Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ankara etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bir Valize Ne Sığar ki? / Ankara Sanat Tiyatrosu

"tiyatro" etiketli yazı yayınlamayalı 5 sene kadar olmuş. Oysa bu süre içerisinde bir çok oyun izledim. Bu oyunlara dair yazmamış olmamın tek açıklaması oyunlar üzerine yazacak bir şey bulamamam değil elbette. Vakitsizlik, isteksizlik, araya giren başka konular... Bu uzun ve muhtemelen gereksiz başlangıcın ardından gelelim Ankara Sanat Tiyatrosu'nun sahnelediği mübadele öyküsüne. Oyunun yazarı ve yönetmeni Yeşim Dorman. Dorman, yazıp yönettiği oyunda rol de alıyor. Oyunun, AST'ın internet sitesindeki sayfasında şu ifadelere yer verilmiş: "Sen bu kökleri, o tohumları yok edersen, yerinden yurdundan edersen ve onun yerine benimkiler geçsin dersen; dünya harikası bir caminin dibine gökdelen dikersin. Dünyanın en güzel zeytinlerinin olduğu yere Mübadele ile gelen insanlar tütüncüydü. Zeytin ağacı hiçbir şey ifade etmiyordu onlara. Anadolu Rum’u için zeytin ağacı onun ayrılmaz parçasıydı. Ama oraya yerleştirdiğin insan, bundan hiçbir şey anlamıyordu. Ki

Meşhur Ankara Dönercisi

Ankara döneri, " mahreç işareti " ile coğrafi işaret tescili yapılmış bir üründür. İçerisinde kullanılan etin özelliklerinden terbiyede kullanılacak malzemenin oranlarına kadar ayrıntılı olarak tanımlanmış dönerin en iyi örneğini sunduğunu ileri süren bir çok mekân var.  Ankara Kalesi civarında da aynı iddia sahibi lokantalardan birisi, bence, öne çıkıyor. Lokantanın adı, tahmin edebileceğiniz gibi, Meşhur Ankara Dönercisi. Elektronik malzeme ve uydu ekipmanlarını toplu halde bulabileceğiniz Konya Sokak üzerinde, sokağın Anadolu Medeniyetleri Müzesi tarafına yakın, bir başka değişle, Bentderesi tarafından uzaktaki ucunda yer alıyor lokanta. Sulu ve lezzetli bir döneri var lokantanın. Etleri hep aynı kasaptan temin edip, aynı usûl ile marine ediyorlarmış. Dönerin yanısıra bugüne kadar yediğim en lezzetli kavurmalardan birisini de sunuyorlar. İşkembe çorbası da var lokantada. Yemekler ile ilgili daha ayrıntılı tarifler yapabilmeyi isterdim. Etin hangi cins hayvanın, ha

Saklıbahçe / Ankara

Söğütözü'nde alışveriş merkezi ve diğer binalar henüz yapılmamışken varolan piknik alanını hatırlayanlar için, Saklıbahçe'nin yerini tahmin etmek kolay. Günümüzde Armada adlı alışveriş merkezinin yakınında, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Merkezi Binası'nın ise arkasında yer alan bahçe içerisinde.  Girişini bulmak biraz zahmetli olabilir, tarif etmeye çalışayım. Armada'nın kapalı otopark girişini sağınıza aldığınızda, Armada 2'ye doğru devam etmeniz gerekiyor. Yönünüz Kızılay'a doğru olacak şekilde, sağınızda Armada, solunuzda başka bir AVM/İş Merkezi yolun sonuna kadar ilerliyorsunuz. Yol bittiğinde sola, AŞTİ'ye doğru küçük bir sokak gider. O sokağa gireceksiniz. Artık sağınızda tel örgü, solunuzda ise gene iş merkezi var. Bir süre ilerledikten sonra Fevzi Hoca Balıkçısı ve Hacı Abdullah Lokantası'nın tabelasını göreceksiniz sol tarafınızda. Güvenlik kulübesine lokantaya/Saklıbahçe'ye geldiğinizi söylediğinizde geçmenize izin veriliyor. 

eymir eymir ve gene eymir

Ankara'nın vahasıdır... #eymir #odtü #ankara

Eleştirel Bakışla Güneş Dil Kuramı kitabı yazarları ile söyleşi

uzun başlıklı kısa bir yazı olacak bu kez. "bir şey yapmalı diyorsan, sen başla" demiştim kendime seneler önce. işte o "bir şeyler" arasındaydı bu söyleşi. kısmetse yarın gerçekleştireceğiz.  Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi lokalinde. vaktin olursa sen de gel. saat 14 - 17 arası diye planladık. sadece güneş dil kuramını konuşmayacağız. Kaan Hoca'yı bulmuşken romanlarını da soracağız elbette... "pazar pazar evden çıkmam" deme, en azından bu pazar deme.

arjantin pide kebap

sene 92 ya da 93 olmalı üniversite günleri dersler, ödevler, sınavlar, gençlik başımda duman ilk pidem arjantin 'de aradan yirmibeş kış, yirmibeş yaz geçmiş dün bir kez daha  arjantin 'de yedim pidemi merak edenler için söyleyeyim mantar ve ıspanaklı pideyi isterseniz yapıyorlar  kaşarsız vegan pidemi yerken ilk işyerimden bir meslek büyüğüm ile karşılaştım kübiklere bölünmüştü iş yeri ve nefes alabildiğim vaha gibiydi kübiği onun deyimiyle  " dükkân "ı bugün bu şekilde bakıyorsam dünyaya onun verdiği "gözlüğün" etkisi büyüktür hayat bir şekilde  geçiyor mu acaba ya da her  ney se

