Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ve 2010 yılının son kitap notu: Cumartesi Portreleri Ankara, Berrin Cerrahoğlu

Tanıdığım birisinin kitabını ilk kez tanıtıyorum. Daha önce tanıdıklarım tarafından çevrilen, derlenen kitaplar hakkında notlar yazdığım olmuştu. Bu kez kitabın sahibini tanıyorum. Ancak, bu kitabın farkı yazılmış bir kitap olmaması. Kafa karıştırıcı gibi geldi sanırım. Hemen açıklayayım kitap, fotograflardan oluşuyor. Berrin Cerrahoğlu'yla tanışalı 15 yıldan fazla oluyor. Ankara Fotograf Sanatçıları Derneği'ndeki tanışıklığımız, yıllar içerisinde gelişti. Şimdi kızlarımızın halası oldu kendisi :) Berrin, eseri oluşturan fotografları 2001 ile 2005 yılları arasında çekti. Eserde fotografı yer alan kişiler Ankara'yla ilişkisi olan, çoğu burada yaşayan yazar/ressam/bilim insanı/spiker, daha genel ifadeyle toplumda öne çıkmış isimler. Kimler yok ki albümde, Genco Erkal, Tuna Ötenel, Müşfik Kenter, Baskın Oran, Anıl Çeçen ve daha bir çok isim. Böylesi bir eser, Ankara'yı seven herkesin evinin kütüphanesinde olması gerekir. Dost kitabevinde 15 TL karşılığı edinebilirsini...

2010'un son kitapları: Baba Olmak, Oya Güngörmüş Özkardeş

Baba olduktan sonra, çocuk yetiştirmek, çocuk psikolojisi, anne babaya öğütler ile ilgili bir çok kitap yazıldığını fark ettim. Oya Güngörmüş Özkardeş'in de belirttiği gibi bu kitapların büyük bölümü annelere hitaben yazılmış. Kitapların hemen hepsinde babalara yönelik yazılanlar olmakla birlikte bunlar kitapların içerisinde küçük bölümlere sıkıştırılmış. Elbette babaların, daha doğrusu erkeklerin, ev işlerine, çocuk bakımına katılımda gösterdikleri isteksizliğin büyük rolü var bu durumda. Toplumsal cinsiyetin bu sevimsiz durumu desteklemesi, durumu kalıcılaştırıyor. İnsanlar ailelerinde, çevrelerinde ne gördülerse kendi evlerinde, evliliklerinde benzerini uyguluyor. Bir anlamda kendi kendini besleyen bir süreç, erkeğin ev dışı işlerden sorumlu olması.  Özkardeş, zor bir işe girişmiş bir kadın olarak, Baba Olmak adlı bir eser kaleme almakla.  Eserin adına ve yazarına bakınca, hemen edinip okudum. Kaynakça bölümü ile birlikte 150 sayfa civarında, ince sayılabilecek bir ...

N.Ş. ve diğer çikolata severler için geliyor: Çikolata şelaleli kek tarifi

Efendim, verdiğim sözü tuttum. Çikolata şelaleli kek yaptım. Baştan söyleyeyim, tarifi harfiyen uygularsanız şelaleli, yani ikiye bölündüğünde akışkan, çikolatası olan kekiniz oluyor. Ancak bu kekin içi, yani şelalesi, ne kadar iyi pişmiş sorusu kafamı kurcaladığı için ben şelaleyi kuruttum :) Neyse, lafı uzatmayayım. İşte tarifimiz: Malzemeler 3 yumurta, 2 bardak un, 1 bardak şeker, 1 bardak süt, 1/2 su bardağı sıvı yağ, 1 paket 80 gr'lık bitter çikolata, 1 paket 80 gr'lık sütlü çikolata, kabartma tozu, Yapılışı Kekin nasıl yapıldığını ben bile öğrendiğime göre, tekrarlamaya gerek yok. Gene de internette arayıp direkt bu yazıya rastgelenleri düşünerek yazayım. 3 yumurtayı kırıp şeker ile bir güzel çırpıyoruz. Kolumuzu yormak yerine teknolojiyi kullanıp mikser denilen aletten yararlanabiliriz. Çin sayesinde çok ucuza satılan mikserler mevcut. Süt, un, yağ ve kabartma tozunu çırpılan yumurta şeker ikilisine ekliyoruz. Sırasının ben bir önemi olduğunu fark edemedim. M...

