Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Hayatın Bunaltıcı Yüzü (3)

Yazı dizisine devam ediyorum. İlk yazıda sorunları ortaya koyduktan sonra ikincisinde önerileri sunmuştum. Bu yazıda önerilere devam edeceğim. Unutanlar için hatırlatayım: Esnek mesai diye özetlenebilecek bir çalışma düzeninde insanların daha mutlu olabileceğini düşünüyorum. Esnek mesai uygulaması başarılı oldukça esneklik düzeyi arttırılabilir. Örneğin neden herkes, hemen hemen herkes, sadece Pazartesi-Cuma arası çalışıyor. Haftasonu tüm alış veriş merkezleri, eğlence yerleri, piknik alanları dolu oluyor. Hava güzel olduğunda Tigem'de (Ankara'nın kısıtlı açık hava alanlarından) hafta sonu yer bulunmazken hafta içi sinek avlanıyor. Tüm bunlar, insanların büyük çoğunluğunun aynı günler çalışıp aynı günler tatil yapıyor olmasından kaynaklanıyor. Bu düzen elbetteki çeşitli ihtiyaçlardan doğmuştur. Firmaların, işletmelerin birbirleri ile iş yapabilmeleri için kimin ne zaman çalışıyor olduğunu bilmeleri gerekir. Bankaya pazar günü gittiğinizde kapalı olduğunu bilirsiniz. Salı günü i

"Atları da Vururlar", Tiyatro

Oyunla ilgili görüşlerimi yazmadan önce Devlet Tiyatroları'nın Akün Sahnesi ile ilgili düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Akün Sineması tiyatro sahnesi olarak düzenlendikten sonra izlediğimiz ilk oyun Benerci Kendini Niçin Öldürdü idi. Bu oyun sergilenirken, öyle sanıyorum ki zamansızlıktan, seyircilerin oturacakları koltuklar, salonun genel durumu içler acısıydı. Geçen hafta sonu salona geldiğimde ise oldukça farklı bir salonla karşılaştım. Her şey yenilenmiş, büyük, konforlu, başkente yakışır bir salon olmuş Akün sahnesi. Eleştirilerim ise havalandırmanın iyi çalışmaması ve salonun girişindeki spotların çokluğu. Girişteki ışıklandırma hem fazla elektrik tüketimine neden olur hem de ortamı ısıtır. Oyuna gelince, 1929 büyük bunalımından sonra Amerika'da halkın, içine düştüğü yoksulluk ve sefalet, yatacak yer karşılığı her şeyi yapmaya hazır hale gelişleri tüm çıplaklığı ile ortaya konulmuş. Canlı müzik, şarkılar oyuna renk katmış. Ancak özellikle ilk perdesi fazla uzun. Oyuncul

"Sisli Bir Eylül Gecesi", Albüm

Sadun Aksüt, Türk müziğinin önemli isimlerinden biri olmasına karşın, son günlere kadar, konuyla yakından ilgilenenler dışında fazla tanınmıyordu. Sisli bir eylül gecesi, "Turkish chillout" olarak tanıtılan albüme kadar. 1932 doğumlu, yani bu gün itibariyle 73 yaşında, tanbur ustası. Tanbur ile ilgili yazdığı kitaplar var. Turkishtime web sitesi Üstat ile söyleşi yayımlamış. Sevgili eşim sayesinde bu albümden haberdar oldum. Özellikle albüme ismini veren şarkı çok hoşuma gitti. Üstat, ilk kez bu albümde sesiyle bizlere ulaşıyor. Nice yaşlara, nice albümlere demek dışında bir şey kalmıyor bizlere.

