Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ankara fotograflarına devam

Epey oluyor Ankara'yı fotograflayacağım projesini ortaya atalı. Havaların sıcaklığı, tatiller, iş-güç derken pek hızlı ilerlemiyor projem. Aslında hızlı ilerlemesi pek de gerekmiyor. Keyif için yapılan şeyler zamanla yarışarak yapılmaz ki :) Sonbaharın gelmesiyle mazeretlerim birer birer geçerliliğini yitiriyor. Havalar serinledi, iş başı yaptık yeniden. Haftasonu niyetim var sokakları arşınlamaya. Başarılı olursam önümüzdeki hafta yeni fotograflarla karşınızda olmayı umuyorum. Neyse, geçenlerde çektiğim iki fotografı bilgilerinize sunayım. Her iki fotograf aynı parkcığa ait. Burası Hacettepe Hastanesi'nin hemen altından geçen tren yolu ile Celal Bayar bulvarı arasında kalan küçük bir park. Ankara'yı bilenler hatırlayacaktır yerini. Kurtuluştan Sıhhıyeye doğru geçen üst geçitin altındaki otoparka bakar parktaki banklara oturanlar. Her iki fotograf 22 Temmuz 2008 öğleden sonra 15 gibi çekilmiş. Ağaçların gölgesi küçük havuzun üzerine düşerken sıcaktan kavrulan Ankaralıya bir

Teras Restaurant, Denizli

Ankara'dan Datça'ya giderken yolumuz Denizli'den geçiyor. Türkiye'nin tekstil ve mermer cenneti bu güzel kentimizin Muğla tarafındaki çıkışında Şahintepesi olarak isimlendirilen bir bölge var. Yol kenarında kahvaltı edebileceğiniz, ızgara mangal yapabileceğiniz bir çok tesis karşılıyor. Teras Restaurant bunlardan birisi. Denizli'den Muğla'ya doğru yokuşu tırmanrken sağdaki ilk tesis yanılmıyorsam. Zaten adres ve telefon bilgileri aşağıda var. Teras'da Datça dönüşü konakladık. Sabahın ilk ışıklarıyla yola düşünce kahvaltı vakti Denizli'ye gelmiştik. Çok lezzetli gözlemeler ve demli çayın yanı sıra, belki de bu yazıyı klavyeye almam sebep olan sabahın sürprizinden yedik: kızarmış dondurma. (menüdeki adıyla sıcak donrdurma) Bilmeyenler için kısaca bahsedeyim. Dondurmayı mısır gevrekli, unlu, şekerli bir hamura bulayıp çok kızgın ateşte kısacık tutuyorlar. Hamur pişerken içindeki dondurma erimemiş oluyor. Hamuru kestiğinizde dondurmaya ulaşıyorsunuz. Yanına

Aspartam sağlığa zararlı mı?

Diet, light olarak adlandırılan bir çok ürünün içerisinde bulunan aspartam sağlığa zararlı mı? Dün başka bir şeyleri araken karşıma çok ilginç bilgiler çıktı. İster istemez aklıma sigara ile ilgili yaşanan ve yıllar süren mücadeleler geldi. Üreticilerin büyük ekonomik güçleri karşısında bir avuç onurlu insanın yılmaz mücadelesi sonucu sigaranın sağlığa zararlı olduğu kabul edilmişti. Umarım aynı durum aspartam için de geçerli değildir. Aşağıda bağlantısını verdiğim belgesel söz konusu madde ve onu içeren içecek-yiyecekler ile ilgili. Ne yazık ki İngilizce. Umarım birileri Türkçe çevirisini yapar bir gün :

hoşgeldin eylül

Yılın en sevdiğim ayları başlıyor. Yaz boyunca sıcaktan ve yalnızlıktan kavrulan başkent, sonbaharın gelmesiyle hareketleniyor. Okullarda, üniversitelerde telaş çoktan başladı. Devlet Tiyatroları, Opera, sergi salonları yeni sezon hazırlıklarını tamamladı. Kafelerde oturmak, kentin sokaklarını arşınlamak daha keyifli olacak bundan sonra. Yaz, Datça gibi yerlerde yaşayanlar için keyifli olabilir ya da emekli olmuşlar için. Ancak büyük kentlerde çalışanlar için aynı şeyi söyleyebilir miyiz? 10-15 günlük izin dönemi ve geç kararan hava ve ince-hafif kıyafetler dışında çok da artısı var mı?

