Ana içeriğe atla

Kayıtlar

19 temmuz yaklaşırken

19 Mayıs 2008'de uygulanmaya başlayan sigara yasağı, 19 Temmuz 2009'da kapalı alanların tümünü içine alacak şekilde genişleyecek. Sigara dumanından çok rahatsız olan birisi olarak bu yasağı destekliyorum. Yasağın sigara içenlerin hayatını zorlaştıracağı bir gerçek. Belki bu zorluğun da katkısıyla sigara içmekten vazgeçenlerin sayısı artar. Umarım ki yasanın uygulaması, 15 Mayıs'ta yürürlüğe giren bölümünün uygulamasından daha sıkı takip edilir. Bir yıldan fazladır alış veriş merkezlerinde yasak sigara içmek. Ancak Ankara'daki bir çok alışveriş merkezindeki kafe-restaurantlarda sigara içiliyor.

blog yazılarında geçici durgunluk

Sayfamı ziyaret edenler, güncellenme sıklığında azalmayı fark etmiştir. Ay başına düşen yazı sayısı da son dönemde azaldı. Blog yazmanın güzelliklerinden birisi bu aslında:. Tembellik hakkı. Sanırım bir süreliğine bu hakkımı kullanacağım. Sayfam kapanmış, ölü bir blog değil. Yeni yazılar gelene kadar arşivdekileri okuyabilirsiniz :)

Çekmecelinin yeni çeşitleri

Geçen hafta yazmıştım çekmecelinin, yani Ülker'in napoliten çikolatasının antep fıstık dolgulusu çıkmış diye. Ülker'in web sayfasında fındık ve bademli türlerinin de üretildiğinden bahseden bir yazı görmüştüm. Sonunda bademli ve fındıklı çekmecelilerle de karşılaştık. Henüz tüm marketlerde bulunmuyor. Yakında yaygınlaşır umarım. Yaz ayları yaklaşırken, fazlalıkların kıyafetlerin altına gizlenemecek olmasının getirdiği endişe ile diyetlere hız verildi. Diyetlerin baş düşmanlarından olan tatlılara dayanamıyorsanız, tek tek kağıda sarılı küçücük çekmecilerden bir tanesi tatlı isteğinizi giderecektir.

Yeni lezzet: Antep fıstık dolgulu çikolata

Ülker'in yıllardan beridir çıkardığı çikolatalardan birisi, benim ve birçoklarının çekmeceli olarak adlandırdığı, Napoliten'dir. Bir kutu içinde, iki sıra halinde ayrı ayrı kağıtlara sarılı 8 tane çikolatadır Napoliten. Benim ve birçoklarının tabiriyle çekmeceli. Çekmeceli, sadece sütlü olarak piyasadaydı. Bugün görüp aldığım Antep fıstık dolgulusu, günün güzel sürprizi oldu. 52 gr'lık paket içerisinde 8 tane çikolata var gene. Ülker'in web sayfasında bu yeni ürünün fotografını aradım ancak bulamadım. Buradaki haberi görünce paket olarak farklı dolgulularla da karşılaşabileceğimizi düşündüm. Haberde anlattığına göre 2 yıl süren araştırma geliştirme süreci sonunda napoliteni 4 farklı lezzetle birleştirmişler. Kurban bayramında piyasaya sunulan bu dört lezzet: A ntep fıstığı, badem, fındık ve kahve kreması. Bakkallarda görmeye başladığım Antep fıstıklı napolitenin kutulanmış hali. Belki ileriki günlerde diğer çeşitleriyle de karşılaşacağız...

Erzurum - 2

Bir zamanlar ticaretin merkezi durumundaki kent son yıllarda azalan nüfusu ve daralan iş hacmiyle eski hareketli günlerini arıyor. 360.000 kişinin yaşadığı yazılı kentin girişindeki tabelada. Palandöken dağındaki kayak tesisleri turizmi canlandırmış bir ölçüde. Özellikle 2011'de kentte düzenlenecek Üniversiteler Kış Oyunları/Olimpiyatına yönelik beklenti büyük. Kentin merkezindeki tarihi yapıların durumu içler acısı. Selçuklular'dan kalma Çifte Minareli Medrese'nin minarelerindeki ince işçilik zamanın yıkıcılığına yenilmek üzere. Kente daha önceki ziyaretimin üzerinden 10 yıldan fazla geçti. 10 yıl önceki durumunu bile koruyamamışız ne yazık ki. Kale deseniz, kendi haline ve kaderine terk edilmiş. Avlusunda bir takım kazılar yapılmış ancak o da bakımsızlığın tüm izlerini taşıyor. Çifte Minareli Medrese'nin kapısında görevli bile yok. Yurt dışında tarihi eserlere ne kadar iyi bakıldığını gören birisi olarak eserlerimizin hali içimi daha bir acıtıyor. En üstte yer alan ...

