Ana içeriğe atla

RTÜK, IPTV Yönetmeliğini yayınladı

Başladı başlayacak derken, IPTV (Internet Protocol Television - İnternet protokolü televizyonu) yayınlarına ilişkin düzenlemeleri içeren IPTV Yönetmeliği 17 Temmuz 2010 tarih ve 27644 sayılı Resmi Gazete'de yayınlandı. IPTV'nin ne olduğunu merak edenlerin, blogda daha önce yayınladığım yazıları okumalarını öneririm. Yönetmeliği değerlendirmeye geçmeden önce bir tartışmaya açıklık getireyim. Kimilerine göre, mevcut RTÜK yasası ile IPTV konusunda düzenleme ve denetleme hakkı RTÜK'te yoktur. Oysa, çeşitli tarihlerde değişikliklere uğrayan, 1994 yılında çıkartılmış 3984 sayılı kanunun 2. maddesinin d bendinde televizyon yayını tanımlanmıştır. Bu tanımda yer alan elektromanyetik dalgalar, veri şebekeleri ve diğer yollarla ifadesi IPTV'nin RTÜK denetimine tabii olduğunun kanıtı niteliğindedir. IPTV Yönetmeliği'nde atıf yapılan 31. maddede ise farklı teknolojilere özel vurgu yapılmıştır. 2002 yılında değişikliğe uğrayan maddede yer alan aşağıdaki ifade IPTV denetiminin RTÜK tarafından yapılacağını işaret etmektedir:
Her türlü teknoloji ile ve her tür iletişim ortamında yapılacak yayın ve hizmetlerin usul ve esasları, Haberleşme Yüksek Kurulunun belirleyeceği strateji çerçevesinde Üst Kurulca tespit edilip, Haberleşme Yüksek Kurulunun onayına sunulur. Bu yayın ve hizmetlerin mevzuata uygunluğu Üst Kurulca denetlenir.
Söz konusu yönetmeliğe ilişkin değerlendirmelerimi, kolay okunabilir olması için maddeler halinde yazdım: 
  • Öncelikle yönetmeliğin tanımlar bölümünde IPTV'nin ne olduğu somut bir şekilde tanımlanmış. Bu tanım sayesinde internet üzerinden yapılan yayının IPTV hizmeti olmadığı net şekilde ortaya konulmuş. Yönetmelikteki tanım şu şekilde:
IPTV yayını: Radyo, televizyon yayınları ile isteğe bağlı yayın hizmetleri ve IPTV ek yayın hizmetlerinin, genişbant iletim ve erişim teknolojileri kullanarak belli bir hizmet seviyesi taahhüt edilerek, özel yönetilen bir ağ üzerinden, aboneler veya izleyicilere, internet protokolü uygulanarak set üstü cihaz veya bütünleşik TV alıcıları ile alınmasına imkân tanıyan sistemi,
  • Yönetmelikte IPTV platform işletmecisi, yayıncı kuruluşların uyması gereken şartlar sıralanmıştır. Platform işletmecisi ile yayıncı kuruluş, yönetmelikte ayrı ayrı tanımlanarak birbirinden farklı yapılar olduğu/olabileceği vurgulanmıştır.
  • IPTV platformunda yer alacak içeriğin RTÜK denetiminden geçirilme zorunluluğu vardır. Özellikle doğrusal olmayan (non-linear) televizyon yayınları için Avrupa Sınır Ötesi Televizyon Direktifi'nin yenilenmiş hali olan Avrupa Görsel İşitsel Medya Hizmetleri Direktifi'nde (GİMHD) isteğe bağlı yayınlarda (=kişinin talebi üzerine içerik sağlayıcı tarafından kişiye gönderilen içerik, bir anlamda online video kiralama hizmeti)  farklı düzenlemelere ihtiyaç olduğu vurgulanmıştır. GİMHD'de bu durum kademeli düzenleme (graduated regulation) şeklinde tanıtılmıştır. GİMHD'deki ifade şu şekildedir: On-demand audiovisual media services are different from television broadcasting with regard to the choice and control the user can exercise, and with regard to the impact they have on society [23]. This justifies imposing lighter regulation on on-demand audiovisual media services, which should comply only with the basic rules provided for in this Directive. Özetle tercüme edildiğinde, isteğe bağlı video hizmetlerinin temel kurallar dışında daha gevşek düzenlemeye tabi olması gerektiğinden bahsedilmektedir. İlgili yönetmelikte ise 6. madde c fıkrasında Üst Kurul'ca uygun bulunmayan isteğe bağlı içeriğin katalogtan çıkarılması zorunluluğundan bahsedilmiştir. Üst Kurul'un hangi kritere göre değerlendirme yapacağı konusu açık olmamakla birlikte, yönetmeliğin kaynağını aldığı kanundaki tanımlamalara göre denetim yapılacağı düşünülebilir.
