Ana içeriğe atla

Kayıtlar

suya sabuna dokunmayan yazılar

Blog yazmaya karar verdiğimde temel amacım Türkçe içeriğin kısıtlı olduğu sanal ortamda, bu eksikliği elimden geldiğince gidermek idi. Böyle bir amaçla yola çıkınca günlük politik gelişmeler, ekonominin durumu, günlük siyaset gibi günlük konular bu sayfaların dışında kaldı. Elbette bu tercihin farklı sebepleri vardı ve bu sebepler geçerliliğini koruyor. Bu nedenle yazının başlığında belirtilen suya ve de sabuna dokunmayan yazılara devam edilecek. Sayfanın istatistiklerine baktığımda özellikle uydu sayfalarından verilen bağlantılar ile sayfama ulaşanların artmakta olduğunu görüyorum. Demek ki amaçladığım gerçekleşiyor yavaş yavaş. Bilginin paylaşılmadığı yerde gelişme olamaz. Olsa bile çook yavaş olur. Keşke çeşitli konularda uzmanlıkları olan herkes zaman ayırıp genel okuyucunun anlayabileceği düzeye indirip bildiklerini anlatan sayfalar yapsa. Günlük yazıları okumak isteyenler için bir çok gazete yayımlanıyor her gün. Her gün her gazetede en az 5 yazar yazıyor. Günlük gelişmeleri tak

Cebit Avrasya Notları

Cebit Bilişim fuarına daha önce gitmiş miydim hatırlayamadım. Gittimse bile seneler önceydi demek ki. Kişisel nedenlerle katılmıyordum Cebit'e. Çalıştığım işlerin çalışmam gereken işler olmadığını düşünürdüm o zamanlar. Fuara gidip ne yapacaktım ki? Bakıp bakıp, insanlar nelerle uğraşıyor ben nelerle diyecek , belki dönem arkadaşlarımı görüp onlar nereye gelmişler ben neredeyim deyip üzülecektim. Bu yıl, böyle düşünmemi gerektiren durumların ilki geçerli değil artık. Sayfanın başına yazdığım iki dizede de belirttiğim gibi mühür ya da mülk istemeyince ikinci gerekçe fazla etkili olmadı ve Cebit'e gittim. İyi ki de gitmişim. Özellikle 7-8 ve 9 nolu salonlar ilgilendiğim konulardaki ürün ve hizmetlerle doluydu. İlk aklıma gelenler cep telefonundan televizyon yayıncılığı, isteğe bağlı video ve IPTV ile ilgili ürün/hizmetler. Ayrıca Next/NextStar gibi DVB-S üzerine uzmanlaşmış bir şirketin (yerinde bir karar ile) DVB-T alıcıları da üretmiş olmasını görmek sevindiriciydi. Yanlış anl

tırmık'a tırmık, Aydın Engin

İlk yazısını Cumhuriyet gazetesinde okumuştum Aydın Engin'in. Uzun süre, Oral Çalışlar'ın yazdığı sayfanın karşısında, Çalışlar'ınki gibi sayfa ortasında Tırmık'ı yazdı. Kendi ifadesiyle bir kere kediyi çağrıştırıyor.Ama, yumuşacık, bakımlı ve uslu bir ev kedisini değil; çöplüğe de saray mutfağına da dalarken gözünü kırpmayan, arsız ve kopuk bir sokak kedisi. Köşenin adının öyküsü. Artık Cumhuriyet'te yazmıyor. Gazete için büyük bir kayıp. Bir ara Birgün gazetesinde yazmıştı Cumhuriyet'ten ayrıldıktan sonra. Şimdilerde t24 adlı internet sitesinde köşe yazarlığına devam ediyor.  Tırmık'a tırmık, yazarın çoğu Tırmık isimli köşesinde yayımlanmış yazıların yer aldığı ve çoğu yazının, deneyimli gazeteci gözü ile yorumlandığı bir kitap. Kitabın ismindeki Yazıcılık Mesleğine Adım Atan Gençler İçin Kötü Deneylerden ve Önlenememiş Yanlışlardan Süzülmüş Notlar , yazılış amacını özetlemiş... Necmettin Büyükkaya anısına yazılmış Ölmüş Bir Arkadaşla Röportaj baş

kısa ara sonrası tekrar merhaba

Değerli okuyucularım, Bir süredir yazamıyordum. Aslında bir hafta kadar ayrı kaldık, bana daha uzun gibi geldiyse bile. Ankara'dan epey uzaklardaydım bu bir hafta boyunca. Hem fiziki olarak, hem de kafa olarak. Elazığ'ın Ağın ilçesine bağlı eskiden Andiri köyü iken şimdi Akpınar mahallesindeydim. Su suvarmanın (bahçe sulamak) en sıcak gündem maddesini oluşturduğu, insanların ömürlerinin son baharında olmalarının verdiği durgunluk ve olgunlukla konuştuğu yerdeydim. Otomobil sesi yerine karga gaaaklaması ile uyanmak, Ciyiğe gidip su getirmek, bahçelerde bağlarda dolaşıp üzümün deyip-deymediğini kontrol etmek, bu arada üzüm yiyen domuzlara öfkelenmek gibi önemli işlerle uğraştım. Gerçi son iki gün yılan sokması yüzünden ölen olduğunu duyunca biraz korkunca pek dolaşamadım ama olsun. Bir haftalığına yoktum buralarda belki ama sanki bir ay geçti ben gideli... Enver Gökçe, Kemaliyeli (Eğin) şairin aşağıdaki şiirini, oralara gidince anladım. Ahmet Kaya tarafından bestelenen şiir Keba