Av Mevsimi, Yavuz Turgul, Şener Şen, Cem Yılmaz, Okan Yalabık, Çetin Tekindor

Aslında Av Mevsimi'ni izlemeyecektim. Yavuz Turgul'un bu son filmiyle ilgili Turgul ile yapılan bir söyleşiyi okuduktan sonra izlememeye karar vermiştim. 6 yıl boyunca kafasında çektiği filmi anlatıyordu söyleşide. Oyunculara hareket alanı bırakmadığından, sadece istediğini vermelerini beklediğinden söz ediyordu. Ardından Oray Eğin ve Ahmet Hakan köşelerinde filme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Eğin'in yazısını abartılı bulmuştum. Kendim izleyip kendim değerlendireyim de demedim. İzlemeyecektim Av Mevsimini, ancak gittiğim sinemanın iki salonunda birden oynuyordu ve izlenecek başka film (mesela Çakal) oynamıyordu. Girişi fazla uzattım. Gelişmeye, filme, geçeyim. Son sözü baştan söyleyeyim: vaktinize ve paranıza yazık etmeyin. İki saati aşkın süresine, bir de sinema salonunun filmin başında gösterdiği 15 dakikalık reklam eklenince, toplamda 3 saate yakın bir zaman çalıyor hayattan. Belki Behzat Ç. dizisi başlamamış olsaydı Av Mevsimi'ndeki karakterler bu kadar kalem...

New York'ta Beş Minare

Yazmaya sondan başlayayım. Hep ileri sürülen Hacı, Gülen'dir iddiası, filmi izlememiş olanların söyleyebileceği bir şeydir. Gülen'i filmdeki karakterlerden birisine benzetmek zorunluysa, Ali Sürmeli'nin başarıyla canlandırdığı, filme ismi olmayan bir hoca doğru seçim olacaktır. Kırmızıgül'ün daha önceki filmlerini izlememiş birisi olarak, sinema dili, anlayışı konusunda ahkam kesemem. Tek film ile yönetmeni değerlendirmek haksızlık olur. New York'ta Beş Minare'yi (NY5M), Ankara'da Kızılırmak sinemasında izledim. İzlediğim kopyada tüm karakterlerin konuşmaları dublajlanmıştı. FBI görevlisinin Mustafa Sandal ile Türkçe konuşmasını Kırmızıgül'ün anlamaması, başka garip geliyor insana. Sonradan ağız senkronuna bakınca ikilinin aslında İngilizce konuştuğu ortaya çıkıyor. Filmde Türkçeye çevrilmeyen tek konuşma ise Kırmızıgül ile FBI görevlisinin Kürtçe konuşmaları.  İnsanı sıkmayan bir film NY5M. Mesajlarını çekinmeden, insanın gözüne sokarak vermeyi tercih e...

Yağsız bir kek tarifi daha: Antep fıstığı ezmeli kek

  Evde kapağı açılmış ve bir hafta içerisinde tüketilmesi gereken küçük bir kavanoz antep fıstığı  ezmesi bulunca, sabah sabah kek yapmak şart oldu. Hemen malzemeleri sayayım: Malzemeler 3 yumurta, 2 bardak tam buğday unu, 1 bardak şeker, 1 küçük kavanoz (180 gr) antep fıstığı ezmesi ( Hepota diye bir markanın var piyasada), 1 bardak süt, 1 paket kabartma tozu Yapılışı Bu kek işini çözdüm sanırım. Artık tarife bakmadan kafadan yapabiliyorum. İkinci denememde bir kez daha tutturdum kıvamını :) Efendim kek yapımında ilk aşama yumurtalar ile şekerin çırpılması. Yumurtaların şeker ile karıştığında nasıl beyaza yakın renk aldığı her seferinde şaşırtıyor beni. Gerçi henüz iki kez yaptım, ikisinde de şaşırdım. Ardından antep fıstığı ezmesi, süt, un ve kabartma tozunu karışıma ekiyor ve karıştırmaya devam ediyoruz. Mikserin sadece ilk aşamada kullanıldığını söyledi eşim, ancak ben her aşamada kullandım ve bir sorun olmadı. Neyse, bu karıştırma işi bittiğinde sıvık kek hamuru...

Karides güveç

İsmine bakıp Sadece tiki olmuş , karides falan diyor demeden önce yazının tamamını okuyunuz lütfen. Öncelikle bu karides olarak adlandırılan mahlukat, denizde yaşayan kabuklu böceklerden. Yandaki fotografta arz-ı endam eden karidesleri temizlemeyi bilmeyenlerdenseniz, hazır temizlenmişleri dondurulmuş olarak emrinizde. Bendeniz de temizleme konusunda bilgi sahibi olmayan çoğunluğun bir üyesi olarak, dondurulmuş karides ile hazırladım tarifi. Tarif dediysem, en mutfaktan uzak kişinin bile kolaylıkla pişirebileceği havalı bir yemek/meze/ara sıcak. Artık nasıl isterseniz. Bence en doğrusu ara sıcak olması.  Malzeme, tarif diye ayırmayacağım bu kez. Malzememiz belli: karides :) Yanında herhangi bir güvecin olmazsa olmazı biber, domates, soğan, zeytin yağı ve sarmısak. Sarmısak mı doğrusu sarımsak mı bilemedim. Google'ın yazım kılavuzuna göre doğrusu sarımsak ama benim kulağıma sarmısak daha doğru geliyor. Google, ısrarla altını çizse bile... Neyse efendim, biz tarife dönelim. Karidesl...