Paranın Kokusu ve Gezici Film Festivali

Her sene bu zamanlarda büyük bir heves ile edindiğim Gezici Film Festivali programı, "büyük bir heves ile edinilip bir kenarda bekleyenler" kervanına katılırdı. Bu sene, kim bilir belki de veganlığın etkisiyle :), bir kenar yerine çantamda bekledi, vakti gelene kadar. Vakti dünmüş. Sıradan bir pazartesi günü, programda gördüğüm Paranın Kokusu gösterimi ile değişti birden. Büyülü Fener sinemasını aradığımda, sabahın erken saatleri olmasına karşın, en ön sıra dışında yer olmadığını öğrendim. Film, akşam 18.30'da, gündüz gişeye gidemem, neyse ki internetten bilet alınabiliyormuş. En ön sıradan film seyretmek, boyun ağrısına yol açsa bile, festival filmleri için katlanılacak bir rahatsızlık... Klasik bir pazartesi akşamından farklı olarak, Kızılay kalabalığına karışıp Büyülü Fener'e ulaştığımda, seneler öncesinde bıraktığım festival kalabalığı ile karşılaştım. En ön sırada olmak pek rahatsız etmedi ama o dip gürültüsü beni benden aldı. Özellikle dış mekanlarda n

Ankara'da doğa yürüyüşü

40 senedir Ankara'da yaşıyorum. Bu yaz başına kadar hep özendiğim bir şeydi doğa yürüyüşlerine katılmak. Hep özendiğim ve aslında yapmamın önünde , gerçekte herhangi bir engel olmayan "şey"lerden birisiydi. Aklımdaki "engeller" ise şunlardı: Tanıdığım yok, herkes birbirini tanıyordur, çok sıkılırım. Çok uzun yürürler, onların hızına yetişemem, geride kalırsam ayıp olur. Pahalı bir etkinliktir. Özel ekipman gerektirir. Yazın sıcak, bahar ayında yağmurlu, kışın ise soğuk olur. Sabahın kör karanlığında uyanamam. Karnım acıkır, tuvalete gitmem gerekir. .... Yukarıdaki gerekçelerin hiçbirisi geçerli ve gerçekçi değil miş . Yaşayarak gördüm. Bugüne kadar iki kez doğa yürüyüşü yaptım. Her ikisinde de Ata Kafka Tur / Alternatif Trekking şirketinin organizasyonuna katıldım. İki farklı rehberin öncülüğünde yürüdüm. İlk yürüyüşte Beypazarı Eğriova, ikinci yürüyüşte Bolu Mengen'deydi.  Beypazarı'ndaki rota dik çıkışlar ve sert inişlerle, çoğu o

ODTÜ: Orta Doğu Teknik Üniversitesi

Madem bugün üniversiteye giriş sınavı yapıldı, o zaman benim de mezunları arasında yer almaktan büyük onur duyduğum üniversitemin en taze fotograflarından bir seçki sunayım. Fotografları Samsung Note 8 ile çektim. Meraklıları için ekleyeyim, telefon benim değil...   bu heykel ile ilgili o kadar çok şey söylenirdi ki. 10 Kasım'da gölgelerin ATA yazdığı en bilineni sanırım.    ODTÜ'de bir de müze var. Üniversite kurulurken çıkan eserler sergileniyor. Mimarlık fakültesinin yanında...   Mimarlık fakültesi binaları, ODTÜ'de en sevdiğim binaların başında geliyor. Orada hiç ders almamış olsam bile mimarlığın binalarının farklılığı sanırım beni çeken.   ve elbette Mimarlık Amfisi. Ne kadar çok etkinlik izledim orada. Ne kadar farklı kişilerle birlikte....

Ulus Heykelden Kaleye yürümek

Epey zaman önce bloga bir yazı yazmıştım . Heykelden kaleye yürüyüş boyunca görülmesi gereken yerlerden bahsetmiş ve ilk fırsatta bu güzergâhı fotograflayacağıma söz vermiştim. Kısmet bu sabahaymış.  Pazar sabahı saat 7.30'da Ulus Heykelde kimsecikler olmuyor. Hele bir de bayramın son günü olunca, Ulus güvercinlere kalıyor. Heykelin olduğu meydanda ne Mişmiş kalmış ne Evrensel kitabevi. Sanırım buradaki binalar yıkılacak. Dükkanlar boşaltılmış.  Dükkanların arasından yukarı doğru çıkan merdivenlerle kaleye doğru yolculuğumuza başlıyoruz.  Bu merdivenlerle ulaşacağımız yer, Seyran dolmuşlarının ilk hareket noktasından kalktıktan sonra geçtikleri cadde. Merdivenlerin sonunda, solunuzda kapalı otopark kalıyor. O tarafa doğru dönüp baktığınızda Ankara Valiliği'nin olduğu bölgeyi göreceksiniz. O bölgeyi ve Hacı Bayram Camii'sini başka bir geziye bıraktım. Yoksa yazı çok uzayacaktı. Merak etmeyin, bu kez fotograflarını çektim bile. Aslında Çankırı cad