Ana içeriğe atla

Sayısal karasal televizyon yayıncılığında format DVB-T2 HEVC

Paris, 2013
İtiraf ediyorum, benim eksikliğim. Sayısal karasal televizyon yayıncılığını bu kadar yakından takip eden birisi için affedilmeyecek bir eksiklik. Neyse, geç olsun güç olmasın diyerek bu eksikliği gidereyim. 

Malum, Avrupa ülkelerinde artık konuşulmayan sayısal karasal televizyon yayıncılığı, ülkemizde halen yok. Ne zaman başlayacağı konusu ise belirsizliğini koruyor. Konu hakkında yayınladığım tüm yazılara DTT etiketi aracılığıyla ulaşabilirsiniz. Sürecin idari ve yönetimsel boyutundan sorumlu olan kuruluş RTÜK. Frekans tahsis ihalesinden yönetmeliklerin hazırlanmasına, yetki verilmesinden denetlemesinin yapılmasına kadar tüm işlemler RTÜK tarafından yerine getiriliyor. İdare hukuku alanında eğitim alanlar, kanunlar hiyerarşisi terimini iyi bilir. Anayasa ile başlayan bu hiyerarşi, yönetmelik ile sonlanır. Yani en ayrıntılı tanımlar yönetmeliklerde yer alır. Sayısal karasal televizyon yayıncılığı alanında da en ayrıntılı tanımlamalar yönetmelikler aracılığıyla yapılmıştır. RTÜK, 2015 yılında, daha önce yayınladığı bir yönetmelikte değişiklik yaptı. İşte bu değişiklik ile bu yazımın başlığı belli oldu: DVB-T2 HEVC.

3 Mart 2011 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 6112 sayılı kanunun gereği olarak yayınlanan yönetmeliklerden birisi olan Verici Tesis ve İşletim Şirketi ile Multipleks İşletmecileri Hakkında Yönetmelik, 9 Nisan 2013 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlandı. Yönetmelikte 2015 yılında iki değişiklik yapıldı. Bu değişikliklerin ikisi de son derece önemli yenilikler getiriyordu. İlk değişiklik 4 Şubat 2015 tarihli olanı. Bu değişikliğe göre:

MADDE 1 – 9/4/2013 tarihli ve 28613 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Verici Tesis ve İşletim Şirketi ileMultipleks İşletmecileri Hakkında Yönetmeliğe aşağıdaki Geçici 4 üncü madde eklenmiştir.
Geçici yayın iletim yetkisi ve izni verilmesi
GEÇİCİ MADDE 4 – (1) Ulusal karasal sayısal yayın lisansları verilinceye kadar, 6112 sayılı Kanunun 26 ncımaddesinin sekizinci fıkrasına göre kurulması gereken verici tesis ve işletim şirketi, 6112 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesinin birinci fıkrası kapsamında yayın izni verilmiş olan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar tarafından kurulabilir.(2) Bu maddenin birinci fıkrasında kurulmuş olan verici tesis işletim şirketine, Üst Kurula başvuruda bulunması halinde, bu Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (c), (ç) ve (d) bentlerinde belirtilen belgeleri ibraz etmesi şartıyla, Üst Kurulca uygun görülen yerlerde bir yıl süreli geçici yayın iletim yetkisi verilebilir. Bir yıllık sürenin sonunda gerekli görülmesi halinde geçici yayın iletim yetkisinin süresi Üst Kurulca uzatılabilir.(3) Geçici yayın iletim yetkisi verilmiş olan şirketten, yayın iletim yetkilendirme ücreti alınır; bu ücretin miktarı ile ödenmesine ilişkin usul ve esaslar bu Yönetmeliğin 24 üncü madde hükümleri de gözetilmek suretiyle, Üst Kurulca belirlenir.(4) Geçici yayın iletim yetkisi verilen kuruluş, bu Yönetmeliğin 8 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan yükümlülüğü sağlamak zorundadır.”
Ulusal karasal yayın lisansı sahibi olmayan ancak ilgili yasada belirtilen yayın lisansına sahip olan kuruluşlar, verici tesis ve işletim şirketi kurabilirler. Böyle bir şirket kurulursa ve yönetmelik değişikliğinde tanımlanan belgeler ile RTÜK'e başvurursa, RTÜK bu şirkete, belirlediği yerlerde bir yıl boyunca deneme yayınları yapmaya izin verebilir. İhale sürecini beklemeden deneme yayınlarının yapılabilmesine yasal dayanak oluşturan bu yönetmelik değişikliğinin yanı sıra, asıl bu yazıya konu olan bir değişiklik daha yapıldı 2015 yılında. 

