Ana içeriğe atla

Kayıtlar

film etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Cenneti Beklerken, filmYorum

Derviş Zaim'in filmlerini izlemişler için şaşırtıcı bir film Cenneti Beklerken . Serhat Tutumluer ve Melisa Sözen başta olmak üzere güçlü oyunculuklar, İstanbul Kanatlarımın Altında gibi tarihi filmlerle kıyaslandığında başarılı eski İstanbul canlandırmaları, iyi seçilmiş mekanlar, dönemin havasını yansıtan kostümlerle iyi film için gerekli koşullar yerine getirilmiş. Kullanılan müzikler Rahman Altın imzasını taşıyor. Filmin genel havasını destekler nitelikte. 17. yüzyılda Osmanlı (istanbul) ve Anadolu'nun birbirlerinden ne kadar kopuk olduğu, bir yanda hanlar hamamlar içinde yaşanırken diğer yanda alabildiğine sefaletin varlığı vurgulanmış. İnsan hayatının iki dudak arasında olduğu o günlerde insan kalabilmenin zorlukları çarpıcı dille aktarılmış. Filmde ön planda nakkaş Eflatun Efendi'nin yaşadığı aşk ve hayatta kalma mücadelesi varken arka planda nispeten daha adil davranacağını vaadeden Şehzadenin yaşadıkları görülüyor. Belki zorlama yorum olacak ama Şehzadenin kişiliğ

No Doubt - Don't speak

Oldukça eski bir şarkı bildiğim kadarıyla. No doubt grubunun bildiğim ve dinlediğim tek şarkısı. Bir çoğumuz için de öyledir : Don't speak. Zülfü Livaneli'nin söylediği Sus öyleme bir şey söyleme artık diye başlayan şarkısını hatırlatıyor sözleri. Süper ses, vurucu sözler, etkileyici müzik. Sözler aşağıda. İngilizce ne yazık ki :( You and me We used to be together Everyday together always I really feel That I'm losing my best friend I can't believe This could be the end It looks as though you're letting go And if it's real Well I don't want to know Don't speak I know just what you're saying So please stop explaining Don't tell me cause it hurts Don't speak I know what you're thinking I don't need your reasons Don't tell me cause it hurts Our memories Well, they can be inviting But some are altogether Mighty frightening As we die, both you and I With my head in my hands I sit and cry Don't speak I know just what you're sayi

Veda Vakti, filmYorum

François Ozon, Fransız sinemasının son dönemlerdeki önemli yönetmenleri arasında. Daha önceki filmlerinden 5x2 , Havuz ve Kumun Altında'yı izlemiş ve Havuz dışındakileri sevmiştim. Veda Vakti ise ölümle genç yaşta yüzleşmek zorunda kalan eşcinsel fotografçının bu yüzleşme sonrası yaşadıklarına odaklanıyor. Melvil Poupaud'ın başarılı oyunculuğu, ölüm, yaşam, aşk, cinsellik ve kısaca yaşama dair her konu ile ilgili göndermelerle dolu usta işi bir film çıkartıyor karşımıza Ozon. Kumun Altında'da ölüm temasını işliyordu. Ölümün, özellikle ansızın gelen ölümün kabullenilmesinin zorluğu üzerineydi Kumun Altında. Ancak o filmde geride kalan açısından anlatılıyordu hikaye ve geride kalan ömrünü birlikte geçirdiği kocasını yitiriyordu. Veda Vaktinde ise ölen (daha doğrusu ölecek olan) kahramanın kendisi. 31 yaşında başarılı moda fotografçısı savruk yaşamının son 3 ayına girdiğini öğreniyor birden bire. Nefes aldığımız her anın ne kadar değerli olduğunu fark ettirecek sarıcı bir fil

