Ana içeriğe atla

Yüzbaşının Oğlu / Nedim Gürsel

Doğan Kitap'tan bugüne kadar 25 eseri yayınlanan Nedim Gürsel ile tanışmam, aynı yayınevinden çıkan son kitabı Yüzbaşının Oğlu'yla oldu. Deyim yerindeyse henüz mürekkebi kurumamış, Ocak 2014 tarihli ilk baskısını okudum. İlk baskısını 10.000 adet gibi ülkemiz için büyük bir sayıda yapan eser özellikle, Gürsel'in de mezunları arasında yer aldığı, Galatasaray liselileri yakından ilgilendiriyor. Romanın kahramanı Galatasaray lisesinin parasız yatılı öğrencilerinden. Annesini küçük yaşta yitirmiş, o dönem yüzbaşı olan babası ve göçmen babaannesiyle büyümüş, ardından Galatasaray'da kendini bulmuş, bir şekilde hayata tutunmakta sorunlar yaşamış ve ömrünün son deminde anılarını teybe kaydeden kahramanımızın kaydını okuyoruz aslında. Kahramanın babası 1960 askeri müdahalesini gerçekleştiren subaylardan birisi. Bu yanıyla döneme ve erke yönelik eleştiriler içeriyor. Romanın kahramanı günümüzde İstanbul'da yaşıyor. Yaşadığı ülkenin yönetiminden ve yöneticilerinden şikayetçi. Bu şikayeti yer yer sert sözlerle ifade ediyor.
Bir şekilde hayata tutunamamış kahraman. Annesinin ölümüne ilişkin belirsizlik ile büyüyen ve sonra ölümün doğal yollarla gerçekleşmediğini öğrenen kahraman, anılarından anladığımız kadarıyla aslında babasının sebep olduğu, bu ölüm/öldürme/intihar için babasıyla hesaplaşmıyor. Kahramanın günümüz iktidarına eleştirilerini dile getirirken 1960'lara göndermeler yapması ve iktidarın sonunun 1960'lara benzeyeceğine ilişkin imalarda bulunması, aslında 1960'daki "darbe" ile de büyük sorununun olmadığı yorumuna ulaştırdı beni. Oysa anılarının büyük bölümünde askerlerin sivil iktidarı yıkıp üç seçilmişi asmasını kınayan bir tutumu vardı. Kahramanın geçmişte yaşanan, kendi tespitiyle hatanın, bugün yenileneceğine yönelik beklentisi hayata tutunamamış tavrıyla uyumlu.
Romanda, yukarıda değindiğim gibi, Galatasaray anılarına geniş yer verilmiş. Bu anıların ne kadarı kahramanın ne kadarı Gürsel'in bilmemiz mümkün değil. Bunun pek önemi de yok aslında. Sonuçta okuduğumuz bir roman ve aksi yazar tarafından dile getirilmediği sürece, öyle kabul etmeliyiz. Kahramanın lise anıları arasında yer alan sıra arkadaşının annesi ile yaşadığı cinsellik, romanın kapağında kullanılan resim ve arka kapak yazısında öne çıkartılmış. Kadın erkek ilişkileri sorunlu bir ülkeyiz. Erkeklik durumları hep iktidar ilişkileri ile ifade ediliyor. Kahramanın okul arkadaşlarından Fırlama'nın kullandığı ifadeler ve hayata bakışı ülkemiz erkeklerinin genel durumunu çok iyi ortaya koyuyor.
Romanda kullanılan dil, kahraman ile çok uyumlu. Yer yer tekrarlar yer yer konudan konuya atlamalar ile tam da hayatını teybe kaydeden birisini okuyoruz. Gençleri düşünerek güncel kelimeler kullansa bile anılara daldığında kendi özüne dönen bir dili var kahramanın.
Gürsel ile tanışmama vesile olan romanı belki daha uzun yazmak gerekir. Ancak benim edebiyat bilgim bunu yapmak için yeterli değil.
Bu arada merak edenler için, yazıdaki fotoğraf güncel değil. Yani Paris'e gelip, ilk iş Eyfel kulesini arkama alıp fotoğrafımı çekmiş değilim :) La Fayette binasının terası, Nisan 2013...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

IPTV World Forum Eastern Europe etkinliğine katılacağım

Etkinliğe ilişkin bilgileri daha önce paylaşmıştım. Yarın, bir günlüğüne İstanbul'a giderek etkinliğin Salı günü olan bölümüne katılacağım. Benim açımdan bir çok ilke sahne olacak bu katılım. Kızlarımın doğumundan bu yana onlarsız ilk kez şehir dışına çıkıyor olacağım. İlk kez bu kadar uzun süre onlardan ayrı olacağım. İlk kez şehir dışındaki bir etkinliğe (mesleğim ve işim ile ilgili olmasına karşın) katılmak için tüm masraflarını cebimden karşılayıp, senelik izin kullanıyor olacağım. Neyseki katılım ücreti konusunda organizatörler kolaylık sağladılar. Ücretsiz katılım hakkı sundular.  Neyse, önemli olduğunu düşündüğüm bu etkinliğe ilişkin gözlemlerimi, bir gazeteci dikkati ile, not alıp blogumda paylaşacağım. O güne kadar sağlıcakla kalın...