Takvimler 27 Ekim 2015'i gösterdiğinde Resmi Gazete'de yer alan bir değişiklik duyurusuna göre:
“b) Sayısal yayınları,  TS 13538 “İkinci Nesil Sayısal Karasal Televizyon Yayın Sistemi (DVB-T2) İçin Televizyon Alıcıları- Genel Kurallar” standardında belirtilen özelliklere uygun olarak DVB-T2, HEVC ve Üst Kurulca belirlenen standartlara uygun olarak iletir.”
MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 18 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“ç) Video sıkıştırmada, HEVC, ses sıkıştırmada HE-AAC veya E-AC3 formatını veya teknolojik gelişmelere uygun Üst Kurulca belirlenecek formatları kullanır.”
MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 27 nci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(2) Türkiye’de üretilen veya ithal edilen tüm set üstü cihaz ve tümleşik sayısal televizyon alıcıları, TS 13538 “İkinci Nesil Sayısal Karasal Televizyon Yayın Sistemi (DVB-T2) İçin Televizyon Alıcıları- Genel Kurallar” standardında belirtilen özelliklere uygun olarak üretilir. Test ve Doğrulama Merkezi, gerekli testleri yapmak ve set üstü cihaz ve tümleşik televizyon alıcılarının TS 13538 standardında belirtilen özelliklere uygun olmasını sağlamakla yetkili ve sorumludur.”

Değişiklik öncesi ilgili maddelerde ne yazıyordu sorusunun yanıtı, bu değişikliğin önemini de ortaya çıkartıyor aslında:
Madde 8 b) Sayısal yayınları,  Türkiye Sayısal Karasal Televizyon (DVB-T2) Alıcı Gereksinimler Dokümanında belirtilen özelliklere uygun olarak DVB-T2, MPEG 4 ve Üst Kurulca belirlenen standartlara uygun olarak iletir.  
Madde 18 ç)Video sıkıştırmada MPEG-4 AVC, ses sıkıştırmada MPEG-4 HE-AAC formatını veya teknolojik gelişmelere uygun Üst Kurulca belirlenecek formatları kullanır. 

Görüldüğü üzere, 2013 yılında yönetmelik yayınlandığında DVB-T2 MPEG 4 olarak öngörülen sayısal karasal televizyon yayıncılığı formatı; 27 Ekim 2015 tarihli değişiklik ile DVB-T2 HEVC şeklinde güncellenmiş. Ultra High Definition (UHD) yayınlarını gönderebilmek adına geliştirilen HEVC sıkıştırma formatının seçilmiş olması teknolojinin gereği bir yerde. MPEG4'e kıyasla daha gelişmiş bir sıkıştırma olanağı sunan HEVC'nin eleştirilebilecek tek yanı, bugün için alıcı maliyetlerinin yüksekliği olabilir. Ancak, sayısal karasal televizyon yayınlarının başlayacağı tarihlerde bu yönde bir sorun kalmayacağını tahmin etmek güç değil. Bugün bile elektronik ürünlerin satıldığı zincir marketlerde, HEVC kodlu yayınları çözebilme yeteneğine sahip, UHD ekranların fiyatları Full HD olarak pazarlanan ekranların fiyatlarıyla neredeyse aynı hale geldi. Benim gibi azınlığı düşünmezsek, bugün yeni televizyon alanların neredeyse tamamı UHD ekranları tercih ediyor. Bu ekranların ne kadarında DVB-T2 alıcı ünitesi (tuner) var sorusu apayrı bir tartışma elbette. Bu tartışmayı bir kenara not edip, yazının başlığına dönersek: RTÜK, 27 Ekim 2015 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanan yönetmelik değişikliği ile sayısal karasal televizyon yayınları için format sorusuna yanıtı verdi: DVB-T2 HEVC.

