Ana içeriğe atla

Kayıtlar

RTÜK'ün youtube kanallarını denetleme yetkisi var mı?

Bu yazı da nereden çıktı demeyin. Blogumun düzenli okuyucularının, ki benim dışımda ikinci bir kişi var mı ondan bile şüpheliyim, hatırlayacağı gibi O ver T he T op T ele V ision (OTTTV) yayınlarının, 6112 sayılı yasa gereğince RTÜK denetimine tabi olduğunu, ancak bu özel yayınların denetiminin nasıl yapılmasına dair bir yönetmeliğe ihtiyaç duyulduğunu bundan 10 sene önce yazmıştım . Bu yazımdan iki sene sonra, 2015 yılında bir kez daha konuyu ele alıp bu yazımı yayınlamıştım . OTTTV'lere dair düzenleme ile ilgili eminim başka yazanlar da olmuştur. Denk gelmemiş olmam ise elbette benim eksikliğim.  2018 yılına, yani benim OTTTV için düzenleme gerekir diye yazmamın üzerinden 5 sene kadar geçmişken, yönetmelik taslağı kamuoyunun bilgi ve görüşlerini almak amacıyla yayınlandı. 2018 Ekim ayında  değerlendirmiştim .  Yayıncılıkta en büyük hazine içeriktir. Hatta sloganlaşan ifadesi CONTENT IS THE KING'dir. Türkçesi ile içerik kraldır. Dekor, teknik olanaklar, görsel efektler.....

pencereler, doğru ve hatalı kullanımları üzerine

"Bunu mutlaka yazmalıyım" dediğim çok konu birikti. Senelerdir, bıkmadan yazmayı sürdürdüğüm sayısal karasal yayıncılık hakkındaki son gelişmeler bunlardan birisi, bir diğeri beklenen İstanbul depremine dair söylentiler ve elbette okunan kitaplar, gidilen yerler, etkilenilen şairler...  Ancak Kahramanmaraş merkezli depremler ve sonrasında yaşamakta olduklarımız sonucu okumakta olduğunuz yazıyı hazırladım.  Olağanüstü günlerden geçtiğimiz muhakkak. Deprem, gerçek enkazının yanı sıra düşünce dünyamızda da enkaz bıraktı. Mantıklı değerlendirmeler yapamadığımız bir dönemden geçiyoruz kanımca. Dün iş yerinde bir arkadaşımla sohbet ederken, emin oldum " mantıksız değerlendirmeler döneminde " yaşadığımıza. Son derece iyi eğitimli, işini düzgün yapan ve rasyonel bir insan olan arkadaşım, internette hepimizin karşısına çıkan komplo teorilerini ardı ardına sıralayıp bir hafta, en geç on gün içinde depremin oluşturulacağına  ikna etmeye çalıştı beni. Sevgili arkadaşıma tek sor...

Deprem Riskim uygulamasının düşündürdükleri

Deprem Riskim adlı uygulamayı Başarsoft firması geliştirmiş. B inaların zarar görebilirliğine ilişkin tahmin raporu oluşturulabilmesi için geliştirilmiş, bir deprem hasar tahmin uygulaması. Öncelikle adres giriyorsunuz ya da harita üzerinden binayı işaretliyorsunuz. Ardından binanın kaç katlı olduğunu ve yapım senesini girip, inşaat tipine dair bir takım soruları yanıtlıyorsunuz. Bu sorular, görsellerle desteklenmiş. Yanıtlamak için teknik bilgiye ihtiyacınız olmuyor. Binanın yapım senesi ve kat sayısını doğru girdiğiniz müddetçe, binanın bulunduğu zeminin özellikleriyle birlikte sağlamlığına dair bir rapor oluşturuyor.  Rapor, öyle fazla ayrıntılı değil. Ancak ciddi bilgiler içeriyor. En önemlisi binanın deprem riskini somut olarak tahmin ediyor. Tahminlerinin başarı durumunu son depremlerin ardından analiz etmek ve sonuçları görmek isterdim. Özellikle yakın dönemde deprem olması beklenilen şehirlerde yaşayanlar -meselâ biz- oturduğu binanın durumunu bu uygulama ile analiz edebili...

