Ana içeriğe atla

Sayısal karasal televizyonda neler oluyor?

İstanbul, 2015
Bu konular pek ilgi çekmiyor biliyorum. İşin acısı, en yakın takip ettiğim konular bunlar: sayısal karasal yayıncılık. Hem televizyon hem de radyo. İşin bir başka acı yönü; her ikisi de ülkemizde bulunmuyor. Yani bir yerde, takip ettiğim konular, insanların pek bilgisi olmadığı, deneyimleme olanağının ise sınırlı olduğu konular. Sanırım bu yüzden, blog sayfamın izleyici sayısında, uzun yıllardır, kaydadeğer bir artış olmuyor :)

Gene de yılmadan yazmaya devam. Bu arada bir "müjde" vereyim: Sayısal karasal yayıncılık konusunda ülkemizdeki gelişmeleri derleyip toparlayacak bir kitap çalışmasına başladım. Hedefim bu yaz başına, haziran 2016'ya yetiştirmek. Yayıncı bulabilirsem, sizlerle buluşacak. 

Televizyon yayınlarının analogdan sayısala dönüşmesi ile radyo yayınlarının analogdan sayısala dönüşmesi iki ayrı süreç. Farklı dinamikleri ve farklı nedenleri var. Televizyon yayınlarının dağıtımında, evlere ulaştırılmasında, "karasal"ın dışında uydu ve kablo seçenekleri de var. Uydu, ülkemizde, televizyon yayınlarına erişimin neredeyse yegane yöntemi haline gelmiş durumda. Oysa Avrupa Birliği ülkelerinde, ülkeden ülkeye değişik oranlar olsa bile, kablo, uydu ve karasal eşite yakın paylara sahiptir. Hatta, kablonun her zaman, uydunun ise çoğunlukla ücretli platformlar aracılığıyla yayın izlenmesine olanak sağladığı düşünüldüğünde, karasal sayısal televizyon, "kamu hizmeti" olarak değerlendirilmektedir. 

Televizyon yayınlarının analogdan sayısala dönüşmesi ile birlikte frekans bandında ihtiyaç duyduğu yer azalmıştır. İşin, yayıncılar açısından, acı yanı, bu azalan ihtiyaç sonrası boşa çıkan frekans bandı, mobil hizmet sunucularının iştahını kabartmaktadır. Yayıncılar, gittikçe daha dar bir banda sıkıştırılmaya, daha dar bir alanda hizmet sunmaya zorlanmaktadır. Özel yayıncılar tarafında, bu zorlamaya pek fazla itiraz eden yoktur. Çünkü özel yayıncılar açısından karasal sayısal platformda yer almak, üstlenilmesi gereken ayrı bir maliyet kalemidir. 

Avrupa Komisyonu'nun bir açıklaması, kamu hizmeti yayıncılarının Avrupa'daki birliği EBU'yu endişelendirmiştir. EBU, geçtiğimiz hafta içerisinde yayınladığı bir bildiri ile bu gelişmelerden duyduğu kaygıyı dile getirmiştir. Avrupa Komisyonu, 700 MHz'in 2020 yılında boşaltılmış olması gerektiğini açıklamıştır. AB Üyesi ülkelerin 694-790 MHz bandını 2017'den itibaren boşaltmış olması gerektiği de Komisyonun açıklamasında dikkat çeken bir noktadır. 

Konu, ülkemizi de yakından ilgilendirmektedir. Elbette gündem çok yoğun olduğu ve konunun ayrıntılarına hakim gazeteci yokluğu, konunun tartışılmasını olanaksız kılmaktadır. Umarım, yazmakta olduğu kitap, bu konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olur. 

Yorumlar

  1. Özgür Hocam,sayısal teknolojileri öyle berrak bir biçimde anlatıyorsunuz ki!Müthiş faydalandığımı söylemeden edemeyeceğim.Sitenize verdikleriniz,emeğiniz,azminiz hakikaten takdire şayan.Yorum yok diye sanmayın ki,karşılık bulmuyor,takip edilmiyor.En azından biz ailecek sürekli takipteyiz.
    Saygılar,selamlar.Caner

    YanıtlaSil
  2. Böyle yorumlar çok iyi oluyor. Teşekkürler

    YanıtlaSil
  3. Merhaba,
    Dark dvbt2 USB TV ekran kartını alsam su anda kullanabilir miyim?Sanırım ülkemizde dvbt2 yayınları su an kullanılmıyor ya da sadece İstanbul ve Ankarada kullanılıyor tam emim değilim canakas sitesinde belirttiğim yerlerde test yayınının başladığına dair duyurulara rastladim. Dvbt2 destekleyen bir USB TV kartı ile su anda kullanımda olan yayınları izleyebilir miyim?
    Ya da sizin tavsiye edebileceginiz win8.1 uyumlu bir USB TV kartı var mi?
    Ayrıca bu küçük anteni dışarıya mi koymaliyiz yoksa evin içinde mi durucak?
    Konu hakkında bilginiz var mi onuda bilmiyorum dvbt yazan kim varsa hemen hemen hepsine mesaj atiyorum inşallah geri dönen olur.
    Blogunuzu da takibe aldim güzel bilgiler var :)

