Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Sıcak Külleri Kaldı, Oya Baydar

Oya Baydar romanları okumaya devam. Erguvan Kapısı ardından Sıcak Külleri Kaldı'yı okumak iyi bir sıralama olmasa bile her iki roman da aslında tek başlarında da okunabiliyor. Aslında Sıcak Külleri Kaldı'nın bıraktığı yerden başlıyor Erguvan Kapısı. Henüz iki romanı da okumadıysanız Erguvan Kapısı'nı sonraya bırakmak gerekir. Romanında "iktidar"ı sorguluyor yazar. Sosyalizmde iktidar kavramı ayrıca tartışılıyor. 1990'lı yıllarda Sovyet blokunda yaşanan büyük çöküşün sosyalizme inanmış insanlar üzerindeki etkileri iyi seçilmiş karakterlerle anlatılmış. Sovyet Kominist Partisi'ne bağlı Ömer Hoca, politbüro üyesi akademisyen Falin, devlet içerisinde yükselmiş ve iktidar ile kirlenmiş Arın Murat (isme dikkat), siyasi mülteci olarak yaşayan oğlunu ve eski sevgilisini yitirmiş Ülkü, Arın'ın arkadaşı bir dönem sola ilgi duymuş, bir yerde "sınıfına ihanet etmiş" Cem gibi gerçek hayatta karşımıza çıkabilecek inandırıcılıktaki karakterler hepsi de. ...

Dire Straits

Hangi yıldı, hangi şarkıydı Dire Straits'i dinlemeye başlamam. Herhalde 10-12 yıl olmuştur ama. Mark Knopfler'in buğulu ve büyülü sesi, eşsiz gitar ve davul soloları. Bu sabah Brothers In Arms şarkısının sözlerine baktım tekrar: These mist covered mountains Are a home now for me But my home is the lowlands And always will be Some day you?ll return to Your valleys and your farms And you?ll no longer burn To be brothers in arms Through these fields of destruction Baptisms of fireI?ve watched all your suffering As the battles raged higher And though they did hurt me so bad In the fear and alarm You did not desert me My brothers in arms There?s so many different worlds So many differents suns And we have just one world But we live in different ones Now the sun?s gone to hell And the moon?s riding high Let me bid you farewell Every man has to die But it?s written in the starlight And every line on your palm We?re fools to make war On our brothers in arms Özellikle son sözler günümü...

İhanet Noktası, Dan Brown

Dan Brown, ülkemizde Da Vinci Şifresi isimli kitabıyla tanındı. Konu ile ilgili (Tapınak Şövalyeleri) Serdar Turgut yazılar yazmıştı daha önceleri. Magdelanı Meryem, Sion Tarikatı gibi bir çok insanın ilgisini çeken bir konuda yazılan Da Vinci Şifresi'ni okuyunca yazarın diğer kitaplarını da okumak istemiştim. Melekler ve Şeytanlar, Digital Kale kitaplarından ilk romandan aldığım tadı alamadım. Oldukça sürükleyici bir roman İhanet Noktası. Ön sözünde, kitapta yer alan tüm teknolojilerin gerçek olduğu yazılmış. Şüphe ile yaklaşmakta yarar var bence bu sava. Gerçi sonuçta okuduğumuz kurmaca bir roman, bilimsel makale değil. Brown, şimdiye kadar okuduğum diğer romanlarında olduğu gibi, bu romanda da genç güzel kadın ile orta yaşlı karizmatik erkek karakterlerini yerleştirmiş merkeze. İlk sayfalardan kimin hayatta kalacağını, kimin kısa bir süre sonra öleceğini, kimin sürpriz sonda ortaya çıkacağını anlıyorsunuz. Klasik Amerikan macera filmlerinin senaryosu olabilecek derecede basit...

