Ana içeriğe atla

Smart TV App etiketli aslında ilk yazı: Power Grubu

Sahibi kimdir?
Nereden yayın yaparlar? 
Program yapan bir kişinin adı?
yukarıdaki soruların hiçbirisinin yanıtı yok bende. Ancak Ankara'da antendeyken Power XL ile başlayan hayranlığım şimdilerde Power Türk ve elbette amiral gemi Power FM ile sürüyor. Ne yazık ki Power XL artık antende yok Ankara'da. Gerçi antende, yani FM bandından verici ile yapılan, var olan yayınları da dinlemek olanaklı değil. Sanırım 22 yıldır gecekondu düzeniyle işgal ettikleri frekanslardan yayın yapıp bunu kar sayan bir yapı ve onu düzelt(e)meyen denetleME ve düzenleME kuruluşu elbirliği ile radyo dinleme keyfimizi elimizden aldı, büyük kentlerde. Bu konuda daha önce yayınladığım yazımı okumanızı öneririm.

Biz gelelim POWER grubunun "akıllı" TV ile imtihanına :) Sonucu baştan söyleyeyim; Power Grubu'na yakışan, kullanımı kolay, menü renkleri ve klavye / kumanda ile geçişleri iyi planlanmış bir arayüze sahip sade tasarımlı bir uygulama var karşımızda. Bu anlamda başarılı. Ancak, "akıllı TV" artık tek yönli iletişimden ziyade iki yönlü iletişime verdiği olanaklarla yürüyecek bir mecra. Power Grubu'nun uygulaması ise tek yönlü. Dinleyicinin isteklerini gönderebileceği bir yol yok mesela. Neyse, uzun değerlendirmeyi aşağıda yapacağım zaten. Bu yazıyla blogda farklı bir yola doğru evrilmesinin ilk çabasını gerçekleştirmeye gayret edeceğim. Ne diyelim, Allah utandırmasın...

Akıllı TV'ler aslında üzerinde işletim sistemi olan, bilgisayar tabanlı büyük monitörler. İşletim sistemi genellikle açık kaynak kod tabanlı. Genellikle dediğime bakmayın, kapalı kaynak kodu kullanan bir TV var mı bilmediğimden. Nasıl cep telefonunuza, akıllısına elbette, tabletinize uygulama (application: APP) indirip kuruyorsanız akıllı TV'leriniz de böyle cihazlar. Bunların da uygulama mağazası var. Orada kimi reklamla yürüyen, kimi doğrudan ücretli uygulamalar var. Dilediğinizi indirip televizyonunuza kurabilirsiniz. Bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Televizyonunuz artık sadece televizyon değil. Evinizde internete çıkış noktanıza bağladığınız yer yeni internet erişimli cihaz, potansiyel bir gedik açar duvarınızda. Güvenlik mevzularını işin uzmanı bir meslektaşım, lisedaşım ile sohbete bırakayım ve son olarak özellikle kameralı TV kullananlar için indirdikleri uygulamalara daha bir dikkat etmelerini hatırlatayım. O kameralar, uzaktan aktif hale getirilebilir. İstemediğiniz görüntüler kaydedilip sonra tehdit edilebilirsiniz. Aman dikkat!

Power Grubu, diğer pek çok medya kuruluşu gibi, akıllı TV'lerde de var. Bir noktayı özellikle belirteyim, LG televizyonlar Web OS 2.0 sürümlü bir işletim sistemi kullanıyor. Son derece başarılı, basit bir arayüzle işleri kolaylaştırmışlar. Uygulamalar bölümüne girdiğinizde ana ekranda 7-8 tane uygulama görünüyor. Bunlar LG Web OS 2.0'lı bir akıllı aldığınızda varsayılan olarak ana ekranda yer verilen uygulamalar. LG Uygulama Mağazasına ulaştığınızda daha bir çok uygulama göreceksiniz. LG bu ana ekranına koyduğu uygulamaları neye göre seçmiş bilemiyorum. Aralarında Power Grubu'nun uygulaması da var. Karnaval, ki bir diğer saygı uyandıran radyo grubudur, ise bu ana ekranda yok.


