Ana içeriğe atla

Kayıtlar

CEBIT, Broadcast Cable & Satellite yaklaşırken

Yayıncılık sektöründe çalışanların, özellikle IBC, NAB gibi uluslararası fuarlara katılma olanağı bulamayanların merakla beklediği CEBIT yayıncılık fuarı önümüzdeki hafta perşembe gününden itibaren İstanbul Fuar merkezinde başlamış olacak. Bu yıl 12. düzenlenen fuar ile birlikte ilk iki gün (20-21 Kasım 2008) uluslararası katılımlı konferans yapılacak. Bugüne kadar yabancı konuşmacılar yer almıştı konferansta, ancak bu sene kadar üst düzey katılımcının yer alacağı bir konferansa daha önce rastlamamıştık. CEBIT yayıncılık konferansına katılacak 3 önemli konuk var. Bunlar sırasıyla SES Astra'nın CEO'su ve Başkanı Ferdinand Kayser, ABD Ulusal Yayıncılar Derneği (NAB) Başkanı David K. Rehr, ve Uluslararası Yayıncılar Birliği (IAB) Başkanı George Waters. Konferansın ilk günü içerik üretimine, ikinci günü ise içerik dağıtımına ilişkin konulara ayrılmış. Konferansın ayrıntılı programını http://www.cebit-bcs.com/konferans_programi.html adresinden görebilirsiniz. Bu konferansların düz

Mükemmel Bir Gün, Ferzan Özpetek

Ferzan Özpetek, insan ilişkilerini inceleyen filmler yapmaya devam ediyor. İki çocuklu, boşanmış, annesi ile birlikte yaşamaya başlayan kadın ayaklarının üstünde durmaya çalışırken, adam (bakan koruma polisi olarak çalışmaktadır) karısını unutamamış ve giderek saplantıya dönüşen bir tutkuyla eski günlerini aramaktadır. Bu aile ile babanın korumalığını yaptığı bakanın ailesinin 24 saatinin anlatıldığı film dramatik bir son ile bitiyor. Aslında filmin başında gördüğümüz sahne ve gelişmelerden sonu kestirmek zor olmuyor. Sonunu bilmek, filmi izlenmez yapmıyor. Yakın plan çekimlerle güçlendirilmiş anlatım, İtalyancanın kendine has müziği ile birleşiyor. Gabriele Paolino'un canlandırdığı Kevin (ailenin küçük çocuğu), göz tembelliği nedeniyle taktığı tek camı puslu gözlüğü ve tombulluğu ile çok sevimli. Özpetek, daha önce çalıştığı oyuncularla çalışmayı tercih eden bir yönetmen anlaşılan. Serra Yılmaz, yönetmenin vazgeçemediklerinden. Bu filmde de sonlarda dondurma satıcısı olarak görüyo

Quantum of Solace

Casino Royal ile başlayan Daniel Craig'li James Bond serisinin ikinci filmi vizyona girdi. Casino Royal ile başlayan değişim son 007 filminde hız kesmeden sürüyor. Daha önceki filmlerin bir sahnesinde yer alan "Bond...James Bond" sözü, değişmez içkisi votka martini, Bond kızı ile olan aşna fişne işleri bu filmde yok. Filmde olmayanlardan biri de Mr.Q. Q, teknolojik oyuncaklar yapıp Bond'un olurolmaz yerlerde kullanması için veren deli/dahi tip. Craig'li Bond'un ikinci filminde alıştığımız Bond filmlerinden uzaklaşma sürüyor. Dünya gündemiyle daha içli dışlı, yer yer takibinde zorlanılacak kadar harehetli takip-dövüş sahneleriyle dolu, espirilerin neredeyse hiç yer almadığı bir film olmuş Quantum of Solace. Bu gidiş sürerse bir efsanenin daha sonu gelir. En azından benim için.

Ankara Ekin Tiyatrosu'nun yeni oyunu: Deliler Boşandı

Aziz Nesin'in eserinden güncelleştirilerek sahnelenen Deliler Boşandı, Ankara Ekin Tiyatrosu tarafından izleyiciyle buluşuyor. Nesin'in söylediği ve epey tartışılan ülke halkının zekasına ilişkin tespiti, oyunu güncelleştirenlerce doğru kabul edilmiş anlaşılan. Hani oranlar vardı beyan edilen. %40-60 sayıları. Herkesin kendini azınlıktaki bölgede varsayıp az bile söylemiş dediği :) Tiyatro eserlerinde hiç sevmediğim bir tarz. Lafın tamamını söylemek, izleyicinin gözüne sokmak mesajları. Deliler Boşandı'da, özellikle ilk perdede tam olarak bu yapılıyor. Seçimlerde alınan oylara göndermeler, mevcut siyasi yapıya göndermeler daha dolaylı yapılsa keyif verici olabilecekken direkt cümleler kurulunca rahatsızlık veriyor. Oyuna bilet alıp gelenlerin büyük çoğunluğunun zaten bildiği durumları döne döne anlatmanın kime ne yararı olur anlamak zor. Deliler Boşandı'nın oyunculuklarına ve müzikli danslı yapısına ise diyecek yok. Özellikle Bülent Yıldıran çok başarılıydı. Tek perdel

Blogger ve blogspot sayfalarına erişim yasaklanmıştı...