Erguvan Kapısı, Oya Baydar

Erguvan Kapısı, Kedi Mektupları'ndan sonra, Oya Baydar'dan okuduğum ikinci roman . Kedi Mektupları'nda, yurt dışında yaşamak zorunda kalan bir devrin insanlarının (eski tüfekler), Berlin duvarının yıkılışının, düşledikleri, uğruna yaşamlarını adadıkları sistemin başarısızlığının kanıtı olarak sunulması, savundukları değerlerin ayaklar altına alınışı karşında düştükleri çaresizlikler, bocalamalar anlatılmıştı. Kedicikler birbirlerine gönderdikleri mektuplarla sahiplerinin hayatları hakkında bilgi veriyorlardı. Bu romanda, aynı konu farklı karakterlerle ve yeni bir zamanda anlatılıyor. Bizansın, varlığı şüpheli kapısı arayan, İstanbul'da doğup belli bir yaşa gelene kadar burada yaşamış Amerikan vatandaşı Rum Profesör Teo, İstanbul'un varoşlarında sol örgüt üyesi Kerem Ali, öldürülen Dış İşleri görevlisi babasının (Arın Murat) ölümündeki sır perdesini aralamaya çalışan Diren, babası ile öldürülmeden önce son görüşmeyi yapan, "eski tüfekler"den gazeteci Ülk...

"Bolluk Ülkesi", Film

Her yıl artan sayıda vatandaşımız yeşil kart almak için başvuruda bulunuyor. Yazılı ve görsel basın Amerika'nın fırsatlar ülkesi olduğuna vurgu yapıp insanları oradaki yaşamın güzel yanlarını göstere dursun, Wim Wenders, kamerasını sokakta yaşamak zorunda kalanlara ve 11 Eylül paranoyasına batmış Vietnam gazisine çevirmiş. "Bolluk ülkesi" ismini görünce dilimizde "nerede bolluk orada yokluk" deyimini hatırladım. Filmin konusunu kısaca özetlemek gerekirse her esmerin terorist olduğunu düşünen, Vietnam'ın izlerini vücudunda ve ruhunda taşıyan, kendini "ülkesini korumaya" adamış dayı Paul (John Diehl) ile Afrika'da doğup büyüyen, bir süre Batı Şeria'da yaşamış, kendini ihtiyaç sahibi insanlara yardıma adamış 20 yaşındaki yeğeni Lana'nın (Michelle Williams) 1 haftalık yaşamı. Süresinin uzunluğuna karşın sıkmadan, belli bir tempoyu koruyan film, yer yer belgesel görüntülerle süslenmiş. Özellikle Diehl'in oyunculuğu çok başarılı. Arka pla...

"O Şimdi Mahkum", Film

O Şimdi Asker'in ardından, Levent Kazak'ın açıklaması ile bu filmin üçlemenin ilki olduğunu öğrendik. O Şimdi Mahkum , üçlemenin ikincisi. Abdullah Oğuz yönetmiş. Öykü inandırıcı, karakterler gerçekçi. Erkan Can, Levent Kazak ve Zafer Alagöz iyi oynamışlar. Burhan Öçal ise var olan karizmasını rolü ile iyi bağdaştırmış. Karizma, doğuştan gelen özelliklerden bence. Rutkay Aziz karizma sahibi sanatçılardan biriyse diğer kesinlikle Burhan Öçal. Ülkemizde çok tanınmasa bile dünyanın sevdiği vurmalı çalıgılar ustasının duruşu, yürüyüşü, bakışı rolüne uymuş. Erkan Can'dan özel bahsetmem gerek. 1998 yılında Serdar Akar'ın yönettiği Gemide filmindeki rolü ile etkilemişti beni. Bu filmdeki rolünün de hakkını veriyor.

"Ayın Karanlık Yüzü", Film

Biket İlhan'ın yönetmenliğini, eşi Metin Belgin'in senaryosunu yazdığı ve oyuncu olarak yer aldığı yapımı izlemeden önce umutluydum. Gökçeada benim de sevdiğim değişik bir yer. Öncelikle "ada", dört yanı denizlerle çevrili. Hem ana karaya en uzak adamız olması hem de eksik olmayan rüzgarı nedeniyle ulaşımı, özellikle kış aylarında, sık sık kesintiye uğramakta. Filmin konusu da ilginç: Kaçak mahkumlar, onlara yardım eden kafayı ölen kocası ile bozmuş adalıların tacizine uğrayan genç güzel kadın. Ama gelin görün ki ne Sanem Çelik'in, özellikle filmin sonlarındaki sahnelerdeki, performansı ne de Gökçeada'nın atmosferi, ki onun da başarılı kullanıldığı söylenemez, filmi kurtarmaya yetmemiş. Birden fazla suçlu karakteri aynı film içerisinde yoğurmak kolay bir iş değil. Film, bunu başaramıyor. Özellikle tetikçi karakteri neredeyse hiç işlenmemiş. Banka hortumcusu ile tarihi eser kaçakçısının diyalogları inandırıcılıktan uzak. Bir de film ile ilgili okuduğum tanıtım ...

"Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz", Tiyatro

Yazarı Aziz Nesin'e 1978 yılında Madaralı Roman Ödülünü kazandıran eserinin uyarlamasını Ankara Ekin Tiyatrosu'nda izledik. 1977 yılında yazılan kitap, bürokrasiyi, "kutsal devlet" düşüncesini eleştiriyor. İşin üzücü yanı, yazılmasının üzerinden yıllar geçmesine karşın kitapta eleştirilenlerin halen, belki daha da artmış olarak, sürmesi. Müzikli danslı oyun, süresi uzun olsa bile (2 saat kadar sürüyor) sıkılmadan, ilgiyle izleniyor. Oyuncular başarılı. Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi'ne bu güzel oyunu izlememize vesile oldukları için teşekkür ederim. Sanata verdikleri desteğin sürmesini beklerken bir yandan da halkımızın tiyatrolara daha sık gitmesini dilerim. Oyunların pahalı olması sigaraya günde 3-5 milyon veren kişiler için mazeret olamaz.

"Rüstem Batum ile Konuşulmayanlar", TV Programı

Rüstem Batum uzun zaman ekranlarda görünmedikten sonra Sky Türk televizyonunda Salı akşamları program yapmaya başladı. Ekranın alternatif seslerinden birisi. CNN Türk televizyondaki 5 N 1 K programında da zaman zaman değinilen konularda daha uzun daha doyurucu yorumlar izlemek için öneririm. Ayrıca Rüstem Batum'un da yazarları arasında olduğu Mini Dev isimli alternatif medya sitesini de incelemenizi ve takip etmenizi salık veririm.

"İhtilalin Süvarisi", Nesrin Turhan

Kitap , yakın tarihimizi yalnızca ders kitaplarından öğrenen benim gibileri için bulumaz bir kaynak. 1960 yılını, 27 Mayıs'ta yapılan ihtilal ve ardından gelen idamlardan ibaret sanırdım. Bir solukta okuduğum roman, yer yer mahkeme tutanaklarına yer yer anılara dayanılarak yazılmış. Nesrin Turhan zor işini başarıyla bitirmiş. Albay Talat Aydemir'in mahkemede yaptığı son konuşmanın günümüz için de geçerli görünmesi, romanın en düşündürücü yanıydı. Binbaşı Fethi Gürcan'ın karizması ve "görev adamı" özellikleri oldukça etkileyiciydi. Roman ile ilgili çok daha fazla yorum yapmak isterdim. Ancak bu yorumları yapabilmem için o dönemi tüm yönleri ile öğrenmem gerektiğini düşünüyorum. Ülkemizin içinde bulunduğu durumu anlayabilmemiz için geçmişini, özellikle yakın geçmişini, iyi öğrenmemiz gerekiyor. Nesrin Turhan'a ve kitabın yazılmasında emeği geçen herkese teşekkürler...

"Gerçek Kurbanın Acısı", Tiyatro

Ankara Ekin Tiyatrosu'nda izlediğimiz oyun, gerek kurgusu gerekse oyuncuların başarılı performansları ile etkileyiciydi. Ülkede yaşanan darbe sonrası idam edilen sol görüşlü bir gencin sevgilisinin yazdığı senaryonun filme çekilişininin anlatıldığı tek perdelik oyunda müziğin hemen hemen hiç kullanılmamış olması, yaratılan boğucu atmosferi destekliyor. Günümüz insanının o dönemleri anlayamıyor oluşuna vurgu yapılıyor. Bu durumun nedeni olarak da dönemi yaşayanların, anılarını paylaşmamış olmaları gösteriliyor. Ayrıca geride kalanların çektiği büyük acı, tüm çıplaklığı ile izleyiciye sunuluyor. Oyunu izlerken bir kez daha idam cezasının kaldırılmış olmasının ne kadar isabetli bir karar olduğunu anladım. Ankara Ekin Tiyatrosu'nun bir dönem içine düştüğü ekonomik zorlukları atlatmış olduğunu diliyorum.