Ağda Zamanı, İnci Aral

Öykü kitabı okumayalı epey zaman olmuş. Ağda Zamanı, öykü okumayı ne kadar sevdiğimi hatırlattı bana. İnci Aral, ne yazık ki geç keşfettiğim öykü ve roman yazarı. Resim öğretmeni olarak çalışmış. Küçük yaşta babasını, ardından annesini kaybetmiş. Hayatın acılarıyla erken yaşta tanıştığından olsa gerek, tüm eserlerinde bir başkalık hissediliyor.  Kafka, Camus okurken duyulan cinsten bir başkalık bahsetmeye çalıştığım.  Bu başkalığı , karamsarlık olarak adlandırmak mümkün belki, ancak ben gerçeklik demeyi tercih ediyorum.   Ağda Zamanı, Aral'ın ilk eseri. Unutmak'ı okuyunca anladım ki aslında Ağda Zamanı öncesi yazarın kaleme aldığı uzun mektuplar var. 30-35 sayfalık mektuplar edebi çalışmalarının başlangıcı sayılabilir. 17 öykünün bir bölümü yazarın kendi hayatından izler taşıyor. Kapı adlı öyküsünü okurken insanın içi acıyor. Ödemede Kolaylık, Kirli Sarı gibi öyküler, Aral'ın eserlerinde sadece kendi hayatından yola çıkmadığının kanıtı niteliğinde. En beğendiğim öy...

Çocuklara özel şekersiz, yağsız, beyaz unsuz kek tarifi

Yazının başlığına bakıp, olmaz böyle bir şey demeyin. Çocukların sevebileceği, bir yandan lezzetli, bir yandan faydalı kek yapmak için aşağıdaki tarifi deneyebilirsiniz. Tarifte şeker yerine pekmez, yağ yerine tahin (aslında tahin de susamın yağı), beyaz un yerine tam buğday unu kullandım. Sonuç, keyifle yenilen bir kek. Malzemeler 2 bardak tam buğday unu, 1 bardak süt, 1 bardak pekmez, 1 bardak tahin, 3 yumurta, ceviz fındık karışımı, 1 çay kaşığı kabartma tozu Yapılışı Öncelikle 3 yumurtamızı, kekin hamurunu karıştıracağımız kabın içerisine kırıyoruz. Pekmezi, yumurtaların yanına ekleyip mikserle 10 dakika kadar çırpıyoruz. Tahini ve sütü

Tourist, Angelina Jolie / Johnny Depp

Uzun zamandır yapmaya vakit bulamadığım şeylerden birisi sinemaya gitmek. Evde, dvd izlemek ile sinemaya gitmek arasında çok fark olduğunu düşünenlerdenim. Bir şekilde vakit yaratınca, vizyonda görmek istediğim bir sürü film içerisinden Angelina ve Venedik hatrına Turist (Tourist)'i seçtim. Filmin afişlerinde başrol oyuncularının arasına Venedik de eklenmeli. Kentin tüm güzelliği, çekiciliği kullanılmış. Angelina ve Johnny'nin performansları vasat. Gerçi, film mısır patlağı tadında. Böyle bir filmde nasıl bir oyunculuk sergileyecekler? Neyse, güzellikler görmek için gidilebilir. Vizyonda daha öncelikli filmler varken, zamanınız kısıtlıysa, başka salonlara göz atın derim.

Ölü Erkek Kuşlar, İnci ARAL

İnci Aral'ın kitaplarını okumaya devam ediyorum. Bundan 3 yıl önce okuduğum üç romanının ardından Unutmak isimli anlatı tarzındaki kitabını okuyunca, yayınlanmış tüm eserlerini okumaya karar vermiştim. Üretken kalemlerden birisi olunca, bu kararı yaşama geçirmek için zamana ihtiyaç duyuyor insan. Bu günlerde, en fazla sıkıntısını çektiğim şey ise zaman.  Kadın erkek ilişkileri, evlilik, aşk, tutku, cinsellik üzerinde çokça yazılmış konular. Ölü Erkek Kuşlar ise bu çetrefilli konuları ustalıkla ele alan nadir eserlerden. Suna, Ayhan ve Onur arasındaki aşk üçgeni, karakterlerin geçmişlerine yönelik bilgilendirmeler ile anlatılıyor. Romanı, Suna'nın anlatımıyla okuyoruz. Su ve Na olarak iki ayrı anlatıcı oluyor yer yer. Klasik kız çocuk yetiştirilme kalıplarına göre şekillenmiş Suna'nın bir parçası. Evinin işlerini yapn, kocasını hoş tutmaya gayret gösteren, diğer yarısı ise bedeninin sahibi, duygularını özgürce yaşamak isteyen bir kadın. Bu iki yarının çatışmalarını tüm ...