    YanıtlaSil
  4. Ülkemizde sayısal karasal televizyon yayını yok şu anda. Test yayını da yok. T2 kartı aslanız da yayın alamazsınız (şubat 2016 itibariyle). Yayın ne zaman başlar, belli değil.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Fatih Tekke ile Trabzonspor

Trabzonspor bu sezona iyi başladı. Uzun bir aranın ardından dört maç üst üste kayıpsız ilerliyor. Lider Galatasaray ile arasındaki puan farkı, bir maç fazlasıyla, 2. Galatasaray'ın kadrosuna bakınca şampiyonluk için pek şansımız olmadığını düşünen çok olacaktır.  Ben olaya farklı bir açıdan bakmak istiyorum. Bu sezon Trabzonspor Avrupa kupalarında yok. Oysa Galatasaray, Fenerbahçe ve Samsunspor ligin yanısıra Avrupa'da da mücadele ediyor. İki kulvarda mücadele, sakatlık ve yorgunluk gibi dezavantajları beraberinde getiriyor.  Bu yüzden, kadro derinliği Galatasaray kadar olmasa da Trabzonspor'un zirve yarışını uzun süre götürebileceğini ve bu senenin bir kez daha o sene olabileceğini düşünüyorum. Fatih Tekke ile yakaladığımız bu ritmi sürdürmemiz dileğiyle...

Zemberek Kuşu'nun Güncesi / Haruki Murakami

Zemberek Kuşu'nun Güncesi 2019 senesinin sonuna doğru yaklaşırken keşfettiğim bir yazar, Haruki Murakami. Aslında seneler önce 1Q84 adlı romanını okuduğum Japon yazarı yeniden okumaya başlamamı, koşmaya başlamam sağladı. Koşmasaydım Yazamazdım adıyla Türkçe'de yayınlanan kitabı ile başladı, son aylara damgasını vuran Murakami tutkusu.  Zemberek Kuşu'nun Güncesi, yeni dönem Murakami okumalarımın ilk romanı. Kütüphaneden ödünç aldığım romanın Doğan Kitap'tan çıkan Mayıs 2017 tarihli 11. baskısı. Türkçe'ye Fransızca'dan Nihal Önol çevirmiş. 740 sayfalık uzun roman, baskıda kullanılan kağıdın bir özelliği sayesinde, tahmin edildiği kadar kalın ve ağır değil. Roman ile ilgili notlarıma geçmeden bir ilginç tartışmayı bilgilerinize sunmak isterim. Roman, Japonya'da üç ayrı kitap olarak yayınlanmış. İlk iki kitap aynı tarihte, üçüncü kitap ise bir sene sonra. Romanın İngilizce çevirisi, Japonca orijinaline kıyasla 60 sayfa kadar daha kısaymış. Kimi bölümlerin...

Evrim Açısından Devrim, Kaan Arslanoğlu

Bugüne kadar yayımlanmış tüm kitaplarını okuduğum ender yazarlardan birisi Kaan Arslanoğlu. Romanları gibi inceleme kitaplarını da ilgiyle okudum. Arslanoğlu'ndan ilk okuduğum kitap Kimlik adlı romanıydı. Epey sene geçmiş üzerinden. Arslanoğlu'ndan okuduğum kitapların üç tanesiyle ilgili kısa notlar düşmüşüm blog sayfama. Merak edenler için: Karşı Devrimciler , Sessizlik Kuleleri 2084 , Politik Psikiyatri  ile 5. Sanattan 5. Kola Orhan Pamuk Son kitabı İthaki yayınlardan Ocak 2010'da çıktı: Evrim Açısından Devrim. İdefix sayesinde yazarın imzalı kitabına Şubat 2010'da erişmeme karşın günlerin koşuşturmacası, bebeklerin bakımı derken okumayı bitirip hakkında bir şeyler yazmam bugüne kadar kaldı. İthaki yayınlarının Tarih, Toplum, Kuram dizisinden yayınlanan kitap, diziye uygun şekilde içinde hem tarihe hem topluma hem kurama ilişkin yorumlar, tespitler barındırıyor. Dört bölümden oluşuyor Evrim Açısından Devrim. İlk bölüm Dr. Hikmet Kıvılcımlı'ya ayrılmış. Bö...