Kedik

Evimizi kendi türümüzden olmayan bir canlı ile paylaşmak ilginç bir şey. Dilinden anlamadığımız, isteklerini çözemediğimiz, günlük yaşam döngüsü bizden farklı olan bir canlıyla hem de. Evimizi paylaştığımız Zeytin Bey, muhtelif yerlere girip çıkıyor. Bu görüntüleri görenler bizlere kızabilir :) Sakın havanın sıcaklığına bağyamayın yandaki görüntüyü. Bu fotograf çekildiğinde tarih 20 nisan 2006. Yani henüz sıcaklardan bunalmadığımız günler :). Her sabah 01.30 ile 02 arasında uyandırıp, evimizdeki halı, koltuk ve perdeleri tırmalasa bile Zeytin Bey ile birlikte yaşamaktan çok mutluyuz. İyi ki varsın Zeytin. İyi ki geldin evimize :)

Sen vatan haini misin baba?, Deniz Kavukçuoğlu

Deniz Kavukçuoğlu'nu Cumhuriyet gazetesinde yazdığı yazılarla tanıdım. Akıcı dili, ele aldığı konuları örneklerle açıklaması hoşuma gitti. Cumhuriyet'i internet üzerinden takip etmeye karar verince, abonelik ücretini ödemek için büroya gittiğimde gördüm Karl Marks'tan Günümüze Almanya'da Sosyal Demokrasi / Sosyal Demokraside Temel Eğilimler isimli araştırma kitabını. Sosyal demokrasinin ideolojik temellerini hep merak etmişimdir. Neyse, kitabı satın aldım ve okumaya başladım. Ancak araya başka kitaplar girince daha uygun bir zamana bıraktım. Kavukçuoğlu'nun Sen vatan haini misin, baba? isimli anı kitabını ise çalıştığım iş yerinin kütüphanesinde gördüm. Görür görmez aldım ve 480 sayfaya sığdırılmaya çalışılmış, ömrün 25 yılına ait anılar arasında kayboldum. Gazete yazılarından tanıdık gelen akıcı dil anı kitabını da rahat okunur kılmış. Ancak yazar, anılarını okuyucu ile paylaşırken tarihsel sıra izlemek konusunda çaba harcamamış. Kitabı okurken hisettim belki ya

Liva Pastanesi

Liva pastanesi ile ilgili daha önce yazmıştım. Ankara'nın önemli lezzet duraklarından olduğunu belirtmiştim. Pastane, ürünleri ile ilgili ayrıntılı bilgiler veren güzel bir internet sayfasına sahipti. Ancak, son günlerde bloguma ulaşan aramaların bir çoğu Liva anahtar kelimesini kullanması nedeniyle pastanenin sayfasına girmeye çalıştığımda sayfanın kapanmış olduğunu gördüm. Sanırım teknik bir problem var. Liva'ya ulaşmaya çalışan değerli okuyularıma kolaylık olsun diye Esat Şubesi'nin telefon bilgisini aşağıya koydum. Diğer şubelerin (ki sürekli yenileri ekleniyor) iletişim bilgilerini Esat Şubesi'nden edinebilirsiniz... Liva Pastanesi Esat Şubesi: (312) 447 82 00

sarı laleler

Yıllar boyu başka alemlere taşıyan bir çok şarkıya imza atmış bir grup MFÖ. Göz yaşlarımızı bitti mi sandın, Buselik makamı, New York Sokakları, Güllerin İçinden ilk aklıma gelenler. Şimdilerde favori şarkım ise Sarı Laleler. Uykulu gözlerle döndüm rüyadan Sana sarı laleler aldım çiçek pazarından Sen olmasan buralara gelemezdim ben Sevemezdim bu şehri, anlamazdım dilinden

Fırtına, Televizyon Dizisi

Kanal D televizyonunda yayınlanmakta olan Fırtına isimli dizi, bu yaz boyunca takip ettiğim tek diziydi. Gerek oyuncu kalitesi, gerek senaryosunun sağlamlığı diziyi diğerlerinden ayırıyor. Karadeniz'in inanılmaz güzellikteki doğasının dizinin başarısındaki payını unutmamakta yarar var. Oyunculardan Burçin Terzioğlu ve Murat Yıldırım başrolleri paylaşıyor olsa bile diziyi sürükleyen kararkterler de en az başrol oyuncuları kadar önemli: Erkan Can, Zerrin Sümer, Salih Kalyon, Goncagül Sunar, H.Avni Danyal, Münir Canar. Hangi birini yazsam bilemiyorum. Hepsi birbirinden başarılı. Gene de Erkan Can ile ilgili bir iki cümle yazmazsam haksızlık yaparım. Kimi oyuncular vardır. Bir karakteri canlandırır ve oynadığı diğer rollerde de aynı karakteri oynamayı sürdürür. Hep aynı bakış, aynı duruş. Bu tip oyunculara oyuncu demek ne kadar doğru o bile tartışılır bence. Bir de Erkan Can gibi oyuncular vardır. Gemide filminde ağzından küfür eksik olmayan kaptan, O Şimdi Mahkum filminde mafya b

