Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Yılan tehlikeli hayvandır

Özgür ansiklopedi wikipedia'da yılan başlığı altında şöyle yazıyor: Yılan, pullular (Squamata) takımının yılanlar (Serpentes) alt takımını oluşturan, yerde sürünerek hareket eden, pullu, uzun hayvanların ortak adı Gerçekten tehlikeli hayvanlar. Sinsice yaklaşırken sesini duyabilirsiniz. Özellikle otların yüksek, havanın sıcak olduğu yerlede, kuytularda beklerler. Kimi insanlar kendilerine dokunmadığı sürece yılana bulaşmamak gerektiğini düşünür. Doğadaki yılanlar sokmadan geçse bile meşhur atasözümüzdeki yılanlar (yani aramızda bizler gibi yaşayanlar) gün gelir dokunmayanları da sokar. Bu nedenle insanlar bir araya gelir yılanlara karşı. Birlikte mücadeleyle her zaman kazanamazlar belki ancak unutmamak gerekir ki tarihte şanlı saldırı yoktur, şanlı savunmalar vardır hep. Mücadeleden yılanlarla gerçek 'yılanlar'ın ne farkı var sizce? Yazı bir çoklarınız için anlamsız olabilir. Ancak, eğer okurlarsa, birileri ders çıkartacaktır. O da yeter zaten.

6 kişi ile sunum keyfi :)

Hatırlıyorum daha öncede buna benzer bir yazı yazmıştım. O zaman 7 idi katılımcı sayısı. Dün yaptığım sunuma 6 kişi katıldı. Elbette haftasonu gerçekleştirilecek oda genel kuruluna yönelik hazırlıklar etkiledi katılımı. Az kişi gelmiş olsa bile keyifli geçti sunum. Yeni yayın teknolojileri başlığında DVB serisi standartlar S-T-C ve H, yani uydu-karasal-kablo ve el tipi cihazlara yönelik sayısal yayın standartlarına ek olarak sayısal radyo konusundaki iki yaklaşım: drm ve dab ile hdtv, etkileşimli tv, iptv gibi adını sık duyduğumuz ancak bilgimizin geniş olmadığı konuları dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. Şansıma katılımcı az olsa bile konuyla yakından ilgili kişilerdi. HD konusunda ülkemizin en yetkin mühendislerinden birisi aramızdaydı dün akşam. Diğer katılımcılar da soru ve katkılarıyla etkinliğin verimini arttırdı. Şimdi cumartesi günü yapacağım sunumu hazırlamam gerekiyor. ipTV ve etkileşimli TV başlıklı sunum, öyle sanıyorum ki çarşamba akşamı yaptığımdan daha eğlenceli geçece

radyo POWER XL: extra lounge

Yayıncılık sektörü gittikçe daha rafine (işlemden geçmiş, arındırılmış anlamında kullanıyorum) hale geliyor. Genel beğeniye yönelik yayın yapan radyo ve televizyonları kenara koyarsak, ki çoktan koymamız gerekiyordu, tematik kanallar (özel ilgiye göre) televizyon alanında epeyden var. Özellikle kapasite sorunu yaşanmayan uydu platformlarında. Ülkemizin yayın sektörünün sürükleyicisi büyük grupların tematik kanallarını, hem kendi kurdukları platformlarda hem de FTA (Free To Air) olarak görmek mümkün. Bu uzun girizgahtan sonra gelelim yazının başlığına. Son zamanlarda her arabaya binişte hatırladığım ve ne yazık ki arabadan indiğimde unuttuğum bir konu hakkında bu yazı. Tematik radyonun en başarılı örneği, gene Power Grubu'ndan: Power XL. Teknolojik alt yapısı ve müzik kalitesine (yayın kalitesi) verdiği önemle dikkatli dinleyicilerin gönlüne taht kurmuş Power grubu önce PowerTürk ile Türkçe müzik dinleyicilerini kazandı şimdilerde Lounge diye adlandırılan türün dinleyicilerini büyü