gerçekleşen deprem ve beklenen depremler

Yanda gördüğünüz kareyi bir kaç hafta önce Şarm el-Şeyh'te Ras Muhammed adlı millî parkta çektim. Sîna yarımadasının en güney ucunda yer alıyor bu park. Akabe körfezi ile Kızıldeniz'i ayıran burun da diyebiliriz konumu için. Fotoğraf, buradaki bir deprem sonrası oluşan fay kırığını net şekilde gösteriyor. Orada dolaşırken, bir kaç hafta sonra ülkemizin 10 şehrinde yıkıma yol açacak faya baktığımızın farkında değildik. Her deprem sonrası yaşadıklarımızın tekrarı olmadı bu kez. Kısa sürede organize olup enkaz altında kalanları çıkartmaya başlayamadık. Yardımları toplayıp, evlerinden sağ çıkan ancak artık güvenle girebileceği evleri kalmayanlara geçici barınma yerleri de yapamadık. Büyük bir coğrafyayı etkileyen, üst üste gelmiş iki büyük depremin etkileri de sonuçları da farklı oldu, oluyor. Her deprem sonrası yeniden hatırlanan uzmanlar gene ekranlarda, haritalar önünde hangi fayın kırıldığını, hangisinin kırılacağını, hangi şehirlerin fay hattı üzerinde olduğunu anlatıyor. Ne a...

Dünya Ağrısı / Ayfer Tunç

Okumaya başlayıp, sayfalar ilerledikçe okumayı yavaşlattığım çok kitap oldu bugüne kadar. Kimisi sarmadı, kimisini okurken farklı işler girdi araya. Biteceğini bildiğim için okumayı yavaşlattığım ilk roman Dünya Ağrısı.  Her romanın bir zamanı var gibi geliyor bana. Bu romanı başka bir ruh hâli ile okusam, gene bu kadar etkiler miydi beni, sanmıyorum. Benim de "dünya ağrım" mı var, emin değilim. Dışarıdan bakıldığında herşey yolunda gibi görünüyor ama öyle mi gerçekte? Neredeyse hiç okuyucusu olmayan bir blog yazıyorum, hem de 18 seneden fazla zamandır. Neden? Nedir bu boş çabaların sebebi? Bu, kimsenin okumadığı ve önemsemediği blogda, 400'ün üzerinde kitap notu var. Kimi uzun, kimi kısa. Neyse, bildiğimi yapmaya devam edeyim, kimsenin okumayacağı yeni bir not karşınızda... Blogun okuyucusu olan tanıdıklar biliyor, ömrümün neredeyse tamamı Ankara'da geçti. 18 aydır ise İstanbul'da yaşıyoruz. Ankara'ya dair blogda çok yazı var. İstanbul'a taşınınca beni e...

Galatasaray - Trabzonspor maçı öncesi

Maçın başlamasına 15 dakika kadar var. Yazıyı yayınladığımda belki ilk düdük çalınmış olacak. Kağıt üzerinde bakıldığında 11 maçtır puan kaybetmeyen bir Galatasaray ve karşısında, son deplasman galibiyeti üzerinden aylar geçmiş, son 3 deplasmanda toplam 11 gol yemiş bir Trabzonspor.  Kadrolara baktığımızda, özellikle yedek kulübelerini kıyasladığımızda Galatasaray'ın önemli üstünlüğü görülüyor.  Ancak ben maçı kazanacağımızı, Trabzonspor olarak elbette, düşünüyorum. Sebebi ise temelde hava ve saha koşulları. Trabzon'dan alışık olduğu fırtınalı havada ilk yarıyı önde ya da en azından gol yemeden kapatabilirsek, maçı kazanacağımıza eminim diyebilirim. Bu yazıyı, maçın sonucu ne olursa olsun, silmeyeceğim.  Skor tahminim ise Galatasaray 1 Trabzonspor 3 Bu arada fotoğraf Djaniny için... Yolu açık olsun, takıma katkısı için teşekkürler...

eyt, beklentiler, gerçekler

Emeklilikte yaşa takılanlara yönelik yasa değişikliği TBMM'de görüşülmeye devam ediyor. Bu yazıyı yayınladığım 4 Şubat cumartesi sabahı itibariyle komisyon aşaması da geçildi. Önümüzdeki salı günü Meclis Genel Kurulu'nda görüşülecek.  Çalışma hayatına 1993 senesinde başlayan birisi olarak, beni de yakından ilgilendiriyor bu yasa. Üniversiteyi bitirdiğim seneden bu yana, neredeyse kesintisiz süren çalışma hayatımın sonuna mı yaklaşıyorum? Yanıtını Türkiye'de yaşayan herkes verebilir aslında. Elbette hayır. Keşke bizim ülkemizde de emekliler, emekli maaşı ile farklı ülkelerde tatil yapabilse, hatta İtalya'nın ya da İspanya'nın Akdeniz kıyılarındaki şehirlerine yerleşip oralarda yaşamlarını sürdürse. Hayal gibi geliyor kulağa değil mi?  Ne yazık ki günden güne artan fiyatlar, zaten zor olan geçimi olanaksıza doğru eviriyor. Bu yüzden emekli olursam düşecek aylık gelirimi hesabedince, ya yeni bir iş bulmam gerekecek ya da emeklilik kararını gözden geçirmem.  Geçenlerde ...

geçen ay en çok okunan 10 yazı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

Hac / Paulo Coelho

Kurguyla Gerçek Arasında Bir Yolculuk Bugüne kadar hiç Paulo Coelho kitabı okumamıştım. Siz sormadan söyleyeyim: Evet, Simyacı hâlâ okunacaklar listemde. Ama ilk adımı, Hac ile attım. İlginçtir ki bu kitap, Simyacı ’nın da yazılmasına vesile olan gerçek bir hac yolculuğunu konu alıyor. Bu yolculuk, İspanya'da "El Camino de Santiago" yani Santiago Yolu olarak bilinen yüzlerce kilometrelik bir yürüyüş rotası boyunca geçiyor. Farklı yönlerden, farklı duraklardan başlayan ama aynı amaca çıkan bu rota, hem fiziksel hem de ruhsal bir yolculuk sunuyor. Kitabın arka kapağını okuduğumda aklıma Nermin Yıldırım ’ın Ev adlı romanı geldi. Orada da kahraman, Santiago yolunu farklı bir yönde yürüyordu. Coelho’nun Hac ’ı ile bu iki kitap arasında, hem benzerlik hem de yaklaşım farkı görmek mümkün. Kurgu mu, Anı mı? Kitabı okurken en çok düşündüren şeylerden biri şu oldu: Bu yaşananlar gerçekten oldu mu, yoksa metaforların içine mi gizlendiler? Roman, yer yer o kadar ...

İstanbul Ansiklopedisi: Sessiz Çatışmaların ve Görünmeyen Yansımaların Hikâyesi

Bu yazı, Netflix ’te Nisan 2025’te yayınlanan İstanbul Ansiklopedisi  dizisi hakkında olacak. Hem bir izleyici olarak düşüncelerimi paylaşmak hem de spoiler vermeden bir bakış sunmak istiyorum. Diziler hakkında yazdığım ilk blog yazısı olacak, bu yüzden heyecanlıyım. 📚 Genel Bilgiler Sekiz bölümlük mini dizi formatında sunulan yapımın senarist ve yönetmen koltuğunda Selman Nacar oturuyor. Başrollerde ise genç oyuncu Helin Kandemir  (Zehra) ve deneyimli isim Canan Ergüder (Nesrin) yer alıyor. Zehra, üniversite eğitimi için Amasya’dan İstanbul’a gelirken; Nesrin, Fransa’da kariyerine devam etmeye hazırlanan, Zehra’nın annesinin yıllardır görüşmediği eski bir arkadaşı. İkili arasındaki etkileşim dizinin en güçlü yanlarından biri. 💭 Dikkatimi Çekenler (Spoilersız): Kimlik arayışı teması  güçlü bir şekilde hissediliyor. Zehra’nın İstanbul’a gelmeden önceki hayatıyla, büyük şehirde yaşadığı değişim arasındaki gelgitler oldukça etkileyici yansıtılmış. Nesrin’in şehir ve ülk...

Klasik televizyonlar ne zaman biter?

Yayıncılık dünyasında uzun süredir büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Bu dönüşüm üzerine 2013 ve 2018 yıllarında görüşlerimi paylaşmış, klasik televizyon yayıncılığının giderek sönümleneceğini ve dijital platformların baskın hale geleceğini öngörmüştüm. Bugün, 2025'e geldiğimizde bu öngörümün büyük ölçüde gerçekleştiğini söylemek mümkün. Ancak bazı detaylar hâlâ dikkat çekici bir dengeyi sürdürüyor. Yeni Neslin Tercihi Belli: Platformlar ve YouTube Artık genç izleyicilerin büyük çoğunluğu içerik tüketiminde Netflix, Disney+, Amazon Prime  gibi dijital platformları ve YouTube 'u tercih ediyor. İçeriğe istedikleri zaman, istedikleri cihazdan ulaşabiliyor olmak bu tercihin temelinde yatıyor. Lineer yayın akışına bağımlı olmak, gençler için oldukça uzak bir kavram haline geldi. Ama Klasik TV Hâlâ Burada Buna rağmen, 50 yaş üstü izleyici kitlesi için klasik televizyon hâlâ önemli bir yer tutuyor. Alışkanlıklar, haber ve canlı yayınlar gibi içerikler, bu grubun televizy...

Yirmi Yıl Sonra Gelen Misafir

Kuşlar, horozlar, eşekler hepsi kendi dilinde güneşi selamlarken, biraz daha uyuyabilsem diye uğraşmak boşunaydı.  Haydi kalk bakalım, diyor hepsi. Güneş doğdu, gün başladı. Yapılacak onca iş seni bekliyor. Misafirin de gelecek, hem de. Gözlerimi ovuşturarak doğruldum yer yatağından, serin sabah havası yüzüme hafifçe çarpıyordu. Çaydanlığın içinden yükselen buhar sesini duyunca mutfağa yöneldim. Annem erkenden kalkmış, sobayı da yakmış, her şey hazır gibiydi. Misafirin kim olduğunu hâlâ söylememişti ama yüzündeki gizemli gülümseme merakımı daha da artırıyordu. Bahçeye çıkıp tavuklara yem verirken aklım hep o yaklaşan misafirdeydi. Evin küçüğü olsam da benim de yapmak zorunda olduğum şeyler vardı. Tavukların yemlenmesi sabah rutinim arasında. Yemlerini verdikten sonra yumurta var mı kontrolü de bende. Abim ve ablam gibi okula gitmiyorum henüz. Misafir kaçta gelecek acaba? Saat sekizi biraz geçiyordu, uzaklardan tozlu bir araba sesi gelmeye başladı. Yokuştan çıkan eski model minibüsü...

23 Nisan depreminin ardından

1999 yılında yaşanılan büyük depremin üzerinden 26 sene geçmiş. O günden bu güne her sarsıntının ardından konuşanlar ve konuşulanlar neredeyse hiç değişmiyor. İstanbul'un depreme hazır olmadığı, kentsel dönüşümün olması gerektiği kadar hızlı ilerlemediği, toplanma alanlarının yetersizliği gibi bir çok eksiklikten bahsediliyor.  1999 Marmara depreminin üzerinden 26 yıl geçti. Aradan geçen yıllarda şehirler büyüdü, nüfus arttı, teknoloji ilerledi. Ancak her sarsıntının ardından dile getirilen endişeler neredeyse hiç değişmiyor. İstanbul’un olası büyük depreme hazırlıklı olup olmadığı, kentsel dönüşümün yeterince hızlı ilerleyip ilerlemediği ve toplanma alanlarının durumu hâlâ konuşulmaya devam ediyor. Dünkü Deprem ve Kitapçıda Yaşananlar Dünkü depremi kızımla birlikte bir AVM’deki kitapçıda yaşadık. Kahvelerimizi içiyor, etrafımızda 23 Nisan sevincini yaşayan çocukları izliyorduk. Ancak bir anda her şey değişti. Sarsıntı başladığında insanlar hızla dışarı çıkmaya çalıştı. Çocukl...