Yorumlar

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara

Kocadağ At Çiftliği Kocadağ Köyü / Havran

Deniz, kum, güneş tatilinden sıkıldıysanız ve Edremit körfezi civarındaysanız size süper bir alternatif: At binmek. Edremit'ten Balıkesir'e giden yol üzerindeki şirin ilçe Havran'ın Kocadağ köyünde bu mekan. Henüz dört yaşında olan iki(z) kızlarımız çok keyif aldılar at binmekten. Altınızda sizden epey güçlü b ir hayvan varken dengede durmaya çalışmak, yorucu bir o kadar da keyifli bir uğraş. Eğer hayatınızda at binmeyi hiç denemediyseniz, emin olun deneyince siz de kabul edeceksiniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.    Kocadağ At Çitfliği'nde at binmenin yanı sıra lezzetli mutfağını da deneyebilirsiniz. Mantı, haşlama içli köfte, ızgara köfte ve elbette demleme çay. Fiyatlar derseniz bu konuda ucuz / pahalı yorumu yapmak istemiyorum. Bunun yerine bir kaç seçtiğim ürünün fiyat bilgisini paylaşacağım. Ancak, öncelikle sipariş edeceğiniz yiyeceklerin hepsinin büyük bir özenle hazırlanıp, aynı özenle servis edildiğini belirteyim. Biz mantı, içli köfte, ızgara hellim ve

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Sokakbaşı Meyhane, nam-ı diğer Hüseyin'in Meyhanesi

Uzunca bir süredir izlediğim tek televizyon yayını Behzat Ç.'nin Hüseyin'in Meyhanesi mekanı olarak kullandığı Sokakbaşı Meyhanesi'ne sonununda gittim. Hatta yanda gördüğünüz üzere Behzat'ın masasında fotografım da var. Mekan, aslında Behzat Ç. öncesinde de bölgede bilinen sevilen yerlerdendi. Esat dörtyolda, köşebaşında yer alan burayı Behzat Ç.'de mekan olarak kullanmak, muhtemelen Erdal Beşikçioğlu'nun zamanında Sokakbaşı'nın çaprazında bir yer işletmesinden kaynaklanıyordur.  Sokakbaşı'na diziden aşinayız. Havalar iyi olduğunda açık havada büyükçe bir yerleri var. İçerisi de küçük sayılmaz. Mezeler lezzetli, fiyatlar pek ucuz sayılmaz. Dizinin etkisi fiyatlara yansımış görünüyor. Behzat'ın masası rezervasyonlu oluyormuş genelde. Yurt içi ve hatta dışından rezervasyon yapılıyormuş. Mekanın garsonları, kim bölümlerde rol almış. Duvarlarda gazete küpürleri ve diziden görüntülerin yer aldığı fotograflar var.  Yakında final yapacak olan Behzat

İkiz bebekle tatile çıkacaklara öneriler

Blog sayfamdaki yazıları belli kategorilere göre ayırıp etiketliyorum. Yazacaklarımın etiketlenebilecek şeyler olmasına özen gösteriyorum. Kısacası her aklıma geleni bloga yazmıyorum. Bugün canım sıkıldı, bari canımın sıkıldığını tüm dünya duysun demiyorum. Biraz bu nedenle, biraz yazarın anonimliğini korumasını sağlama kaygısıyla özel hayatıma ilişkin paylaşımları sınırlı tuttum bu güne kadar. Bu yazı yukarıda anlattıklarımla çelişse bile tatile çıkmadan önce yaptığım internet aramalarında işe yarar çok az bilgi bulabildiğim için ikiz bebek sahiplerine deneyimlerimi aktarayım istedim. Bu yazı ile birlikte yeni bir etiket bloga merhaba diyor: İkiz büyütmek. Bu etiket altında, çok sık olmamakla birlikte, ikiz büyütürken yaşadıklarımı paylaşacağım.

Pazr günü eğlencesi: Eymir gölü etrafında bisiklet sürmek

Sadece ODTÜ öğrenci ve çalışanlarının bir de göl kartı sahiplerinin girebildiği düşünülür Eymir gölüne. Oysa, eskiden olduğu gibi bugün de arabasız girdiğiniz sürece, kimse kimlik sormaz kapısında. Birisi TRT'nin Oran yerleşkesinin yanından inen yolun sonunda, diğeri Gölbaşı'ndaki TEİAŞ tesislerini geçince olmak üzere iki kapısı bulunur bu küçük göl ve çevresinin. ODTÜ arazisidir ve içerisinde piknik yapmak yasaktır. Son düzenlemeler sonrası üniversite arazisi olduğu için içeride alkol satışı yasaklanmıştır. Yakın zamanda üniversite yönetiminin aldığı bir karar ile Eymir gölü çevresine haftasonları araç girişi tamamen yasaklandı. Her iki kapının yakınında, ODTÜ'de görev yapan güvenliklerin kontrol ettiği park alanları oluşturuldu. Ücretsiz olan bu alanlara aracınızı bırakıp yürüyerek göl çevresine girebiliyorsunuz. İçeride her 10 - 15 dakikada bir hareket eden ring servisleri bekliyor. Lokantaların olduğu yerlerde durakları var. Dönüş için de aynı araçları kullanabili

