Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

kırmızı sonbahar

Silivri Toplama Kampı, Zulümhane / Mustafa Balbay

Cumhuriyet gazetesinin Ankara temsilcisi ve köşe yazarı Balbay'ın yeni çıkan anı kitabının adı başlıktaki. Gündemi takip edenler bilecektir 600 günü aşkın bir süredir tutuklu Balbay. Kitabı üç bölümden oluşuyor. İlk iki bölüm sürmekte olan dava ile ilgili. Son bölüm ise hapishane gözlemlerine dayanıyor.  Sevdiğinize koşarken hiç cama çarptınız mı başlıklı yazıyı bir baba olarak okurken göz yaşlarım yanağımı ıslattı, boğazım düğümlendi.

Trafik lambasız kent: Ankara.

Ankara, 3 dönemdir devam eden yönetim anlayışıyla, otomobil öncelikli bir kent haline geldi. İş yerimden evime 21 km'lik yol var. Normal bir kentte bu uzunluktaki bir yolda kimbilir kaç tane trafik lambasından geçilir. Kent plancısı olmadığım için bu konuda bir standart falan var mı bilmiyorum. Gezdiğim gördüğüm kentlerdeki izlenimlerimden hareketle trafik akışının hızını kesmek için, kavşaklarda trafik lambalarının kasıtlı olarak kullanıldığına şahit oldum. Hollanda'da Amsterdam'ın bir banliyösünde gördüğüm kavşak daha ilginç idi. Kavşakta lamba yoktu. Ancak yolu düz geçebilmeniz de olanaklı değildi. Kavşağa geldiğinizde karşıya geçmek için önce yarın tur göbekten dönmeniz gerekiyordu.  Şimdi Ankara trafiğini yavaşlatmak için sabit radarlar konuldu bir çok yere. Radara yaklaşırken yavaşlayan trafik radarı geçer geçmez eski hızına ulaşıyor. Ben evime giderken 21 km'lik yol boyunca bir tek trafik lambasına denk geliyorum. O da yolumun sonlarında. 21 km'de tek lamba, ...

sarı sonbahara devam

en sevdiğim mevsimdir sarı sonbahar

  Sokaklar yere düşmüş yaprakların oluşturduğu tepelerden geçit vermez oldu. Ağaçlarda sararmaya direnen yeşiller olsa bile artık onların da fazla zamanı kalmadı. Bir kaç güne kalmaz onlar da arkadaşlarının yanında yerlerini alırlar. Cam arkasında ısıtan güneşli günler, Tarkan'ın şarkısındaki kış güneşi artık. Cam arkasında ısıtsa bile havayı ısıtacak kadar güçlü değil. Kış yaklaşıyor. Eskiden hüzün veren sarı sonbahara bu sene ilk baharın müjdecisi olarak bakıyorum. Öyle ya, sonbaharın ardından gelecek kış, arkası tekrar bahar. 

evlerde çoğalmaya başlayan yeni teknolojik oyuncak: media player (medya oynatıcı)

Radyo Televizyon Üst Kurulu'nun yaptırdığı iki araştırmanın sonuçları kıyaslandığında bile ülkemizde televizyon izleme sürelerinin azaldığı görülecektir. İkizlerden sonra bu sonbahar ile birlikte televizyon izlemeyenler kervanına katılan birisi olarak bu süreci yakından izliyorum. Bundan 10 yıl önce televizyonda tartışma programları ve haberler dışında bir şey izlemez, iş yerinde yapılan dizi sohbetlerine katıl(a)mazdım. Bundan 5 yıl önce, dönemin tüm dizilerinin sıkı takipçisi olmuş ve bundan ötürü büyük huzursuzluk duymaya başlamıştım. Bu kez iş yerindeki dizi sohbetlerine gönül rahatlığı ile katılmaya başlamıştım. Etrafımda televizyon izlemediğini, hatta evinde televizyonu olmadığını ileri sürüp geçen akşamki dizinin yorumlarına hararetle dahil olanları görüp epey eğlendiğimi hatılıyorum. Ne anlatacaktım, laf nereye geldi. Efendim konumuz ev içi eğlence ekipmanlarının yenilerinden (belki de benim yeni fark ettiklerimden :) medya oynatıcısı. Televizyonun, değiştirilemeyen yayın a...

