Ana içeriğe atla

Almanya'da sayısal yayıncılık raporu


Düzenli takip ettiğim web sayfalarının birisi olan DigiTAG'da yer alan bir habere göre Almanya'nın Die Mediananstalten adlı kuruluşu (yayıncılık alanını düzenleyen 14 kuruluşun bir araya gelmesiyle oluşan çatı birlik) Digitalization 2013 adıyla bir durum raporu yayınlamış. Rapor hem Almanca hem de İngilizce olarak Die Mediananstalten'in web sayfasında indirilebilir. Rapor, sadece sayısal televizyon ile ilgili değil. Sayısal radyo ve internet yayıncılığı da raporun konuları arasında. Bu yazıda, raporda önemli gördüğüm konuları maddeler halinde sıralamaya çalışacağım. 

Rapora geçmeden önce bilinmesi gerekenler:
  • Uydu ve kablo yayıncılığının hayli gelişmiş olduğu bir ülke. Kablo ve uydu üzerinden yayın izleyenlerin toplamı % 9o'ı geçiyor. 
  • Sayısal karasal televizyon yayınlarına DVB-T standardıyla başladılar. İşin doğrusu beklenildiği kadar ilgi görmeyen DVB-T yayınlarından, 2013 içerisinde, RTL grubu çıkma kararını açıkladı. Avrupa yayıncılık dünyasında tartışmalara yol açan kararı, Krakow'da katıldığım etkinlikte RTL Group'un üst düzey bir yöneticisine sormuştum. Tamamen ticari bir karar olduğunu söyleyen yönetici, RTL yayınlarının Doğu Avrupa'da bir çok ülkede DVB-T üzerinden yayınlanmaya devam ettiğini söylemişti. 
  • Ayrıca gene Almanya'daki sayısal karasal yayıncılık ile ilgili 16 Nisan 2013 tarihinde EBU'nun dergisinde Ulrich Reimers imzalı bir makale yer almıştı. Makalede DVB-T2 denemelerinin, DVB-T / T2 arasındaki kazancı beklenildiği kadar olmadığını ortaya koyduğunu söylüyordu. DVB-T2'nin kurulmasının pek mantıklı görünmediği hatta DVB-T'nin de mevcut haliyle kullanılmasının yerine dinamik yayıncılık adlı yeni bir hibrit yayın standardının geliştirilmesinin yerinde olacağı savlanıyordu. Bu makaleyi daha önceki yazılarımda tartışmıştım.  
Şimdi gelelim rapora:
  • Raporun tam adı: Yayıncılık ve internet: Tez, Antitez, Sentez? Felsefi akımların doğduğu bir ülke olunca raporun başlığı da böyle oluyor demek ki. 
  • 2013 yılında yapılan araştırmaya göre Almanya'da sadece analog televizyon yayını izleyen hanelerin oranı %19,2. Sayı yüksek görünebilir. Ancak doğru okumak gerekiyor. Bu haneler, sayısal uydu / kablo erişimine sahipken analog kablo yayını almayı sürdürmek zorunda kalan hanelerden oluşuyor. Oran hiç de az değil. Raporun ilerleyen bölümlerinde konunun ayrıntılarına inildiğinde hane gelirinin bu tercihte en büyük rolü oynadığı görülüyor. Sayısal kabloya göre daha hesaplı olan analog kablo tercihi biraz da zorunluluk gibi. 
  • Televizyon yayınına erişim yüzdeleri ise şöyle: Kablo % 46,3 Uydu % 46,2. Karasal sayısalın % 11, DSL'in oranı ise %5'in altında. Toplamın 100'ü geçtiğini düşünebilirsiniz. Ancak hanelerde birden fazla yöntemle yayına erişilebildiğini unutmamak gerekiyor.
  • Connected TV yakın dönemin hararetle takip edilen konularından. Bu alanda Almanya, genele uyuyor. İnternete bağlanabilen televizyon sahiplerinin az bir bölümü gerçekten internete bağlanıyor. HbbTV uyumlu televizyon sahiplerinin yarısında, HbbTV yayınlarını alabilecekleri paket yok. Bu pakete sahiplerin ise sadece %10'u düzenli HbbTV yayını izliyor.
  • Radyoda durum benim için sürpriz oldu. Rapora göre Almanya'da %94 radyoya analog FM üzerinden erişiyor. Sayısal radyonun payı ise sadece %4,8. 
  • Almanya'da satılan DAB alıcısı sayısı 500.000'e ulaşmış. Bu rakam araç içindeki DAB alıcıları ile hibrit radyo alıcılarını kapsamıyor. DAB yayınlarını bir şekilde alabilen cihazların toplam sayısının 3 milyona yaklaştığı hesaplanıyor. 
  • Radyoya ilişkin verilere bakıp, Almanya'da da tutmamış bizde hiç tutmaz diye düşünenler olabilir DAB için. Ancak göz ardı edilmemesi gereken, Almanya'da FM bandının bizdeki kadar dolu olmadığı ve düzgün FM yayını dinlemenin olanaklı olduğu gerçeğidir. Ülkemizde, büyük şehirlerde evde FM dinlemek neredeyse olanaksız hale geldi. Radyo kanallarının birbirinin dibindeki frekanslarına bir de deviasyon sınırlamalarına uyulmaması eklenince ortaya dinlenemeyen radyolar çıkıyor. 
  • Uydu operatörü SES'in yayınladığı araştırma sonuçlarına göre İtalya, Finlandiya ve İngiltere televizyon yayıncılığında %100 sayısallaşmayı tamamlamış ülkeler. İspanya %99, Fransa ise %98 ile onları takip ediyor. Burada bir noktayı belirtip öyle devam edeyim. %100 sayısallaşma derken tüm platformların (uydu, kablo, karasal) sadece sayısal yayın yaptığı kastediliyor. Ülke karasal yayınlarında analog switch off yapmış olabilir. Ancak kablo, kimi bölgelerinde, halen analog yayına devam ediyorsa %100 sayısallaşma tamamlanmamış anlamına geliyor. Almanya %80'lik sayısallaşma oranıyla %79 olan Avrupa ortalamasının üzerinde yer bulmuş kendisine. Bu anlamda Türkiye'de durum nedir diye merak edenleriniz olabilir. Ne yazık ki Die Mediananstalten'in raporunda yer verilen grafikte Türkiye'ye ilişkin veri bulunmuyor. 
Yazıyı bitirirken bu raporun 9. olduğunu ve 2005'ten bu yana yayınlandığını belirteyim. Yayıncılık ekonomisi alanında akademik çalışma yapan birisi olarak bu konudaki veri eksikliğini en yakından bilenlerdenim. Umarım düzenleyici ve denetleyici kuruluşlarımız bu raporun benzerlerini her yıl yayınlar.

Yorumlar

geçen ay en çok okunan 10 yazı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

İstanbul Modern İzzet Keribar sergisi

İstanbul Modern'de 2024 Kasım ayında açılan İzzet Keribar'ın fotoğraflarından oluşan seçkiyi ziyaret etmek istiyorsanız 25 Mayıs 2025'e kadar vaktimiz var.  Farklı dönemlerde ve mekânlarda çekilen birbirinden etkileyici kareleri incelerken Keribar'ın notlarını okumayı ihmal etmeyin. İyi fotoğrafın, belki de herşeyin "iyi"si için geçerli olan, özen ve sabır gerektirdiğinin kanıtı gibiydi sergi. İstanbul Modern'in terasında martı, Galata Kulesi ve şehri yıkayan yağmuru tek karede sabitlemeye çalıştığım fotoğraf için aynı özen ve sabrı gösterdim mi bilemiyorum.

23 Nisan depreminin ardından

1999 yılında yaşanılan büyük depremin üzerinden 26 sene geçmiş. O günden bu güne her sarsıntının ardından konuşanlar ve konuşulanlar neredeyse hiç değişmiyor. İstanbul'un depreme hazır olmadığı, kentsel dönüşümün olması gerektiği kadar hızlı ilerlemediği, toplanma alanlarının yetersizliği gibi bir çok eksiklikten bahsediliyor.  1999 Marmara depreminin üzerinden 26 yıl geçti. Aradan geçen yıllarda şehirler büyüdü, nüfus arttı, teknoloji ilerledi. Ancak her sarsıntının ardından dile getirilen endişeler neredeyse hiç değişmiyor. İstanbul’un olası büyük depreme hazırlıklı olup olmadığı, kentsel dönüşümün yeterince hızlı ilerleyip ilerlemediği ve toplanma alanlarının durumu hâlâ konuşulmaya devam ediyor. Dünkü Deprem ve Kitapçıda Yaşananlar Dünkü depremi kızımla birlikte bir AVM’deki kitapçıda yaşadık. Kahvelerimizi içiyor, etrafımızda 23 Nisan sevincini yaşayan çocukları izliyorduk. Ancak bir anda her şey değişti. Sarsıntı başladığında insanlar hızla dışarı çıkmaya çalıştı. Çocukl...

Hac / Paulo Coelho

Kurguyla Gerçek Arasında Bir Yolculuk Bugüne kadar hiç Paulo Coelho kitabı okumamıştım. Siz sormadan söyleyeyim: Evet, Simyacı hâlâ okunacaklar listemde. Ama ilk adımı, Hac ile attım. İlginçtir ki bu kitap, Simyacı ’nın da yazılmasına vesile olan gerçek bir hac yolculuğunu konu alıyor. Bu yolculuk, İspanya'da "El Camino de Santiago" yani Santiago Yolu olarak bilinen yüzlerce kilometrelik bir yürüyüş rotası boyunca geçiyor. Farklı yönlerden, farklı duraklardan başlayan ama aynı amaca çıkan bu rota, hem fiziksel hem de ruhsal bir yolculuk sunuyor. Kitabın arka kapağını okuduğumda aklıma Nermin Yıldırım ’ın Ev adlı romanı geldi. Orada da kahraman, Santiago yolunu farklı bir yönde yürüyordu. Coelho’nun Hac ’ı ile bu iki kitap arasında, hem benzerlik hem de yaklaşım farkı görmek mümkün. Kurgu mu, Anı mı? Kitabı okurken en çok düşündüren şeylerden biri şu oldu: Bu yaşananlar gerçekten oldu mu, yoksa metaforların içine mi gizlendiler? Roman, yer yer o kadar ...

Boğaz'da erguvanlar

İstanbul’un baharı, erguvanların açmasıyla başlar. Boğaz’ın yamaçlarında, morun en güzel tonlarıyla süzülen bu ağaçlar, kente özgün bir hava katar. Erguvanlar, sadece doğanın değil, şehrin ruhunun da bir parçasıdır. Peki nedir bu erguvan? Erguvan ( Cercis siliquastrum ), Akdeniz iklimine özgü, ilkbaharda mor-pembe çiçekler açan bir ağaçtır. Anadolu'da yüzyıllardır bilinen bu ağaç, hem mitolojik hem de kültürel anlamda derin semboller taşır. İstanbul Boğazı çevresinde doğal olarak yetişen ender türlerden biridir. Erguvanın İstanbul’daki Yeri Erguvan, Bizans’tan Osmanlı’ya kadar pek çok dönemde İstanbul’da zarafetin ve geçiciliğin simgesi olmuştur. Rivayetlere göre Bizanslılar erguvanı imparatorlukla özdeşleştirirken, Osmanlı’da "erguvan cemiyetleri" adı verilen bahar eğlenceleri düzenlenirmiş. Osmanlı döneminde saray mensupları, Boğaz kıyılarındaki yalılarından erguvanların açmasını izler, bu manzarayı şiirlerle ölümsüzleştirirdi. Erguvan Nerelerde Görülür? ...

İstanbul Ansiklopedisi: Sessiz Çatışmaların ve Görünmeyen Yansımaların Hikâyesi

Bu yazı, Netflix ’te Nisan 2025’te yayınlanan İstanbul Ansiklopedisi  dizisi hakkında olacak. Hem bir izleyici olarak düşüncelerimi paylaşmak hem de spoiler vermeden bir bakış sunmak istiyorum. Diziler hakkında yazdığım ilk blog yazısı olacak, bu yüzden heyecanlıyım. 📚 Genel Bilgiler Sekiz bölümlük mini dizi formatında sunulan yapımın senarist ve yönetmen koltuğunda Selman Nacar oturuyor. Başrollerde ise genç oyuncu Helin Kandemir  (Zehra) ve deneyimli isim Canan Ergüder (Nesrin) yer alıyor. Zehra, üniversite eğitimi için Amasya’dan İstanbul’a gelirken; Nesrin, Fransa’da kariyerine devam etmeye hazırlanan, Zehra’nın annesinin yıllardır görüşmediği eski bir arkadaşı. İkili arasındaki etkileşim dizinin en güçlü yanlarından biri. 💭 Dikkatimi Çekenler (Spoilersız): Kimlik arayışı teması  güçlü bir şekilde hissediliyor. Zehra’nın İstanbul’a gelmeden önceki hayatıyla, büyük şehirde yaşadığı değişim arasındaki gelgitler oldukça etkileyici yansıtılmış. Nesrin’in şehir ve ülk...