bir yılı daha uğurlamaya hazırlanırken

Blog yazmanın en iyi ve aynı zamanda en kötü yanı, yazılanların tarihi ile birlikte kayıt altına giriyor olması. Planlı, programlı birisiyseniz çok işinize yarayacaktır bu tarih ile kayıt. Ancak, günü yaşayıp yarın Allah kerim diyenlerdenseniz, ve bir de planlı/başarılı kişilere özenip zamanın birinde yapacaklarınızı yazdıysanız...İşiniz kötü. Dönüp eski yazılarınızı okurken bir mahcubiyet duymamanız zor. Başkasına söylemeseniz de kendi kendinize bu yıl da olmadı 'yı kabul etmek, gelecek yıl da olmayacağını için için bilmek... Neyse ki benim öyle gerçekleşmeyen büyük planlarım yok, uzun zamandır. Çünkü gerçekten plan yapmayanlardanım. Öyle arada gaza gelip bir şeyler çiziktirdiğim olduysa bile bunlar gerçekleşmese dünyanın sonunu getirmeyecek türden. Dönüp 2009'u, ki bizim için büyük sevinçler ve endişeler yılı olmuştu, uğurlamaya hazırlandığımız tarihlerde yazdığım yazıyı okudum. Aklıma Kayahan'ın söylediği şarkı geldi: Değişen hiç bir şey yok sevdiceğim. Bir telaş, bir h...

Express, eski sayılarıyla internette, yeni sayılarıyla bayilerde

Blog sayfama 2007 yılında konu etmişim Express'i. Mühendis olarak mezun oluşum ile Express'in yayın hayatına başladığı yıl aynı sanırım. Öncelikle o ilk maaş ile alınan derginin kıymetinden, sonra yazılarından, duruşundan yıllardır bırakmadığım alışkanlığa döndü Express okumak. Ben onu bırakmasam bile onun okuyucularını bıraktığı dönemler oldu. Bir ara Post-Express olarak değişmiş biçimiyle ve adıyla selamladı bizleri.  Sanal ortamın yarattığı olanakları kullanma konusunda neden bu kadar geç kaldılar bilemiyorum. Neyse, geç oldu belki ama güç olmadı. Yeni internet sayfasının kullanımı kolay. Eski sayılara pdf formatında ve ücretsiz ulaşılabiliyor. Halen tanışmadıysanız Express ile bu sayısı iyi bir başlangıç olabilir. CHP Kurultay'ını bir de Express gözüyle okuyun. Kapaktaki ifade, Tüzük ve Büzük, Can Yücel'in vaktiyle TİP Kongresi'nde sosyalizm tüzük meselesi değildir, büzük meselesidir sözünden... http://birdirbir.org/x/

Sadakat, İnci ARAL

Türk edebiyatının üretken kalemlerinden İnci Aral'ın son eseri Sadakat . Şubat 2010 tarihinde Turkuvaz Kitap'tan birinci baskısını yapmış. Benim okuduğum gene Şubat 2010 tarihli 8. baskısıydı. Kadın ve erkeğin sadakat kavramına bakışının farklılığı üzerine kurgulanmış bir roman. Daha 3. sayfasında baş karakter olan Azra'nın kocasını öldürmekle suçlanarak tutukevine konulduğunu öğreniyoruz. Romanın sonu, başından belli yani bir yerde. Azra'nın kocası, ki ilk sayfalarda olmasa bile kısa sürede tanışıyoruz kendisi ile, romanın sonunda ölecek. Bunu bilmemize karşın romanı elimizden bırakamıyoruz. Benzer bir durumu Aral'ın okuyucuları Yeni Yalan Zamanlar üçlemesinin ikinci kitabı Mor 'dan hatırlayacaklardır. Orada da romanın başından belliydi sonu. Gerçi bir fark var elbette. Mor 'da cinayetin olduğu kesindi, Sadakat'ta ise cinayet ile suçlanan bir eş var. Neyse, romanı okumayanlar için okuma keyfini kaçıracak bilgiler vermeden bu bahsi kapatayım.  Kadın v...