Takva, filmYorum

Erkan Can, Gemide filminden bu yana takip ettiğim ve çok başarılı bulduğum oyunculardan. Mahallenin Muhtarları dizisindeki Temel karakterindeki rolünün sahip olduğu olanakları sergilemeye uygun olmadığını düşündüm Gemide'deki rolünü izleyince. Televizyon dizileri ile filmler farklı oluyor elbette. Zor bir konuyu, oldukça başarılı bir şekilde yansıtmış yapımcılar. Dünyanın her yerinde din ile ilgili filmler yapmak zor iştir. Hele ülkemizde, bu günlerde, böyle bir konuyu ele almak başlı başına bir cesaret. Filmi izleyince bu zor işin altından kalmak için çok akıllıca bir yol izledikleri görülüyor. Olayları Muharrem Efendi (Erkan Can) gözünden izleyince tarikatın dünyevi işlere ne derece bulaştığını bilemiyoruz. Tarikatların Ankara ile ilişkileri ve büyük mal varlıkları dışında olumsuz olarak değerlendirilebilecek bir gönderme yapılmamış. Muharrem Efendi'nin bu tür durumları farketmesi olanaklı olmadığı için filmde böyle bir şey görmüyoruz. Tek amacı iyi insan olmak olan Muharre

Dondurmam Gaymak, filmYorum

Muğla halkının amatör oyunculuğu, Yüksel Aksu'nun azmi ile birleşince seyrine doyulmayan bir film çıkmış ortaya. Dağ köylerinde kendi yaptığı dondurmayı satarak geçinmeye çalışan Ali, bir yandan ev halkının inançsızlığı ile bir yandan geçim sıkıntısı ile uğraşmaktadır. Ancak, asıl derdi fabrikasyon dondurmaların sektörü kaplaması ve satışlarının gün geçtikçe düşmesidir. Film, iki gün içerisinde geçiyor. Ali'nin motorunu kaybetmesi ve bulması hikayesi anlatılan. Yer yer anlaşılması güçleşen yöresel şive, kimi yerde göze batan kameraya bakmalar ama film boyunca hiç yitmeyen sıcaklık ve samimiyet. Dondurmam Gaymak 'ın kısa özeti budur bence. Özgürlük ve Dayanışma Partisi'nin köydeki temsilcisinin gomünistçe uyarılarına aklı yatan ancak son tahlilde aileden Demirelci olduğunu söyleyen Ali'nin traji komik hikayesi görmek, amatör ruhla çekilmiş başarılı bir film izlemek için acele edin.

Casino Royale, filmYorum

Bond filmlerini bir süredir kaçırmadan takip ediyoruz. Fleming'in 1953 yılında yazdığı roman bu güne dek çevrilen Bond filmleri serisine ilhan kaynağı olmuş. Daniel Craig'in Bond olarak ilk filmi Casino Royale . Bir önceki Bond ile kıyaslandığında oldukça sert, gözünü kırpmadan adam öldüren ve çok daha atletik bir 007 var karşımızda. 114 dakikalık filmin ilk yarısı bittiğinde Casino bölümüne başlanmamıştı bile. Oldukça uzun tutulan kovalamaca sahneleri ustalıkla çekilmiş. Filmin başındaki sahnede maymun gibi ordan oraya sıçr ıyor Bond. Bu film için uzun süre vücut çalışmış Craig. Karşılığını da fazlasıyla almış. Önceki Bond'a göre kısa boylu ve sarışın olan yeni 007, eski Bond filmlerinden alışık olduğumuz teknolojik oyuncaklarını bir kenara bırakmış. İşlerini kaba kuvvetle hallediyor. Ayrıca Bond kızlarının sayısı ve güzelliği azalmış. Kadınlara önem vermeyen Bond aşık olup işi gücü bırakıyor. Venedik'ten istifasını gönderiyor hatta. 114 dakikalık hareket ve kovalam