  • Yayıncı kuruluş yükümlülükleri başlığı altında 7. maddede ve özellikle Yayıncı kuruluşların IPTV yayın lisans ve izin başvuru şekli ve gerekli belgeler başlıklı 8. madde yönetmeliğin en çok tartışılacak düzenlemelerini içeriyor kanımca. Yayıncı kuruluş olarak tanımlanan, IPTV platform işletmecisinin yayınladığı içeriğin tedarikçisi kuruluşlar. Bence sorun bu noktada başlıyor. IPTV üzerinden yapılacak yayınları, klasik televizyon yayını gibi düşünüp buna göre usüller belirlemek hatasına düşülmüş. Bağımsız içerik üreticiler, yayıncı kuruluş yükümlülüklerini yerine getirmek zorunda bırakılmış. Örneğin televizyon içeriği sağlayan yayıncı kuruluşun 2010 yılı için ödenmiş sermayesinin en az 200.000 TL olması zorunlu kılınmış (Geçici Madde 1). Bu asgari ödenmiş sermaye bedeli her yıl RTÜK tarafından ilan edilecek katsayı ile yeniden belirlenecek (Madde 11 ve Madde 12). Yayıncı kuruluşun sağlaması gereken kimi belgelerin ne gerekçeyle talep edildiğini anlayamadım. Örneğin yayıncı kuruluşun Teknik altyapı hizmetine ilişkin bilgi ve belgeler başlığı altında satın alınmış ve/veya kiralanmış olan tesis, araç, gereç ve hizmetlerine ilişkin bilgi ve belgeler, yayın sisteminin blok şeması, sistemde kullanılacak teknik teçhizatın envanteri talep ediliyor. Dikkatinizi çekerim bu belgeler YAYINCI KURULUŞtan talep ediliyor. RTÜK, halihazırda televizyonlara içerik hazırlayan prodüksiyon şirketlerinden talep etmediğini düşündüğüm (talep ediyorsa bu savım geçersiz olacaktır) belgeleri IPTV'nin platform işletmecisinin prodüksiyon şirketinden istiyor durumda. 
  • Yönetmeliğin dikkat çekici maddelerinden bir tanesi, aslında en kritik maddeler arasında sayılabilecek 13. madde. Yönetmelikte yer aldığı şekliyle 'Değerlendirme, IPTV yayın lisans ve izin verilmesi' başlığını taşıyor. Değerlendirmenin hangi kriterlere göre yapılacağının açıklanmasının beklendiği madde şu şekilde kaleme alınmış: 'Bu Yönetmelikte öngörülen idari, mali ve yayın hizmetine ilişkin bilgi ve belgeler ile program hizmetine ilişkin bilgileri Üst Kurula ibraz eden yayıncı kuruluşun, IPTV yayın lisans ve izin talebi Üst Kurulca değerlendirilir. Değerlendirme sonucu olumlu olan yayıncı kuruluşlar, teknik altyapıya ilişkin bilgi ve belgeleri Üst Kurula ibraz ederler. Bu işlemi takiben teknik yeterliliğe sahip olduğu yerinde denetim ile belirlenen ve IPTV yayın lisans ve izni ücretini yatıran yayıncı kuruluşlara Üst Kurulca IPTV yayın lisans ve izni verilir.' Maddeden anlaşıldığına göre iki aşamalı bir lisans değerlendirmesi yapılıyor. Birisi idari, mali ve yayın hizmetine ilişkin sunulan belgeler ışığında yapılan değerlendirme, diğeri teknik altyapının değerlendirilmesi. İdari ve mali koşullara ilişkin kriterler, yönetmeliğin diğer maddelerinde belirtilmiş. Ancak teknik yeterliliğe ilişkin herhangi bir kriter belirtilmemiş. Teknik yeterliliği bulunmadığı tespit edilen başvuru sahipleri haklı olarak yeterlilik için gerekli koşulları soracaklardır. Gelişen teknoloji göz önüne alındığında yönetmeliğin bu maddesinin düzenlenmesinin zorluğunu kabul etmekle birlikte asgari koşulların belirlenebileceğini düşünüyorum. Bir başka yaklaşım ise IPTV yayın lisansı alacak kuruluşların teknik yeterlilikleri değerlendirmesinin IPTV hizmet sağlayıcılar tarafından denetlenmesini beklemek şeklinde olabilirdi. Sonuçta hizmet sağlayıcı, hizmet kalitesini düşünerek, belli şartları yerine getirmeyen içerik sağlayıcılarına platformunda yer vermeyecektir. 
