Ana içeriğe atla

Kayıtlar

gezi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Küçükkuyu Güncellemesi - 2018

Blog yazarak hayatımı kazanmıyorum. Bugüne kadar blog yazarak elde ettiğim tek şey, Nedim Gürsel üstadın imzalı kitabı oldu. Kendisine ve vesile olan kıymetli Cüneyt Ayral'a bir kez daha teşekkürler... Tamamen kendi keyfim için yaptığım bu blog yazma işinde, yazı güncellemek, hiç sevmediğim bir şey. Çünkü bu güncelleme öyle sanıldığı kadar kolay değil. Hele benim gibi her daldan her yerden yazan birisi için. Mesela, Küçükkuyu, 2010 yılından bu yana, düzenli sayılabilecek bir sıklıkla gittiğimiz bu şirin yerle ilgili yazdıklarımı güncellemek için bir sonraki yaz ayını beklemek gerekiyor.  Bu uzun ve muhtemelen gereksiz girişin ardından gelelim konuya. Dediğim gibi 2010 yılından bu yana düzenli sayılabilecek bir sıklıkla gittiğimiz Küçükkuyu'nun zaman içerisindeki dönüşüm / gelişimine tanıklık ediyoruz. Bu yazıda mekan dönüşümlerinden ziyâde Küçükkuyu'nun dönüşümüne dair bir şeyler karalamaya çalışacağım. Küçükkuyu, Assos ile Altınoluk arasında yer alıyor. Ça

ODTÜ: Orta Doğu Teknik Üniversitesi

Madem bugün üniversiteye giriş sınavı yapıldı, o zaman benim de mezunları arasında yer almaktan büyük onur duyduğum üniversitemin en taze fotograflarından bir seçki sunayım. Fotografları Samsung Note 8 ile çektim. Meraklıları için ekleyeyim, telefon benim değil...   bu heykel ile ilgili o kadar çok şey söylenirdi ki. 10 Kasım'da gölgelerin ATA yazdığı en bilineni sanırım.    ODTÜ'de bir de müze var. Üniversite kurulurken çıkan eserler sergileniyor. Mimarlık fakültesinin yanında...   Mimarlık fakültesi binaları, ODTÜ'de en sevdiğim binaların başında geliyor. Orada hiç ders almamış olsam bile mimarlığın binalarının farklılığı sanırım beni çeken.   ve elbette Mimarlık Amfisi. Ne kadar çok etkinlik izledim orada. Ne kadar farklı kişilerle birlikte....

Kapadokya

Kapadokya'ya dört kez gidilir mi derdim, eskiden olsa. Söz konusu çocuksa, dört değil ondört de olur elbette. Daha önce 3 kez gittiğim ve hâlâ aklımda olan mekanları bu kez onlar ile dolaşmak ayrı bir keyif. Nerede ne yenilir, kaç paradır, hangi otel iyidir, balon turu yapmak mantıklı mı sorularının yanıtları yok bende.  Ankara çıkışı bir tur ile gittik. Jolly tur adlı şirketin düzenlediği bir tur idi. 23 Nisan öncesindeki haftasonuna denk geldiği için sanırım epey kalabalıktı mekanlar. Ankara'dayken müze kartınızı alın derim. Orada çok sıra oluyor. Kart bir yıl geçerli. İş Bankası kredi kartlarının böyle bir özelliği varmış sanırım. Benim İş Bankası kartım olmadığı için sırayı beklemek zorunda kaldım.  Ankara - Ihlara vadisi arası çok uzak değil. Günübirlik doğa yürüyüşü için güzel parkurlar sunuyor anladığımız kadarıyla, akılda tutmakta yarar var.  Bir gece konaklamalıydı turumuz. Bu tur işini hiç sevmediğim için bir gece fazlasıyla yetti. Hayatı kendi ritmiyle y

Barselona

Yaş almaktan mıdır bilmem bir üşengeçlik var üzerimde. Oysa eskiden, daha geziye başlamadan yazıları planlardım. Gezi boyunca yazıya en uygun fotografı çekmeye çalışır, kimi zaman gittiğim yerde, çoğunlukla döndükten hemen sonra ... gezi notları diye yayınlardım.  14 yıl geçince blogda, biraz tembellik hakkı oluyor. O değilde, ya da neyse... Sizi Barselona fotografları ile başbaşa bırakayım. Sona bir kaç açıklama ekledim: Bu arada Barselona ve diğer başka bir çok kent / bölge hakkında keyifli yazılar okumak isterseniz OiTheBlog tam size göre. Hayata benzer pencereden bakan Öykü Doğan ve İdil Atay blogunu ben çok sevdim.  Barselona pahalı mı sorusu pek anlamlı değil. Öncelikle pahalı ve ucuz göreceli kavramlar. Kime göre, nereye kıyasla? Avronun 5 lirayı geçtiği günlerde Barselona ucuz olsa kaç yazar.  Ankara'dan gidiyorsanız Lufthansa mantıklı bir seçim olabiliyor fiyat bakımından. Kontrol etmenizde yarar var. Ankara - M

