Kimi bir kaç cümlelik kimi bir kaç sayfalık anılarla dolu öykücükler ve tümünü bağlayan farklı bir kurgu. Barış Bıçakçı'nın son novellasını severek okudum. Okuma heyecanını bozmadan, konusundan kısaca bahsetmek istiyorum. Halis Bey, emekli elektrik mühendisi. Ayşe ise başarılı bulunan bir öykü kitabı yayınlamış bir peyzaj mimarı ve tercüme yaparak hayatını kazanıyor. Tercüme bürosunda rastlaşıyorlar ve Halis Bey Ayşe'den anılarını öyküleştirmesini istiyor, ücreti karşılığında. Novella, Halis Bey'in anıları ve Ayşe'nin hayatını anlatan bölümlerle kurulmuş. Novellada yer alan bölümlerin her biri ayrı öyküler haline getirilebilecek derinlikte. Ayşe'nin hayatına dair bölümlerde ülkenin gündemine dair göndermeler de yer alıyor. Daha önce okuduğum eserlerinde olduğu gibi bolca Ankara var arka planda. Hatta Garson başlıklı bölümde Ankara başrolde. İstanbullular deniz yok, fazla gri dese de Ankara, Ankara'da yaşamaya alışmışlar için kendine has özellikleri ve güzelli...
2004 yılı Kasım ayında başlamıştım blog yazmaya. O günden bugüne, aralar vermiş olsam bile, sürdürdüm yazmayı. Bu yazı, çeşitli sebeplerle yayından çekip silmeye kıyamadığım 4 yazıyı da sayınca, 1000 numaralı olanı. Kimi uzun, kimi kısa 1000 yazı yazmışım kendim için. Okunma sıklığını, sevilen yazıları falan takip ediyorum. Yazdıklarım okunsun diye twitter hesabı bile aldım, ama öncelikle kendim için yazdığımı itiraf ediyorum. Kitaplar, yazarlar, mekanlar ve teknik yazılarla başlamıştım. İlk zamanlar tiyatro yazıları da ağırlıktaydı. Çocuklardan sonra tiyatro dönemine ara verdik bir süreliğine. Bu sezonun son oyununda da olsa Aklımdaki Kadınlar'ı izledik geçen gün. Oyunla ilgili yazacağım ayrıca, ama çok etkileyici bir oyun olduğunu söylemekle yetineyim. Eğer önümüzdeki sezon da devam ederse mutlaka izleyin.
Londra fotoğraflarına devam edeyim:
malum trafik ters. cadde / sokak geçerken ne tarafa bakacağını şaşırıyor insan. Londra'da benzer uyarıları Look Left, Look Right şeklinde sıkça gördüm.
Fotograf küçük olunca pek belli olmuyordur. Burası Oxford caddesinden China Town'a geçerken kullanabileceğiniz caddelerden Dean Street. Bina 28 numaralı bina. Altında Quo Vadis (nereye gidiyoruz?) adlı bir bar/restaurant var. Binanın önemi ne peki? Karl Marx bu binanın birinci katında yaşamış ailesiyle. 3 çocuğunu yetersiz beslenme yüzünden kaybettiği ev burası. Şehirde önemli yerleri gösteren bilgilendirici tabelalar var. Dean caddesinin üzerinde de var böyle bir levha. Nedendir bilinmez (!) Marx'ın evi bu levhada yer almıyor.
Benzer bir sistem Paris'te de vardı. Bisiklet, ciddi bir ulaşım aracı.
Soho'da bir kokteyl bar. Öğrendiğime göre bir zincirmiş. Bu şubesini diğerlerinden ayıran ise konumu. Soho'da Marx'ın Dean caddesindeki evine yakın bu binanın ikinci katındaki Red Lion isimli barda, ki günümüzde ikinci katta bar falan yok, "dünyanın bütün işçileri birleşin" sloganı bulunmuş ve Komünist Manifesto kaleme alınmış. Barda bu bilgileri bulamıyorsunuz. Bu bilgiler Londra rehberlerinde de yok. Peki ben nereden öğrendim? Rachel Howard ile Bill Nash'in yazdığı Secret LONDON An Unusual Guide adlı kitaptan.
Londra'nın bir başka sembolü taksiler. Klasik olanı siyah renkli, gerçi ben her rengini gördüm.
Be At One barın bir başka fotoğrafı. Adresini merak edenler için: 20 Great Windmill Street London.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.