doğru tahmin ettiniz: Erzurum - 1

Reklamcılar gibi merak uyandırayım dedim. Gerçi cağ kebabı ve kadayıf dolması deyince anlaşılmıştır nereden bahsettiğim. Geçtiğimiz haftasonu Erzurum'daydım. İki toplantı arasında kalan zamanda bir kaç (100 kadar :) fotograf çektim. Fotograflar arasından seçtiklerimi picasa'ya koydum. Bağlantısını yan tarafa ekledim. Eskiler derler ya yediğin içtiğin senin olsun, gördüklerini anlat diye. Ben biraz tersten başlayacağım anlatmaya. Yediğim ve içtiğimden :) Ankara'da Oltu Cağ Kebabı diye bildiğimiz yatık döner olarak da adlandırılan kebabın mucidi (kendisi öyle diyor) Erzurum'da yaşıyor. Yandaki fotografta, dükkanını ziyaret eden ünlülerin yer aldığı panonun önünde görüntülediğim Kemal Koç, Tortum'lu. Kebabın adı da Meşhur Tortum Cağ Kebabı. Tortum ve Oltu Erzurum'un ilçeleri. Mekanda yufka ekmeği ile birlikte servis edilen cağ kebabının adedi (cağı) 4.5 TL. Normalde iki cağ doymaya yeter diyebilirim. Duvarda 28 ve 30 cağ yiyerek rekor kıranların fotografları, müşte...

bekleyin...fotograflar ve izlenimler yakında...

kadayıf dolması ve cağ kebabıyla meşhur olan ilimiz. sanırım tahmin ettiniz neresi olduğunu. tahmin edemediyseniz bir süre bekleyeceksiniz. izlenimleri toparlayıp fotografları seçene kadar...azzzz soooonraa...

Pide ve kebaptan bıktıysanız: Yeni Dünya Yemekleri

NE YAZIK Kİ BU FARKLI MEKAN DA DİĞER BİR ÇOK ÖRNEĞİNDE OLDUĞU GİBİ KAPANMIŞ :( YAZIYI ANI OLSUN DİYE SİLMEDİM.... ( 4 Haziran 2010, sadeceozgur) Ankara'da farklı tatlar sunan, uygun fiyatlı az sayıdaki mekana bir yenisi eklenmiş: YDY: Yeni Dünya Yemekleri . Ankarayın Demirtepe durağından çıkışta (Yeşilırmak sokakta) Necatibey caddesine doğru yürürken sol tarafınızda kalıyor. Türk damak tadına uygun dünya yemekleri sloganıyla yaklaşık 2,5 ay önce açılmış. Menüde yer alan farklı isimli yemekler, gerçekten de bizim damak tadımıza uyarlanmış yemekler. En pahalı yemek 7 TL'ye sunuluyor. Güleryüzlü hizmet ve lezzetli yenilikleri denemek isterseniz Yeni Dünya Yemekleri sizi bekliyor... Yeşilırmak caddesi No:10-B Demirtepe-Ankara http://www.yedeye.com/ tel (312) 231 53 10

Tacettin Sultan Dergahı

Ankara'da bugün toprağa verilen Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun defnedildiği Tacettin Sultan Dergahı'nın neresi olduğunu merak edenler olmuştur/olacaktır düşüncesiyle geçtiğimiz sene Eylül ayında çektiğim fotografları hatırlatayım istedim. Ankara'yı bilenler Büyük Doğumevi olarak bilinen Zekai Tahir Burak Hastanesi'nin yerini gözlerinin önüne getirsinler. Hastanenin yan tarafında Kurtuluş'a doğru uzanan sokaklardan birisi Sarı Kadın Sokağı. Altındağ Belediyesi tarafından restore edilen sokağın baş tarafında yer alıyor Tacettin Sultan Dergahı ve camisi. Mehmet Akif Ersoy'un da bir süre yaşadığı mekanın arka tarafındaki bahçede eski mezar taşları görülüyor. Caminin ön tarafına büyük bir İstiklal Marşı heykeli konulmuş. Heykelin arkasında görülen minare camiye ait. Yukarıdaki fotografta görülen kapı ise, fotografın çekildiği geçtiğimiz eylül ayında restorasyonu süren dergaha ait.