Uygulamayı yukarıdaki fotografta görüldüğü gibi başlatıyorsunuz. İlk açılışta aşağıdaki ekran sizi karşılıyor:

Soldaki menü farklı radyo kanalları gibi düşünülebilir. Saymadım ama 10 civarında kanal var solda. Sonuçta elinizde telifi ödenmiş içerik ve bunların türleri olduktan sonra her türe göre ayrı kanallar oluşturmak zor bir iş değil. Araya kanalın tanıtım cıngıllarını da serpiştirirseniz işlem tamam. Çalan şarkıya ait bir sabit kare de ekranda yer alıyor. Bir sonra çalacak şarkıya geçme şansınız yok. Siz, aslında sizin için başlatılan bir stream'i (akışı) dinlemiyorsunuz. Evinize bir şekilde ulaşan bir yayına dahil oluyorsunuz. Bu anlamda seçilen teknoloji gereği kişiye özel akış başlatılamıyor. Elbette bu seçimin getirdiği büyük bant genişliği avantajları var. Bir de uygulama ile hedeflenen neydi sorusunun yanıtı, seçilecek teknoloji konusunda kararı kolaylaştıracak. Radyo benzeri bir deneyim hedeflendiyse mesela, sonuç çok başarılı. Farklı müzik türlerinden oluşan Power Grubu uygulamasının iki menüsü var aslında. Birisi ekranın solunda yer alıyor ve kanalları değiştiriyor. Diğer menü ekranın üzerine yerleştirilmiş. Bu menüden ise farklı seçeneklere ulaşabiliyorsunuz. Biraz yakından bakalım:



Listeler, PODCAST (bu ifadeyi de iPod denilen Apple cihazına borçluyuz, PodCast :) ve Yayın Akışı. Listelerde bir çok farklı listeyi görebiliyorsunuz. Yukarıda açıklamaya çalıştığım gibi tercih edilen uygulama mantığı gereği bu listeden istediğiniz bir şarkının üzerine dokunduğunuzda dinlemek içinizden geçebilir. Ancak, uygulama buna izin vermiyor. Çünkü, size özel bir akış başlatılmıyor hiç bir şekilde. 

PodCAST, daha önce yayınlanmış programların kayıtlarının tutulduğu bir arşiv. Buradan önceki programlara ulaşabilirsiniz. Yayın akışı ise Power Grubunun antendeki (FM bandında) yayınlarının akışlarını içeriyor. 

Genel değerlendirmeyi yazının başında yapmıştım. Tekrara düşmeden kısaca özetlersem;
  • Ara yüz ve menülere ulaşmak kolay,
  • Karakter büyüklükleri, uzaktan okunabilir şekilde düşünülmüş.
  • Kumanda ve klavye ile kolaylıkla kullanılabiliyor. 
  • Tek yönlü iletişime izin var. Kullanıcıdan uygulamaya dönüş yok. Düşünülebilir, istek göndermek, bir sonraki şarkı için oy kullanmak gibi.
  • Video On Demand yok. İstenilen şarkı istenilen zamanda dinlenemiyor. 

Yorumlar

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yapay zeka, blog yazıları

2004 yılından bu yana devam ediyorum blog yazmaya. Kişisel hayatımda da teknoloji dünyasında da bir çok değişiklik oldu bu süreçte. Zaman zaman ara verdim yazmaya. Blog yazmaya, Türkçe içerikleri çoğaltmak amacıyla başlamıştım. Bugün geldiğimiz noktada ise özgün içerikleri çoğaltmak gibi bir hedef ile devam ediyorum yazmaya.  Bir çok işin yapay zeka araçlarına yaptırıldığı günümüz dünyasında, özgün içerik bulmak zorlaşıyor. İlk başlarda heyecan verici görünen yapay zeka tarafından oluşturulan içerikler, bir noktadan sonra birbirinin kopyası hâline dönüşüyor. Büyük olasılıkla bu sorunu aşacak araçlar da çıkacaktır.  Farklı konularda, yapay tatlardan ari içeriklere ulaşmak isterseniz tek yapmanız gereken SadeceOzgur sayfasına ulaşmak. Bu yazıyla birlikte, bundan sonra yapay zeka destekli hiçbir içeriğin blog sayfamda yer almayacağını duyuruyorum. 

Bozkırdaki Gölgeler (Don Segundo Sombra) / Ricardo Güiraldes

Ricardo Güiraldes, Arjantin edebiyatının önemli isimlerinden birisiymiş. Don Segundo Sombra'yı, Can Yayınları'nın 1983 Ocak tarihli, Siren Tayla ve Vedat Tayyar Erdamar'ın çevirisiyle Bozkırdaki Gölgeler adıyla yayınladığı baskısından okudum. 235 sayfalık romanın sonunda Harriet de Onis'in makalesine yer verilmiş. Genel olarak Arjantin edebiyatı, özel olarak ise Güiraldes ve Son Segundo Sombra'ya dair ilginç bilgiler var makalede.  Romanın konusu Arjantin kırsalında bir gencin yetişkin olma yolundaki serüveni diye özetlenebilir. Kendisine rol model olarak Don Segundo Sombra adlı bir sığır çobanını seçtikten sonra yaşadıkları, düşündükleri ve dönüştüğü karakterini akıcı bir dille kaleme almış Güiraldes. 

Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nde SoleMare Cafe

SoleMare Cafe ile 2015 senesinde tanıştık. O tarihlerde Küçükkuyu'nun büyük sürprizi başlıklı bir yazı ile blogda tanıtmaya çalışmıştım. 2016 yazında ise cafenin kurucuları ile söyleşi yayınladım. Mekânlara dair yazılara artık blogda çok yer vermiyorum. Sebebi ise basit: Google Haritalar.  Gittiğim mekânları Google Haritalar'da yorumluyor ve puanlıyorum. Hem daha pratik geliyor hem de daha çok kişiye ulaşıyor yazdıklarım. Ben de bir yere gideceğimde öncelikle Google Haritalar'daki yorumları okuyorum.  Yukarıdaki iki paragrafı yazma nedenim birazdan anlaşılacak. Bir kaç gün önce, çevrede yeni açılan bir yerler var mı diye Google Haritalar'da dolaşırken Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nin bahçesinde SoleMare Cafe 'nin yeniden açıldığını gördüm. Uzun zamandır ayrı kaldığım bir arkadaşla karşılaşmış kadar sevindim. Web sayfalarını incelediğimde ise hem çok şaşırdım hem de çok mutlu oldum. Web sayfasında iki kişiye teşekkür mesajı paylaşılmış. Birisi logolarını tasarlaya...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

İnsanlığımı Yitirirken / Osamu Dazai

Japon edebiyatının en önemli yazarlarından biriymiş Osamu Dazai ya da gerçek adıyla Şuuci Tsuşima. İnsanlığımı Yitirirken, ölümünden önce yazdığı son eseri. Japoncadan çevirisini Peren Ercan yapmış.  Yazar 1909 - 1948 yılları arasında yaşamış. İlkinde yaşı küçük olsa da, iki dünya savaşını da görmüş. Hayatına dair ayrıntıları buradan okuyabilirsiniz.  İnsanlığımı Yitirirken bir  kurgu roman, ancak otobiyografik özellikleri oldukça baskın olan bir kurgusu var. İthaki yayınları, eserin sonuna Mark Gilbeau'nun yazdığı ve Elif Kılıç tarafından çevrilen bir Sonsöz eklemiş. Romanı bitirmeden bu sonsözü okumamanızı öneririm.  Toplumla uyumlu yaşamak, sıradışı yeteneklere sahip olan bireyler için daha zor. Dazai de ömrü boyunca bu zorluklarla boğuşmuş. Teselliyi kimi zaman alkolde kimi zaman kadınlarda aramış. Ancak "hayata tutunmayı" başaramamış.  Tarihin farklı bir kesitinde yaşasaydı farklı olur muydu Dazai'nin hayatı? 1950'lerde dünyaya gelseydi mesela, ikinci düny...

yapay zekasız içerikler

Okuduğunuz LinkedIn paylaşımlarından blog sayfalarına, akademik makalelerden whatsapp mesajlarına neredeyse tüm içerikler yapay zeka araçlarınca hazırlanıyor. Artık doğru arama cümlesi, prompt, ile yapay zekayı çalıştırmak bile ayrı bir iş hâline dönüşmüş durumda.  Neredeyse tüm içeriklerin hazırlanmasında yapay zeka kullanılıyorken, akıntıya kürek çekmek gibi bir işe soyunmak, yapay zeka kullanmadan yazılar oluşturmaya çabalamak pek akıllıca değil diye düşünülebilir ilk bakışta.  Oysa blog yazmanın en keyifli yanı, duygu ve düşüncelerini kendi kelimelerinle not etmek ve bir süre geçtikten sonra dönüp onları okumak. O günlerde neler hissettiğini hatırlamak. Yapay zeka ile oluşturulan içeriklerde alamayacağınız bir tat.  Bu yüzden, arada yazım hataları olsa da, kimi zaman okunması zor olsa da kendi zekam ile oluşturmaya devam edeceğim. Bu kararımı paylaştığım 16 Haziran öncesi içeriklerin kimilerindeki yapay zeka katkılarını ise düzelmeden korumaya karar verdim. ...