Kitap etiketli 100. yazı: Leyla AÇBA, Bir Çerkes Prensesinin Harem Hatıraları / Harun Açba

Baştan itiraf edeyim. Her ne kadar blog sayfama reklam falan almamış olsam bile okunma sayısını takip ediyorum. Okunmak, yorumlanmak, takip edilmek sanırım tüm blog yazarlarını mutlu ediyor. Güncel haberlere ilişkin blogumda bir şeyler yer alıyorsa o dönemde okunma sayısında ciddi artışlar oluyor. Göksu Restaurant gibi Ankara'nın beğenilen mekanlarından birisine ilişkin ilk sayılabilecek yazılardan birisini yazmış olmam blog sayfama ulaşılma nedenlerinin başında yer alıyor. Bu gerçekten hareketle bugünlerde gündemde olan bir konu hakkında zamanında alıp kütüphanede unuttuğum bir kitap, pazar akşamı keyfi oldu. Leyla Açba, son Osmanlı padişahı Sultan Vahideddin'in ilk eşi olan Emine Nazikeda Kadınefendi'nin 5. nedimesi olarak 1919-1924 yılları arasında saray görevinde bulunmuş bir Çerkes prensesiymiş. Sarayda yaşadıklarına ilişkin hatıralarını kaleme alan ender kişilerden birisiymiş. Leyla Saz, Safiye Ünüvar ve Prenses Ayşe Osmanoğlu dışında hatıralarını kaleme alan yok

Çobanoğlu Restaurant / Eymir Gölü - ANKARA

Senelerdir gidip geldiğim ve her seferinde huzur bulduğum Eymir Gölü ile ilgili ayrıntılı rehber hazırlama işine giriştiğimde, göl kıyısında yer alan mekânları ayrıca tanıtmam gerektiğini fark ettim.  Göl çevresinde araç trafiği tek yönlü olunca, Çobanoğlu'na araç ile ulaşmak epey sürüyor. Gölbaşı tarafındaki kapıyı kullanarak göl kıyısına girdiyseniz, göl çevresindeki turunuzun şık bölümünün son tesisi Çobanoğlu. Adını, geniş bahçesindeki Çobanoğlu çeşmesinden alan bu tesis, kahvaltı, gözleme, ızgara çeşitleri ve sıcak-soğuk mezeleri ile sağlam bir mutfağa sahip.  Eymir gölü, genişçe akan ve kıvrımlarla ilerleyen bir nehre benziyor, haritadan baktığınızda. Bu yüzden, Çobanoğlu'nda otururken küçük bir göl görüyorsunuz. Göl kıyısındaki diğer tesisler ise Çobanoğlu'ndan görünmüyor.  İster bahçesinde oturun, ister soba ile ısıtılan içerisinde çok keyif alacağınızı düşünüyorum Çobanoğlu'nda. TRT tarafındaki kapıdan, yürüyerek ya da bisiklet ile, trafiğin tersi yön

Kuzey Kore, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, izlenimleri / Feza SEZEN

Blogda farklı görüşlere yer vermek, okuyucu sayısını arttırmak bakımından ne kadar işe yarayacak bilemiyorum. Ancak bildiğim bir şey var ki her e-söyleşi bana çok şey katıyor. Gerek teknik söyleşiler gerekse teknik dışı konulardaki söyleşilerden çok şey öğrendim. Eminim bu pazar yayınladığım e-söyleşiden sizler de bir çok şey öğreneceksiniz. Feza Sezen ile iş yerinden tanışıyorum.  Geçenlerde facebook'taki Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (Kuzey Kore) izlenimlerini okuyup fotograflarını da görünce bu söyleşiyi yapmak istediğimi belirttim. Sağolsun beni kırmadı. Aşağıda okuyacağınız söyleşiye neden olan geziyi Fest Travel Seyahat Acentası 22-29 Haziran 2015 tarihleri arasında gerçekleştirmiş. 1. Paris, Roma, Viyana, Budapeşte ya da Prag değil de neden Pyong Yang? Buna iki yanıtım olacak.  Birincisi, belirtilen bu kentleri ve hatta daha fazlasını gördüm, ayrıca Paris’te de bir süre yaşadım. Bunların tümü, küçük farklılıkları da olsa bir Avrupa yaşamı sunuyor gezgi