Etimesgut kebapçıları

Yakından tanıyanlar sadeceözgür Etimesgut'a ne zaman gitmiş de kebapçılarını yazmaya kalkmış demeyeceklerdir. Etimesgut Ankara'nın İstanbul tarafındaki ilçelerinden birisi. Sincan'a doğru giderken içinden geçiliyor. Emlak piyasasının yeni gözdelerinden Bağlıca köyü'de Etimesgut sınırları içerisinde. Ankara'nın ilk uzun dalga radyo vericisi de Etimesgut'taydı. 1930'lu yıllardan beri hizmet veren verici, teknolojini gelişmesine yenilmiş. Etimesgut kebapçıları olarak tanıtmaya çalışacağım mekanların tümü Devlet Hastanesi civarında yer alıyor. Yazacağım bir kaç mekan daha var gerçi ama onların adlarını, telefonlarını almayı unuttum. Liste kısa zamanda son halini alacaktır :) İlçe merkezindeki mekanları ilerleyen aylarda keşfedip tanıtmayı planlıyorum. Mekanların fotograflarını çekmedim henüz. Belki ilerde onlara da yer veririm. Gelelim mekanlara: ÖZ MUTLU İnegöl Köftecisi (312) 244 02 04 - 245 03 99 İstasyon mahallesi Alan Sokak 3/A Etimesgut adresindeki mekan ...

Canistan, Yusuf Atılgan

Az sayıda eser vermiş yazarlarımızdan birisi(ymiş) Yusuf Atılgan. Aylak Adam adlı romanını merak edip alıyorken, ideefixe 'de diğer kitapları gözüme çarptı. Anayurt Oteli filminin, aynı adlı romanından uyarlandığını öğrenmiş oldum böylelikle. 1921 yılında doğup 1989'da vefat eden yazardan okuduğum ilk kitap Canistan.  Canistan, yarım kalmış bir roman(mış). Kalp krizi sonucu 1989'da vefat ettiğinde roman üzerinde çalışıyormuş. Okuduğum haliyle (Yapı Kredi Yayınları-2000) üç bölümden oluşuyor. 1900'lü yılların başlarında Manisa köylerinde geçiyor. Osmanlı'nın son dönemi ve Kurtuluş Savaşı yıllarında Manisa köylerinden hayatlara süssüz, sade bir dille tanıklık ediyoruz. Bu haliyle bile bitmemiş gibi durmuyor. Yazarın diğer eserlerini okuma isteği uyandırdı. 

geçen ay en çok okunan 10 yazı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

Hac / Paulo Coelho

Kurguyla Gerçek Arasında Bir Yolculuk Bugüne kadar hiç Paulo Coelho kitabı okumamıştım. Siz sormadan söyleyeyim: Evet, Simyacı hâlâ okunacaklar listemde. Ama ilk adımı, Hac ile attım. İlginçtir ki bu kitap, Simyacı ’nın da yazılmasına vesile olan gerçek bir hac yolculuğunu konu alıyor. Bu yolculuk, İspanya'da "El Camino de Santiago" yani Santiago Yolu olarak bilinen yüzlerce kilometrelik bir yürüyüş rotası boyunca geçiyor. Farklı yönlerden, farklı duraklardan başlayan ama aynı amaca çıkan bu rota, hem fiziksel hem de ruhsal bir yolculuk sunuyor. Kitabın arka kapağını okuduğumda aklıma Nermin Yıldırım ’ın Ev adlı romanı geldi. Orada da kahraman, Santiago yolunu farklı bir yönde yürüyordu. Coelho’nun Hac ’ı ile bu iki kitap arasında, hem benzerlik hem de yaklaşım farkı görmek mümkün. Kurgu mu, Anı mı? Kitabı okurken en çok düşündüren şeylerden biri şu oldu: Bu yaşananlar gerçekten oldu mu, yoksa metaforların içine mi gizlendiler? Roman, yer yer o kadar ...

