Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Göksu Restaurant'tan açıklama var...

Malum 2006 yılında yazdığım bir ileti üzerine epey yorum ve katkı geldi. Konumuz Sakarya caddesindeki güzel mekan Göksu Restaurant'tı. Seneler geçtikçe aynı mekanın Nenhatun caddesi üzerindeki yeni yerinin ne zaman açılacağına ilişkin tahminler sayfama eklendi. Her yazan, yeni yerin açılış tarihini tahmin ediyordu. Sonunda Göksu Restaurant İşletme Müdürü tahminlere son noktayı koymuş . 2006 tarihli yazının son yorumunu dikkatlerden kaçmasın diye aşağıya da kopyaladım. Bu vesile ile değerli okuyucularımın Ramazan bayramını da kutlamış olayım. Huzur, sağlık ve esenlik dileklerimle... öncelikle lokantamız için yapmış olduğunuz yorumlara çok teşekkür ederim.yeni yerimizi açmakta gerçekten biraz geciktik ama bu gecikmenin sebebi sizlere en mükemmeli sunma arzumuzdan kaynaklandı ama inanın muhteşem bir mekan oldu ve tabiki buna ilave olarak menü ve personel eğitimi tamamlandı yani artık ocakta açabiliriz diyoruz.sizlere ve ankaralılara hoş kaliteli hesaplı bu mekenı biran önce açmak dil...

Ankara'da mall mall dolaşmak

İlk mallımız Ankamall adıyla açılmıştı. O tarihlerde TDK Başkanı'nın bir açıklamasını çok beğenmiş ve blog sayfamda da paylaşmıştım . Şimdi ikinci mallımız da açıldı. Bu kez bir semtin adını kullanarak: Malltepe. Yılların Maltepe'si şimdi MALLtepe haline geldi. Eh bize de Ankara'da mal mal, pardon mall mall dolaşmak düşüyor :)

Şili'de Gizlice MIGUEL LITTIN'in SERÜVENİ, Gabriel Garcia Marquez

Yüzyıllık Yalnızlık, Kolera Günlerinde Aşk, Benim Hüzünlü Orospularım, Kırmızı Pazartesi gibi birbirinden tanınmış eserlerin yazarı Marquez'in Şili'li yönetmen Miguel Littin'in 1985 yılında yaptığı iki aylık kaçak Şili belgeseli çekimi macerasını kaleme aldığı anlatı roman Şili'de Gizlice . Türkçe'ye çevirisini İlknur Özdemir yapmış. Allende döneminde halkın aydınlanmasına destek olması için filmler yapan, Halk Birliği'nin destekçilerinden Littin, 11 Eylül 1973'de (ne ilginç tesadüf değil mi? 11 Eylül 1973-12 Eylül 1980) Amerika destekli darbe ile Pinochet'in iktidara yerleşmesinin ardından canını zor kurtarmış ve önce Meksika'da sonra Mardid'de yaşamını sürdürmüş. 1985 yılında Şili'nin diktatörlük altında geçirdiği 12 yılda yaşadığı dönüşümü dünyaya anlatmak için gizlice ülkeye gelip, birbirinden bağımsız ve habersiz 5 film ekibiyle 2 ay sürecek çekimler yapmış. Kitap, bu süreci anlatıyor. Marquez, Littin ile 1986 yılında saat süren söyle...

günlerin bugün getirdiği

Ne zaman bu üç kelimeyi yanyana görsem, duysam, aklıma hemen meşhur marş gelir: baskı zulüm ve kandır. Günlerin bugün dünya piyasalarına getirdiği de marştan farklı değil. Biraderler, sigorta devleri batarken/kurtarılırken arada olan gene emeğiyle geçinme derdine düşenlere oluyor ve olacak. Büyük bilgisayar şirketlerinden birisinin genel müdürü açıklamış 24600 kişiyi işten çıkartacağım diye. Aileleri ile birlikte düşününce büyük bir ilçeyi oluşturacak sayıda insan geçim derdine düşecek demektir bu. Marş devam eder: ancak bu böyle gitmez, sömürü devam etmez... Eder mi etmez mi yaşayıp göreceğiz.