Amerika'da Türk Olmak

Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT), ikinci kanalında sessiz sedasız devam etmekte olan bir belgeselin ismi "Amerika'da Türk Olmak". Sayın Z. Tülin SERTÖZ tarafından hazırlanmış 13 bölümlük bir seri. TRT'nin hazırladığı programların hepsi gibi bu da oldukça fazla emek harcanarak üretilmiş. Doğrusu harcanan emeğe değmiş. Amerika'da Türk olmak konusunu her yönüyle ve tüm ülkeyi içine alacak şekilde incelemiş değerli yapımcı. Montaj, müziklerin seçimi, kameranın, ışığın kullanılışı harika. Dün izlediğim bölümü beyin göçü ile ilgiliydi. Elektrik-elektronik yüksek mühendisi olarak çok yakından bildiğim bir konu bu ne yazık ki. Benim de bir çok dönem arkadaşımın dünyanın çeşitli yörelerine dağılmış durumda. Onları suçlamak da kolay değil. Ülkemizde teknoloji geliştiren firma sayısı fazla olmayınca bir mühendisi tatmin edecek işler bulmak çok zor oluyor. Bir tercih yapmak gerekiyor bu durumda, ya herşeye karşın ülkenin size harcadığı paranın karşılığını vermek için ül...

Altı Üstü Tasarım

İnternette Türkçe içeriğe fazla rastlanmıyor. Sayfalarda yer alan içeriğin bir kısmı, diğer sayfalardan alıntılardan oluşuyor. Yani 'orijinal' Türkçe içerik daha da az. Kaliteli, orijinal diye kıstasları çoğalttığınızda sayı daha da düşüyor. Altı Üstü Tasarım, yukarıdaki iki kıstasa da fazlasıyla uyuyor. Sayfanın mimarı Sn. Mehmet Doğan, Kanada'da (o soğuk memlekette nasıl yaşanır Akdeniz iklimine alışmış birisi hiç bilemesem bile :) yaşayan bilgi işlem merkezi yöneticiliği yapan bir ağabeyim. Kendisi ile tanışmam, tahmin edebileceğiniz üzere internet üzerinden tanışmam elbette, google'da ismimi aratırken oldu. Sayfama ( o zamanki blog'uma) bağlantı verdiğini görüp sevinmiştim. Bu sabah aynı aramayı yapınca sevgili Mehmet Abi'nin yazdığı bir kitap için hazırladığı Mehmet Doğan'ın kitabını henüz edinmedim. En kısa sürede (bugün) edinip, okuyup yorumlarımı siz değerli okuyucularımla paylaşacağım. Kitabın ismi "Teknoloji Kimin Umrunda". Kitap ile ilgi...

Yeni yayın teknolojileri

Yayıncılıkta yeni gelişmeler olmaya devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda Ankara ve İstanbul'da deneme yayınlarına başlanan DVB-T (Digital Video Broadcasting-Terresterial) Sayısal Karasal Yayın bunlardan birisi. İlk duyurusu sırasında bir takım yanlış anlaşmalara sebep olsa bile yavaş yavaş ne olduğu ve ne olmadığı anlaşılıyor. Takip edenlerin hatırlayacağı gibi sayısal uydu yayını sektöründe çalışan firmalar, çanak anten ve sayısal uydu alıcısı üretenler, ortak ilanlar vererek yeni başlayan DVB-T yayınlarının uydu yayınları ile ilgisi olmadığını, uydu yayıncılığının yerini alamayacağı açıkladılar. İşin teknolojisine fazlaca girmeden, olabildiğince sade açıklamaya çalışayım neler olup bittiğini. Öncelikle belirtmekte yarar var: DVB demek sayısal yayın demektir. DVB sonrası gelen harf yayının hangi ortamdan gönderildiğine göre değişir: DVB-S : En çok bilinen ve bir çoğumuzun kullandığı sayısal uydu yayınlarıdır (Satellite) DVB-C : Ülkemizde bir türlü uygulamaya geçememiş sayısal kablo ...

Eski bohçadan: Tiramisu tarifi

Eski sayfamı takip edenler hatırlayacaktır. Gezi foto ve yorumları, kültür sanat ve teknik bölümlerinin yanı sıra, aslında web sayfamın ilk bölümü, yemek tarifleriydi. Bu sayfalardaki tarifleri yavaş yavaş buraya kopyalıyorum. İlk tarif pek çoğumuzun severek yediği Tiramisu. Birden fazla şekilde yapılıyor olsa bile en kolay tariflerden birisi aşağıda... Malzemeler 500 ml Süt, 1 Adet Hazır Kek, 1 Adet Çikolata, 1 Kaşık Granül Kahve (neskafe), 1 Paket Labne Peyniri, 4 Yemek Kaşığı Un, Kakao, 4 Yemek Kaşığı Şeker, 1 Adet Yumurta Yapılışı Hazır keki tüm marketlerde bulabilirsiniz. İki parçaya ayrılmış olarak satılıyor. Öncelikle keki ıslatmamız gerekiyor. Bunun için bir su bardağına 1/3'ü süt, 2/3 su koyuyoruz. Bu karışımı ocakta ısıtırken içerisine 1-2 parça çikolata ve 1 yemek kaşığı granül kahve (neskafe olarak da bilinir) eklenir. Çikolata eriyince karışımı keki ıslatmakta kullanıyoruz. İsterseniz bu karışıma kanyak da ekleyebilirsiniz. Şimdi sosu hazırlayalım. Yarım litre sütün iç...