Hayatın Bunaltıcı Yüzü (3)

Yazı dizisine devam ediyorum. İlk yazıda sorunları ortaya koyduktan sonra ikincisinde önerileri sunmuştum. Bu yazıda önerilere devam edeceğim. Unutanlar için hatırlatayım: Esnek mesai diye özetlenebilecek bir çalışma düzeninde insanların daha mutlu olabileceğini düşünüyorum. Esnek mesai uygulaması başarılı oldukça esneklik düzeyi arttırılabilir. Örneğin neden herkes, hemen hemen herkes, sadece Pazartesi-Cuma arası çalışıyor. Haftasonu tüm alış veriş merkezleri, eğlence yerleri, piknik alanları dolu oluyor. Hava güzel olduğunda Tigem'de (Ankara'nın kısıtlı açık hava alanlarından) hafta sonu yer bulunmazken hafta içi sinek avlanıyor. Tüm bunlar, insanların büyük çoğunluğunun aynı günler çalışıp aynı günler tatil yapıyor olmasından kaynaklanıyor. Bu düzen elbetteki çeşitli ihtiyaçlardan doğmuştur. Firmaların, işletmelerin birbirleri ile iş yapabilmeleri için kimin ne zaman çalışıyor olduğunu bilmeleri gerekir. Bankaya pazar günü gittiğinizde kapalı olduğunu bilirsiniz. Salı günü i...

"Atları da Vururlar", Tiyatro

Oyunla ilgili görüşlerimi yazmadan önce Devlet Tiyatroları'nın Akün Sahnesi ile ilgili düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Akün Sineması tiyatro sahnesi olarak düzenlendikten sonra izlediğimiz ilk oyun Benerci Kendini Niçin Öldürdü idi. Bu oyun sergilenirken, öyle sanıyorum ki zamansızlıktan, seyircilerin oturacakları koltuklar, salonun genel durumu içler acısıydı. Geçen hafta sonu salona geldiğimde ise oldukça farklı bir salonla karşılaştım. Her şey yenilenmiş, büyük, konforlu, başkente yakışır bir salon olmuş Akün sahnesi. Eleştirilerim ise havalandırmanın iyi çalışmaması ve salonun girişindeki spotların çokluğu. Girişteki ışıklandırma hem fazla elektrik tüketimine neden olur hem de ortamı ısıtır. Oyuna gelince, 1929 büyük bunalımından sonra Amerika'da halkın, içine düştüğü yoksulluk ve sefalet, yatacak yer karşılığı her şeyi yapmaya hazır hale gelişleri tüm çıplaklığı ile ortaya konulmuş. Canlı müzik, şarkılar oyuna renk katmış. Ancak özellikle ilk perdesi fazla uzun. Oyuncul...

geçen ay en çok okunan 10 yazı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

Hac / Paulo Coelho

Kurguyla Gerçek Arasında Bir Yolculuk Bugüne kadar hiç Paulo Coelho kitabı okumamıştım. Siz sormadan söyleyeyim: Evet, Simyacı hâlâ okunacaklar listemde. Ama ilk adımı, Hac ile attım. İlginçtir ki bu kitap, Simyacı ’nın da yazılmasına vesile olan gerçek bir hac yolculuğunu konu alıyor. Bu yolculuk, İspanya'da "El Camino de Santiago" yani Santiago Yolu olarak bilinen yüzlerce kilometrelik bir yürüyüş rotası boyunca geçiyor. Farklı yönlerden, farklı duraklardan başlayan ama aynı amaca çıkan bu rota, hem fiziksel hem de ruhsal bir yolculuk sunuyor. Kitabın arka kapağını okuduğumda aklıma Nermin Yıldırım ’ın Ev adlı romanı geldi. Orada da kahraman, Santiago yolunu farklı bir yönde yürüyordu. Coelho’nun Hac ’ı ile bu iki kitap arasında, hem benzerlik hem de yaklaşım farkı görmek mümkün. Kurgu mu, Anı mı? Kitabı okurken en çok düşündüren şeylerden biri şu oldu: Bu yaşananlar gerçekten oldu mu, yoksa metaforların içine mi gizlendiler? Roman, yer yer o kadar ...

