Yağmur damlaları arabanın silecekleriyle yarış halindeydi. Az önce temizlenen yerler, gökten düşenlerle yeniden ıslanıyor ve görüşü bozmaya devam ediyordu. Binalar ve şehir uzaklaşırken, ne yapıyorum gerçekten diye düşündü. İç sesini sözle tekrarladığını fark ettiğinde, arabada yalnız olduğuna şükretti. İş çıkışı, akşam trafiğinde kendi kendine konuşmak pek garip karşılanmazdı gerçi. Bu aralar akıl sağlığını korumak herkes için zordu. Zor zamanlardan geçiyoruz, dedi kendi kendine. Hangi zamanımız kolay oldu ki diye ekledi. Kendine hak verdiğini fark edip güldü. Hava kararmaya başlayacak birazdan, daha çevre yoluna bile gelemedim. Bu gidişle bugün rekor kıracağım. Neyse ki evde bekleyenim yok. Bekleyeni olmadığına sevinmesi garibine gitti. Çocukluğu ve gençliği boyunca kendisini hep kalabalık bir ailenin babası olarak hayal ettiğini hatırladı. Karısı, kızları ve oğulları ile güle eğlene yaşayıp gideceği kocaman bir ev görürdü ne zaman geleceği düşünse. Oysa hiç evlenmed...
Tefrika roman zamanına yetişemedik. Günlük gazetede, arkası yarın şeklinde yayınlanan romanları hatırlamıyorum. Arslanoğlu'nun, Yazılama yayınları tarafından Eylül 2013'te basılan son romanı aslında 17 Mart 20 Haziran 2013 tarihleri arasında Sol Gazetesi'nde yayınlanmış. Romanı ilginç kılan bir başka özelliği ilk bölüm sonrası güncel olayları içine alacak şekilde yazılmış olması. Geçtiğimiz ilk baharın sonları ve yaz başında Arslanoğlu bir hayli yoğun olsa gerek. Hem ülkenin gündemi çok hareketliydi hem de roman bütünlüğünü kaybetmeden günceli roman içerisine eklemek gibi zor bir işe girişmişti.
210 sayfalık roman, Arslanoğlu'nun Reenkarnasyon Kulübü adlı bir önceki romanıyla benzer özellikler taşıyor. Her iki romanda da bilinen şahsiyetlere dair çözümlemeler var. Her iki romanda da kahraman bunu yaparken dolaylı bir yol seçiyor. Arslanoğlu, Reenkarnasyon Kulübü'nde Atatürk'e dair tespitleri yeniden Atatürk olarak hayata geldiğine inanan bir karaktere söyletiyor. Kayıp Devrimin Öncesinde de ise tanıdığımız isimlerin benliğine sızan kozmik bilinç'i kullanmış. Bu her şeyi bilen tanrı anlatıcı, romanın akışı içerisinde yazarın değinmek / analiz etmek istediği karakterler arasında dolaşmasını sağlıyor. Roman tekniği olarak beğendiğim ve amaca hizmet eden bir yöntem olduğunu düşünüyorum. Hatırlatayım, edebiyat eğitimi almış değilim.
Kolay okunan bir dil kullanılmış. Gazetede tefrika edileceğinden olsa gerek bu dil seçimi. Kayıp Devrim Öncesinde'nin kimi satırlarında, yazarın da içine sinmediğini düşündüğüm, klişeler var. Günlük ve güncel olarak yazılan bir romanda bu tür klişelere yer vermeden olmuyor sanırım:
"Siz anladınız onu" dedi Aslı hanım yeniden küçük bir kahkaha atarak, bu da polisiye romanlardan bir kalıp, büyük kahkaha nasıl olur kim bilir, s 154
Son dönemde Gezi parkı, haziran direnişi konularında çok sayıda kitap yayınlandı. Arslanoğlu'nun romanı, gezi direnişi sürecini içeriden anlatan bir roman olarak önemli bir eser. Bunu yaparken, yazılış özellikleri nedeniyle, farklı bir kurguya ve farklı bir üsluba sahip.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.