Ana içeriğe atla

21 Aralık 2013 EMO sayısal karasal televizyon çalıştayındaki sunumum

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) tarafından düzenlenen Sayısal Karasal Televizyon (DTT) Yayıncılığı çalıştayında, EMO adına yaptığım sunum slaytlarını ve açıklamalarını aktarmaya çalışacağım. 

 Kabloyu keşke ülkemizin tüm hanelerine yaygınlaştırabilsek. Geniş bant interneti fiber optik kablolarla tüm hanelere ulaştırabilmiş olsak işimiz çok daha kolay olurdu. Uydu yayını da gerek hava koşullarına bağımlılığı gerekse ulusal güvenlik açısından sorunludur. Verici kulelerine fiber optik kablolarla yayının ulaştırıldığı bir karasal yayında bu sorunlar yoktur. Yerel ve bölgesel yayıncılar için sayısal karasal bir çok avantaj getirmektedir. Blog sayfamda bu konuya özel olarak değindiğim yazılarım var. Bugün Free To Air (FTA) yayın ile ücret ödemeden izlediklerimizin ileride de böyle devam edeceğini varsaymak pek gerçekçi değil. Hibrit kutular ile DTT + IP birlikteliğindeki bir çözüm çok tatmin edici deneyimler yaşatacaktır.
Sayısal karasal öncesi yayını klasik trenlere, sayısal karasalı ise hızlı trene benzetebiliriz. Klasik tren zamanı Ankara - Eskişehir arasında kaç kişi tren yolunu tercih ediyordu, bugün kaç kişi hızlı treni tercih ediyor. DTT'de de durum böyle olacaktır. Bugün çok düşük kaliteli olan analog yayını kimse izlemiyor diye yarın yüksek kalitede DTT yayınını da kimse izlemez demek gerçekçi değildir.

Ülkemizde 2000'li yıllarda analog karasal yayınlar ile uydu yayınlarının tercih edilme oranı aşağı yukarı eşitti. Zaman içerisinde uydu yayınları yaygınlaşırken, yatırım yapılmayan analog karasal pazar kaybetti. Günümüzde sadece analog karasalı tercih edenlerin oranının %10'un altına indiği söylenebilir.
 
Avrupa'daki duruma bakıldığında analog yayınların sonlandırılmasının bir çok ülkede gerçekleştirildiğini görebiliriz. Henüz analog yayınlarını kapatmamış Avrupa ülkelerinde ise sürecin çoktan başlatıldığı görülmektedir. Ülkemizin sayısal karasal yayınlara başlama tarihi ise 2014 olacaktır.

 Bu yansıda Avrupa ülkelerinde sayısal yayınların ilk başlangıç tarihi ile analog yayınların sonlandırılması arasında geçen süre gösterilmiştir. En uzun sürenin Birleşik Krallık (UK) geçişinde kullanıldığı sizleri şaşırtabilir. Ancak UK'de süreç tüm Avrupa'dan önce başlatılmıştır. Ülkemiz için ön görülen geçiş süresi 1 yıldır. Bu süre Avrupa rekoru olacaktır. Ülkemizde analog yayınlara bağımlılığın düşük olduğu gerçeği göz önüne alındığında, sürenin tutturulmasının zor ancak olanaklı olduğu söylenebilir.
 Avrupa'da sayısal karasal yayınlara tam geçiş sırasında yayını karasal ortamdan alan hanelerin oranının gösterildiği grafik Avrupa çapında ülkeden ülkeye ne kadar büyük farklılıklar olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. İspanya'da %70 civarında karasal yayın izlenirken Hollanda'da %1 bile değildir bu oran. 
 Avrupa ortalamalarına göre hanelerin %40'ı sayısal karasal, %31'i kablo, %23'ü ise uydudan yayın izlemektedir. Bu oranlar, bir sonraki yansıda görebileceğiniz gibi gene ülkeden ülkeye çok büyük değişiklikler göstermektedir.