bu işi öğreniyorum galiba: Helva tarifi

Mutfakta zaman geçirmeyi gittikçe daha çok seviyorum. Bu kez bir tatlı ile karşınızdayım: helva. Ne yazık ki helvamızın yapılış sürecini fotograflama projem, pillerin su koyuvermesi ile proje aşamasından öteye gidemedi. Gene de merak edenler için söyleyeyim tadı ve görüntüsü yerinde bir helva yapmayı başardım. Efendim lafı uzatmadan tarife geçelim. Önce malzemelerimiz: Yarım bardak un, Yarım bardak buğday nişastası, Yarım bardak pirinç unu, 3 bardak süt, badem ve/veya fındık, 2 bardak şeker, tereyağı, öncelikle sütümüze şekeri ilave edip ısıtıyoruz. Bulduğum tarifte kaynatın diyor ancak zaten pastörize süt kullandığım için ayrıca kaynatmaya ihtiyaç duymadım. Şekeri eritecek kadar ısıtılan süt yeterli oldu. 3 çeşit unumuzu karıştırıyoruz. Tarife uygun olarak 3 çeşit yazdım ama evde buğday nişastası yerine mısır nişastası varmış. Onu koymadım. Diğer iki unun miktarlarını arttırdım. Tereyağını, tarifte 125 gr diyor, eritip biraz soğumaya bırakıyoruz. Yağın bir süre soğumasını bekl...

Takunyalı Führer, Ergün Poyraz

Bu kitaba ilişkin bir şeyler yazıp yazmamak konusunda kararsız kaldım uzun süre. Bu kararsız kalışım bile epey anlamlı. İnsan okuduğu bir kitaba ilişkin bir iki not düşmek isterken bu kadar düşünür mü? Neyse, kitabın konusu malum. Konusu hakkında bir şeyler yazmayacağım. Tek ve bence en önemli özelliği, toplumsal belleğimizin ne kadar zayıf olduğunu hatırlatması. Kitapta yazılanların neredeyse tamamı başka kaynaklarda zamanında yayınlanmış bilgiler. Alt alta okuyunca ve hatırlayınca ilginç oluyor...

IPTV World Forum Ardından, Teknik Değerlendirme - 1

Yazının başlığını Teknik Değerlendirme - 1 dedim. Bunun bir dizi yazının ilki olduğunu düşünerek öyle yazdım. Pek uzun yazmayacağı, dizi yapmayı düşündüğüm için. Öncelikle Türk Telekom ve TTNet üzerine görüşlerimi yazayım. Etkinliğin ana destekçilerindendi her iki şirket. Türk Telekom'un üst şirket olarak görürsek, ki öyle aslında, Argela, TTNet ile birlikte sergi alanında büyük yer almışlardı. Argela, yazılım geliştirme alanında çalışıyor. TTNet, malum internet servis sağlayıcısı. Türk Telekom'un etkinlikte açıkladığı stratejisine göre IPTV , internet ve Voice over IP (IP üzerinden ses:VOIP) hizmetini TTNet üzerinden sunacak. İnternet ve telefonu tek faturada birleştirmeyen Türk Telekom, üç hizmet için tek fatura dönemine geçmeyi planlıyor. IPTV'yi itici güç olarak kullanacak. 3 farklı ekrandan (telefon, televizyon ve bilgisayar) televizyon izlemenin olanaklı olacağı ileri sürülüyor. Planlaması kolay, uygulaması ise zor bir hizmet IPTV. Multicast broadband internet bağl...

Üç Küçük Kuzucuk, Pembe Kurbağa Tiyatrosu

Bloga tiyatro oyunu yorumu girmeyeli epey zaman olmuş. Blogdaki kayıtlara göre en son 15 Şubat 2009 tarihinde Ölüm ve Kız adlı Ankara Sanat Tiyatrosu'nun sahnelediği oyunu izlemişim. Bir yıldan uzun süre sonra yeni bir oyun ile karşınızdayım: Üç Küçük Kuzucuk. Daha önce tek perdelik oyunlar izlemiştim. İlk kez bu kadar kısa bir tek perdelik oyun izledim: 30 dakika. İzleyiciler, yani oyunun asıl hitabettiği kesim, bizim ufaklıklar ve kimi onlardan bir kaç ay büyük kimi bir kaç ay küçük akranları. Pembe Kurbağa Çocuk (belki bebek demek daha doğru) Tiyatrosu'nun oyununu izledik ailecek. Bebek/çocuklara yönelik oyun nasıl olurmuş görmüş olduk. Bol müzikli, bol alkışlı, bol tekrarlı ve bol mesajlı. Hepsinin ötesinde bol eğlenceli :) Küçük bir salonu dolduran, kimi minderin kimi halının üzerinde oturmuş bücürükler ile kimi sıkıntıdan patlayan kimi eğlenen yanlarındaki velileri. Sahnede yaptığı işi önemsediği ve aynı zamanda keyif aldığı hissedilen Ali Nihat Yavşan ile ismini bilmed...