  • IPTV platform işletmecilerinden her yıl 100.000 TL + Abone sayısı x Katsayı kadar ücret alınır denilmiş (Madde 12). 2010 yılı için 0,15 olarak belirlenen katsayı düşünüldüğünden 1000 aboneli bir platform işletmecisi yıllık 100.000 + 1.000.000 x 0,15 = 250.000 TL ücret ödemek durumunda. Platform işletmecisinin yönetmeliğin 6. maddesi 2. fıkrasında yer alan IPTV platform işletmecileri isteğe bağlı yayın hizmetlerinin sunumunda ve program kataloğunda reklama yer veremez ifadesi nedeniyle bu alandaki gelirleri olamayacaktır. İçerik sağlayıcıların içeriklerini yayınlatmak için platform işletmecisine ücret ödemeleri ve abonelik gelirleri dışında pek gelir kaynağı görünmeyen şirketlerin IPTV tarifelerinin ne düzeyde olacağını merak ediyorum. İŞ modeli, firmanın karı gibi konular böyle bir yazının konusunu oluşturmuyor elbette. Ancak düzenleyici kuruluş olarak talep edilen ücretler son kullanıcıların, yani bizlerin, hizmeti satın alırken ödeyeceğimiz abonelik bedelini doğrudan ilgilendiriyor. Gelişen teknolojinin yaygın kullanımının sağlanmaması durumunda ortaya çıkan durum, mevcut eşitsizlikleri arttıracaktır.   
Maddeler üzerinden giderek yapmaya çalıştığım değerlendirmenin yanı sıra IPTV hizmeti ile birlikte uygulanabilir hale gelecek kimi konulara ve mevcut yönetmeliğin bu konulara yaklaşımına dikkat çekmek istiyorum. IPTV ile birlikte uzaktan eğitim, uygulanabilir bir proje haline gelmektedir. Anadolu Üniversitesi başta olmak üzere pek çok üniversite yaygın eğitim konusunda deneyim sahibidir. Deneyim sahibi bu kurumlar, IPTV platformu üzerinde yer almak istediklerinde yayıncı kuruluş olarak değerlendirilecek ve yayıncı kuruluşlardan istenen tüm belgeleri vermek durumunda kalacaklar. Belgeleri vermek pek sorun olmasa bile lisans ücretleri, kar amacı gütmeyen eğitim kurumlarının bütçelerini zorlayacaktır. Yönetmelikte kar amacı gütmeyen bu tür uygulamaların düşünülmemiş olması büyük bir eksikliktir. Gene IPTV ile birlikte bağımsız yayıncıların, sendikaların, meslek odalarının, dernek ve vakıfların düşük bütçeler ile hazırlayacakları yayınları IPTV platformlarında yayınlatma olanağı yoktur. Yayıncı kuruluş olarak değerlendirilecek ve gerekli sermaye oranından, teknik ekipmana bir çok koşulu yerine getirmek zorunda kalacak, sonuç olarak fiili durumda platformda yer alamayacaklar. 
Yönetmelik ile zorlaşan bir başka durum ise yabancı yayınların IPTV platformunda yer almasıdır. Uydu üzerinden izlenebilen ve bu durumda herhangi bir lisanslamaya tabii tutulmayan yabancı yayıncı kuruluşlar, IPTV platformu üzerinde yer almak istediklerinde yayıncı kuruluş için gerekli şartları yerine getirmek zorunda kalacaktır. İçeriğini ücretsiz olarak uydu üzerinden dünyaya açan yayıncıların, ülkemizde IPTV platformunda yer alabilmek için lisans bedeli ödeyeceklerini düşünmek fazla iyimserlik olur. Fiili durumda gerçekleşecek olan IPTV platform işletmecilerinin bu yayıncıların içeriğine platformlarında yer verebilmek için onların vermeleri gereken lisans ücretlerini kendilerinin karşılaması şeklinde olacaktır. Bu ise, sonuç olarak son kullanıcıya yansıtılacaktır.
Yönetmeliğe ilişkin dikkatimi çeken kimi konuları blog okuyucularımla paylaşmak istedim. Bu yazıyı Ağustos 2010 tarihinde yazmıştım. Güncellemelerini ise Ocak 2011'in başında yaptım. Yönetmelik çıkalı neredeyse 6 ay kadar oldu. İnternet üzerinde yaptığım sorgulamalarda yönetmeliğe ilişkin Elektrik Mühendisleri Odası'nın (EMO) yönetmeliğin denetimi ilgilendiren madddesinin iptali ve yürütmesinin durdurulması talebiyle başvurduğu bilgisi ve RTÜK'ün bu konuya ilişkin yaptığı basın açıklaması dışında bir değerlendirme yazısı göremedim. Sivil toplum örgütlerinin, sendikaların, meslek odalarının seslerini duyurmak için uygun bir platform olabilecek IPTV'yi şekillendirecek yönetmeliğe sessiz kalmasını anlamak zor. Belki konu teknik diye uzak kalmış olabilirler, bu bir derece anlaşılır. Peki üniversiteler? Basın yayın yüksek okulları, radyo televizyon bölümleri, iletişim fakülteleri? Onların da değerlendirmesi yok. 
Umarım benim değerlendirmelerim hatalıdır, yanlış yorumlamalarla doludur... 