Bu girdiyi yazdığım gün sayfaya erişim yapılamıyordu. Sayfanın adresini yazdığınızda Diyarbakır'da bir mahkemenin aldığı karar karşınıza çıkıyordu. Digiturk'ün yayın haklarını ihlal eden bir grup blogspot uzantılı site sahibine karşı başlatılan hukuki süreç, tüm blogspot uzantılı sitelerin kapatılmasıyla sonuçlandı. Teknoloji, her geçen gün ilerliyor. Bu ilerlemeyi kimi zaman bizler (bu sektörün çalışanları) bile takip edemiyoruz. Hukukçuların bilgi teknolojilerinde uzmanlaşmalarıyla yukarıda kısaca özetlediğim benzeri aksaklıkların azalacağını umarım. Bu süreçte, kısa süreli de olsa, sayfamdan ayrı kalınca yazmanın, bildiklerimi-gördüklerimi paylaşmanın benim için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha farkettim. Yeniden merhaba!

Suçlu Yürekler, Şinasi sahnesinde

Sinema sezonunun törenle açılışından sonra tiyatro sezonunu da açtık. Bir devlet tiyatrosu oyunu ile: Suçlu Yürekler . Devlet tiyatrolarının tanıtım sayfasındaki yazıdan bir alıntı ile başlayayım oyun hakkındaki görüşlerimi yazmaya: İnsanı yalnızlığa iten ve kaybolan Amerikan ideallerini; uzunca bir süredir birbirinden ayrı ayrı yaşayıp, hiçbir anlamda birbirine benzemeyen, fakat en küçük kız kardeşin cinayete teşebbüsü nedeniyle bir araya gelen ve sürekli birbiriyle rekabet eden üç kız kardeşin beklenmedik buluşmalarını ve onların fırtınalı geçmişlerini resmederek vurgulayan Plutzer, Golden Globes, New York, Film Critics Circle Awards gibi pek çok ödül kazanmış, Diane Keaton, Jessica Lange, Sissy Spacek' in oynadığı film versiyonuyla 3 dalda Oscar' a aday olmuş tatlı sert bir komedrama. Sizi bilmem ama yukarıdaki yazıyı okuduğumda Amerikan ideallerine, insanı yalnızlığa iten ideallere sert göndermeler bekliyordum. Kapitalizme yönelik eleştiriler bekliyordum. Ama gelin görünki

Vicdan, Erden Kıral'ın son filmi

Gitmeden önce eleştirilerinin oldukça kötü olduğunu duymuştum, yönetmenin Erden Kıral olduğunu görünce aklıma 1990'lı yılların sonlarında izlediğim Avcı filmi gelince sinemaya girme konusunda kararsızlık geçirdim bir süre. Gene de Türk sinemasına katkı ve Murat Han'ı izlemek için girmeye karar verdim. İyi ki de izlemişim. Avcı gibi deneysel bir film izlemekten korkuyordum. İzmir'e doğru giderken Manisa'nın Salihli-Turgutlu gibi ilçelerinde yol kenarında görünen tuğla-kiremit fabrikalarında çalışanların yorucu hayatlarından bir kesit ile başlıyor Vicdan , adının filmin konusu ile pek bir bağı olmasa bile (zorlayınca bir şeyler bulunabilir elbette ama zorlamak lazım). Filmin konusu hakkında bir şey yazmayacağım, izleyecekleri kızdırmamak adına. Tülin Özen ile Nurgül Yeşilçay'ın oynadığı karakterleri değiştirsek çok daha başarılı bir sonuç çıkardı diye düşündüm izledikten sonra. Tülin Özen daha süssüz daha inandırıcı oynamış. Rolünün hakkını fazlasıyla vermiş. Murat Ha

