Ana içeriğe atla

İnternet üzerinden yapılan radyo - televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetleri yönetmelik taslağı üzerine ilk değerlendirmeler

Sanırım bugüne kadar koyduğum en uzun başlık oldu :) Konu önemli olunca başlığın uzun olması doğal. Öncelikle hemen belirteyim, yanlış anlaşmalara yol açmayayım. Aşağıda listelediğim tespitlerim, üyesi olduğum kurum/kuruluş/dernek ve meslek odasını bağlamaz. Sadece kendi görüşlerimden ibarettir. Bu açıklamanın ardından, hızlı bir gözden geçirme ile oluşturduğum tespitlerimi paylaşabilirim. Daha ayrıntılı ve daha düzgün formatta bir değerlendirmeyi üyesi olduğum meslek odasının görüşlerine sunacağım.
  • Yayıncılık dünyası ile internet gittikçe yakınsarken, sınırlar nerede başlıyor ve nerede bitiyor belirsizleşirken böylesi bir düzenleme taslağı oluşturmak gerçekten çok zor. 
  • Madde 2 ile yukarıda bahsettiğim gri bölge tanımlanmaya çalışılmış. Madde metni tam olarak şöyle: 

(2) Kurumun görev ve yetkileri saklı kalmak kaydıyla;
a) Bireysel iletişim hizmetleri,
b) Radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerini internet ortamından iletmeye
özgülenmemiş platformlar,
c) Radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerine yalnızca yer sağlayan gerçek ve tüzel kişiler
bu Yönetmeliğin kapsamında değerlendirilmez

Konuyu hukukçular çok daha doğru yorumlayacaktır elbette, ancak yukarıdaki ifadeden benim çıkarımım WhatsApp üzerinden paylaşılan videolar, Instagram canlı yayınları 2.a kapsamında değerlendirilecektir. Bu bağlamda Instagram ve WhatsApp ise 2.b kapsamında değerlendirilip yönetmeliğin dışında kalacaktır. Peki Youtube, 2.c kapsamında değerlendirilir mi? Mesela videolarını Youtube üzerinden paylaşan onlarca kanal var. Bir de Youtube'un yeni başlattığı premium hizmet var. Zor soru...
  • Madde 4'te tanımlar var. Tanımlar, bence, net olarak yapılmamış. Yukarıda da belirttim, bu alanda net tanım yapmak çok zor. Maddedeki internet radyo ve internet televizyon tanımları şu şekilde:

k) İnternet radyo yayını: Bireysel iletişim hizmetleri dışında, programların bir yayın akış çizelgesine dayalı internet ortamından yapılan ses ve veri yayınını,
l) İnternet televizyon yayını: Bireysel iletişim hizmetlerinin dışında, programların bir yayın akış
çizelgesine dayalı olarak izlenebilmesi amacıyla bir medya hizmet sağlayıcı tarafından sunulan şifreli veya şifresiz görsel-işitsel yayın hizmetinin internet ortamından yayınlanmasını,

n) İsteğe bağlı yayın hizmeti: Programların kullanıcının seçtiği bir zamanda ve/veya münferit
isteği üzerine medya hizmet sağlayıcı tarafından düzenlenmiş bir program kataloğuna bağlı
olarak izlendiği veya dinlendiği yayın hizmetini,
Yukarıdaki tanımlara göre Spotify'ın oluşturduğu listeler radyo yayını olarak değerlendirilebilir. Aynı şekilde Youtube'un oluşturduğu listeler de internet televizyonu sayılabilir. Samsung televizyonlarda sunulan sinema kulübünü isteğe bağlı yayın hizmeti olarak değerlendiremez miyiz?

