Kimi bir kaç cümlelik kimi bir kaç sayfalık anılarla dolu öykücükler ve tümünü bağlayan farklı bir kurgu. Barış Bıçakçı'nın son novellasını severek okudum. Okuma heyecanını bozmadan, konusundan kısaca bahsetmek istiyorum. Halis Bey, emekli elektrik mühendisi. Ayşe ise başarılı bulunan bir öykü kitabı yayınlamış bir peyzaj mimarı ve tercüme yaparak hayatını kazanıyor. Tercüme bürosunda rastlaşıyorlar ve Halis Bey Ayşe'den anılarını öyküleştirmesini istiyor, ücreti karşılığında. Novella, Halis Bey'in anıları ve Ayşe'nin hayatını anlatan bölümlerle kurulmuş. Novellada yer alan bölümlerin her biri ayrı öyküler haline getirilebilecek derinlikte. Ayşe'nin hayatına dair bölümlerde ülkenin gündemine dair göndermeler de yer alıyor. Daha önce okuduğum eserlerinde olduğu gibi bolca Ankara var arka planda. Hatta Garson başlıklı bölümde Ankara başrolde. İstanbullular deniz yok, fazla gri dese de Ankara, Ankara'da yaşamaya alışmışlar için kendine has özellikleri ve güzelli...
Öykü kitapları okumayı seviyorum. Toplum Böceği'ni de severek okudum. 11 öyküden oluşan 119 sayfalık kitap Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkmış. İlk baskısını Ocak 2012'de yapmış. Benim okuduğum Kasım 2012 tarihli ikinci baskısıydı. 11 öykünün kimi uzun, kimiyse çok kısa. Tümünün ortak yanı ise akıcı dil ve dil oyunları. Aşağıdaki alıntıya benzeyen cümleleri sevenler Toplum Böceği adlı öykü kitabını da sevecektir:
...Tarifi zor duygulara kapıldım. Hani soğuk bir kış günü, hiç beklenmedik bir anda karşılaşılan eski sevgili tamamen rastlantı eseri en çok üşümüş olan yerinize, sözgelimi burnunuza dokunuverir de içiniz ısınır ya; veya zamanın çok daha yavaş akmaya başladığı akkor bir Temmuz öğleden sonrasında için için erimekte olan asfaltın üzerinden kocaman, kırmızı burunlu bir kamyon geçer de acaba nereye gidiyor diye düşünüverirsiniz bu düşüncenin hiçbir yere varmayacağını bile bile; ya da İzmir-Manisa kavşağında size yol soran ve adını dahi bilmediğiniz insanlar için endişe eder, gün boyu acaba aradıkları yeri buldular mı diye düşünmeniz yetmezmiş gibi üç gün, üç hafta, üç ay hatta üç yıl sonra, olur olmadık bir yerde ve hiç beklenmedik bir anda, size üç gün, üç hafta, üç ay ya da üç yıl önce İzmir-Manisa kavşağında yol sormuş olan kara kuru delikanlının yüzü geliveriri gözlerinizin önüne de durduk yere kendinizi tabanınızdan ta burun deliklerinize kadar zaman denilen ilette batmış bulursunuz...İşte böyle şeyler hissettim.... s.65
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.