Ben Bu Devrimi Sevdim! Fransız Devrimi Üzerine Bir Stand-up, Mark Steel

Aykırı yayınlarının Tarih dizisinden Nisan 2006 yılında yayınlanmış bu keyifle okunabilen tarih kitabı. Adından da anlaşılacağı gibi 1789 Fransız Devrimi üzerine yazılmış. Ali Çakıroğlu, orijinal adı Viva la Revolution! olan kitabı dilimize kazandırırken, bize özgü deyimlere de yer vererek kitaba keyif katmış. Üniversite mezunu, biri sosyal alanda olmak üzere iki yüksek lisans derecesine sahip birisi olarak Fransız devrimi ile ilgili bu kadar az şey bildiğimi görünce kızdım kendime. Hayata soldan bakan herkesin dünyanın gidişini değiştiren devrimleri bilmesi, anlaması gerekir diye düşünüyorum. Sol ve sağ tanımlamalarını doğuran Fransız devrimi, üzerinden 200 yıl geçtikten sonra farklı yönleriyle tarih kitaplarında yerini almış görünüyor. Steel, İngiliz bir yazar. Devrime ilişkin aktardıklarını güncel olaylarla süsleyerek, örnekler vererek açıklamış. Günümüz İngiliz politikacılarına yönelik eleştirilerini öyle ustalıkla yapmış ki okurken gülümseme eksik olmuyor insanın yüzünde. Kitap...

Unutmak, İnci Aral

31 aralık 2007 tarihinde bloga, İnci Aral'ın Yeni Yalan Zamanlar üçlemesinin kitaplarına ilişkin notlar düşmüşüm. Gene bir aralık ayında, bu kez 2010 yılında Unutmak adlı nehir söyleşi, anı karışımı kitabı ile bloguma konuk oluyor Aral. Yeni Yalan Zamanlar'ın Yeşil'i en beğendiğim olmuştu. Unutmak'ı okurken, Yeşil'in az okunduğunu, az anlaşıldığını öğrenmiş oldum.  Tolga Meriç'in sorularına Aral'ın verdiği yanıtlardan oluşan bir kitap olsa bile önsözündeki açıklamada Aral'ın, soruları ve yanıtları yeniden düzenlediği bilgisi verilmiş. Tolga Meriç, Aral'ın eserlerine hakim, yönelttiği sorular öyle yazarken nelerden esinlenirsiniz gibi basit, doğrudan sorular değil.  Soruların nasıl olduğunu merak edenler olabilir diye bir örnek vereyim:   Zamanı kağıt üzerinde zapt edebilmeyi başarmak hayata ilişkin ne türden umutsuzluk ve tedirginliklerinizi yatıştırdı? (sayfa 282).  Unutmak ile Aral birçoklarının kaçınacağı zorlu bir iş yapmış bence. Hayatını...

Açma yufka ile peynirli börek

Peynirli börek yaptım diye sayfama yazsam komik olurdu. Hazır yufka ile peynirli tepsi böreği, sanırım börekler içerisinde yapımı en kolay olanlarındandır. Bu tarifi paylaşmamın nedeni, böreğin yufkalarını bizzat açmış olmamdan. Bir nevi başarımı paylaşmak ihtiyacı diyebiliriz. Hamur işlerinden hep uzak durdum. Hamur açmanın bu kadar keyifli olduğunu bilseydim, daha önceleri denerdim. Neyse, geç oldu ancak güç olmadı.  Öncelikle malzemelerimizi sayalım: Un (3-4 bardak. Hamuru yaparken 2 bardağını, açarken kalanını kullanacağız) Tuz (keyfe göre, fazlası zararlı) Kabartma tozu (Yarım çay kaşığı) Yoğurt (büyükçe bir kase kadar, iç harcında kullanılacak) Yumurta (1-2 tane. 1 tanesi iç harcı için, ikincisi üzerine sürmek için) Peynir (beyaz peynir ve belki biraz kaşar rendesi)