3Ç: Çarşamba Çibo çılgınlık

3G özellikli cep telefonum yok ancak 3Ç özellikli hayatım var. Takipçileri beni anlayacaktır. Çarşamba günleri alışveriş merkezlerinin açılış saati olan 10.00'da tıklım tıklım dolan Tchibo (okunuşu ile Çibo)'dan bahsediyorum. Web sayfasındaki bilgilere göre 1949 yılında kurulan şirket günümüzde 60 ülkede 1300 mağaza ve 120.000 satış noktasında, ülkemizde her hafta değişen temalarıyla farklı ihtiyaçlara yanıt veriyor. Çarşamba günleri, eğer kadın ve/veya çocuğa yönelik bir tema var ise Tchibo mağazaları görülmeye değer. Birbirinin elinden ürün kapma telaşındaki insanların arasına bu çarşamba bendeniz de katıldı. Rafların derinliklerinde kaptığım iki çift bebek botu ve birinin bırakmasını fırsat bilip yapıştığım diz altı çoraplarını sıkı sıkı kucaklayarak 30-35 dakika kasa kuyruğunu bekledim.  Sonra ne mi oldu? Birçokları gibi perşembe günü aldığım botları iade ettim. Çünkü en küçük boy bile bizimkilere büyük geldi. Diz altı çoraplarının numarasına hiç bakmadığımı fark ettim eve...

haftanın yemeği: tavuk kavurması / bulgur pilavı

Biliyorum biliyorum. İstikrar diyeceksiniz. Hani pazardı, geçen hafta cumartesi oldu, bu hafta perşembe diyeceksiniz. Ne yapayım, en istikrarlı olduğum konu bu: istikrarsızlık :) İki hafta öncesinde başladığım yemek mevzusunun bu haftaki konukları gene Osmanlı mutfağından, bir kez daha 15. yüzyıla ait bir yemek: tavuk kavurması + bulgur pilavı (ki pilav, tamamen uydurmasyon tarifine ait :) ile Şili'li madencilere selam olsun diye bir Şili şarabı: Frontera. Kendisi Chardonnay cinsi üzümlerden üretilmiş leziz bir beyaz.Orijinal tarifi merak edenler Boyut Yayın Grubu'nun Marianna Yerasimos tarafından hazırlanan 500 Yıllık Osmanlı Mutfağı kitabına bakabilir. Birazdan okuyacağınız tarif, Yerasimos'un tarifinin bozulmuş (tahrif edilmiş) halidir. Bu hali de gayet lezzetli oldu, baştan söyleyeyim :)  Efendim öncelikle malzemelerimiz :  bir kaşık un, 5 yumurta, 2 orta boy kuru soğan, 3 kaşık kadar sıvı yağ, 500 gr kadar tavuk eti, 1 kaşık kadar sirke, kimyon...

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması fal...

IPTV World Forum İstanbul'un ardından

Bu satırları yazarken etkinliğin ikinci günkü programı devam ediyor. İki günlük, oldukça yoğun program tam zamanında başlaması, zaman çizelgesine uygun devam etmesi ile uluslararası bir organizasyon olduğunu belli etti. Katılım ücretinin yüksekliğinin getirdiği en önemli sonuç etkinlik izleyicilerinin gerçekten ilgili kişiler olmasıydı. Sadece ilk gününü takip edebildiğim etkinlikte TTNet ve AirTies CEO'ları gibi çok üst düzey konuşmacılar söz aldı. Oturumların araları, toplantı salonunun önündeki fuayede kurulan sergileri gezmek için yeterli uzunlukta tutulmuştu.  İstanbul'un en kolay ulaşılabilen otellerinden birisi olduğunu düşündüğüm Mövenpick'in seçilmiş IPTV Forum için. Levent metrosunun çıkışında yer alan otel, aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet köprüsünün dibinde. Levent metrosundaki otobüs duraklarında Sabiha Gökçen havaalanına direkt giden İETT otobüsü kalkıyor. Zaten Atatürk havaalanına raylı sistemle, aktarmalar yaparak ulaşılabiliyor. Sabah 6 uçağı Atatürk hav...