"Ölümden Kaçış Yok". Tiyatro

Hani bazı oyunlar vardır. Konusu ile ilgili en küçük ayrıntıda oyunu izlemenin anlamsızlaşır. Ölümden kaçış yok, böyle bir oyun. Bu nedenle konusuna ilişkin söylenebilecek tek şey Kızıldeniz kıyısında tatile giden bir Fransız çift, Ermeni ve İngiliz arkadaşlarının başından geçen olaylar. Hırslarının insana neler yaptırabileceğini sergileyen iyi bir oyun. 2 saatten fazla sürmesine karşın sıkıcı olmayan, trajik sahnelerinde, ilginç bir şekilde seyircileri güldüren farklı bir oyun. Bu sezon izlediğim oyunlar içerisinde beğendiklerimden birisi. Bu sezon izlediklerim içerisinde favorim ise halen Schubert ve Şevki Bey. Herkese iyi seyirler. 6 YTL'ye bu keyfi yaşattığı için Devlet Tiyatroları'na sonsuz teşekkür...

Hayatın Bunaltıcı Yüzü (2)

3 hafta kadar önce bu serinin ilkini yazmıştım. Aslında daha kısa bir süre sonra ikincisini yazmayı planlıyordum ama araya hep başka işler girdi. Kısmet bugüneymiş. İlk yazıda sabit mesainin sıkıcılığından, kişiye ait zamanın kısalığından dertlenmiş ve devam yazılarında bu işin nasıl daha katlanılabilir olabileceğinden bahsetmiştim. Bu yazıda ve izleyenlerde bunu yapmaya çalışacağım. Öncelikle hemen belirteyim var olan düzeni veri kabul edip önerilerde bulunacağım. Düzen değişikliği içermeyen öneriler olacak yaptıklarım. Aksi durumda çok farklı seçenekler sunulabilir. Neyse. İlk önerim sabit mesainin olabildiğince esnetilmesi. Aslında bu öneri yeni bir buluş değil. Kimi ülkelerde kimi sektörlerde yıllardır uygulanıyor. Sistem şöyle işleyecek: Normal mesai (9-18 ya da 8.30-17.30 gibi) çalışanlar gün içerisinde 10-15 arası iş yerinde olmak zorunda olacaklar her zaman olduğu gibi. Haftalık toplam mesai süresi aynı kalacak. Hafta içi 07-21 arası istediği saatler çalışarak haftalık toplam m

"Metal Fırtına", Kitap

Son zamanlarda çokca konuşulan kitabı sonunda ben de aldım Cumartesi günü. Pazar günü ise bitirdim. Kitap ile ilgili okuduğum ve dinlediklerime hiç değinmeyeceğim. Konu herkesçe malum: Amerika, Türkiye'yi işgal ediyor. Heyecan ile okunan bir kitap değil Metal Fırtına. Askeri terimler ve özellikle ABD ordusunun birimlerinin isimleri çok sık kullanılmış. Sanırım gerçeğe yakın olsun diye böyle bir yol seçmiş yazarlar. Yer yer karakter tahlillerine girilmiş olsa bile, ne yazık ki, oldukça yetersiz kalmış. ABD Başkanı olarak seçilen karakter inandırıcılıktan uzak. Bir de gene inandırıcı gelmeyen diğer büyük ülkelerin ABD işgalinin sebeplerini anlayamamış olmaları. Sonuç olarak vaktiniz varsa, savaşın ne kadar korkunç olduğunu hatırlamak istiyorsanız okuyabileceğiniz bir roman.

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliğ, Milan Kundera

Milan Kundera, hiç şüphesiz, en önemli Çek yazarlardan biri. Uzun süredir kitaplarını okumak istiyordum. Sonunda, yıllar sinema filmi olarak izlediğim, Varolamanın Dayanılmaz Hafifliğini okumaya başladım. Kitap, filmden oldukça farklı. Aslında böyle bir kitabın filmini çekmek olmayacak duaya amin demek olmuş. Kitap temel alınarak yapılacak her film sadece erotik film olma tuzağıyla karşı karşıya. Benim izlediğim filmde de yaşanılan ilişkilerin arkasında yatan nedenleri görebilmek için uğraş vermek gerekiyordu. Sonuçta henüz sonuna ulaşamasam bile değişik bir teknikle yazılmış romanı beğenerek okuyorum. Sonuna geldiğimde daha ayrıntılı yorum yazmaya çalışacağım.