Stockholm Öyküleri, Demir ÖZLÜ

1935 doğumlu yazar Demir Özlü'den okuduğum ilk eser Stockholm Öyküleri. Çoğunluğu öykü olmak üzere bir çok eser üretmiş bir yazar(mış) ÖZLÜ. Adını çok duymuş olmakla birlikte bu güne kadar herhangi bir eserini okumuş değildim. Geç oldu belki, itiraf edeyim ki biraz da güç oldu.  Zor okuduğum kitaplardan birisi Stockholm Öyküleri. Öykü kitaplarını okuması daha kolaydır oysa. Roman gibi başlayıp ara verdiğinizde dönüp nerede kalmıştım diye okumanız gerekmez. Öyküyü bitirmiş olmanız yeterli olur. Zor okumamın bir kaç nedeni var sanırım. Birincisi ve en önemlisi Özlü'nün güçlü kalemi. Çelişkili bir ifade olduğunu düşünebilirsiniz ilk okuduğunuzda, güçlü kalem-zor okuma. Özlü'nün anlattıkları insanın yalnızlığı, gurbette geçen günler, tüm güzelliklerine karşın boğucu Stockholm. Bu anlatıklarını betimlemede o kadar başarılı ki okurken ruhum sıkıldı.  Öyküler, kısalı uzunlu. Belli bir konu sıralaması yok sanırım. Varsa bile ben fark etmedim. Benim okuduğum Can Yayınları ta...

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Fatih Tekke ile Trabzonspor

Trabzonspor bu sezona iyi başladı. Uzun bir aranın ardından dört maç üst üste kayıpsız ilerliyor. Lider Galatasaray ile arasındaki puan farkı, bir maç fazlasıyla, 2. Galatasaray'ın kadrosuna bakınca şampiyonluk için pek şansımız olmadığını düşünen çok olacaktır.  Ben olaya farklı bir açıdan bakmak istiyorum. Bu sezon Trabzonspor Avrupa kupalarında yok. Oysa Galatasaray, Fenerbahçe ve Samsunspor ligin yanısıra Avrupa'da da mücadele ediyor. İki kulvarda mücadele, sakatlık ve yorgunluk gibi dezavantajları beraberinde getiriyor.  Bu yüzden, kadro derinliği Galatasaray kadar olmasa da Trabzonspor'un zirve yarışını uzun süre götürebileceğini ve bu senenin bir kez daha o sene olabileceğini düşünüyorum. Fatih Tekke ile yakaladığımız bu ritmi sürdürmemiz dileğiyle...

Zemberek Kuşu'nun Güncesi / Haruki Murakami

Zemberek Kuşu'nun Güncesi 2019 senesinin sonuna doğru yaklaşırken keşfettiğim bir yazar, Haruki Murakami. Aslında seneler önce 1Q84 adlı romanını okuduğum Japon yazarı yeniden okumaya başlamamı, koşmaya başlamam sağladı. Koşmasaydım Yazamazdım adıyla Türkçe'de yayınlanan kitabı ile başladı, son aylara damgasını vuran Murakami tutkusu.  Zemberek Kuşu'nun Güncesi, yeni dönem Murakami okumalarımın ilk romanı. Kütüphaneden ödünç aldığım romanın Doğan Kitap'tan çıkan Mayıs 2017 tarihli 11. baskısı. Türkçe'ye Fransızca'dan Nihal Önol çevirmiş. 740 sayfalık uzun roman, baskıda kullanılan kağıdın bir özelliği sayesinde, tahmin edildiği kadar kalın ve ağır değil. Roman ile ilgili notlarıma geçmeden bir ilginç tartışmayı bilgilerinize sunmak isterim. Roman, Japonya'da üç ayrı kitap olarak yayınlanmış. İlk iki kitap aynı tarihte, üçüncü kitap ise bir sene sonra. Romanın İngilizce çevirisi, Japonca orijinaline kıyasla 60 sayfa kadar daha kısaymış. Kimi bölümlerin...

Evrim Açısından Devrim, Kaan Arslanoğlu

Bugüne kadar yayımlanmış tüm kitaplarını okuduğum ender yazarlardan birisi Kaan Arslanoğlu. Romanları gibi inceleme kitaplarını da ilgiyle okudum. Arslanoğlu'ndan ilk okuduğum kitap Kimlik adlı romanıydı. Epey sene geçmiş üzerinden. Arslanoğlu'ndan okuduğum kitapların üç tanesiyle ilgili kısa notlar düşmüşüm blog sayfama. Merak edenler için: Karşı Devrimciler , Sessizlik Kuleleri 2084 , Politik Psikiyatri  ile 5. Sanattan 5. Kola Orhan Pamuk Son kitabı İthaki yayınlardan Ocak 2010'da çıktı: Evrim Açısından Devrim. İdefix sayesinde yazarın imzalı kitabına Şubat 2010'da erişmeme karşın günlerin koşuşturmacası, bebeklerin bakımı derken okumayı bitirip hakkında bir şeyler yazmam bugüne kadar kaldı. İthaki yayınlarının Tarih, Toplum, Kuram dizisinden yayınlanan kitap, diziye uygun şekilde içinde hem tarihe hem topluma hem kurama ilişkin yorumlar, tespitler barındırıyor. Dört bölümden oluşuyor Evrim Açısından Devrim. İlk bölüm Dr. Hikmet Kıvılcımlı'ya ayrılmış. Bö...