İklimler, filmYorum

Nuri Bilge Ceylan, Türk sinemasında kendine ait dile sahip yönetmenlerden birisi. Kasaba, Mayıs Sıkıntısı ve Uzak isimli uzun metraj filmlerinden sonra İklimler 'i merakla bekliyordum. Açıkçası daha iyi bir film bekliyordum Uzak'ın ardından. Öncelikle oyunculuklarla ilgili bir iki satır yazayım. Nuri Bilge Ceylan, oyunculukta yönetmenlikte kadar başarılı olamamış. Ebru Ceylan (Bahar) (Nuri Bilge Ceylan'ın gerçek hayattaki eşi ve filmdeki sevgilisi), rolünde başarılı. Nazan Kesal de rolünün hakkını veriyor. Filmin ilk mevsimi (yaz) çiftin arasındaki sorunları anlatışı bakımından yetersiz. Özellikle yemek sahnesi inandırıcılıktan uzak, çok yapay. Sonbahar ve kış, yaza göre daha doyurucu anlatımlar içeriyor. Uzun sekanslar, film zamanı ile gerçek zamanın yer yer örtüşmesi Ceylan sinemasından alıştığımız özellikler. İsa'nın (Nuri Bilge Ceylan) çizdiği karakterin en belirleyici özelliği olan (elbetteki bence) bencilliği iyi vurgulanmış. Özellikle, Serap (Nazan Kesal) ile ya

5 vakit, filmYorum

Reha Erdem'in Korkuyorum Anne filmini izlemiştim. Genellikle iç mekanda geçen, birbirine komşu hayatların anlatıldığı, çok başarılı görüntülere sahip neşeli/hüzünlü bir filmdi Korkuyorum Anne. Bu kez köy yaşamına çevirmiş kamerasını Erdem. Beş Vakit 'te birbirinden başarılı çocuk oyunculara deneyimli tiyatrocular ve sağlam adımlarla ilerleyen yeni yıldızlar eşlik etmiş. Oyunculukların yanı sıra görüntüler de görülmeye değer. Çanakkale'nin eşsiz manzarasını gökyüzünün bulutlarıyla birleştiren sahneler soluk kesici. Özellikle filmin sonundaki güneşin doğuşu sırasındaki manzara etkileyici. Köy yaşamının tek düzeliğini ve sıkıcılığını anlatmak için olsa gerek yavaş ilerliyor film. Klasik müziğin kimi yerlerde filmin akışıyla tezat tınıları kimi yerlede filmin önüne geçmiş. Köylerde yaşam, tıpkı filmde aktarıldığı gibi ezan saatlerine göre işliyor. Bu yaz görme şansı bulduğum eşimin köyünde de aynı şeyi düşünmüştüm. Büyük kentlerde yaşadığımız tüm koşuşturmaya inat ezan vakitl

Tatar Ramazan, filmYorum

TRT, iki hafta üst üste 1990 ve 1992 yılı yapımı olan Tatar Ramazan ve Tatar Ramazan Sürgünde filmlerini yayınladı. Kadir İnanır 'ın görülmeye değer oyunculuğu, eşlik eden karakter oyuncularının başarısı, Ahmet Kaya'nın filmle bütünleşen müzikleri ve unutulmaz replikleriyle Türk sinema tarihinin unutulmazları arasındaki filmleri, kesintilere ve sessizliklere karşın keyifle izledim. Aslında filmin geçtiği yeri hapishane değil dışarısı olarak düşünüce günümüzde yaşananların filmde özetlendiği düşünülebilir. Beni etkileyen repliklerden bir ikisini aşağıya alıntıladım: İnsan bunca zulüm, bunca haksızlık görür de rahat yatabilir mi? O zaman bende ortaya fırlarım ve adama dur derim. Bu dünyanın hesabı ahrete kalmamalı. Merhaba yarenler, merhaba felaket arkadaşlarım! Benim adım Tatar Ramazan, ben bu oyunu bozarım!

Duygudan da öte, filmYorum

Ken Loach 'ı Ülke ve Özgürlük isimli filmi ile tanımıştım. İspanya iç savaşını anlatan filminde cumhuriyetçilerin yanında savaşmak için gelen yabancıların yaşadıklarını gerçekçi bir anlatım ile ortaya koymuştu. Duygudan da öte filminde ise Glasgow'da yaşayan İrlanda'lı öğretmen (Eva Birthistle) ile Pakistan kökenli genç DJ (Atta Yaqub) arasındaki aşka kamerasını çevirmiş. Bunu yaparken 11 Eylül sonrası tüm müslümanları terörist gören kolaycı yaklaşımı gözler önüne serip yargılıyor. Tutucu, kabuğundan çıkmaya yanaşmayan Pakistan kökenlilerin neden böyle davrandıklarına ilişkin saptamalara da yer verilmiş katoliklerin bağnazlığına da. Aslında temelde insanın özgürlüğünün önündeki her türlü engele, doğmaya karşı çıkıyor yönetmen. Kendi aralarında Pakistan dilinde konuşan dünürlerin gelin/damat adaylarına Pakistan dilinde sordukları soruların yanıtlarını İngilizce almaları, tüm eğitimlerine karşın aile geleneklerinden sıyrılamayan, belki de böyle bir isteklerinin olmasını bil

Yüreğimdeki Canavar, filmYorum

Başrol oyuncusunu görünce, yaz aylarında birbirinden beter filmlerden sıkılanların yüzünü güldürecek bir film diye düşünüp heyecanlandık. Sabina rolünde, Karşı Pencere filmini seyredenlerin hatırlayacağı Giovanna Mezzogiorno oynuyor. Bakınız yandaki fotograf. Filmin konusunu, iç karartıcı cinsten: aile içi taciz. Dünyanın bir çok yerinde yapılan ve çoğu kez gizlenen, bu nedenle hayatın ilerleyen dönemlerinde farklı ruhsal bozukluklara neden olan bir dram. Film, kimi bölümlerinde bu dramı iyi bir şekilde işlemiş. Sabina'nın erkek arkadaşına karşı güvensizliğinin işlendiği sahne oldukça başarılı. Sabina rolünde, fotograf pek benzemese bile benim Sanem Çelik'e benzettiğim, Mezzogiorno iyi iş çıkartmış. Keza erkek arkadaşı Franko rolünde Alessio Boni'de rolünün hakkını veriyor. Ancak, oyunculuklardaki başarı filmi kurtarmaya yetmiyor. Konuya hiç bir katkı sağlamayan yan hikayeler, bakınız film çekme sevdasındaki yönetmen ve Sabina'nın kız arkadaşı, oldukça gereksiz şekil

"Beyza'nın Kadınları", film

Mustafa Altıoklar'ın bu sezon izlediğim ikinci filmi Beyza'nın Kadınları . Polisiye / gerilim türünde başarılı bir yapım. Bölünmüş kişilikli Beyza rolünde Demet Evgar oldukça iyi. Farklı kişilikleri canlandırmada üstüne düşeni fazlasıyla yapmış. Bu tür filmlerde katil kim sorusunun yanıtı filmin sonuna kadar anlaşılmaz. Oysa bu filmde, eğer senaryonun tutarlı olduğunu varsayarsak, katilin kim olduğunu tahmin etmek hiç zor olmuyor. Senaryoya ilişkin bir kaç eleştirim var ancak bunları ne olduğunu filmi izlememiş olanları düşünerek yazmıyorum. Eğer gerilim filminin amacı izleyenleri huzursuz etmek ise Beyza'nın Kadınları bunu başarıyor. Vaktiniz varsa izlemenizi öneririm.

"Korkuyorum Anne", film.

Konusu hakkında bilgi edinmeden gidip, iyi ki de gitmişim, dediğim filmlerden birisi Korkuyorum Anne . İstanbul görüntüleri eşliğinde, tek aile gibi yaşayan bir apartman dolusu insanın hikayesi anlatılıyor filmde. Özellikle Köksal Engür çok başarılı oynamış. İnsanın içini ferahlatan bir film. Kurgusu, anlatış biçimi, görüntüleri ile sıradan filmlerden ayrılan Korkuyorum Anne, korkarım ki izleyiciden hak ettiği ilgiyi göremeyecek. Özgün yapımların artması için desteklenmesi gereken bir film.