Sosyal Demokraside Temel Eğilimler, Deniz Kavukçuoğlu

Cumhuriyet gazetesindeki köşe yazılarıyla tanıdım Kavukçuoğlu'nu. Sen Vatan Haini misin baba? adlı anı kitabını okuyunca, Alageyik Sokağı Bir Liman mıydı? kitabını okumak farz olmuştu. Her iki anı kitabındaki sıcaklık sonucu yazarla tanışmayı istedim. Bu isteğime Bursa Kitap fuarında ulaştım. Ne zamandır aldığım ancak bir türlü fırsat bulup okuyamadığım Sosyal Demokraside Temel Eğilimler adlı incelemesini sonunda bitirebildim. Geçenlerde, sanırım Milliyet gazetesindeydi, bir anket yapmışlar. Türkiye seçmenine sormuşlar kendinizi nasıl tanımlarsınız diye. Yanıtlar arasında en yüksek çıkan sosyal demokrat olmuş. Seçim sonuçları anketi doğrulamasa da bu kadar sosyal demokratın yaşadığı bir ülkede Kavukçuoğlu'nun kitabının 50-60 baskı yapmış olmasını beklerdim. Benim okuduğum 3. baskısıydı. İşin şakası bir yana kendini sosyal demokrat olarak tanımlayan partilerde aktif siyaset yapanların bir çoğu kitapta yazılanlardan haberdar değildir düşüncesindeyim. Kitap, Alman So

yazılarımın sayısı 500'e yaklaşırken blog yazmak üzerine

2004 yılında başladım yazmaya. Dönem dönem daha sık yazdığım olsa bile ortalama ayda 10 yazı yazmışım. Bu 493 numaralı olanı. Bir süredir sayfanın sağ tarafında anket yapıyorum. Buraya nasıl ulaştığınıza ilişkin. Şimdiy kadar 50 kişi yanıt vermiş. Tahminlerimde haklı çıkacağım gibi görünüyor, çoğunluk google'da başka bir şey ararken ulaşıyor sayfama. Başka bir değişle benim müdavimi olduğum kimi sayfalar gibi düzenli okuyucum yok. (Ankete göre 15 kişi var sadece :) Yazmaya ilk başladığımda amacım daha ulviydi. Türkçe içerik eksikliği halen var olan internette bildiklerimi, gördüklerimi paylaşıp yararlı olabilmekti temel amacım. Epey zamandır böyle bir amacım yok. Kendi günlüğümü tutar gibi yazıyorum. Daha özensiz, daha hesapsız. Böyle yazılmış/yazılan bir sayfayı genelin okumasına açmak ne derece mantıklı bunu sorguluyorum bu günler. Bakalım sonucu bekleyip göreceğiz.

Villa Aşina fotograflar

Aşina 'nın sahibi ve işletmecisi Bülent Bey inşaat mühendisi. Ancak kendisi aynı zamanda bir fotograf sanatçısı. Datça Belediyesi'nin yayınladığı Kırlangıcın Kanadında adlı kitabın fotograflarının büyük bölümünü çekmiş. Aşina 'nın odalarında ve ortak mekanlarında da eserlerini görmek olanaklı. Şimdi böylesi başarılı bir fotografçının yarattığı mekana ait bendenizin ve eşimin çektiklerini yayınlamak cesaret işi belki. Ne diyelim cahil cesareti bu olsa gerek :) Buyurunuz efendim. Karşınızda Aşina 'dan ayrıntılar... Karşıda silüet halinde görülen Sömbeki adası. Yunanistan'a ait adanın Datça'ya bakan yüzünde yerleşim yok sanırım. Geceleri de gündüz gibi karanlık görünüyor. Tahmn edebileceğiniz gibi yeşil pasaport da dahil olmak üzere vize almadan adalara gidemiyorsunuz. A Cup Of Caffein 'in de yazdığı gibi vize almak hiç kolay bir iş değil. Datça'dan Sömbeki'ye feribot olmasına karşın bu geziyi yapamadık. Odanın balkonuna konan ve eşsiz manzarayı yatara