  • Yönetmeliğin en çok tartışılacak düzenlemesi, bence, madde 7 ile getirilen, lisans alacak her işletmenin Türk Ticaret Kanunu'na uygun kurulan anonim şirket şartı. Bu bağlamda şirketlerin lisans almak için xyz Şirketi Türkiye'yi kurmasının şart olduğunu söyleyebiliriz. Twitter ve Facebook'tan içerik sildirme konusunda yaşanılan sıkıntılar, UBER ve Booking.com'un vergisel ve diğer ulusal düzenlemelerle ilgili sorunları düşünülerek konulmuş gibi görünen bu madde, İdare'nin işini kolaylaştıracaktır. 
  • Peki lisans almadan yayın yapılırsa ne olur? Bu sorunun yanıtı Madde 10'da ayrıntılı olarak anlatılmış. Özetlersem, lisans ücretini 3 aylık peşin olarak ödemek koşuluyla, işlemler için bir 3 ay süre tanınıyor. Diyelim işlemler yetişmedi, gene lisans ücretinin peşin ödenmesi kaydıyla bir 3 ay süre daha veriliyor. Bu süreçte aksayan bir durum ortaya çıkarsa 72 saat içerisinde yayının engellenmesi isteniyor ve ilgili şirketin yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulunulacağı belirtiliyor. 
  • Lisans ücretleri ne kadar diye sorarsanız, taslak doğrudan rakam koysa bile, yönetmelik yayınlanırken bunun bir katsayı - formüle dönüşeceğini düşünüyorum. Bugün için taslakta radyo lisansı 10.000, TV ve isteğe bağlı yayın lisansı ise 100.000 TL olarak belirlenmiş (Madde 12). Yayın tematik ise x5 olarak tahsil edilecek bedeller. Eğer abonelik ile işleyen bir model varsa, bu durumda yıllık net satışın %5'i talep ediliyor. Bu arada lisans ücretlerinin YILLIK olarak alınacağı bu maddede yazılmamış. 
  • Madde 17.2, taslağın en ilginç ve zor uygulanacak maddesi. Taslağı RTÜK ve BTK birlikte hazırlamış. Bu madde sanki BTK'nın mobil operatörlere yönelik düzenlemelerine benzetilerek yazılmış gibi geldi bana. Metin şöyle:
 (2) İnternet yayın platform işletmecileri medya hizmet sağlayıcı kuruluşlardan talep edecekleri hizmet bedeli tarifelerini, benzer konumdaki kuruluşlar arasında haklı olmayan nedenlerle ayrım gözetilmemesi, rekabet ortamının ve çoğulculuğun güvence altına alınması, yoğunlaşmanın önlenmesi, kamu menfaatinin korunması, adil ve şeffaf olması, mümkün olduğunca ilgili hizmetlerine ilişkin maliyetleri yansıtması ilkelerine uygun olarak hazırlayıp Üst Kurulun onayına sunarlar. 
Bu maddede anlatılan durum mobil operatörler için geçerli olabilir. Sonuçta, kesintiye uğramaması gereken, tekelleşmemesi gereken bir sektör mobil operatörlük. Ancak, internet üzerinden radyo-televizyon yayıncılığının bu özellikleri yok. Eğer fazla pahalı olursa, insanlar tercih etmez. Eğer çok kazandıran bir iş haline gelirse, rakipleri çıkar ortaya. Klasik iktisadın "piyasanın düzenleyici eli" devreye girer. 
Yazımın başında belirttiğim gibi, bir blog yazısı üslûbuyla hazırladığım bu yüzeysel inceleme, biraz da böyle bir taslağın varlığını hatırlatmaya yönelik. Umarım faydası olur. 
Son olarak, sektörün ve internet yayıncılığının düzenlenmesi / denetlenmesi anlaşılır ve gerekli bir şey. Umarım ülkemiz ve sektör için hayırlı olur. 

Yorumlar

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

e-imza

Elektronik imza sempozyumu vardı geçtiğimiz hafta Ankara'da. Gazi Üniversitesi ile Telekomünikasyon Kurumu (TK) ortaklaşa düzenlemişler sempozyumu. Birbirinden ilginç deneyimler paylaşıldı iki gün boyunca. Görünen o ki e-imza ile ilgili temel sorun ne teknik, ne yasal. Sorun biraz yumurta tavuk sarmalı gibi. Yani uygulama olmadığı için e-imza almıyor kimse, e-imza yaygın olmadığı için uygulamalar yaygınlaşmıyor (özellikle bankacılık ve finans sektöründe). Bu sarmal nasıl kırılır? Bir başlangıç uygulaması bulmak gerekiyor. Sempozyumda dile getirilmeyen bir ilginç fırsat DVB-T ile birlikte satın alınması gerekecek Set Üstü Kutularla akıllı kartların okunabilecek olduğu gerçeği. Eğer doğru kutular ve konfigürasyon seçimi yapılırsa ve e-devlet uygulamalarının bir kısmı DVB-T platformuna taşınırsa beklenmedik bir hızla e-imzanın yaygınlaşması sağlanabilir. Bu konuda İtalya örneğinin iyi incelenmesi gerekiyor.