Amerika'da Türk Olmak

Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT), ikinci kanalında sessiz sedasız devam etmekte olan bir belgeselin ismi "Amerika'da Türk Olmak". Sayın Z. Tülin SERTÖZ tarafından hazırlanmış 13 bölümlük bir seri. TRT'nin hazırladığı programların hepsi gibi bu da oldukça fazla emek harcanarak üretilmiş. Doğrusu harcanan emeğe değmiş. Amerika'da Türk olmak konusunu her yönüyle ve tüm ülkeyi içine alacak şekilde incelemiş değerli yapımcı. Montaj, müziklerin seçimi, kameranın, ışığın kullanılışı harika. Dün izlediğim bölümü beyin göçü ile ilgiliydi. Elektrik-elektronik yüksek mühendisi olarak çok yakından bildiğim bir konu bu ne yazık ki. Benim de bir çok dönem arkadaşımın dünyanın çeşitli yörelerine dağılmış durumda. Onları suçlamak da kolay değil. Ülkemizde teknoloji geliştiren firma sayısı fazla olmayınca bir mühendisi tatmin edecek işler bulmak çok zor oluyor. Bir tercih yapmak gerekiyor bu durumda, ya herşeye karşın ülkenin size harcadığı paranın karşılığını vermek için ül...

Altı Üstü Tasarım

İnternette Türkçe içeriğe fazla rastlanmıyor. Sayfalarda yer alan içeriğin bir kısmı, diğer sayfalardan alıntılardan oluşuyor. Yani 'orijinal' Türkçe içerik daha da az. Kaliteli, orijinal diye kıstasları çoğalttığınızda sayı daha da düşüyor. Altı Üstü Tasarım, yukarıdaki iki kıstasa da fazlasıyla uyuyor. Sayfanın mimarı Sn. Mehmet Doğan, Kanada'da (o soğuk memlekette nasıl yaşanır Akdeniz iklimine alışmış birisi hiç bilemesem bile :) yaşayan bilgi işlem merkezi yöneticiliği yapan bir ağabeyim. Kendisi ile tanışmam, tahmin edebileceğiniz üzere internet üzerinden tanışmam elbette, google'da ismimi aratırken oldu. Sayfama ( o zamanki blog'uma) bağlantı verdiğini görüp sevinmiştim. Bu sabah aynı aramayı yapınca sevgili Mehmet Abi'nin yazdığı bir kitap için hazırladığı Mehmet Doğan'ın kitabını henüz edinmedim. En kısa sürede (bugün) edinip, okuyup yorumlarımı siz değerli okuyucularımla paylaşacağım. Kitabın ismi "Teknoloji Kimin Umrunda". Kitap ile ilgi...

Yeni yayın teknolojileri

Yayıncılıkta yeni gelişmeler olmaya devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda Ankara ve İstanbul'da deneme yayınlarına başlanan DVB-T (Digital Video Broadcasting-Terresterial) Sayısal Karasal Yayın bunlardan birisi. İlk duyurusu sırasında bir takım yanlış anlaşmalara sebep olsa bile yavaş yavaş ne olduğu ve ne olmadığı anlaşılıyor. Takip edenlerin hatırlayacağı gibi sayısal uydu yayını sektöründe çalışan firmalar, çanak anten ve sayısal uydu alıcısı üretenler, ortak ilanlar vererek yeni başlayan DVB-T yayınlarının uydu yayınları ile ilgisi olmadığını, uydu yayıncılığının yerini alamayacağı açıkladılar. İşin teknolojisine fazlaca girmeden, olabildiğince sade açıklamaya çalışayım neler olup bittiğini. Öncelikle belirtmekte yarar var: DVB demek sayısal yayın demektir. DVB sonrası gelen harf yayının hangi ortamdan gönderildiğine göre değişir: DVB-S : En çok bilinen ve bir çoğumuzun kullandığı sayısal uydu yayınlarıdır (Satellite) DVB-C : Ülkemizde bir türlü uygulamaya geçememiş sayısal kablo ...

