Ana içeriğe atla

mesai - emek - sömürü

Çalışma hayatına 1995 yılında dahil oldum. Öğrenciliğin avare günlerinin ardından alışamadığım konuların başında mesai geliyordu. İşim olduğu zaman çalışmaya, iş yerinde durmaya itirazım yoktu. Ancak günün her saati işim olmuyordu ve işim yokken iş yerinde olma zorunluluğu çok anlamsız geliyordu. İşim, hizmet sektöründe değildi ve beklesem de bir müşterinin geleceği yoktu. Bir elektronik şirketinin araştırma geliştirme biriminde çaylak mühendis kadrosunda işe başlamıştım. 
Bu anının üzerinden neredeyse yirmi yıl geçmiş. Değişen bir şey yok iş hayatımda. Halen işim olmadığında iş yerinde durma zorunluluğu anlamsız geliyor. Halen işim olmasa da iş yerinde olmak zorundayım. Neresinden baksanız anlamsız, neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Kendi hayatınızı düşünün. Günün kaç saatinde gerçekten çalışıyorsunuz?  
Çalışma hayatı günün önemli bir bölümünü işgal ediyor. Sabah iş yerine gitmek için evden ayrılma saatiyle yeniden özgürlüğümüze kavuştuğumuz saati dikkate alırsak en az 10 saat geçiyor. Hafta içi her gün 10 saat iş tarafından esir alınmış oluyoruz. 8 saati uyku, 2 saati de yemek ve günlük ihtiyaçlar için ayırınca geriye bir şey kalmıyor neredeyse. Bu geriye kalan zaman diliminde yaşamaya çabalıyoruz. 
Peki böyle olmak zorunda mı?
Madem günün önemli bir bölümü verimsiz çalışmalar ile geçiyor, o zaman günü ikiye bölüp eskiden okullarda olduğu gibi, sabahçı / öğlenci diye ayrılsa hem daha çok insan çalışır, hem de çalışan insanların yaşamaya ayıracağı zaman artar. Ne kadar mantıklı değil mi? 
Bugüne kadar hep ücret karşılığı çalıştım. Hiç işveren olmadım. Hatta hiç yönetici olarak da çalışmadım. Belki bu yüzden mesai kavramında yanlışlık olduğunu düşünüyorum.
Yazıda bahsettiğim sorunların çözümü esnek mesai değil. Esnek mesai, size ait olan iş dışı zamanlarınızı da sizden çalan bir düzen. Çalıştığınız şirketin verdiği akıllı telefonlar, diz üstü bilgisayarlar, size özgür zamanlarınızda da ulaşabilmek adına. Evinizde, sevdiklerinizle geçireceğiniz o kısıtlı süreye de göz dikmiş durumda şirketler. Esnek çalışma diyerek, home-office diyerek süsledikleri yeni düzen sömürüyü arttırmak dışında bir işe yaramıyor. Home office mesela, her yer ve her zaman iş yerindesiniz demek aslında.
Şimdi bu yazıyı Marx'ın emek değer teorisiyle süslemek vardı. Ancak, uçak için anons yapıldı. Kısmetse önümüzdeki günlerde yazıyı tamamlarım. Estonya'da yapacağım sunum için bana şans dileyin...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

IPTV World Forum Eastern Europe etkinliğine katılacağım

Etkinliğe ilişkin bilgileri daha önce paylaşmıştım. Yarın, bir günlüğüne İstanbul'a giderek etkinliğin Salı günü olan bölümüne katılacağım. Benim açımdan bir çok ilke sahne olacak bu katılım. Kızlarımın doğumundan bu yana onlarsız ilk kez şehir dışına çıkıyor olacağım. İlk kez bu kadar uzun süre onlardan ayrı olacağım. İlk kez şehir dışındaki bir etkinliğe (mesleğim ve işim ile ilgili olmasına karşın) katılmak için tüm masraflarını cebimden karşılayıp, senelik izin kullanıyor olacağım. Neyseki katılım ücreti konusunda organizatörler kolaylık sağladılar. Ücretsiz katılım hakkı sundular.  Neyse, önemli olduğunu düşündüğüm bu etkinliğe ilişkin gözlemlerimi, bir gazeteci dikkati ile, not alıp blogumda paylaşacağım. O güne kadar sağlıcakla kalın...