Ana içeriğe atla

Cebit Avrasya Notları

Cebit Bilişim fuarına daha önce gitmiş miydim hatırlayamadım. Gittimse bile seneler önceydi demek ki. Kişisel nedenlerle katılmıyordum Cebit'e. Çalıştığım işlerin çalışmam gereken işler olmadığını düşünürdüm o zamanlar. Fuara gidip ne yapacaktım ki? Bakıp bakıp, insanlar nelerle uğraşıyor ben nelerle diyecek, belki dönem arkadaşlarımı görüp onlar nereye gelmişler ben neredeyim deyip üzülecektim. Bu yıl, böyle düşünmemi gerektiren durumların ilki geçerli değil artık. Sayfanın başına yazdığım iki dizede de belirttiğim gibi mühür ya da mülk istemeyince ikinci gerekçe fazla etkili olmadı ve Cebit'e gittim. İyi ki de gitmişim.
Özellikle 7-8 ve 9 nolu salonlar ilgilendiğim konulardaki ürün ve hizmetlerle doluydu. İlk aklıma gelenler cep telefonundan televizyon yayıncılığı, isteğe bağlı video ve IPTV ile ilgili ürün/hizmetler. Ayrıca Next/NextStar gibi DVB-S üzerine uzmanlaşmış bir şirketin (yerinde bir karar ile) DVB-T alıcıları da üretmiş olmasını görmek sevindiriciydi. Yanlış anlaşılan açıklamalar nedeniyle birbirlerine rakip gibi gösterilen DVB-S ve DVB-T'nin kardeş olduğunun anlaşılmaya başlandığını gördüm.
Cep telefonu üzerinden televizyon yayıncılığı iki şekilde yapılabiliyor. Birincisi GPRS-EDGE ya da UMTS üzerinden diğeri DVB-H ile. Fuarda UMTS (3.nesil) deneme yayınları yapılıyordu. Bir de Nokia'nın ülkemizde henüz satılmayan N92 modeli ile sunulan DVB-H gösterimleri (ülkemizde DVB-H deneme yayını olmadığı için) telefonun sabit diski üzerinde kayıtlı klibin oynatılması ile gerçekleştiriliyor.
En fazla ilgili çeken ve beğenimi kazanan uygulamaların birisini de Sabah gazetesi yapmış. Teknolojik olarak büyük başarı olmasa bile insan hayatını kolaylaştıran, özellikle görme engellilere, gazete dinlemeyi olanaklı hale getiren uygulamaları için teşekkürler. Gazetenin internet sayfasında yazarların makaleleri üzerine koyduğu bağlantıya bastığınızda yazıyı sesli olarak dinleyebiliyorsunuz. Bu işlem için yazılım kullanılmış. Benim naçizane önerim yazarlardan makalelerini seslendirmelerini istemek. Biliyorum çok pratik bir işlem değil, biliyorum seslendirme kolay iş değil, biliyorum her yazar bu işe sıcak bakmayacak. Ancak okuyucu / dinleyici açısından çok daha keyifli ve anlamlı bir iş olur.
Fuarda Türk Trust isimli sayısal imza üretip satan tek yerli firmanın da standı vardı. Kendilerine de söylediğim gibi (bu aralar kampanya ile 200 YTL civarına satılan) sayısal imzayı kullanabilecek hizmetler üretilmez ise kimse almaz. Eğer sayısal imzanın yaygınlaşması isteniyorsa öncelikle bu imzanın kullanılmasının avantajlı olacağı hizmetler üretmek gerekiyor. Hiç kimse halkımız nasıl kullanacak bu hizmetleri demesin. Günümüzde 60 yaşını devirmiş bir çok kişi bankaların internet bankacılığı hizmetlerini kullanıyorsa e-devlet uygulamalarını da kullanır. Yeterli e-imza ile kullanacağı e-devlet uygulamaları sayesinde avantaj yaratıyor olsun. Banka örneğinde havale ücreti internet bankacılığında çok düşük tutuldu.

Yorumlar

  1. Pakistan Bile 10 Wi-Max lisansı vermiş, Ukranya vermek üzere, bize ve hilkat garibesi bilişim politikamıza yuh yaa ...! Biz halen yok adsl kotasi, yok hızı yükselttik 1 megabayt yaptık,bide utanmadan sayfa sayfa ilanlar veriyorlar...resmen dünya teknoloi yarışında tavsan gibi kosuyor, biz kablumbağ gibi sürünüyoruz....Cep telefonunda da dünya 4G' ye geçti bizde halen 3G' ye bile gecemedik yasasin 2G :(

    Aklıma bir fıkra geldi,dünyanın en gelismis bilgisayarına soruyorlar 2500 yılnda dünyanın hakimi kim olucak ? bilgisayar yanıtlıyor....Türkler....bilim adamları şaşırıyor...neden diye soruyor...herkez uzaya cıkacak dünya da Türklere kalacak diyor !

    YanıtlaSil
  2. Sayın okuyucum iyi bir noktaya vurgu yapmış. Gerçekten de Avrupa'da iki üç sene önce satılan 3G lisansları ülkemizde önümüzdeki sene satılacak. Ancak, bu gecikmenin nereden kaynaklandığı çok net değil. Şöyleki, Avrupa'da 3G için çok yüksek bedeller ödendi. Elde edilen gelir ile ödenen lisans kıyaslandığında operatörler ciddi zararlarla karşılaştılar. Nedeni oldukça basit, piyasa hazır değildi. Şimdilerde 3G destekli cihaz sayısı arttı, kullanıcı GPRS'in sunduğu olanakların fazlasını istemeye başladı. Yani kısacası piyasa hazır. Önümüzdeki yıl 3G lisansları satılacak gibi görünüyor. Gecikme, bürokrasiden mi kaynaklandı yoksa piyasanın hazır olması mı beklendi o konu biraz karışık bence...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Yeni blog: Oyku7.blogspot.com

Oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında kısa öyküler yayınlamaya başladım. Aslında öykü serisi demek daha doğru olur belki.  Her hafta pazar günü saat 10'da yayınlanan ilk öykü ile başlayan ve hafta boyu her gün saat 10'da yayınlanan bölümleri ile süren, 7 günlük seriler.  Serilerin özelliği, birbirine yakın yerlerde ya da konseptlerde çektiğim fotoğraflara eşlik etmeleri.  Şimdiye kadar iki seri öykü yayınladım. Toplamda 14 öykü ediyor. Yarından itibaren yeni seri başlıyor, siz kıymetli okuyucularım için bir ön bilgi olsun, bu serinin adı Kadıköy. Bugün Kadıköy'ün çeşitli yerlerinde çektiğim 7 fotoğraf eşliğinde yedi kısa öykü yer alacak, yarından itibaren 7 gün boyunca, saat 10'da oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında. Öykülerdeki karakterler, anlattıkları, olay örgüsü vb. tamamen kurgu. Gerçek hayattaki kişi ve olaylarla bağlantısı tesadüften ibaret.  İlginizi çekerse aynı öyküler ve fotoğraflar oyku7.blogspot adresli Instagram hesabında da yayınlanıyor...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Uyku İstasyonu / Nazlı Eray

Gerçekle düşün birbirine karıştığı; kahramanın Bursa'dan Paris'e, Sinop'tan Alanya'ya dolaştığı; geçmiş sorgulamaları, hayal kırıklıkları, hüzünler ve mutlulukların birbiriyle yarıştığı 160 sayfalık bir roman Uyku İstasyonu. Duraklarda, silik de olsa, Nazlı Eray'ın hayatına dair izler sezdim. Hangi izin hangi gerçekliğe işaret ettiğini edebiyat eleştirmenlerine bırakayım. İşin aslı, bulduğumu sandığım izlerin doğruluğundan da emin değilim. Ayrıca böylesi bir romanı okurken neden yazarın gerçek hayatıyla bağları düşünür insan sorusunu kendime not olarak ekleyeyim. Romanı tek oturuşta bitirdim. Elimden bırakmadan okumama neden olan şey sanırım büyülü atmosferdi. Bir sonraki sayfada ne olacağını tahmin bile edememenin gizeminin yanı sıra hikayenin gelişiminin neye işaret ettiğini çözmeye çalışmak da çok keyifliydi. Keyifli okumalar diliyorum. Sizler de görüşlerinizi paylaşmak isterseniz, yorum yazabilirsiniz. 

