Kimi bir kaç cümlelik kimi bir kaç sayfalık anılarla dolu öykücükler ve tümünü bağlayan farklı bir kurgu. Barış Bıçakçı'nın son novellasını severek okudum. Okuma heyecanını bozmadan, konusundan kısaca bahsetmek istiyorum. Halis Bey, emekli elektrik mühendisi. Ayşe ise başarılı bulunan bir öykü kitabı yayınlamış bir peyzaj mimarı ve tercüme yaparak hayatını kazanıyor. Tercüme bürosunda rastlaşıyorlar ve Halis Bey Ayşe'den anılarını öyküleştirmesini istiyor, ücreti karşılığında. Novella, Halis Bey'in anıları ve Ayşe'nin hayatını anlatan bölümlerle kurulmuş. Novellada yer alan bölümlerin her biri ayrı öyküler haline getirilebilecek derinlikte. Ayşe'nin hayatına dair bölümlerde ülkenin gündemine dair göndermeler de yer alıyor. Daha önce okuduğum eserlerinde olduğu gibi bolca Ankara var arka planda. Hatta Garson başlıklı bölümde Ankara başrolde. İstanbullular deniz yok, fazla gri dese de Ankara, Ankara'da yaşamaya alışmışlar için kendine has özellikleri ve güzelli...
Devlet Tiyatroları, geçen yıl Giordano Bruno adlı oyunu ile ortaçağ İtalya'sında bilim ile dinin yaşadığı çatışmayı sahnelere taşımıştı. Roma'da 1600 yılında yakılarak katledilen Bruno ile aynı dönemlerde yaşayan Galileo Galilei'nin hayatından kesitler içeren oyun, 2008-2009 sezonunda sahnelenmeye başlandı. Başrolde Tamer Levent yer alıyor. Oyunun yönetmenliğini Giordano Bruno'yu yazan ve yöneten Erhan Gökgücü yapıyor. Oldukça başarılı kostümlerini yapan ise Nalan Türkoğlu (oyun ile ilgili verilen broşürde giysi tasarımını yapan kişi olarak belirtilmiş). Sade dekorda dikkat çeken, belki de dünya gibi, dönen platformun kenarlarındaki çizgilerde gizli. Dikkatli izleyiciler farkedecektir ki dönen platformun kenarlarında dünya haritası çizilmiş. İtalya'nın çizmesini ve Türkiye'yi farkedebilirsiniz.
İki perdelik oyun 3 saate yakın sürüyor. Oyunun kahramanı Galilei, dünyanın güneş etrafında döndüğünü, yaptığı gözlemlerle kanıtlayıp fikirlerini açıklayan kitapları halkın da anlayabileceği dille yayımlamaya kalkınca kilisenin engizisyon mahkemesinin karşısında buluyor kendini. İki seçenekten kalıyor kendisine, ya fikirlerinin yanlışlığı kabul ederek gözetim altında da olsa yaşayacak, ya da Bruno gibi yakılacak. Yaşamayı seçiyor Galilei ve bu seçimi ile destekçilerini şaşırtıyor. Oyunun sonunda ise fikirlerinden vazgeçtiğini açıklaması ile hayal kırıklığına uğrattığı destekçilerinden Andrea'ya son çalışmasının kopyalarını vererek suskun kaldığı onca yıl boyunca çalışmalarını sürdürdüğünü gösteriyor.
Uzun diyaloglar, bölümlere ayrılmış bölüm aralarında anlatıcı ile bilgilendirildiğimiz oyun, Brecht'in epik tiyatrosunun özelliklerini taşıyor sanırım. Sanırım diye yazıyorum çünkü bu konuda (epik tiyatro-dramatik tiyatro ayrımı) okumuşluğum yok. İnternet sitelerinden, özellikle wikipedia'dan baktığım kadarıyla epik tiyatro özelliklerine sahip bir oyundu Galilei'nin Yaşamı. Bu konularda daha fazla bilgiye sahip okuyucularım yorum yazarlarsa zevkle yayınlarım...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.