Ana içeriğe atla

Londra fotograflar - 2

Bu fotografı neden çektiğimi, Ankara'da yaşayanlar anlayacaktır. Başlangıçta pek anlam veremediğimiz sarı levhalar döşendi kaldırımlara. Cadde ve sokak boyunca tüm kaldırımda sarı levhalardan oluşan yollar yapıldı. Bir arkadaşım, bu levhalardan (görme engellerinin bastonuyla fark etmeleri için konuluyor) hiç bir yerde görmedik, demişti. Demek ki Londra'ya gitmemişler, belki de gittiklerinde dikkat etmemişler ve son olasılık bu levhalar o zaman yokmuş. Gerçi levhalar tüm sokak, cadde boyunca değil, yol geçişlerine yerleştirilmiş. Ama ülkemizde kaldırımların durumunu düşününce yol boyu olması engelli vatandaşlar için daha güvenli sanırım...

TAS, Londra'da Türk mutfağı. Pahalı bir yere benziyor. St. Paul katedraline yakın. Zaten Ankara'da bolca tattığım için Londra'da denemedim :)

Londra'da her nebze göre şerbet bulunuyor. Kimi Picadilly Circus'ta reklam panolarının fotografını çekerken, benim gibileri Karl Marks'ın ayak izlerini takip ediyor. Üç çocuğunu yetersiz beslenme yüzünden küçük yaşta yitiren Marks'ın yaşadığı ev değil bu bina. V. I. Lenin'in bir dönem çalışmalarını yürüttüğü bina, Karl Marks Kütüphanesi haline getirilmiş, Marks'ın ölümünün 50. yılında. Aşağıda fotografını gördüğünüz bu mütevazi bina da St. Paul katedraline yakın.


ne demeli bilemedim. Steve Jobs'un işleri hep. Kilise bakmış herkeste bir i sevdası, o da kendince igod demiş. Geçenlerde gazetelere tablet kampanyasıyla ilgili bir haber vardı. ayrıntısını yazmayacağım, dileyen tablet kampanyası çocuk cami anahtar kelimeleri ile bulabilir. yaratıcı sevgisini hediyeye endekslemenin dine zararlarını araştırmasını ilahiyatçılara bırakıp Londra fotograflarına devam edeyim.

bu dar sokaklar, günün 4 saatten fazlasını yürüyerek geçirdiğinizde sıkça karşınıza çıkıyor. Londra tuğlalarıyla ilgili Wikipedia bilgilerine buradan bakabilirsiniz.


bana pek kabusu hatırlatmadı ama Ankara'da Susam Sokağı'nın ardından, doğruya onun fotografını eklemedim bloga Ulus halinin civarında, Londra'da Elm caddesi. Fredi burada mı oturuyor acaba?

soğuk. hava rüzgarlı ve soğuk. bakmayın tarihe. mayıs bitiyor olabilir ama Londra soğuk. hele bizim gibi Akdeniz iklimine (Ankara bile olsa Londra'ya göre Akdeniz sayılır) alışkınlar için.

Welcome to the Hotel California.

Londra deyince bekletilmiş arpadan elde edilen sarının ve kimi zaman siyahın tonlarındaki içecekten bahsetmeden olmaz. Biz bu içeceğin şekerlisini adam gibisini tartışırken pek bilmediğimiz, tartışıtığımızın buz dağının görünen yüzü olduğunu bilmeyiz. ülkemizde bu suyun lager olarak adlandırılanının dışındakini bulmak zordur. fotografta gördüğünüz ise bulmacaların değişmez sorusu üç harfli ingiliz birası: ALE.

St. Pancras, uluslararası tren istasyonu. adamlar hızlı tren işini halledeli epey bir zaman olmuş. ne diyelim, geç olsun güç olmasın...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

IPTV World Forum Eastern Europe etkinliğine katılacağım

Etkinliğe ilişkin bilgileri daha önce paylaşmıştım. Yarın, bir günlüğüne İstanbul'a giderek etkinliğin Salı günü olan bölümüne katılacağım. Benim açımdan bir çok ilke sahne olacak bu katılım. Kızlarımın doğumundan bu yana onlarsız ilk kez şehir dışına çıkıyor olacağım. İlk kez bu kadar uzun süre onlardan ayrı olacağım. İlk kez şehir dışındaki bir etkinliğe (mesleğim ve işim ile ilgili olmasına karşın) katılmak için tüm masraflarını cebimden karşılayıp, senelik izin kullanıyor olacağım. Neyseki katılım ücreti konusunda organizatörler kolaylık sağladılar. Ücretsiz katılım hakkı sundular.  Neyse, önemli olduğunu düşündüğüm bu etkinliğe ilişkin gözlemlerimi, bir gazeteci dikkati ile, not alıp blogumda paylaşacağım. O güne kadar sağlıcakla kalın...