5. Sanattan 5. Kola: Orhan Pamuk

Cevdet Bey ve Oğulları adlı kitabını okumuştum yıllar evel. Kara Kitap adlı romanından uyarlanan filmi, Gizli Yüz, iki kere izlemiş ve anlamamıştım. Benim Adım Kırmızı ve Kar romanlarını okumayı düşünüp bir türlü vakit ayıramadım. Sonradan açıklamaları, Nobel'i kazanması, Nobel sonrası açıklamaları ile birleşince romanlarını okumaktan vazgeçtim. Taa ki her kitabını okuduğum az sayıdaki yazarlardan Kaan Arslanoğlu'nun blogunu okuyana dek. Arslanoğlu blogunda yazdıkları inceleme kitabından bahsediyordu. Kitaba yönelik bilinçli ilgisizliğe karşın ilk baskısının tükenmekte olduğundan, okuyucuların yorumlarından bahsediyordu yazıda. Ergin Yıldızoğlu, Nihat Ateş ve Ali Mert ile birlikte hazırlamışlar kitabı. Dört yazar da Pamuk'un farklı yönlerini değerlendirmişler. Nihat Ateş yazısında romancı Pamuk'u değerlendiriken, Yıldızoğlu ve Arslanoğlu yazarın edebi kişiliği ile hayattaki duruşunu birlikte ele almışlar. Oldukça yararlı bir inceleme olduğunu düşünuğum kitap ithaki...

Almanya'da televizyon yayınlarına erişim

Televizyon yayınları kablolu ve kablosuz olmak üzere iki ortam kullanılarak evlere ulaştırılır. Her iki ortam için de farklı uygulamalar bulunmaktadır. Kablonun kullanıldığı durumlarda Kablo TV, IPTV seçenekleri mevcuttur. Kablosuz ortam için ise uydu ve karasal vericiler kullanılabilir. Her ortamın kendisine göre avantajı, dezavantajı vardır. Daha ayrıntılı analizlerde, yayıncı için ve izleyici için avantajlar ve dezavantajlar olduğu görülecektir. Hatta ülkelerin düzenleyici denetleyici kuruluşlarının desteklediği ve/veya kösteklediği televizyon dağıtım yöntemleri olduğu söylenebilir.  Bu uzun girişi yazmamın sebebi, Arthur D. Little adlı araştırma kuruluşunun yakın tarihte yayınladığı bir araştırma. Lars Riegel ve Julien Duvaud-Schelnast imzalı   Almanya'da TV Platformları 2014 ve sonrası başlıklı 10 sayfadan ibaret rapor, Almanya'da son dönemin sıcak tartışma konusu durumundaki sayısal karasal televizyonun geleceğine ilişkin önemli analizler içeriyor. Geçti...

Bozkırdaki Gölgeler (Don Segundo Sombra) / Ricardo Güiraldes

Ricardo Güiraldes, Arjantin edebiyatının önemli isimlerinden birisiymiş. Don Segundo Sombra'yı, Can Yayınları'nın 1983 Ocak tarihli, Siren Tayla ve Vedat Tayyar Erdamar'ın çevirisiyle Bozkırdaki Gölgeler adıyla yayınladığı baskısından okudum. 235 sayfalık romanın sonunda Harriet de Onis'in makalesine yer verilmiş. Genel olarak Arjantin edebiyatı, özel olarak ise Güiraldes ve Son Segundo Sombra'ya dair ilginç bilgiler var makalede.  Romanın konusu Arjantin kırsalında bir gencin yetişkin olma yolundaki serüveni diye özetlenebilir. Kendisine rol model olarak Don Segundo Sombra adlı bir sığır çobanını seçtikten sonra yaşadıkları, düşündükleri ve dönüştüğü karakterini akıcı bir dille kaleme almış Güiraldes. 

Ulusal Seramik Müzesi, Sevr / Paris

Paris denilince akla gelenleri sıralasak neler sayabiliriz? Eyfel kulesi, Notre Dam katedrali, Şanzelize caddesi, Saint Germain...Aklımıza Sevr gelmez. İşin doğrusu 9 numaralı metro hattının son durağını görmeden önce benim de aklıma Sevr gelmiyordu. Dün 9 numaralı hattın son durağını okuyucunca ve kısa bir Google araması sonucu tarih derslerinden hatırladığımız, zaman zaman ruhunun hortlatılmaya çalışıldığına dair açıklamalara rastladığımız o ünlü Sevres anlaşmasının Paris'in banliyösünde imzalandığını öğrendim. Siz kıymetli okuyucularım için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan bendeniz, onca işin gücün arasında, Sevres'e gidip antlaşmanın imzalandığı Seramik Müzesi'ni gezdim ve fotoğrafladım. Baştan söyleyeyim, antlaşmanın yapıldığı tarihte de şimdi de seramik müzesi olarak kullanılan binada, antlaşmaya dair hiçbir bilgi yer almıyor. Binada ülkemizle ilgili tek belge / anıt / heykel aşağıda fotoğrafını da göreceğiniz anma anıtı. Osmanlı İmpatorluğu'nu fiili olarak bi...