Yirmi Yıl Sonra Gelen Misafir

Kuşlar, horozlar, eşekler hepsi kendi dilinde güneşi selamlarken, biraz daha uyuyabilsem diye uğraşmak boşunaydı.  Haydi kalk bakalım, diyor hepsi. Güneş doğdu, gün başladı. Yapılacak onca iş seni bekliyor. Misafirin de gelecek, hem de. Gözlerimi ovuşturarak doğruldum yer yatağından, serin sabah havası yüzüme hafifçe çarpıyordu. Çaydanlığın içinden yükselen buhar sesini duyunca mutfağa yöneldim. Annem erkenden kalkmış, sobayı da yakmış, her şey hazır gibiydi. Misafirin kim olduğunu hâlâ söylememişti ama yüzündeki gizemli gülümseme merakımı daha da artırıyordu. Bahçeye çıkıp tavuklara yem verirken aklım hep o yaklaşan misafirdeydi. Evin küçüğü olsam da benim de yapmak zorunda olduğum şeyler vardı. Tavukların yemlenmesi sabah rutinim arasında. Yemlerini verdikten sonra yumurta var mı kontrolü de bende. Abim ve ablam gibi okula gitmiyorum henüz. Misafir kaçta gelecek acaba? Saat sekizi biraz geçiyordu, uzaklardan tozlu bir araba sesi gelmeye başladı. Yokuştan çıkan eski model minibüsü...

Klasik televizyonlar ne zaman biter?

Yayıncılık dünyasında uzun süredir büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Bu dönüşüm üzerine 2013 ve 2018 yıllarında görüşlerimi paylaşmış, klasik televizyon yayıncılığının giderek sönümleneceğini ve dijital platformların baskın hale geleceğini öngörmüştüm. Bugün, 2025'e geldiğimizde bu öngörümün büyük ölçüde gerçekleştiğini söylemek mümkün. Ancak bazı detaylar hâlâ dikkat çekici bir dengeyi sürdürüyor. Yeni Neslin Tercihi Belli: Platformlar ve YouTube Artık genç izleyicilerin büyük çoğunluğu içerik tüketiminde Netflix, Disney+, Amazon Prime  gibi dijital platformları ve YouTube 'u tercih ediyor. İçeriğe istedikleri zaman, istedikleri cihazdan ulaşabiliyor olmak bu tercihin temelinde yatıyor. Lineer yayın akışına bağımlı olmak, gençler için oldukça uzak bir kavram haline geldi. Ama Klasik TV Hâlâ Burada Buna rağmen, 50 yaş üstü izleyici kitlesi için klasik televizyon hâlâ önemli bir yer tutuyor. Alışkanlıklar, haber ve canlı yayınlar gibi içerikler, bu grubun televizy...

İstanbul Ansiklopedisi: Sessiz Çatışmaların ve Görünmeyen Yansımaların Hikâyesi

Bu yazı, Netflix ’te Nisan 2025’te yayınlanan İstanbul Ansiklopedisi  dizisi hakkında olacak. Hem bir izleyici olarak düşüncelerimi paylaşmak hem de spoiler vermeden bir bakış sunmak istiyorum. Diziler hakkında yazdığım ilk blog yazısı olacak, bu yüzden heyecanlıyım. 📚 Genel Bilgiler Sekiz bölümlük mini dizi formatında sunulan yapımın senarist ve yönetmen koltuğunda Selman Nacar oturuyor. Başrollerde ise genç oyuncu Helin Kandemir  (Zehra) ve deneyimli isim Canan Ergüder (Nesrin) yer alıyor. Zehra, üniversite eğitimi için Amasya’dan İstanbul’a gelirken; Nesrin, Fransa’da kariyerine devam etmeye hazırlanan, Zehra’nın annesinin yıllardır görüşmediği eski bir arkadaşı. İkili arasındaki etkileşim dizinin en güçlü yanlarından biri. 💭 Dikkatimi Çekenler (Spoilersız): Kimlik arayışı teması  güçlü bir şekilde hissediliyor. Zehra’nın İstanbul’a gelmeden önceki hayatıyla, büyük şehirde yaşadığı değişim arasındaki gelgitler oldukça etkileyici yansıtılmış. Nesrin’in şehir ve ülk...

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar.