Ana içeriğe atla

Santiago, Şili

Yol notları ile başlayan yazı dizim :) Santiago'da tuttuğum kısa notlarla nihayete eriyor. Yazının sonuna picasa'daki sayfamda yer alan fotografların bir kısmını ekledim. Fark ettim ki picasadaki fotograflara pek bakan olmuyor.


9 Ekim 2008, saat:04.30
Santiago, otel
Dün sabah Şili'ye ulaştık. Uçaktan inmeye yakın Şili'de oturumu olmayanlara doldurmaları için 2 form verdiler. Şili'ye yaş ve kuru meyve, toprak, topraklı bitki, tohum, hayvan sokmak yasakmış. Ankara'dan taşıdğımız (yolda yenir düşüncesi ile) elmalarımızı ve bir kaç kuru meyvamızı atmak zorunda kaldık. Sanırım hastalıktan, ürünlerinin genetik özelliklerinin bozulmasından endişe ediliyorlar. Sorunsuz pasaport kontrolünün ardından, sisli ve soğuk Santiago sabahına merhaba dedik. 100 USD karşılığı 56500 Şili pezosu alarak ilk para bozdurma işlemini gerçekleştirmiş olduk.

Havaalanından şehre oldukça eski Nissan marka bir taksiyle ulaştık. Büyük olasılıkla normalde vermemiz gerekenin 2 katına yakın para verdik. İşin doğrusu yol o kadar yormuştu ki bir an önce otele ulaşmak istiyordum. Otelimiz Inter Continental, İstanbul'un Levent semtine benzettiğim bir bölgede, Vitacura caddesi üzerinde. Rio Mapocho nehrine yakın. Kent merkezi olarak düşünebilecek Plaza de Armas'a metroyla kısa sürede ulaşılıyor. Otelin bulunduğu bölge Providencia olarak adlandırılıyor.  


9 Ekim 2008, saat:13.50
Santiago, Otel
Mondera sarayı, Salvador Allende heykeli, Amerika tarihi müzesi gezilerini tamamladık. Santiago'daki ikinci günümüze Museo Chileno de Arte Procolombino müzesini ziyaretle başladık. Otelde yaptığımız doyurucu, bol taze sıkılmış meyva suları sonrası (çilek, ananas, portakal suları) Allende'nin devrildiği darbe sırasında son canlı görüntülendiği bina olan La Moneda sarayının ve Plasa de Armas ile Mercado Central'in fotograflarını çektikten sonra otele döndük. Öğlen yemeği olarak somonlu salata (2.300$) ile peynirli sandeviç (1.100$) yedim. 

Şili'de sebze ve meyva bol, taze ve hesaplı. Büyük marketlerde taze fasülye, kuş konmaz, portakal, elma, muz, ananas, papaya gibi bir sürü tanıdık gördük. 
Sokaklarda bir şeyler sorduklarımızın çok azı İngilizce biliyor. Bilen az sayıdakiler konuşmaya çok hevesli. Avrupa'yı merak ediyorlar rastladıklarımız. Birisi Avrupa'nın trenlerine takılmış. Döne döne sordu İtalya'dan İstanbul'a trenle gidilir mi diye. Şili'de tren yok denecek kadar az. Gelişmiş otobüs servisi kullanılıyor tren yerine. Valparaiso ile Santiago arası 10-15 dakikada bir otobüs var. Hava sıcak. Güney yarı kürede olduğumuz için ekim, ilkbaharın ikinci ayı. Bizim nisana denk geliyor. Özellikle öğlen saatlerinde epey ısıtıyor güneş. 

santiago'da sokaklarda rastladığımız insanlar Avrupa'nın zengin başkentlerinde karşılaştıklarımızın aksine bakımlı ve şık değiller. Avrupa kentlerinde hiç rastlamadığımız ayakkabı boyacıları var sokaklarda. Marketler, küçük olanlar, Türkiye'deki gibi işliyor. Satın almak istediğiniz malı tezgahtardan istiyorsunuz. Size bir fişe fiyatını yazıp veriyor. Bu fişle kasada ödeme yapıp, ödendi damgazı bastırıyorsunuz. Sonra tezgahtardan alacağınızı alıyorsunuz.  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

IPTV World Forum Eastern Europe etkinliğine katılacağım

Etkinliğe ilişkin bilgileri daha önce paylaşmıştım. Yarın, bir günlüğüne İstanbul'a giderek etkinliğin Salı günü olan bölümüne katılacağım. Benim açımdan bir çok ilke sahne olacak bu katılım. Kızlarımın doğumundan bu yana onlarsız ilk kez şehir dışına çıkıyor olacağım. İlk kez bu kadar uzun süre onlardan ayrı olacağım. İlk kez şehir dışındaki bir etkinliğe (mesleğim ve işim ile ilgili olmasına karşın) katılmak için tüm masraflarını cebimden karşılayıp, senelik izin kullanıyor olacağım. Neyseki katılım ücreti konusunda organizatörler kolaylık sağladılar. Ücretsiz katılım hakkı sundular.  Neyse, önemli olduğunu düşündüğüm bu etkinliğe ilişkin gözlemlerimi, bir gazeteci dikkati ile, not alıp blogumda paylaşacağım. O güne kadar sağlıcakla kalın...