Yüreğimdeki Canavar, filmYorum

Başrol oyuncusunu görünce, yaz aylarında birbirinden beter filmlerden sıkılanların yüzünü güldürecek bir film diye düşünüp heyecanlandık. Sabina rolünde, Karşı Pencere filmini seyredenlerin hatırlayacağı Giovanna Mezzogiorno oynuyor. Bakınız yandaki fotograf. Filmin konusunu, iç karartıcı cinsten: aile içi taciz. Dünyanın bir çok yerinde yapılan ve çoğu kez gizlenen, bu nedenle hayatın ilerleyen dönemlerinde farklı ruhsal bozukluklara neden olan bir dram. Film, kimi bölümlerinde bu dramı iyi bir şekilde işlemiş. Sabina'nın erkek arkadaşına karşı güvensizliğinin işlendiği sahne oldukça başarılı. Sabina rolünde, fotograf pek benzemese bile benim Sanem Çelik'e benzettiğim, Mezzogiorno iyi iş çıkartmış. Keza erkek arkadaşı Franko rolünde Alessio Boni'de rolünün hakkını veriyor. Ancak, oyunculuklardaki başarı filmi kurtarmaya yetmiyor. Konuya hiç bir katkı sağlamayan yan hikayeler, bakınız film çekme sevdasındaki yönetmen ve Sabina'nın kız arkadaşı, oldukça gereksiz şekil

Villa Carla'ya (Datça) devam - 2

Villa Carla ile ilgili yazımı 2006 yılında eklemiştim. 2008 yılında tesisin otel olarak hizmet vermeyeceğini duyurmak beni üzüyor. Doğal güzelliklerin kalıcılığı açısından girdiyi silmiyorum... SadeceÖzgür Villa Carla ile ilgili yazacak çok şey var. Artık aklıma geldikçe, Ankara'dan bunaldıkça yazarım. Öncelikle çok sıcak, kendinizi evinizde hissedeceğiniz bir ortam var. Zaman zaman otelde olduğumu unutup, mutfağa girip yemeğe yardım etme isteği duydum. Belki bu isteğimi söylesem izin verirlerdi, artık seneye inşallah :) Otellerde bizi en çok rahatsız eden yüksek sesle çalan müzikler. Hem çalınan şarkılar bizim dinlediklerimiz olmaz, tesadüfen sevdiğimiz bir şey çalsa bile çok yüksek sesli oluyordu. Villa Carla 'da müzikleri sanki ben seçiyordum. Hem gündüz havuz başında hem akşam yemekte çok güzel seçilmiş müzikler, insanı hiç rahatsız etmeyecek bir seviyede çalınıyordu. Arzu Hanım'ın adını anmadan yazıyı bitirirsem büyük haksızlık etmiş olurum. Bülent Bey (otelin işletme

Ada yeme içme dükkanı

Datça'nın merkezinde, gözlerden uzak, cumartesi günü kurulan pazar dışında sessiz ve dar bir caddede, küçük ve gösterişsiz bir dükkan var. Yeme-içme dükkanı. İsmi gibi kendi de çok sevimli bu küçük dükkan, günlük pişen birbirinden lezziz yemeklere ev sahipliği yapıyor. Dükkanı işleten aile tam bir iş bölümü yapmış: Anne, yemekleri yapıyor, oğul servis, baba ise hesap işlerinden sorumlu. Kullanılan malzemeler özenle seçiliyor. Doğal olmalarına dikkat ediliyor. Yemeklerin tatları kadar sunumları da güzel. Eğer mevsiminde giderseniz kabak çiçeği dolmasını denemenizi öneririm. Ayrıca koruklu bamya, deniz börülcesi, mücver, su böreğini de denemelisiniz. Tatlı olarak ise dükkan sahibesinin keşfi harnup pekmezli kek özel bir lezzet. Adres ve telefon bilgilerini vermeden önce yerini tarif edeyim. Datça'nın merkezindeki cadde üzerinde Türk Telekom binasının yanındaki sokak-cadde Vatan Caddesi. İsmine bakıp geniş bir cadde aramayın, dar bir sokak genişliğinde bu cadde. Dükkan, bu cadde

Villa Carla'ya (Datça) devam

Villa Carla 'nın unutulmaz manzarasını hafızamıza kazımakla yetinmeyip fotograf karesinde hapsederek yanımızda getirdik. Bilgisayarımın arka plan resmi olarak yerleştirdiğim soldaki görüntü ve sağda gördüğünüz resimlere bakınca bana hak vereceğinizi umarım: Datça'nın en güzel manzaralı oteli, Villa Carla' dır...