Kimi bir kaç cümlelik kimi bir kaç sayfalık anılarla dolu öykücükler ve tümünü bağlayan farklı bir kurgu. Barış Bıçakçı'nın son novellasını severek okudum. Okuma heyecanını bozmadan, konusundan kısaca bahsetmek istiyorum. Halis Bey, emekli elektrik mühendisi. Ayşe ise başarılı bulunan bir öykü kitabı yayınlamış bir peyzaj mimarı ve tercüme yaparak hayatını kazanıyor. Tercüme bürosunda rastlaşıyorlar ve Halis Bey Ayşe'den anılarını öyküleştirmesini istiyor, ücreti karşılığında. Novella, Halis Bey'in anıları ve Ayşe'nin hayatını anlatan bölümlerle kurulmuş. Novellada yer alan bölümlerin her biri ayrı öyküler haline getirilebilecek derinlikte. Ayşe'nin hayatına dair bölümlerde ülkenin gündemine dair göndermeler de yer alıyor. Daha önce okuduğum eserlerinde olduğu gibi bolca Ankara var arka planda. Hatta Garson başlıklı bölümde Ankara başrolde. İstanbullular deniz yok, fazla gri dese de Ankara, Ankara'da yaşamaya alışmışlar için kendine has özellikleri ve güzelli...
@Wonderland Eurasia, Ankara 2019 |
Kitabın adından konusunu anlamak kolay değil. Belki de bu yüzden, 'Postkapitalizm ve çalışmanın olmadığı bir dünya' alt başlığını da eklemiş yazarları. Ahmet A. Sabancı'nın dilimize kazandırdığı eserin yayınevi Deli Dolu - Tudem Yayın Grubu. 444 sayfa ve 8 bölümden oluşan eserin, 2017 yılında yapılan ilk baskısını okudum.
Robotlar işlerimizi elimizden mi alacak, yapay zekâ ile rutin olmayan işlerde de insansızlaşma yaygınlaşacak mı, peki insan ne olacak? Böylesi bir geleceğe doğru gidiyorsak sol nasıl bir hayat tasarlamalı? Mevcut mücadele yöntemleri başarılı mı? 'Occupy hareketi'nin sürdürülememesini nasıl açıklamalı? Peki çözüm ne?
Kitabı bir paragraf ile özetlemem gerekse, yukarıdakileri yazardım. Kitabın kullandığı bir terimin Türkçe çevirisine takılıp uzun süre ilerleyemedim okurken. İlk bölümün adı şöyle: "Siyasi Sağduyumuz: Folk Siyasetine Giriş". Bugüne kadar folk denildiğinde aklıma Modern Folk Üçlüsü dışında pek bir şey gelmiyor. Folk siyaseti denilerek ne kastediliyor merakıyla bölümü okumaya başlasam bile "folk" kelimesi kulağımı tırmalamayı sürdürdü ve uzunca bir süre kitabı bir kenara bırakmak zorunda bıraktı. İlerleyen bölümlerde benzeri bir tercüme farklılığı ile karşılaşmadım. Belki benim sosyoloji, siyaset bilimine uzaklığımdan kaynaklanmaktadır, folk siyaseti kavramını garipsemem. Tercüme konusunda ahkâm kesecek değilim ancak gene de folk yerine daha iyi bir kelime bulunamaz mıydı diye düşünüp duruyorum. İnternette "folk siyaseti"ni arayınca, Şerif Mardin'in "folk İslâm" diye bir kavram kullandığını gördüm. Demek ki benim bir eksikliğim, "folk sol", "folk siyaset" kavramlarını bilmemem.
Bu uzun ve muhtemelen gereksiz paragrafın ardından, kitabın çevirisini yapan Ahmet A. Sabancı'nın blog sayfasına bir bağlantı eklememek yanlış olurdu. Ellerine ve emeğine sağlık Ahmet Hocam. Sayende böylesi önemli bir çalışmadan haberdar oldum.
Yazımın başındaki sorular, gelecek robotların mı olacak, öyle olacaksa insanlar ne yapacak, sizlerin de kafanızı meşgul ediyorsa Geleceği İcat Etmek adlı çalışmayı mutlaka edinip okumalısınız. Aslında kitap ve kitabın temel dertleri üzerine belki ayrı bir yazı da hazırlamam gerekiyor. Benim de uzunca bir süredir fark ettiğim ve kendimce çözümler üretmeye çalıştığım konular hakkında, çoğunlukla katıldığım, tespitler var eserde. Neden Biz Kazanamıyoruz, Günümüz Solunun Eleştirisi başlıklı bölümde, mevcut mücadele biçimlerini gerçekçi bir perspektif ile ele alıyor. Gelecek çalışmıyor bölümündeki yazıların başlıkları bile, kitabın önemini ortaya koyuyor:
- Tam Otomasyon
- Pazartesilerden Değil, İşinden Nefret Ediyorsun
- Maaş Yetmiyor
- Tembellik Hakkı
- Özgürlük Alanı
Peki siz??
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.