Yorumlar

geçen ay en çok okunan 10 yazı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Klasik televizyonlar ne zaman biter?

Yayıncılık dünyasında uzun süredir büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Bu dönüşüm üzerine 2013 ve 2018 yıllarında görüşlerimi paylaşmış, klasik televizyon yayıncılığının giderek sönümleneceğini ve dijital platformların baskın hale geleceğini öngörmüştüm. Bugün, 2025'e geldiğimizde bu öngörümün büyük ölçüde gerçekleştiğini söylemek mümkün. Ancak bazı detaylar hâlâ dikkat çekici bir dengeyi sürdürüyor. Yeni Neslin Tercihi Belli: Platformlar ve YouTube Artık genç izleyicilerin büyük çoğunluğu içerik tüketiminde Netflix, Disney+, Amazon Prime  gibi dijital platformları ve YouTube 'u tercih ediyor. İçeriğe istedikleri zaman, istedikleri cihazdan ulaşabiliyor olmak bu tercihin temelinde yatıyor. Lineer yayın akışına bağımlı olmak, gençler için oldukça uzak bir kavram haline geldi. Ama Klasik TV Hâlâ Burada Buna rağmen, 50 yaş üstü izleyici kitlesi için klasik televizyon hâlâ önemli bir yer tutuyor. Alışkanlıklar, haber ve canlı yayınlar gibi içerikler, bu grubun televizy...