Ulus Heykelden Kaleye yürümek

Epey zaman önce bloga bir yazı yazmıştım . Heykelden kaleye yürüyüş boyunca görülmesi gereken yerlerden bahsetmiş ve ilk fırsatta bu güzergâhı fotograflayacağıma söz vermiştim. Kısmet bu sabahaymış.  Pazar sabahı saat 7.30'da Ulus Heykelde kimsecikler olmuyor. Hele bir de bayramın son günü olunca, Ulus güvercinlere kalıyor. Heykelin olduğu meydanda ne Mişmiş kalmış ne Evrensel kitabevi. Sanırım buradaki binalar yıkılacak. Dükkanlar boşaltılmış.  Dükkanların arasından yukarı doğru çıkan merdivenlerle kaleye doğru yolculuğumuza başlıyoruz.  Bu merdivenlerle ulaşacağımız yer, Seyran dolmuşlarının ilk hareket noktasından kalktıktan sonra geçtikleri cadde. Merdivenlerin sonunda, solunuzda kapalı otopark kalıyor. O tarafa doğru dönüp baktığınızda Ankara Valiliği'nin olduğu bölgeyi göreceksiniz. O bölgeyi ve Hacı Bayram Camii'sini başka bir geziye bıraktım. Yoksa yazı çok uzayacaktı. Merak etmeyin, bu kez fotograflarını çektim bile. Aslında Çankırı cad

Le musée gourmand du Chocolat - Gurme Çikolata Müzesi Paris

Paris ve müze kelimeleri yanyana geldiğinde akla ilk gelen mekanlardan sayılmasa bile, en lezzetli olanı, hiç şüphesiz Gurme Çikolata Müzesidir. Çikolatanın ve dolayısıyla aslında kakao bitkisinin tarihiyle başlayan müze, üç bölümden oluşmuş. Milattan önce kakao ile başlayan hikaye, Amerika'nın keşfi ve kakaonun Avrupa'ya ulaşması sonrası başka bir boyut kazanmış. Müzeyi tanıtmak amaçlı bu kısa yazıda kakaonun tarihçesini anlatmam olacak iş değil elbette. Dönemleri, yörelerden gelen eşyalar ve fotoğraflar ile canlandırmışlar. Müzeyi gezmeniz bittiğinde ise sizi bir sürpriz bekliyor: Çikolata yapımı gösterisi. Hem de dilerseniz İngilizce anlatım ile :)

Ankara'da kalesinin eteğindeki sürpriz: Gökyay Vakfı Satranç Müzesi

Kentlerin tarihi turistlik mekanları hep "eski kent" olarak adlandırılan bölgeleri olur. Ankara'nın eski kent merkezi elbette Ulus semti ve özellikle kale civarı. Hisar mahallesi olarak geçiyor sanırım resmi adı. Burcunda bayrağımızın dalgalandığı alan dışında kale, ziyarete açık. Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Koç Müzesi ve Erimtan Müzesi'nin ardından kale civarında bir müze daha var artık: Gökyay Vakfı tarafından inşaa edilen eski Ankara evi mimarisine sahip bir binada hizmet veren Satranç Müzesi . 

Kıbrıs

Havayolu şirketinin kampanyası ve okul tatili birleşince, üç gün süren bir Kıbrıs gezisi yaptık. Kıbrıs'a gideceğimi söylediğimde arkadaşlardan Kıbrıs'ı görenler, "Orada ne yapacaksın, sıkılırsın" dediler. Ya onların gittiği başka bir ada ya benim gittiğim. LefkoşA, Gazi MaĞUsa, Girne ile Güzelyurt görebildiğimiz ilçeleriydi. Aklımızda Karpaz ve Lefke kaldı.  Kıbrıs'ın tarihi ve mevcut statüsü ile ilgili okumam gerektiğini fark ettim adaya gidince. Belki okuduktan sonra bir şeyler daha eklerim bu yazının altına. Şimdilik fotograflar olacak... Lapta'da Manolya Otel'in balkonundan bir manzara Daha fazla fotograf için aşağıdaki bağlantıya basınız: