"Mühendislik eğitimi" başlıklı yazılardan bir dizi oluşturmayı düşünüyorum. Dizinin ilk yazısı yaz stajları alt başlığını taşıyordu. Bu kez konu intern mühendislik.
Yirmi yılı geçti üniversiteden "mühendis" unvanı ile mezun olalı. Kısa kesintileri saymazsak, okul bittiğinden bu yana mesleğimle ilgili işlerde çalışıyorum. Sanırım diğer meslektaşlarım da katılacaktır bu yazacaklarıma: mühendislik çalışma hayatında öğrenilir.
Dört yıl boyunca temel bilimlerle başlayıp, seçtiğiniz bölümün temel doğrularıyla devam eden bir eğitim alırız. Bu süre zarfında iki staj dönemi dışında gerçek dünya ile ilişkimiz yok denecek düzeydedir. İşin acısı, bizleri mühendis olarak yetiştiren akademisyenlerin de gerçek dünya ile ilişkileri zayıflamıştır.
Oysa tıp fakültelerindeki eğitimlerde, üçüncü-dördüncü sınıfla birlikte "klinik"ler başlar. Son yıl ise aday doktor olarak geçer. Bir yerde "usta"dan görerek, her aşamada ona sorarak deneyimler tıp fakültesi öğrencisi. Elbette tıp eğitimine dair yazdıklarım bilgiden çok sezgiye dayanıyor. İtirazları yorum olarak paylaşırsanız sevinirim.
Mühendislik eğitiminde ise intern'lük dönemi üniversitenin bitiminden sonra başlıyor. Seçtiği alana ilgisi varsa kişinin ilk iki üç yıl boyunca, işyerinde intern mühendis olarak çalışıyor. Elbette unvanı mühendis ancak gerçekte sadece öğrenen ve yardım eden bir kişi. Bu bir kaç yılın ardından deneyim kazanıyor ve mühendis oluyor, çoğunlukla. Kimileri ise intern olarak kalıyor.
Bu yazdıklarımı "yetkin mühendis", "uzman mühendis" tartışmalarıyla ilişkilendirmeyin lütfen. Benim anlatmak istediğim farklı bir şey. Eğitim süresinin bir bölümünü gerçek hayat ile yüzleşerek yapılmasından bahsediyorum.
Yıllar sonra bu yazıyı okuyanların merakını gidermek adına ekleyeyim ülkemizde son yaşanılanlara dair bir yorumum yok. Bilmediğim konularda yorum yapmaktansa bildiklerimi paylaşmayı yeğliyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.