Hac / Paulo Coelho

Kurguyla Gerçek Arasında Bir Yolculuk Bugüne kadar hiç Paulo Coelho kitabı okumamıştım. Siz sormadan söyleyeyim: Evet, Simyacı hâlâ okunacaklar listemde. Ama ilk adımı, Hac ile attım. İlginçtir ki bu kitap, Simyacı ’nın da yazılmasına vesile olan gerçek bir hac yolculuğunu konu alıyor. Bu yolculuk, İspanya'da "El Camino de Santiago" yani Santiago Yolu olarak bilinen yüzlerce kilometrelik bir yürüyüş rotası boyunca geçiyor. Farklı yönlerden, farklı duraklardan başlayan ama aynı amaca çıkan bu rota, hem fiziksel hem de ruhsal bir yolculuk sunuyor. Kitabın arka kapağını okuduğumda aklıma Nermin Yıldırım ’ın Ev adlı romanı geldi. Orada da kahraman, Santiago yolunu farklı bir yönde yürüyordu. Coelho’nun Hac ’ı ile bu iki kitap arasında, hem benzerlik hem de yaklaşım farkı görmek mümkün. Kurgu mu, Anı mı? Kitabı okurken en çok düşündüren şeylerden biri şu oldu: Bu yaşananlar gerçekten oldu mu, yoksa metaforların içine mi gizlendiler? Roman, yer yer o kadar ...

Trabzonspor U19 takımının başarısı üzerine

Bu yazıyı hazırladığım 2 Nisan 2025 günü itibariyle Trabzonspor A takımı, Süper Lig'de 27 maçta 9'ar galibiyet - mağlubiyet ve beraberlik ile 36 puan toplayarak 10. sırada yer alıyor. Trabzonspor U 19 takımı ise U 19 Elit A Ligi'nde 26 maçta 18 galibiyet, 5 beraberlik ve 3 mağlubiyet ile 59 puan toplayarak, lider Galatasaray'ın iki puan gerisinde ikinci sırada. Bu arada Trabzonspor U 19 takımının üç maç eksiği olduğunu ekleyeyim. Bu eksik üç maçını da kazanırsa 7 puan farkla lider olması mümkün.  UEFA Gençlik Ligi'nde yarı finale çıkan ve bu yolda İtalya'dan Juventus, Atalanta ve Inter'i eleyen takımımız, kupaya doğru emin adımlarla ilerliyor.  Trabzonspor Fatih Sultan Tekke yönetiminde U 19'daki gençleri A takıma dahil etme stratejisini uygularsa uzun süreli başarının gelmesi işten bile değil.  Gençleri bir kez daha kutluyorum. Kupayı ülkemize getireceklerine yürekten inanıyorum. 

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Yirmi Yıl Sonra Gelen Misafir

Kuşlar, horozlar, eşekler hepsi kendi dilinde güneşi selamlarken, biraz daha uyuyabilsem diye uğraşmak boşunaydı.  Haydi kalk bakalım, diyor hepsi. Güneş doğdu, gün başladı. Yapılacak onca iş seni bekliyor. Misafirin de gelecek, hem de. Gözlerimi ovuşturarak doğruldum yer yatağından, serin sabah havası yüzüme hafifçe çarpıyordu. Çaydanlığın içinden yükselen buhar sesini duyunca mutfağa yöneldim. Annem erkenden kalkmış, sobayı da yakmış, her şey hazır gibiydi. Misafirin kim olduğunu hâlâ söylememişti ama yüzündeki gizemli gülümseme merakımı daha da artırıyordu. Bahçeye çıkıp tavuklara yem verirken aklım hep o yaklaşan misafirdeydi. Evin küçüğü olsam da benim de yapmak zorunda olduğum şeyler vardı. Tavukların yemlenmesi sabah rutinim arasında. Yemlerini verdikten sonra yumurta var mı kontrolü de bende. Abim ve ablam gibi okula gitmiyorum henüz. Misafir kaçta gelecek acaba? Saat sekizi biraz geçiyordu, uzaklardan tozlu bir araba sesi gelmeye başladı. Yokuştan çıkan eski model minibüsü...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...