 İhale süreci ve sonuçlarına geçmeden bir hatırlatma yapayım. 6112 sayılı kanunun geçici 4. maddesinin ikinci fıkrasına göre ihalenin yasanın yayımı tarihinden itibaren iki yıl içerisinde ihalenin yapılması zorunludur. Bu süre 3 Mart 2013 tarihinde bitmiştir. İhale sürecinin ilk ilanı ise 22 Mart 2013 tarihlidir. 
Frekans tahsis ihalesinde lisans bedelleri ne için ödendiğini bir analoji ile anlatmaya çalışayım. Sayısal karasal televizyon yayıncılığı alanını bir alışveriş merkezine benzetebiliriz. Uydu platformları ve kablo ortamı da başka alışveriş merkezleridir. Markalar, yani TV kanalları, farklı alışveriş merkezlerinde dükkan tutup mallarını (yayın saatlerini) satmaya uğraşmaktadır. AVM'nin ziyaretçisinin çokluğu ve dükkan sayısı o AVM'deki dükkan kirasının yüksekliğini (lisans parasını) belirlemektedir. Sayısal karasal AVM'si için birçokları yeri ters, kimse gitmez oraya tespitlerinde bulunmaktadır. Oysa orada dükkan kiralayacak markalardan Kanal D, dükkan için 51.200.000 TL hava parası vermeyi taahhüt etmiştir. Aynı marka, Kanal D, uydu AVM'si için ve kablo AVM'si için 210.000 TL ödemiştir. Yani enazından ihaleye girip teklifleriyle fiyatı yükselten 33 ulusal, 20 bölgesel ve 212 yerel kanal (marka) sahibi bu AVM'nin tutacağına inanmıştır.
 Sürecin sonunda 8 ilde hiç bir yerel yayıncı çıkmamıştır. 19 ilde ise tek yerel yayıncı olacaktır. Aynı şekilde 7 x 4 = 28 tane bölgesel yayıncı olabilecekken bu sayı 20'de kalmıştır. İhalelerin parçalı yapılması sonucu ulusal lisans bölgesel ve hatta yerel lisanstan, kimi yerler için, ucuz kalmıştır. 
Ulusaldan başlayıp yerel ve bölgesellere doğru genişleyen mahkeme kararları sonucu süreç tıkanmıştır. Yeni ihalelerin düzenlenebilmesi için 6112 sayılı yasada değişiklik yapılmasının gerekliliği ilgili çevrelerde oluşan hakim görüştür. 
 Bugün ulusal lisans sahibi olan herhangi bir şirket olmadığından 6112 sayılı yasada tariflenen verici tesis ve işletim şirketi olmaya aday herhangi bir şirket yoktur. ANTEN A.Ş. isimli şirket DTT yayınlarına hazırlık amacıyla kurulmuştur ve deneme çalışmaları gerçekleştirmektedir. 
 6112'de belirtilen şirket kurulduğunda bir takım sorunlarla karşılaşacaktır. En büyük sorun DTT şebekesinin kurulması için gerekli bedeldir. Tüm multiplekslerin tüm ülke çapına yaygınlaştırılması için gerekli bedelin bir milyar avro civarında olacağı konuşulmaktadır. İlk etapta nüfusun %70'ini kapsayacak şekilde bir yayın ağı oluşturulması planlanmaktadır. 
 6112 sayılı kanunun 26. maddesinin 2. fıkrasında TRT'ye yönelik bir ifade yer almaktadır. Buna göre TRT'ye bir multipleks tahsis edilecektir ve bu tahsis sonrası iki yıl içerisinde yayına başlanması gereklidir. Eğer tahsis yapıldıysa iki yıllık sürenin de başladığı göz ardı edilmemelidir. 
 Sayısal pay olarak adlandırılan ve özelliklerinden ötürü çok kıymetli olan 61 - 69. kanalların nasıl değerlendirileceği konusunda Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu gerekli hazırlıkları yapmaktadır. Konuyla ilgili sektörle eşgüdümlü çalışmalar yürütülmektedir. Bu noktada yerli ar-ge şartı anlamlı olabilir. Kamu çıkarının gözetilmesi bağlamında meslek odası da sürece dahil edilmelidir.
 Farklı platformlardan yayına erişim bedellerine ilişkin Arthur D. Little firmasının TV Platforms in Germany başlıklı bir raporundan bir kaç sayıyı dikkatinize sunarım. Toplam sahip olma maliyeti bakımından platformlar kıyaslandığında DTT açık ara en ucuz durumdadır.
 Bu slaytın başlığına dikkat edin lütfen: Kamuoyunu BilgilendirME!. Gerçekten de gerek TRT gerek özel TVler gerekse RTÜK kamuoyunu bilgilendirmemek için birbiriyle yarış içerisindedir. Tüm halkı ilgilendiren bu süreç adeta kamunun dikkatinden kaçırılmaktadır. Ne ihale süreci ne onun iptali haber yapılmamış adeta görmezden gelinmiştir. 1 Kasım 2013'de Ankara'da başlaması gereken yayınların neden başlamadığı, ne zaman başlayacağı hiçbir şekilde sorgulanmamıştır. 
Uydu sektöründe ciddi endişeler vardır. Bunları giderecek yeterli açıklamalar ise yoktur. Referans laboratuvarının kurulacağı ilan edilmişse bile DTT alıcıları için ortaya konulan standart zorunlu standart haline getirilememiş ve hal böyle olunca laboratuvar aktif hale getirilememiştir. 
 Free Access olarak adlandırılan ve aslında korumalı/kontrollü yayın dünyası oluşturacak bir yapının kurulması değerlendirilmelidir. Piyasada kalitesiz alıcıların önüne geçecek söz konusu sistem, işin başında kurulmalıdır.