Yirmi Yıl Sonra Gelen Misafir

Kuşlar, horozlar, eşekler hepsi kendi dilinde güneşi selamlarken, biraz daha uyuyabilsem diye uğraşmak boşunaydı.  Haydi kalk bakalım, diyor hepsi. Güneş doğdu, gün başladı. Yapılacak onca iş seni bekliyor. Misafirin de gelecek, hem de. Gözlerimi ovuşturarak doğruldum yer yatağından, serin sabah havası yüzüme hafifçe çarpıyordu. Çaydanlığın içinden yükselen buhar sesini duyunca mutfağa yöneldim. Annem erkenden kalkmış, sobayı da yakmış, her şey hazır gibiydi. Misafirin kim olduğunu hâlâ söylememişti ama yüzündeki gizemli gülümseme merakımı daha da artırıyordu. Bahçeye çıkıp tavuklara yem verirken aklım hep o yaklaşan misafirdeydi. Evin küçüğü olsam da benim de yapmak zorunda olduğum şeyler vardı. Tavukların yemlenmesi sabah rutinim arasında. Yemlerini verdikten sonra yumurta var mı kontrolü de bende. Abim ve ablam gibi okula gitmiyorum henüz. Misafir kaçta gelecek acaba? Saat sekizi biraz geçiyordu, uzaklardan tozlu bir araba sesi gelmeye başladı. Yokuştan çıkan eski model minibüsü...

Klasik televizyonlar ne zaman biter?

Yayıncılık dünyasında uzun süredir büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Bu dönüşüm üzerine 2013 ve 2018 yıllarında görüşlerimi paylaşmış, klasik televizyon yayıncılığının giderek sönümleneceğini ve dijital platformların baskın hale geleceğini öngörmüştüm. Bugün, 2025'e geldiğimizde bu öngörümün büyük ölçüde gerçekleştiğini söylemek mümkün. Ancak bazı detaylar hâlâ dikkat çekici bir dengeyi sürdürüyor. Yeni Neslin Tercihi Belli: Platformlar ve YouTube Artık genç izleyicilerin büyük çoğunluğu içerik tüketiminde Netflix, Disney+, Amazon Prime  gibi dijital platformları ve YouTube 'u tercih ediyor. İçeriğe istedikleri zaman, istedikleri cihazdan ulaşabiliyor olmak bu tercihin temelinde yatıyor. Lineer yayın akışına bağımlı olmak, gençler için oldukça uzak bir kavram haline geldi. Ama Klasik TV Hâlâ Burada Buna rağmen, 50 yaş üstü izleyici kitlesi için klasik televizyon hâlâ önemli bir yer tutuyor. Alışkanlıklar, haber ve canlı yayınlar gibi içerikler, bu grubun televizy...

İstanbul Ansiklopedisi: Sessiz Çatışmaların ve Görünmeyen Yansımaların Hikâyesi

Bu yazı, Netflix ’te Nisan 2025’te yayınlanan İstanbul Ansiklopedisi  dizisi hakkında olacak. Hem bir izleyici olarak düşüncelerimi paylaşmak hem de spoiler vermeden bir bakış sunmak istiyorum. Diziler hakkında yazdığım ilk blog yazısı olacak, bu yüzden heyecanlıyım. 📚 Genel Bilgiler Sekiz bölümlük mini dizi formatında sunulan yapımın senarist ve yönetmen koltuğunda Selman Nacar oturuyor. Başrollerde ise genç oyuncu Helin Kandemir  (Zehra) ve deneyimli isim Canan Ergüder (Nesrin) yer alıyor. Zehra, üniversite eğitimi için Amasya’dan İstanbul’a gelirken; Nesrin, Fransa’da kariyerine devam etmeye hazırlanan, Zehra’nın annesinin yıllardır görüşmediği eski bir arkadaşı. İkili arasındaki etkileşim dizinin en güçlü yanlarından biri. 💭 Dikkatimi Çekenler (Spoilersız): Kimlik arayışı teması  güçlü bir şekilde hissediliyor. Zehra’nın İstanbul’a gelmeden önceki hayatıyla, büyük şehirde yaşadığı değişim arasındaki gelgitler oldukça etkileyici yansıtılmış. Nesrin’in şehir ve ülk...

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar.