüzden istenmiyor. Çağlar boyunca, yeni pazarlar, ucuz hammadde ve iş gücü, üretimde kullanılan insanlar ile tüketicilerin ayrı olması ve elbette kitlesel "tüketim"lere yol açan savaşlar ile kapitalizmin bu "içkin" sorunu aşıldı. Tek sorun bu "talep yetersizliği" ya da daha doğru değişle "saçma sapan malların sınırsızca üretilmesi" değil. Bir yanda insanoğlunun ihtiyacından ziyade karlılığı, satılabilirliği en yüksek olan malların üretilmesi ve sonra tüketilememesi ile uğraşılırken diğer yanda doğanın, kendini yenileyemeyecek ölçüde sömürülmesi söz konusu.

Fikret Başkaya, yukarıdaki paragrafta benim acemice özetlemeye çalıştığım sorunları, son derece anlaşılır bir dille açıklamış. Son söz olarak ise uygarlığı değiştirmeden sorunların üstesinden gelmenin olanaksızlığına vurgu yapmış. Bu işte bir yanlışlık var diyenlerdenseniz mutlaka okumanız gereken bir eser. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

IPTV World Forum Eastern Europe etkinliğine katılacağım

Etkinliğe ilişkin bilgileri daha önce paylaşmıştım. Yarın, bir günlüğüne İstanbul'a giderek etkinliğin Salı günü olan bölümüne katılacağım. Benim açımdan bir çok ilke sahne olacak bu katılım. Kızlarımın doğumundan bu yana onlarsız ilk kez şehir dışına çıkıyor olacağım. İlk kez bu kadar uzun süre onlardan ayrı olacağım. İlk kez şehir dışındaki bir etkinliğe (mesleğim ve işim ile ilgili olmasına karşın) katılmak için tüm masraflarını cebimden karşılayıp, senelik izin kullanıyor olacağım. Neyseki katılım ücreti konusunda organizatörler kolaylık sağladılar. Ücretsiz katılım hakkı sundular.  Neyse, önemli olduğunu düşündüğüm bu etkinliğe ilişkin gözlemlerimi, bir gazeteci dikkati ile, not alıp blogumda paylaşacağım. O güne kadar sağlıcakla kalın...