Bu son yansı ile 2014 yılını Fransa'da geçireceğimi ve 2015'te yeniden ülkemizde başka etkinliklerde buluşma dileğimi iletmiş olayım.....
Herkese mutlu yıllar, keyifli seneler.

Yorumlar

geçen ay en çok okunan 10 yazı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Klasik televizyonlar ne zaman biter?

Yayıncılık dünyasında uzun süredir büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Bu dönüşüm üzerine 2013 ve 2018 yıllarında görüşlerimi paylaşmış, klasik televizyon yayıncılığının giderek sönümleneceğini ve dijital platformların baskın hale geleceğini öngörmüştüm. Bugün, 2025'e geldiğimizde bu öngörümün büyük ölçüde gerçekleştiğini söylemek mümkün. Ancak bazı detaylar hâlâ dikkat çekici bir dengeyi sürdürüyor. Yeni Neslin Tercihi Belli: Platformlar ve YouTube Artık genç izleyicilerin büyük çoğunluğu içerik tüketiminde Netflix, Disney+, Amazon Prime  gibi dijital platformları ve YouTube 'u tercih ediyor. İçeriğe istedikleri zaman, istedikleri cihazdan ulaşabiliyor olmak bu tercihin temelinde yatıyor. Lineer yayın akışına bağımlı olmak, gençler için oldukça uzak bir kavram haline geldi. Ama Klasik TV Hâlâ Burada Buna rağmen, 50 yaş üstü izleyici kitlesi için klasik televizyon hâlâ önemli bir yer tutuyor. Alışkanlıklar, haber ve canlı yayınlar gibi içerikler, bu grubun televizy...