Eski bohçadan: Tiramisu tarifi

Eski sayfamı takip edenler hatırlayacaktır. Gezi foto ve yorumları, kültür sanat ve teknik bölümlerinin yanı sıra, aslında web sayfamın ilk bölümü, yemek tarifleriydi. Bu sayfalardaki tarifleri yavaş yavaş buraya kopyalıyorum. İlk tarif pek çoğumuzun severek yediği Tiramisu. Birden fazla şekilde yapılıyor olsa bile en kolay tariflerden birisi aşağıda... Malzemeler 500 ml Süt, 1 Adet Hazır Kek, 1 Adet Çikolata, 1 Kaşık Granül Kahve (neskafe), 1 Paket Labne Peyniri, 4 Yemek Kaşığı Un, Kakao, 4 Yemek Kaşığı Şeker, 1 Adet Yumurta Yapılışı Hazır keki tüm marketlerde bulabilirsiniz. İki parçaya ayrılmış olarak satılıyor. Öncelikle keki ıslatmamız gerekiyor. Bunun için bir su bardağına 1/3'ü süt, 2/3 su koyuyoruz. Bu karışımı ocakta ısıtırken içerisine 1-2 parça çikolata ve 1 yemek kaşığı granül kahve (neskafe olarak da bilinir) eklenir. Çikolata eriyince karışımı keki ıslatmakta kullanıyoruz. İsterseniz bu karışıma kanyak da ekleyebilirsiniz. Şimdi sosu hazırlayalım. Yarım litre sütün iç...

Hacettepe, Sarı Kadın sokak

Kalenin alt taraflarından başlayıp şimdi Hacettepe Hastanesi'nin yapıldığı Hacettepe mahallesi, Ankara'nın en eski yerleşim yerlerindendir sanırım. Yıllar boyu kaderine terk edilmiş bir bölge. İstiklal Marşı'nın yazarı olan Mehmet Akif Ersoy'un yaşadığı Taceddin Sultan Camii aynı bölgede yer alıyor. Bugünlerde hummalı bir çalışma var. Evler elden geçiriliyor, boyanıyor, onarılıyor. Dış görüntüleri değişiyor. Değişim evlerin içine de yansıyor mu bilmiyorum. Ersoy'un yaşadığı cami de onarılanlar arasında. Caminin önündeki bölgeye güzel bir park yapılmış.  Sarı Kadın sokağı, bölgedeki sokaklardan bir tanesi. Sarı Kadın sokağı gibi onlarcası var. Büyük Doğumevi'nin (Zekai Tahir Budak Hastanesi) olduğu tarafta yapılıyor bahsettiğim düzenlemeler. Oysa caddenin karşı tarafında (yani Cebeci Ortaokulu'nun olduğu taraf/Kale tarafı) benzer özelliklere sahip evlerin olduğu başka sokaklar da var. Avrupa'nın her kentinde korunmuş, kimilerinde savaş sonrası aslı...

New York'ta Beş Minare

Yazmaya sondan başlayayım. Hep ileri sürülen Hacı, Gülen'dir iddiası, filmi izlememiş olanların söyleyebileceği bir şeydir. Gülen'i filmdeki karakterlerden birisine benzetmek zorunluysa, Ali Sürmeli'nin başarıyla canlandırdığı, filme ismi olmayan bir hoca doğru seçim olacaktır. Kırmızıgül'ün daha önceki filmlerini izlememiş birisi olarak, sinema dili, anlayışı konusunda ahkam kesemem. Tek film ile yönetmeni değerlendirmek haksızlık olur. New York'ta Beş Minare'yi (NY5M), Ankara'da Kızılırmak sinemasında izledim. İzlediğim kopyada tüm karakterlerin konuşmaları dublajlanmıştı. FBI görevlisinin Mustafa Sandal ile Türkçe konuşmasını Kırmızıgül'ün anlamaması, başka garip geliyor insana. Sonradan ağız senkronuna bakınca ikilinin aslında İngilizce konuştuğu ortaya çıkıyor. Filmde Türkçeye çevrilmeyen tek konuşma ise Kırmızıgül ile FBI görevlisinin Kürtçe konuşmaları.  İnsanı sıkmayan bir film NY5M. Mesajlarını çekinmeden, insanın gözüne sokarak vermeyi tercih e...

Ankara - trafik - tramvay

Turan Güneş Bulvarı, Yıldız'dan başlayıp Konya yoluna kadar uzanan uzun bir bulvar. Bu bulvarın asfaltıyla ilgili yaz sonu gibi başlatılan çalışmalar bu sabah tüm trafiğin tıkanmasıyla neticelenmeye yüz tuttu. İnsanları değil araçları taşımaya yönelik tasarlanan yolları, bir türlü bitirilemeyen raylı sistemleri, gittikçe yok edilen kaldırımları ile başkentimiz iyice yaşanır (!) hale geliyor . Bu güne kadar gittiğim tüm Avrupa kentlerinde gördüğüm tramvay, neden Ankara ulaşımında düşünülmez? Bu soruyu hep soruyorum kendime. Bu güne kadar doyurucu bir yanıt bulamadım. Bilenler varsa paylaşsalar, öğrenmiş olurum...