IPTV World Forum Eastern Europe etkinliğine katılacağım

Etkinliğe ilişkin bilgileri daha önce paylaşmıştım. Yarın, bir günlüğüne İstanbul'a giderek etkinliğin Salı günü olan bölümüne katılacağım. Benim açımdan bir çok ilke sahne olacak bu katılım. Kızlarımın doğumundan bu yana onlarsız ilk kez şehir dışına çıkıyor olacağım. İlk kez bu kadar uzun süre onlardan ayrı olacağım. İlk kez şehir dışındaki bir etkinliğe (mesleğim ve işim ile ilgili olmasına karşın) katılmak için tüm masraflarını cebimden karşılayıp, senelik izin kullanıyor olacağım. Neyseki katılım ücreti konusunda organizatörler kolaylık sağladılar. Ücretsiz katılım hakkı sundular.  Neyse, önemli olduğunu düşündüğüm bu etkinliğe ilişkin gözlemlerimi, bir gazeteci dikkati ile, not alıp blogumda paylaşacağım. O güne kadar sağlıcakla kalın...

FM bandında yeni keşfim: Best FM

Aslında Türkiye'nin ilk ulusal radyolarından birisi Best FM. Ancak benim yeni dikkatimi çekti. Özellikle sabahları Cem Arslan'ın yaptığı program NTV Radyo'nun İşe Giderken'inden ayrılmama neden oldu. Telefon konuklarıyla uzun ve doyurucu içerikli konuşmalarını ilgiyle takip ediyorum. Ankara için frekansı 98.3 MHz. Best FM web sayfasında diğer illerdeki frekans bilgileri verilmiş...

buyurun bu pazarın yemeğine: Terkib-i Çeşidiyye

Bu hafta, yazı her ne kadar pazar gününde yayınlanıyor olsa bile, yemeği cumartesi akşamı yaptım. Söz konusu yemeğimiz 15. yüzyıl Osmanlı tarifi olunca, pazar akşamını bekleyip pazartesi yenecek bir yemek yapmak istemedim. Cumartesi akşamından yapıp, tadı beğenilmezse pazar günü ben yerim diye düşündüm. Günlerden cumartesi olunca TRT Müzik kanalındaki Ferhat Göçerle programını izlemek durumunda kaldım. Ankara'nın ayazında Kent Park alışveriş merkezinin açık alanında o kadar konuğu nasıl ikna ettiklerine şaşırarak izledim programı yemeğimi yaparken. Konuk sanatçı Muazzez Ersoy bile sahneye şal ile çıktı. Programı kapalı mekana alma konusunu gündeme getirir umarım birileri, seyirciler telef olmadan :) Tarifi denemeye karar verdiğimde, Marianna Yerasimos'un 500 yıllık Osmanlı Mutfağı kitabına güvenim sonsuzdu. Kitap, güvenimi bir kez daha boşa çıkarmadı. Malzemelerden başlayıp yemeği anlatayım. Bu kez yemeğin aşamalarını ve sonucunu fotografladım. Umarım beğenirsiniz... Önc...

pazar yemeği...

Bu pazar ne pişireceğime karar verdim. Osmanlı mutfağından bir tarif sayfaya eklenecek yarın, bilemediniz pazartesi karşınızda: Terkib-i Çeşidiyye. 15. yüzyıla ait bir tarif. Tarifteki malzemelerin biri hariç tamamını buldum. Asya'nın yüksek dağlarında yaşayan bir tür erkek ceylanın derisinin altındaki bir bezden çıkartılan müthiş güzel kokulu bir madde olan miski bulmak mümkün olmadı. 

Maltepe pazarı muamması

Malumunuz geçenlerde bir yazı yazdım Maltepe pazarı ile ilgili. Malltepe Park'ın içerisinin yeniden düzenlenerek eski Maltepe pazarı esnafının buraya taşınacağını söyledim. Bugün, eski esnafın büyük çoğunluğunun yerleştiği Cemal Gürsel Bulvarı kenarındaki pazara uğradım. Esnafla sohbet ederken yakında yeni yerinize taşınacaksınız sanırım dedim. Aldığım yanıt beni oldukça şaşırttı. Malltepe Park'ta yeni bir Maltepe pazarı kuruluyormuş. Eski pazar esnafı ile pek ilgisi yokmuş. Hatta Maltepe Pazarı isminin kullanımı ile ilgili davalık olmuşlar.  Biz tüketiciler için rekabet iyidir diyelim. İki Maltepe pazarının olmasının bence bir sakıncası yok. Sayfamda hatalı bilgiler vermemek adına son öğrendiklerimi paylaşayım istedim.. .

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulu...

yeni pazar eğlencesi: yemek: Sütlü irmikli kabak çorbası

Ne zamandır kendime ait bir rutimin (tekrarımın) olmadığını fark ettim bu gün acıyla. Çok eskiden (bundan 15 yıl kadar önce) cumartesileri Express günüm olurdu. Sonra kendime ayrıdığım her ayın ilk perşembesi oldu. EMO danışma kurulu günü. Express, ne yazık ki, artık çıkmıyor, EMO'ya gitmek içimden gelmiyor. Yeni bir rutin bulmak elzem oldu. Sonunda buldum: Yemek artı blog yazısı. Rutin şu şekilde olacak. Pazar günü akşamları 21-22 saatleri arası o hafta seçtiğim bir yemeği pişireceğim TRT Müzik kanalında Türkü Söylemek Lazım programı eşliğinde g ene hafta içi belirlediğim bir şarabı tadarken. Sonra pişirdiğim yemeğin tarifini sizlerle paylaşacağım. Bu gün biraz geç kaldım paylaşma işinde. Ertesi güne sarktı yazının tamamlanması. Yılların arkadaşı/dostunu çevrimiçi (online) görünce uzayan sohbet, yazıyı geciktirdi. Neyse, geç olsun güç olmasın... İlk yemek kabak çorbası. Önce yemek ve işte malzemeler: Haliyle kabak. Adı üstünde kabak çorbası kabaksız olmaz. 3 tane yeterli oluy...

Cloud computing, sanallaştırma, gereksiz yatırımlara çare olabilir mi?

Dün Grand Ankara Rixos otelinde Koç Sistem , VMWare ve Hayat Bilgi tarafından düzenlenen sanallaştırma etkinliğine katıldım. 1990'ların sonlarında bilgi işlem bölümünde çalışırken hep kafama takılırdı. Her hizmet için ayrı sunucu almak gerekli mi? Sadece yazı yazmak için bilgisayar kullanan birisine son sistem (her ne demekse :) bilgisayar verilmeli mi? Neyseki bu soruları soran tek ben değilmişim.  Amerika'da başlayıp Avrupa'ya yayılan ve yavaş yavaş ülkemize gelen sanallaştırma ve bir sonraki aşaması olduğunu algıladığım bulut bilişim önümüzdeki dönemin temel konuları olacak. Ne yazık ki etkinliğin açılış konuşmaları sonrasındaki teknik sunumlarını izlemeye vaktim olmadı. Son derece anlamsız bir çağrı ile bu önemli etkinliğin asıl ilgi çekici bölümüne katılamadım. Sanallaştırma hem sunucuların bir havuz içinde hizmet vermesini hem de masaüstü bilgisayarların modern aptal terminallerle değişmesine olanak sağlıyor.  Bu bağlamda, eğer yanlış anlamadıysam artık yerel alan a...

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

e-imza

Elektronik imza sempozyumu vardı geçtiğimiz hafta Ankara'da. Gazi Üniversitesi ile Telekomünikasyon Kurumu (TK) ortaklaşa düzenlemişler sempozyumu. Birbirinden ilginç deneyimler paylaşıldı iki gün boyunca. Görünen o ki e-imza ile ilgili temel sorun ne teknik, ne yasal. Sorun biraz yumurta tavuk sarmalı gibi. Yani uygulama olmadığı için e-imza almıyor kimse, e-imza yaygın olmadığı için uygulamalar yaygınlaşmıyor (özellikle bankacılık ve finans sektöründe). Bu sarmal nasıl kırılır? Bir başlangıç uygulaması bulmak gerekiyor. Sempozyumda dile getirilmeyen bir ilginç fırsat DVB-T ile birlikte satın alınması gerekecek Set Üstü Kutularla akıllı kartların okunabilecek olduğu gerçeği. Eğer doğru kutular ve konfigürasyon seçimi yapılırsa ve e-devlet uygulamalarının bir kısmı DVB-T platformuna taşınırsa beklenmedik bir hızla e-imzanın yaygınlaşması sağlanabilir. Bu konuda İtalya örneğinin iyi incelenmesi gerekiyor.