İmparator / Erol Toy

Sanayi, Sermaye ve Bir Roman: Fehmi Çok’un Hikâyesi Senelerdir okumayı ertelediğim bir romanı, İmparator 'u nihayet bitirdim. Erol Toy’un kaleme aldığı ve Fehmi Çok’un hikâyesini anlatan bu roman, evimizin kütüphanesinde hep bir köşede duruyordu aslında. Ancak taşınmalar, şehir değişiklikleri derken o kopyayı bulmak yerine, mahalle kütüphanesinden Doğu Kitabevi 'nin 3. baskısını ödünç almak daha kolay geldi. Roman, 1920 yılında, Büyük Millet Meclisi’nin açılmasından hemen öncesiyle başlayıp, 1971 muhtırasına kadar geçen tam 51 yılı kapsıyor. Bu yarım asırlık dönemi, sanayici Fehmi Çok’un gözünden izliyoruz. Erol Toy, yerli sermayenin nasıl biriktiğini, konuya yabancı okurun da anlayacağı biçimde basitleştirerek aktarmış. Bu, romanı öğretici kılsa da kimi bölümlerde teknik ayrıntılar ağırlık kazanmış. Siyasetle iç içe geçmiş sanayi dünyası, roman boyunca gözler önünde. Ülkenin büyük iş insanlarının, daha fazla kâr uğruna siyaseti nasıl şekillendirdiği a...

Medya - 4: Platformlar

1991 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde Elektrik - Elektronik Mühendisliği Bölümü'nde okumaya başladığımda cep telefonu yoktu. Evimizde bilgisayar ve internet bağlantısı da yoktu. 1993 yılında 486 DX 2 - 66 işlemcili bir toplama bilgisayar sahibi olduğumuzda, ki hâliyle "evin" bilgisayarıydı bu cihaz, internete bağlanmak için bir sene daha beklemiştik. Çevirmeli bağlantı ile bir fotografın inmesi bile epey vakit alıyordu.  1998'de TRT'de işe başladığımda yerel alan ağı ihalesi yeni yapılmıştı, geniş alan ağı bağlantısı ise henüz yoktu. Bu girişi yapmamdaki amaç, "platform" kavramının hayatımıza neden bu kadar geç girdiğine dair bir tespitimi paylaşmak... Teknoloji, hem internet bağlantı hızları anlamında, hem de sıkıştırma algortimaları anlamında hazır değildi.  Sanırım platformlardan bahsetmeye başlamadan önce Over The Top Television ya da daha yaygın bilinen adıyla OTT nedir sorusuna açıklık getirmek iyi olur. Endişelenmeyin, dünya bir gaz -...

Saatleri Ayarlama Enstitüsü / Ahmet Hamdi Tanpınar

Geç Kaldığım Bir Tanpınar Romanı Okumakta geç kaldığım romanlardan birini daha, nihayet bitirdim. Saatleri Ayarlama Enstitüsü , Ahmet Hamdi Tanpınar’dan okuduğum ilk eser oldu. Yazarın mutlaka okumam gerektiğini düşündüğüm başka eserleri de var listemde. Ben, Dergâh Yayınları 'ndan çıkan Eylül 2000 tarihli yedinci baskıyı okudum. Romanın ilk baskısı 1962’de yapılmış. Ancak eserin okuyucuyla ilk buluşması, 1954 yılında Yeni İstanbul Gazetesi 'nde tefrika olarak yayımlanmasıyla olmuş. Okuduğum baskıda, kısa bir yayınevi sunuşunun ardından dört bölümden oluşan romana yer verilmişti. Ayrıca kitabın sonunda Berna Moran ’ın (Birikim Dergisi, 1978), Mustafa Kutlu ’nun (Yönelişler, 1983) ve Beşir Ayvazoğlu ’nun (Töre, 1985) bu roman üzerine yazdığı makaleler sıralanmış. Bu yazıları okumak, eserde gözümden kaçan bazı incelikleri fark etmemi sağladı. Hayri İrdal ve Zamanın Kırılganlığı Saatleri Ayarlama Enstitüsü , farklı katmanlara sahip bir roman. İs...

HAFTANIN SORUSU: burası neresi?

Kıymetli okurlar, bu kez gene Ankara'nın pek bilinmeyen bir binasının fotografını paylaşıyorum.  Google fotograf kelimesinin "ğ" ile yazılacağını düşünse bile ben grafiden geldiğine inandığım bu kelimeyi "g" ile yazmaya devam edeceğim. Neyse, Google'a sonra kızarım :) Fotograftaki mekan ile ilgili ayrıntılı bir yazı da hazırlamak istiyorum.  Henüz inşaatı bitmeyen bu bina nedir? Yani bittiğinde ne olarak kullanılacaktır? Nerededir? Semt bilgisi yeterli. ve son olarak bu camın bir sebebi hikmeti var mıdır?  Bu 3 soruya da doğru yanıtı ilk veren okuruma Alberto Godenzi'nin Cinsel Şiddet adlı kitabını hediye edeceğim. Kadın cinayetlerinin ardı arkası kesilmeyen ülkemizde aslında dilimize ve benliğimize (erkekler anlamında olarak çoğul kullanıyorum) işlemiş bir cinsiyetçilik var.  İster evli olun ister sevgili hayat arkadaşınıza karşı tavır ve söylemlerinizi bu kitabı okuduktan sonra bir tartın derim. "Şoke" olacaksınız ve...

Ulus Heykelden Kaleye yürümek

Epey zaman önce bloga bir yazı yazmıştım . Heykelden kaleye yürüyüş boyunca görülmesi gereken yerlerden bahsetmiş ve ilk fırsatta bu güzergâhı fotograflayacağıma söz vermiştim. Kısmet bu sabahaymış.  Pazar sabahı saat 7.30'da Ulus Heykelde kimsecikler olmuyor. Hele bir de bayramın son günü olunca, Ulus güvercinlere kalıyor. Heykelin olduğu meydanda ne Mişmiş kalmış ne Evrensel kitabevi. Sanırım buradaki binalar yıkılacak. Dükkanlar boşaltılmış.  Dükkanların arasından yukarı doğru çıkan merdivenlerle kaleye doğru yolculuğumuza başlıyoruz.  Bu merdivenlerle ulaşacağımız yer, Seyran dolmuşlarının ilk hareket noktasından kalktıktan sonra geçtikleri cadde. Merdivenlerin sonunda, solunuzda kapalı otopark kalıyor. O tarafa doğru dönüp baktığınızda Ankara Valiliği'nin olduğu bölgeyi göreceksiniz. O bölgeyi ve Hacı Bayram Camii'sini başka bir geziye bıraktım. Yoksa yazı çok uzayacaktı. Merak etmeyin, bu kez fotograflarını çektim bile. Aslında Çankırı c...

Uyku İstasyonu / Nazlı Eray

Gerçekle düşün birbirine karıştığı; kahramanın Bursa'dan Paris'e, Sinop'tan Alanya'ya dolaştığı; geçmiş sorgulamaları, hayal kırıklıkları, hüzünler ve mutlulukların birbiriyle yarıştığı 160 sayfalık bir roman Uyku İstasyonu. Duraklarda, silik de olsa, Nazlı Eray'ın hayatına dair izler sezdim. Hangi izin hangi gerçekliğe işaret ettiğini edebiyat eleştirmenlerine bırakayım. İşin aslı, bulduğumu sandığım izlerin doğruluğundan da emin değilim. Ayrıca böylesi bir romanı okurken neden yazarın gerçek hayatıyla bağları düşünür insan sorusunu kendime not olarak ekleyeyim. Romanı tek oturuşta bitirdim. Elimden bırakmadan okumama neden olan şey sanırım büyülü atmosferdi. Bir sonraki sayfada ne olacağını tahmin bile edememenin gizeminin yanı sıra hikayenin gelişiminin neye işaret ettiğini çözmeye çalışmak da çok keyifliydi. Keyifli okumalar diliyorum. Sizler de görüşlerinizi paylaşmak isterseniz, yorum yazabilirsiniz. 

2019 hedefleri, 2. ay değerlendirmesi

Öyle büyük hedefler koymamıştım kendime 2019 için . Zaten koysam da pek bir şey değişmediğinden belki de :)  Neyse, madem hedefleri ve ilk ay değerlendirmesini paylaştım, ikinci ayda durum ne minvalde onu da yazayım: Yeni kitap satın almama kararımı uygulamaya devam ediyorum. Bu süreçte kütüphane can simidim oldu. Şubat ayında istediğim kadar kitap okuyamadım ne yazık ki. Mart ayından umutluyum. Spor, istediğim yoğunlukta ilerliyor. Öğlen arası boşluğunda Eymir yürüyüşleri ve gün içerisinde olabildiğince hareket halinde olmak... Benim için yeterli. Bu yaştan sonra herkül gibi görünmeyi istemem zaten.  Eski yazı için girişimim henüz yok. Aslında bu konuyu başka bir şekilde çözmeyi planlıyorum. Sonbaharı beklemem gerekiyor. Bakalım, eğer tahmin ettiğim gibi ilerlerse süreçler, sizlerle de paylaşırım... Teknik etiketli yazıları, biraz daha özenli ve referanslı yazmaya gayret ediyorum. Bu yüzden eskisi kadar hızlı eklemeler olmuyor. Ancak beklediğinize değeceğini umu...