New York'ta Beş Minare

Yazmaya sondan başlayayım. Hep ileri sürülen Hacı, Gülen'dir iddiası, filmi izlememiş olanların söyleyebileceği bir şeydir. Gülen'i filmdeki karakterlerden birisine benzetmek zorunluysa, Ali Sürmeli'nin başarıyla canlandırdığı, filme ismi olmayan bir hoca doğru seçim olacaktır. Kırmızıgül'ün daha önceki filmlerini izlememiş birisi olarak, sinema dili, anlayışı konusunda ahkam kesemem. Tek film ile yönetmeni değerlendirmek haksızlık olur. New York'ta Beş Minare'yi (NY5M), Ankara'da Kızılırmak sinemasında izledim. İzlediğim kopyada tüm karakterlerin konuşmaları dublajlanmıştı. FBI görevlisinin Mustafa Sandal ile Türkçe konuşmasını Kırmızıgül'ün anlamaması, başka garip geliyor insana. Sonradan ağız senkronuna bakınca ikilinin aslında İngilizce konuştuğu ortaya çıkıyor. Filmde Türkçeye çevrilmeyen tek konuşma ise Kırmızıgül ile FBI görevlisinin Kürtçe konuşmaları.  İnsanı sıkmayan bir film NY5M. Mesajlarını çekinmeden, insanın gözüne sokarak vermeyi tercih e...

Eymir Gölü rehberi

Google haritasında Eymir Eymir Gölü rehberi yazayım diyordum. Kısmet bugünlereymiş. Öncelikle bu yazının henüz tamamlanmadığını belirteyim. Göl çevresindeki mekânlar için ayrı yazılar hazırlıyorum. Onlar tamamlandıkça, bu yazı içerisinden bağlantılarla ulaşabileceksiniz. Wikipedya'nın, ülkemizden de erişebileceğiniz bağlantısındaki bilgilere göre 4,2 km uzunluğa, 0,25 km genişliğe sahip gölün en derin yeri 5,5-6 metre. Yüzölçümü  1,09 kilometrekare olan g ölün kıyı uzunluğu ise 9 km. Gene aynı kaynaktaki bilgilere göre Eymir, kaynağını Mogan gölünden alıyor. İki göl arasında su geçişine izin veren ve kapakları bulunan bir kanal var. Eymir, Mogan'dan kot olarak düşük. Bu yüzden akış, Mogan'dan Eymir'e doğru oluyor. Eymir'in fazla suyu ise, TRT tarafında dereleri besliyor.  Eymir, 1956 yılında kurulan Orta Doğu Teknik Üniversitesi'ne tahsis edilmiş 45 kilometrekarelik arazinin içerisinde yer alıyor. Göl çevresi ve bu 45 kilometrekarelik arazinin bir bö...

Hacettepe, Sarı Kadın sokak

Kalenin alt taraflarından başlayıp şimdi Hacettepe Hastanesi'nin yapıldığı Hacettepe mahallesi, Ankara'nın en eski yerleşim yerlerindendir sanırım. Yıllar boyu kaderine terk edilmiş bir bölge. İstiklal Marşı'nın yazarı olan Mehmet Akif Ersoy'un yaşadığı Taceddin Sultan Camii aynı bölgede yer alıyor. Bugünlerde hummalı bir çalışma var. Evler elden geçiriliyor, boyanıyor, onarılıyor. Dış görüntüleri değişiyor. Değişim evlerin içine de yansıyor mu bilmiyorum. Ersoy'un yaşadığı cami de onarılanlar arasında. Caminin önündeki bölgeye güzel bir park yapılmış.  Sarı Kadın sokağı, bölgedeki sokaklardan bir tanesi. Sarı Kadın sokağı gibi onlarcası var. Büyük Doğumevi'nin (Zekai Tahir Budak Hastanesi) olduğu tarafta yapılıyor bahsettiğim düzenlemeler. Oysa caddenin karşı tarafında (yani Cebeci Ortaokulu'nun olduğu taraf/Kale tarafı) benzer özelliklere sahip evlerin olduğu başka sokaklar da var. Avrupa'nın her kentinde korunmuş, kimilerinde savaş sonrası aslı...