Santiago de Chile

Santiago de Chile, Şili'nin başkenti. Kuzeyden güneye 4300 km, doğudan batıya ise 200 km büyüklüğe sahip, deyim yerindeyse ip gibi ince uzun bir ülke Şili. Vikipedia'daki bilgilere göre yüzölçümü sıralamasında 756.096 kilometrekare ile 39. (Türkiye 34. sırada 814.578 kmkare ile). Yüzölçümü ülkemize yakın olsa da nüfüs bakımından epey gerilerde. Türkiye 18. sırada yer alırken, Şili 16 milyon civarındaki nüfusu ile 60. sırada yer alıyor. Nüfus yoğunluğu km kare başına 21 kişi sadece. Türkiye'de ise 80 kişinin üstünde. Kuzeyindeki çöl ve güneyindeki Patagonya bölgesinin yerleşime pek uygun olmadığını göz önüne aldığımızda 16 milyonluk nüfusun, yüzölçümü bakımından büyük de olsa, belli merkezlerde toplanmasını normal karşılamak gerekiyor. Buna karşın Santiago'nun 6 milyon kişiyi barındırması şaşırtıcı. Nüfusun neredeyse %40'ı tek kente toplanmış ve bu kent büyük depremler geçiren bir yer. Son dönemlerde yapılan binalar, depreme dayanıklı yapılıyormuş. Fotograflardan

döndük geldik kürkçü dükkanına

değerli okuyucularım, kısa süreli uzun mesafeli gezimiz bitti. döndük geldik kürkçü dükkanına. yazılar zaman içerisinde gelecek. haritadan bakınca epey mesafe var gittiğimiz yerle ankara arasında. bir başkentten diğerine gittik bu kez. paris aktarmalı santiago: güney amerikanın en güvenli sayılan ülkesi şilinin başkenti. dünyanın seçimle gelmiş ilk sosyalist lideri Allende'nin, nobel ödüllü şair Neruda'nın ülkesi.

15 ekimde görüşmek dileğiyle

Bolivar'dan Chavez'e Latin Amerika, Cüneyt Akalın

Son yıllarda Amerika kıtasının ortasında ve özellikle güneyindeki ülkelerde, kimilerince beklenmedik gelişmeler yaşanıyor. 1960'lı yıllarda Küba devriminde Fidel Castro ile birlikte savaşan ve zafer sonrası bir süre çeşitli bakanlık görevleri yürüten Che'nin tüm kıtada devrim umudu 50 yıl gecikmeyle de olsa gerçekleşiyor mu? Oldukça güncel bir konu aslında Akalın'ın inceleme kitabında ele aldığı. Kitap, Cüneyt Akalın'ın çeşitli tarihlerde çeşitli dergilerde yazdığı yazılarla birlikte kitap için kaleme alınmış değerlendirmelerinden oluşuyor. Öncelikle Venezüelave Chavez'e ilişkin yazılara yer verilmiş. Bu bağlamda Latin Amerika'nın CNN'i ya da El Cezire'si olarak düşünülebilecek Telesur haber kanalı da anlatılmış. Bu bölümü, Latin Amerika'nın sömürgecilikten kurtuluşunu sağlayanların başında gelen Simon Bolivar'ın anlatıldığı bölüm izliyor. Ardından ülkelere kısa değerlendirme yazılarıyla değiniliyor: Küba, Brezilya, Arjantin, Şili, Bolivya, Meks

Göksu Restaurant'tan açıklama var...

Malum 2006 yılında yazdığım bir ileti üzerine epey yorum ve katkı geldi. Konumuz Sakarya caddesindeki güzel mekan Göksu Restaurant'tı. Seneler geçtikçe aynı mekanın Nenhatun caddesi üzerindeki yeni yerinin ne zaman açılacağına ilişkin tahminler sayfama eklendi. Her yazan, yeni yerin açılış tarihini tahmin ediyordu. Sonunda Göksu Restaurant İşletme Müdürü tahminlere son noktayı koymuş . 2006 tarihli yazının son yorumunu dikkatlerden kaçmasın diye aşağıya da kopyaladım. Bu vesile ile değerli okuyucularımın Ramazan bayramını da kutlamış olayım. Huzur, sağlık ve esenlik dileklerimle... öncelikle lokantamız için yapmış olduğunuz yorumlara çok teşekkür ederim.yeni yerimizi açmakta gerçekten biraz geciktik ama bu gecikmenin sebebi sizlere en mükemmeli sunma arzumuzdan kaynaklandı ama inanın muhteşem bir mekan oldu ve tabiki buna ilave olarak menü ve personel eğitimi tamamlandı yani artık ocakta açabiliriz diyoruz.sizlere ve ankaralılara hoş kaliteli hesaplı bu mekenı biran önce açmak dil

Ankara'da mall mall dolaşmak

İlk mallımız Ankamall adıyla açılmıştı. O tarihlerde TDK Başkanı'nın bir açıklamasını çok beğenmiş ve blog sayfamda da paylaşmıştım . Şimdi ikinci mallımız da açıldı. Bu kez bir semtin adını kullanarak: Malltepe. Yılların Maltepe'si şimdi MALLtepe haline geldi. Eh bize de Ankara'da mal mal, pardon mall mall dolaşmak düşüyor :)