Durdu Usta Katmer Künefe / Ankara

fıstıkzade Seneler önce, Kumrular sokak üzerindeki küçük bir dükkânda yemiştim ilk katmerimi. Seksenli yılların ortaları olmalı. Aradan seneler geçti, katmerin ünü Gaziantep'i aşıp Ankara'ya ulaştı bir kez daha. Özellikle Emek ve Balgat'ta, bir çok mekân açıldı, katmer ve künefe üzerine.  Ülkemizin kimi yörelerinde, katmer, tava böreğine benzeyen, tuzlu bir yufka işiyken, Gaziantep'te, yağlı hamurdan açılan incecik yufkanın içine bol Antep fıstığı, şeker ve kaymaktan oluşan, tatlı bir yufka işi. Künefeyi anlatmaya gerek yok aslında, katmerden çok daha önceleri Ankara'da bir çok kebapçıda bulabildiğimiz, kadayıf ve peynirin lezzetli buluşması.  Durdu Usta , Ankara'da, eski adıyla Emek 8, yeni adıyla Bişkek caddesi üzerinde 181 numarada hizmet sunuyor. Mermer katmer tezgahı ve açık mutfağı ile lezzetleri, hazırlanırken izleyebiliyorsunuz. Geçenlerde mekânı ziyaret ettiğimizde fark ettim ki, menüyü oluşturan tatlıları ikiye ayırabilirsiniz: Kadayıf tabanlı...

Sayısal karasal radyo üzerine uçuşan fikirler

Zaman zaman umutsuzluğa kapılıyorum. Araştır, oku, yaz, konuş, anlat...  Hepsi boş geliyor.  Okuyan yok, soran yok, dinleyen yok...  Sonra en azından " üzerime düşeni yaptım " diyebilmek adına devam etmem gerek diyorum. Kısa ve muhtemelen gereksiz girişin ardından buyurun : Konuyu takip edenlerin bildiği üzere Avrupa'nın kimi ülkelerinde 20 senedir süren bir "sayısal karasal radyo" macerası var. Teknik ayrıntısı çok olsa da işin özü kısa ve net: FM bandında büyük kentlerde bir sıkışıklık olduğu iddiası var. Aslında sonsuz bir kaynak olmayan frekansın "dolması" son derece doğal bir süreç.  88 - 108 MHz aralığında, birbirini rahatsız etmeyecek şekilde dizildiğinde 50-52 adet radyo istasyonu olabiliyor. Büyük kentlerde bu sayının aşılması durumda, ki bugün için İstanbul'da 100'ün üzerinde FM radyo istasyonu yayın yapmaya çalışıyor, işler karışıyor. Sayısal karasal radyo, temelde bu sorunu çözmeyi vaadediyor. Yayıncı için daha az ele...

ACupOfCaffein.blogspot.com henüz ziyaret etmediyseniz büyük kayıp

2008 yılının başlarıydı. Prag gezisi öncesi, blog sayfalarında Prag yazıları arıyordum. ACupOfCaffein ile ilk karşılaşmama Prag vesile olmuştu. Köprüler kentinin en meşhur köprüsü hakkında, son derece etkileyici bir yazıya rastlamıştım. Hep yaptığım gibi, hemen blogun sahibine bir e-ileti gönderdim. Gelen yanıt, o günden beri süren bir tanışıklığın başlangıcıydı.  ACupOfCaffein 'in yazarı/sahibi Arzu Hanım'ı tanımam. Kendisini görmeyi bırakın sesini duymuşluğum bile yoktur. Hakkında bildiklerim, adı, İstanbul'da yaşadığı ve bir blogu olduğundan ibarettir. Zaten fazla bilgiye de ihtiyacım yok, yazdıklarından ve çektiği fotograflardan etkilenmek için. 2005 yılından bu yana var olan ACupOfCaffein , özellikle İstanbul, çiçek, makro ve doğa fotografları meraklıları için arayıp da bulunamayacak hazine niteliğinde. Zaman zaman bloguna gönderdiğim yorumlardan öğrendiğime göre fotograf eğitimi almamış. Bu durum, fotograf da bir sanattır ve eğitim sadece teknik öğretmesi bakımı...

