Ana içeriğe atla

yayıncılığı değişen şeklinin görünen yüzü: Vlogger'lar

Eymir gölü kıyısı Orfoz Restaurant
Blogum 15. yaşının içerisinde. Kasım 2019'da, 15'ini bitirmiş ve 16. senesinden gün almış olacak. Bir zamanların "moda" uğraşlarından olan blog yazmak, artık, günün diliyle, "out". "In" olan ise, vlog videosu hazırlamak.
Action Cam olarak adlandırılan cihazlar kullanılıyor çoğunlukla vlog'larda. "Vlogger"lar, Youtube öncelikli olmak üzere, video paylaşım sitelerinde açtıkları kanallarda, büyük bölümü belli konuya odaklanmış (araba testleri, makyaj, yemek tarifi, oyuncak tanıtımı, matematik sorusu çözümü...) 8-10 dakikalık videolar yayınlıyorlar. 
İş modeli basit: izlenme ve abone sayısına paralel olarak video arasına konulan reklamdan elde edilecek pay ile yeni ve daha ilgi çekecek videolar üret. Ünlü oldukça, "ürün yerleştirme" reklamları al. Yani, video içerisinde, izleyiciye çok belli ettirmeden, alttan alta reklam yap :) 

Peki yayıncılık dünyası nasıl etkileniyor? 

Bundan bir kaç yıl önce yazmaya başlamıştım, yayıncılık dünyasının değişen iş modeli diye. O yazılarıma bir göz atmanızı rica edeceğim. Peki, ne okuyacağım onları, kısaca anlat derdini diyorsunuz madem, özetleyeyim:
Klasik yayıncılıkta, haber/belgesel/spor/müzik gibi tematik kanalları bir kenara bırakırsak, TV kanalları içerikleri bir araya getiren TOPLAYICILARdır. Yayınladıkları drama-müzik eğlence-yarışma-dizileri içerik üreticileri oluşturur. TV kanalı, yayın saatinin, yasa ile kendisine tanınan bölümünü, reklam verenlere kiralar. Reklam için kullanabileceği bu kısıtlı zaman dilimini en yüksek ücret karşılığı kiralamak ister. Bu kira ücretinin yükselebilmesi, içeriğin çok izlenmesi ile olanaklıdır. İşte çok tutan dizilerin oyuncularının bu kadar yüksek ücretler almasının nedeni, kanala kazandırdıkları gelirin yüksekliğidir. İçerik üreticileri de içeriklerinin kanallar tarafından kullanılması için kaliteli işler oluşturma peşindedir. 
Yeni medyada ise içerik üretim maliyetleri, klasik dünyaya kıyasla bir hayli düşüktür. Öncelikle işin büyük bölümü bizzat vlogger tarafından halledilir. Kameraman da kurgucu da ışıkçı da sesçi de vlogger'ın kendisidir. Hatta halka ilişkiler, konuk karşılama, dekor, metin yazarı da vlogger'dan başkası değildir. Tüm bu amatör yaklaşıma karşın, ortaya çıkan ürün, çoğunlukla profesyonel yayıncıların çıkarttığından çok daha kalitelidir. Dizi film gibi, gerçekten bir ekip tarafından üretilmesi gereken prodüksiyonlar haricinde, ki aslında diziler için de çok iyi internet dizisi örnekleri mevcut, Vlogger'ların ortaya koydukları performans takdire şayan. 
Benim öngörüm, yakın gelecekte, TOPLAYICI TV kanalları, yayıncılık dünyasından sessizce ayrılacak. Bir kısmı tematik yayıncılığa geçecek bir kısmı yeterince gelir üretemediği için kapanacak. Onların yerini video paylaşım platformları alacak. 
Vlogger'lar, içerik üreten şirketlerin bünyesine dahil olacak ve onların "yapımcısı", "yönetmeni" olarak o özgün işlerini devam ettirecek. 
Yayın dünyasının klasik bir mottosu vardır: CONTENT is the KING diye, tercümesi İÇERİK KRALDIR. 
Dikkat ederseniz, yeni dünyada da pastanın aslan payı içeriği üretene gidecek gibi görünüyor....

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

IPTV World Forum Eastern Europe etkinliğine katılacağım

Etkinliğe ilişkin bilgileri daha önce paylaşmıştım. Yarın, bir günlüğüne İstanbul'a giderek etkinliğin Salı günü olan bölümüne katılacağım. Benim açımdan bir çok ilke sahne olacak bu katılım. Kızlarımın doğumundan bu yana onlarsız ilk kez şehir dışına çıkıyor olacağım. İlk kez bu kadar uzun süre onlardan ayrı olacağım. İlk kez şehir dışındaki bir etkinliğe (mesleğim ve işim ile ilgili olmasına karşın) katılmak için tüm masraflarını cebimden karşılayıp, senelik izin kullanıyor olacağım. Neyseki katılım ücreti konusunda organizatörler kolaylık sağladılar. Ücretsiz katılım hakkı sundular.  Neyse, önemli olduğunu düşündüğüm bu etkinliğe ilişkin gözlemlerimi, bir gazeteci dikkati ile, not alıp blogumda paylaşacağım. O güne kadar sağlıcakla kalın...