"Maç Sayısı", Film

Woody Allen'ın yazıp yönettiği ama alışılagelmiş tarzından uzak bir film Maç Sayısı . Konusunu kısaca özetlemek gerekirse İrlandalı eski tenis oyuncusu Londra'nın saygın tenis klüplerinden birinde hocalık yapmaya başlar. Hayatının sonuna kadar bu işi yapmayı düşünmemektedir. Zengin öğrencisinin kız kardeşi kendisine aşık olur. Kızın abisinin (tenis öğrencisi) seksi nişanlısından etkilenir. İşler karışır... Filmde müziğin, operanın, kullanılışı hayranlık uyandıracak cinsten. Sahnelere uygun seçilmiş müzikler etkileyici. İlginç bir final ile sonuçlanan filmi izlemenizi öneririm.

"Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?", film

Gölge oyununun değişmez ikilisinin trajik hikayesi anlatılıyor film de. Osmanlının kuruluş yılları, 1400lü yılların başında Anadolu ve Bursa. Her yere karmaşa hakim. Tarih derslerinde okuduklarımıza pek de benzemeyen bir ortam. Yönetmenin söyleşilerinde anlattığı gibi o dönemim günlük yaşantısıyla ilgili elde çok bilgi yok. Bu nedenle tarih derslerinde okuduklarımız mı doğru filmde gösterilenler mi tartışmasına girmek anlamsız. Doğruyu söyleyenler hiç bir zaman sevilmemiştir. Filmdeki kahramanlar da doğruyu söylemelerinin bedelini hayatlarıyla ödüyorlar. Haluk Bilginer Karagöz rolünde çok başarılı. Beyazıt Öztürk ise kimi yerlerde Beyaz Şov izliyormuşuz hissine kapılmamıza neden oluyor. Ayşen Gruda ve Güven Kıraç rollerinin hakkını veriyorlar. Dekor, müzik ve sayısal efektler, filmin bütçesi düşünüldüğünde, başarılı. Filmi Ankara Kızılay Büyülü Fener sinemasında geçen Cuma günü (17.02.2006) seyrettik. İlk yarının son 20 dakikasında seste problem yaşanmaya başladı. Ara verilince sinemad

Banyo, Film

Mustafa Altıoklar'ın son filmi Banyo, dar mekanda geçmesine karşın sıkıcı olmayan bir film. İnsan ilişkilerini, özellikle aldatmayı sorgularken kimi zaman komik kimi zaman ise trajik görüntüler oluşuyor. Bu arada oyuncuların sıklıkla sigara içmeleri dikkat çekici.

"Mr. & Mrs. Smith", Film

Brad Pitt ile Angelina Jolie'nin başrollerini paylaştığı bir film Mr. & Mrs. Smith . Filmin ilk yarısı çiftin evlilikleri ile birlikte sürdürdüğü sıra dışı işleri konu alıyor. Eğlenceli bir ilk yarı sonrası hareketli sahneleri sevenleri memnun edecek görüntüler başlıyor ikinci yarıda. Hoşça vakit geçirmek için iyi bir seçim.

"İstanbul Hatırası:Köprüyü Geçmek", Film

Fatih Akın'ın son filmi İstanbul Hatırası , yakın zamanda çeşitli vesilelerle adını duyuran bu dünya harikası şehrimizin yeni bir reklamı. Konusu kısaca şöyle: Alexander Hacke, Duvara Karşı'nın film müzikleri için gelmiş İstanbul'a. Gelenlerin bir çoğu gibi o da kente aşık olmuş. Özellikle müziklerine. Kentin müziklerini incelemek için gelmiş tekrar İstanbul'a. Akın, müzikten yola çıkarak farklı kültürlerin bir arada yaşadığı, birbirine karıştığı kentte 2 saatlik gezintiye çıkartıyor. Bu gezinti sırasında Duman, Orhan Gencebay, Müzeyyen Senar, Replikas, Sezen Aksu, Ceza, Ceza'nın babası, sokak müzisyenleri ve saymayı unuttuğum niceleri rehberimiz oluyor. Oldukça keyifli bir film. Müzik albümünün çok satacağına kuşku yok. İstanbul müzikleri ile ilgili belgesel bekleyenler hayal kırıklığına uğrayabilir. Kente damgasını vurmuş kimi türler çok kısa geçilmiş. Ancak hemen belirtmekte yarar var, ticari bir filmden belgesel olmasını beklemek yanlış olur. Herkese öneririm.