Sessizlik Kuleleri -2084-, Kaan Arslanoğlu

Ne yazmış olursa olsun düşünmeden ilk fırsatta satın alıp okuduğum iki yazar var. Biri Vedat Türkali, diğeri Kaan Arslanoğlu. Psikiyatrist doktor olan Arslanoğlu insan, insanın zayıflıkları, zeka, zeka yetersizliği gibi konularda tartışılacak eserler veren üretken bir yazar aynı zamanda. Söylentilere göre tıp doktorluğunu bırakıp tüm mesaisini yazmaya ayırmış artık. Devrimciler adlı romanının etkisinden uzun süre kurtulamamıştım. Hele işkenceleri anlatan bölümleri, o korkunç olayı yaşamışlarca, çok gerçekçi bulunmuştu. Yanılsamanın Gerçekliği başlıklı iki kitap, solun neden başarılı olamadığından Türkiye özelindeki sorunlara kadar çok konuda düşündüren önermeler içeriyor. Arslanoğlu'nun tüm romanlarını ve bir ikisi dışında tüm inceleme kitaplarını okumuş birisi olarak son romanı şaşırttı. Daha önce okuduğum romanlarından farklı olarak çok fazla gönderme içeren bir eser (belki önceki eserlerdeki göndermeleri fark edememiştim okuduğum dönemlerdeki birikimimin yetersizliğinden). Kutsa

ekonomik kriz mi kapitalizmin krizi mi

Bu günlerde başladığı ileri sürülen ekonomik kriz sistemik bir durum mu? Yoksa kötü yönetimden kaynaklı, hataların sonucu ortaya çıkan bir durum mu? Aslında ekonomi adlı uzmanlık alanıyla yakından ilgilenen herkes, diğer bilimlerden önemli farklılığı ilk bakışta fark edecektir. Ekonomide tek doğru yoktur. Zamana göre değişen, kimin için baktığınıza göre değişen doğrular, yaklaşımlar vardır. Üniversitelerin bir çoğunda ekonomi derslerinde okutulan klasik iktisat teorisi, zevk (haz) tatmini peşinde koşan, sınırsız ihtiyaçlara sahip, optimizasyon yapmaktan başka bir şey düşünmeyen çağdaş köle hane halkı ile karını en çoklamaya hedefli, bu uğurda herşeyi yapmayı göze almış firmaların amansız mücadelesini anlatır. Mikro iktisat diye okutulan bu yaklaşım dünyadaki tek yaklaşım olarak sunulur. Makroda durum biraz karmaşıktır. Dünyanın çeşitli zaman dilimlerinde başat olmuş yaklaşımlar, geçerli oldukları dönemin özelliklerine bağlantı kurulmadan anlatılır. 1929 bunalımı neden ortaya çıktı? Key

blogdaki yazı sayısı ve ulvi amaç :)

Geçtiğimiz günlerde farkettimki toplam yazı sayısı 400'ü geçmiş. İleride sildiklerim olmazsa bu 403. yazı oluyor. 2004 sonlarında martinmystere 'nin sayesinde haberdar olmuştu böyle bir hizmetten. Zaman zaman kendiyle ve yaptıklarıyla öğünme gibi algılansa bile yazıları oluştururken okuduklarım, izlediklerim ve yaptıklarım temel çıkış noktaları oluyor. Deneyimlerimi kayıt altına almak, aslında siz değerli okuyucularım kadar (belki de daha fazla) benim işime yarıyor, hayatımı kolaylaştırıyor. Sevdiğim bir lokantaya gitmek istediğimde telefon numarasını, kağıtlardan aramak yerine kendi sayfamda (sayfanın en üst sol tarafında) arama yapıp bulabiliyorum ya da arkadaşlar geçen yıl falan oyun nasıldı diye sorduğunda, sayfamı kaynak gösterip orayı okuyabileceklerini söyleyebiliyorum. Şimdi 403. yazının asıl sebebine gelirsek. Özellikle ülke dışına yaptığımız geziler öncesi yöreyi tanımak için bir DK yayınlarının kitaplarını bir de interneti kullandık. İnternette reklam amaçlı ticari s

Ankara eski amblemine dönüyor

Hitit Güneşi Ankara'yı sembolize etmiyor diye 13 yıl önce kentin amblemi değiştirilmişti. Yeni bulunan amblemin kenti temsil etmediğine karar verince İdare Mahkemesi eskisine geri dönülecek şimdi. Bence her iki amblem de iyi değil. Murat Karayalçın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına adaylığını koyduğu seçimlerin birinde Anki diye bir karakter kullanmıştı kampanyasında. Ankara keçisi vardı ortasında. Bence öyle bir şey olsa daha güzel olur.