Ulus Heykelden Kaleye yürümek

Epey zaman önce bloga bir yazı yazmıştım . Heykelden kaleye yürüyüş boyunca görülmesi gereken yerlerden bahsetmiş ve ilk fırsatta bu güzergâhı fotograflayacağıma söz vermiştim. Kısmet bu sabahaymış.  Pazar sabahı saat 7.30'da Ulus Heykelde kimsecikler olmuyor. Hele bir de bayramın son günü olunca, Ulus güvercinlere kalıyor. Heykelin olduğu meydanda ne Mişmiş kalmış ne Evrensel kitabevi. Sanırım buradaki binalar yıkılacak. Dükkanlar boşaltılmış.  Dükkanların arasından yukarı doğru çıkan merdivenlerle kaleye doğru yolculuğumuza başlıyoruz.  Bu merdivenlerle ulaşacağımız yer, Seyran dolmuşlarının ilk hareket noktasından kalktıktan sonra geçtikleri cadde. Merdivenlerin sonunda, solunuzda kapalı otopark kalıyor. O tarafa doğru dönüp baktığınızda Ankara Valiliği'nin olduğu bölgeyi göreceksiniz. O bölgeyi ve Hacı Bayram Camii'sini başka bir geziye bıraktım. Yoksa yazı çok uzayacaktı. Merak etmeyin, bu kez fotograflarını çektim bile. Aslında Çankırı c...

Uyku İstasyonu / Nazlı Eray

Gerçekle düşün birbirine karıştığı; kahramanın Bursa'dan Paris'e, Sinop'tan Alanya'ya dolaştığı; geçmiş sorgulamaları, hayal kırıklıkları, hüzünler ve mutlulukların birbiriyle yarıştığı 160 sayfalık bir roman Uyku İstasyonu. Duraklarda, silik de olsa, Nazlı Eray'ın hayatına dair izler sezdim. Hangi izin hangi gerçekliğe işaret ettiğini edebiyat eleştirmenlerine bırakayım. İşin aslı, bulduğumu sandığım izlerin doğruluğundan da emin değilim. Ayrıca böylesi bir romanı okurken neden yazarın gerçek hayatıyla bağları düşünür insan sorusunu kendime not olarak ekleyeyim. Romanı tek oturuşta bitirdim. Elimden bırakmadan okumama neden olan şey sanırım büyülü atmosferdi. Bir sonraki sayfada ne olacağını tahmin bile edememenin gizeminin yanı sıra hikayenin gelişiminin neye işaret ettiğini çözmeye çalışmak da çok keyifliydi. Keyifli okumalar diliyorum. Sizler de görüşlerinizi paylaşmak isterseniz, yorum yazabilirsiniz. 

Yeni blog: Oyku7.blogspot.com

Oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında kısa öyküler yayınlamaya başladım. Aslında öykü serisi demek daha doğru olur belki.  Her hafta pazar günü saat 10'da yayınlanan ilk öykü ile başlayan ve hafta boyu her gün saat 10'da yayınlanan bölümleri ile süren, 7 günlük seriler.  Serilerin özelliği, birbirine yakın yerlerde ya da konseptlerde çektiğim fotoğraflara eşlik etmeleri.  Şimdiye kadar iki seri öykü yayınladım. Toplamda 14 öykü ediyor. Yarından itibaren yeni seri başlıyor, siz kıymetli okuyucularım için bir ön bilgi olsun, bu serinin adı Kadıköy. Bugün Kadıköy'ün çeşitli yerlerinde çektiğim 7 fotoğraf eşliğinde yedi kısa öykü yer alacak, yarından itibaren 7 gün boyunca, saat 10'da oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında. Öykülerdeki karakterler, anlattıkları, olay örgüsü vb. tamamen kurgu. Gerçek hayattaki kişi ve olaylarla bağlantısı tesadüften ibaret.  İlginizi çekerse aynı öyküler ve fotoğraflar oyku7.blogspot adresli Instagram hesabında da yayınlanıyor...