Ana içeriğe atla

Fıtrat Pedagojisi / Hatice Kübra Tongar

Kitaba ilişkin notlarıma geçmeden, yayın evine dair bir iki satır yazmak istiyorum. Tam adı Fıtrat Pedagojisi Adetlerle Değil Ayetlerle Çocuk Eğitimi olan bu eserin yayıncısı HayyKitap. HayyKitap'tan çıkan eserler arasında en bilinenleri Canan Efendigil Karatay'a ait olanlar sanırım. Selim Şeker'in cep telefonlarının zararlarına dair yazdığı iki eser de HayyKitap'tan çıkmıştı. Bugüne kadar okuduklarım arasında beni hayal kırıklığına uğratan olmadı. Başka yayınevlerinin es geçeceği eserleri bizlerle buluşturuyor bir bakıma. Bu bağlamda, HayyKitap'a teşekkürlerimi sunarım.

Gelelim Fıtrat Pedagojisi adlı esere. Anne - baba olmak, insanın sırtına bir sorumluluk yüklüyor. Öncelikle bebeğe, ardından çocuğa iyi bakmak, onun iyi yetişmiş, düzgün bir insan haline gelmesini sağlamak anne - babanın görevi sayılıyor bir yerde. Hatice Kübra Tongar, kitabında bu bakışı sorgulayarak yola çıkıyor. Tongar'a göre, anne - baba, yeni doğanın gözeticisinden fazlası değil. Kitabın arka kapağından bir alıntı ile:
"Pek çok anne - baba çocuğunun yoğrulması gereken bir hamur olduğunu düşünerek ebeveynlik yapmaya başlar. Çocuğunu şekilsiz bir hamur, kendini ona istediği şekli verecek bir sanatkar zanneder. Oysa her çocuk dünyaya kendi şekliyle - yani kendi fıtratıyla - gelir. Anne - babaya düşense, çocuğunun fıtrat programını korumak ve kendi fıtratını ortaya koyabileceği alanı ona açmaktan ötesi değildir."
"Yediği önünde, yemediği ardındaydı, gene olmadı" diye serzenişte bulunanlara rastlamışsınızdır. Kendisine gereğinden fazla önem atfeden bir bakış ile söylenen bu sözlerde kibri ise bu kitabı okuduktan sonra fark ettim. İnsanın işi kolay değil. Benim inancıma göre, kendisine bahşedilen cüzi iradesiyle yaptığı seçimler, onun sınanması bir yerde. Ancak bu cüzi iradesi, onun kendisini bir şey zannetmesine de yol açıyor. Kibir, en büyük tehlikelerden birisi. Kibre düşmek, sapılan en hatalı yollardan. Bu yola saptığında, etrafında seni uyaranları, "şaşkın" olarak görmek muhtemel. Bebek - çocuk yetiştirirken, ona bir şekil verebileceğini düşünmek, bir yerde onun zaten sahibi olduğu özü değiştirmeye gayret etmek oluyor. Bir bakıma kibir belki de bu gayret. Tongar, böylesi bir mücadelenin hem çocuğa hem ebeveyne zarar vereceğini söylüyor. 

Otuzüç başlıktan oluşuyor eser. Her biri sekiz on sayfalık yazılar. Herbir başlık üzerine ayrı kitaplar da yazılabilir. O derece önemli konular. "Az yiyen çocuk makbuldür" diye bir yazı var örneğin kitapta. Hep tersini uygulayageldiniz değil mi? Ye yavrum bak tren geliyor, bak uçak kaçıyor. Peki bu tavır doğru muydu acaba? "Çocuğunuza değil nefsinize sabredin" başlıklı yazı da çok önemli.

Tongar'ın ifadesiyle çocuğa ZAHMET olarak da bakabilirsiniz RAHMET olarak da. Bu bakış farklılığı, aslında sadece çocukla ilgili değil bence. Hayatın geneline, her eyleme bakışınız da bir yerde. Attığımız her adımda, yaptığımız her işte bu iki farklı bakış, bizi yönlendirir. Ben, RAHMET olarak bakmaya çalışanlardanım. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

IPTV World Forum Eastern Europe etkinliğine katılacağım

Etkinliğe ilişkin bilgileri daha önce paylaşmıştım. Yarın, bir günlüğüne İstanbul'a giderek etkinliğin Salı günü olan bölümüne katılacağım. Benim açımdan bir çok ilke sahne olacak bu katılım. Kızlarımın doğumundan bu yana onlarsız ilk kez şehir dışına çıkıyor olacağım. İlk kez bu kadar uzun süre onlardan ayrı olacağım. İlk kez şehir dışındaki bir etkinliğe (mesleğim ve işim ile ilgili olmasına karşın) katılmak için tüm masraflarını cebimden karşılayıp, senelik izin kullanıyor olacağım. Neyseki katılım ücreti konusunda organizatörler kolaylık sağladılar. Ücretsiz katılım hakkı sundular.  Neyse, önemli olduğunu düşündüğüm bu etkinliğe ilişkin gözlemlerimi, bir gazeteci dikkati ile, not alıp blogumda paylaşacağım. O güne kadar sağlıcakla kalın...