Hac / Paulo Coelho

Kurguyla Gerçek Arasında Bir Yolculuk Bugüne kadar hiç Paulo Coelho kitabı okumamıştım. Siz sormadan söyleyeyim: Evet, Simyacı hâlâ okunacaklar listemde. Ama ilk adımı, Hac ile attım. İlginçtir ki bu kitap, Simyacı ’nın da yazılmasına vesile olan gerçek bir hac yolculuğunu konu alıyor. Bu yolculuk, İspanya'da "El Camino de Santiago" yani Santiago Yolu olarak bilinen yüzlerce kilometrelik bir yürüyüş rotası boyunca geçiyor. Farklı yönlerden, farklı duraklardan başlayan ama aynı amaca çıkan bu rota, hem fiziksel hem de ruhsal bir yolculuk sunuyor. Kitabın arka kapağını okuduğumda aklıma Nermin Yıldırım ’ın Ev adlı romanı geldi. Orada da kahraman, Santiago yolunu farklı bir yönde yürüyordu. Coelho’nun Hac ’ı ile bu iki kitap arasında, hem benzerlik hem de yaklaşım farkı görmek mümkün. Kurgu mu, Anı mı? Kitabı okurken en çok düşündüren şeylerden biri şu oldu: Bu yaşananlar gerçekten oldu mu, yoksa metaforların içine mi gizlendiler? Roman, yer yer o kadar ...

Trabzonspor U19 takımının başarısı üzerine

Bu yazıyı hazırladığım 2 Nisan 2025 günü itibariyle Trabzonspor A takımı, Süper Lig'de 27 maçta 9'ar galibiyet - mağlubiyet ve beraberlik ile 36 puan toplayarak 10. sırada yer alıyor. Trabzonspor U 19 takımı ise U 19 Elit A Ligi'nde 26 maçta 18 galibiyet, 5 beraberlik ve 3 mağlubiyet ile 59 puan toplayarak, lider Galatasaray'ın iki puan gerisinde ikinci sırada. Bu arada Trabzonspor U 19 takımının üç maç eksiği olduğunu ekleyeyim. Bu eksik üç maçını da kazanırsa 7 puan farkla lider olması mümkün.  UEFA Gençlik Ligi'nde yarı finale çıkan ve bu yolda İtalya'dan Juventus, Atalanta ve Inter'i eleyen takımımız, kupaya doğru emin adımlarla ilerliyor.  Trabzonspor Fatih Sultan Tekke yönetiminde U 19'daki gençleri A takıma dahil etme stratejisini uygularsa uzun süreli başarının gelmesi işten bile değil.  Gençleri bir kez daha kutluyorum. Kupayı ülkemize getireceklerine yürekten inanıyorum. 

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Yirmi Yıl Sonra Gelen Misafir

Kuşlar, horozlar, eşekler hepsi kendi dilinde güneşi selamlarken, biraz daha uyuyabilsem diye uğraşmak boşunaydı.  Haydi kalk bakalım, diyor hepsi. Güneş doğdu, gün başladı. Yapılacak onca iş seni bekliyor. Misafirin de gelecek, hem de. Gözlerimi ovuşturarak doğruldum yer yatağından, serin sabah havası yüzüme hafifçe çarpıyordu. Çaydanlığın içinden yükselen buhar sesini duyunca mutfağa yöneldim. Annem erkenden kalkmış, sobayı da yakmış, her şey hazır gibiydi. Misafirin kim olduğunu hâlâ söylememişti ama yüzündeki gizemli gülümseme merakımı daha da artırıyordu. Bahçeye çıkıp tavuklara yem verirken aklım hep o yaklaşan misafirdeydi. Evin küçüğü olsam da benim de yapmak zorunda olduğum şeyler vardı. Tavukların yemlenmesi sabah rutinim arasında. Yemlerini verdikten sonra yumurta var mı kontrolü de bende. Abim ve ablam gibi okula gitmiyorum henüz. Misafir kaçta gelecek acaba? Saat sekizi biraz geçiyordu, uzaklardan tozlu bir araba sesi gelmeye başladı. Yokuştan çıkan eski model minibüsü...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...