LCD mi plasma mı derken bir de OLED çıktı

Televizyon (daha geniş düşünür ve söylersek ekran-monitör İngilizcesiyle display) sektöründe bir süredir LCD mi plazma mı tartışması sürüyor. Benim yakınlarım arasında da plazma mı alsam lcd mi sorusunu soranlar var. Şimdilerde OLED adlı yeni bir teknolojiden bahsedilmeye başladı. İlk olarak Teknosohbet adlı internette yayınlanan teknoloji sohbet programında dinledim OLED'i. IFA'da (tüketici elektroniği fuarı - Berlin / Almanya) OLED ekranlarını sergilemeye başladıklarından bahsediliyordu programda . Bu bilgilerin ardında kısa bir internet araştırması yaptım. Çoğunlukla İngilizce sayfalarda olan bilgilerin bir bölümünü siz değerli okuyucularımla paylaşayım istedim. OLED, Organic Light Emitting Diode (organik ışık saçan diyot) adlı bir teknoloji, aslında yeni bir teknoloji değil. Konuyla ilgili ilk çalışmalar 1950'li yıllarda başlamış. 1980'lerde Eastman Kodak'da Dr. Ching Tang ve Steven Van Slyke OLED olarak adlandırılan ilk keşfi yapmış. OLED'in çalışma p...

Hacettepe, Sarı Kadın sokak

Kalenin alt taraflarından başlayıp şimdi Hacettepe Hastanesi'nin yapıldığı Hacettepe mahallesi, Ankara'nın en eski yerleşim yerlerindendir sanırım. Yıllar boyu kaderine terk edilmiş bir bölge. İstiklal Marşı'nın yazarı olan Mehmet Akif Ersoy'un yaşadığı Taceddin Sultan Camii aynı bölgede yer alıyor. Bugünlerde hummalı bir çalışma var. Evler elden geçiriliyor, boyanıyor, onarılıyor. Dış görüntüleri değişiyor. Değişim evlerin içine de yansıyor mu bilmiyorum. Ersoy'un yaşadığı cami de onarılanlar arasında. Caminin önündeki bölgeye güzel bir park yapılmış.  Sarı Kadın sokağı, bölgedeki sokaklardan bir tanesi. Sarı Kadın sokağı gibi onlarcası var. Büyük Doğumevi'nin (Zekai Tahir Budak Hastanesi) olduğu tarafta yapılıyor bahsettiğim düzenlemeler. Oysa caddenin karşı tarafında (yani Cebeci Ortaokulu'nun olduğu taraf/Kale tarafı) benzer özelliklere sahip evlerin olduğu başka sokaklar da var. Avrupa'nın her kentinde korunmuş, kimilerinde savaş sonrası aslı...

Yüreğimdeki Ülkem, Isabel Allende

Şili, Güney Amerika'nın batısında ince uzun bir ülke. Kuzeyden güneye 4300 km civarında uzunluğa sahip. Bir tarafında okyanus, diğer tarafında sıradağlar kuzeyinde çöl, güneyinde Antartika ile ada gibi bir ülke. Dünyada seçimle iktidara gelmiş ilk marksist lider olarak da bilinen Salvador Allende'nin ülkesi. Allende soyadını taşıyan yazardan (yazarın babası ile Salvador Allende kuzenmiş) okuduğum ilk kitap. Kitabı okurken farkettim ki yıllar önce sinema filmi olarak izlediğim Ruhlar Evi, Isabel Allende'nin ilk romanıymış.  Yüreğimdeki Ülkem, otobiyografi olarak değerlendirilebilecek özellikler taşıyan bir anı kitabı. Tarih sırasına göre dizilmemiş bölümlerden oluşuyor. Yazar, okuyucu ile dertleşiyor. Romanlarına ilham kaynağı olmuş yaşanmışlıklarını tüm samimiyetiyle anlatıyor. Bunu yaparken Şili halkına ait ilginç bilgiler veriyor. Yurt hasreti ve çocukluğunun geçtiği büyükbabasının büyük evinde dinlediği öyküler ilk romanlarına kaynaklık etmiş. Amerika'da yaşamaya baş...

Uzun süren anketin sonuçları

Yaklaşık 3 ay sürdü yan taraftaki anket. Hali hazırda okumakta olduğunuz bloga nasıl ulaştığınızı soruyordum. Anketin başlarında blog sahibini tanırım, arada uğruyorum seçeneği önde gidiyordu. o zamanlarda da yazmıştım. Bu durum geçicidir. Googleda başka bir şey ararken ulaştım diyenlerin sayısı geçecektir tüm diğer seçenekleri diye. Yanılmamışım. 62 yanıtın 40 adeti googleda başka bir şeyi ararken sayfama ulaştığını belirtmiş.  Belki sayfaya yazdığım yazıların belirli bir konusu olmadığından, belki ilgi çekici yazamadığımdan, belki kendine has bir dil geliştiremediğimden düzenli okuyucuya sahip değilim. Sadece gezi, sadece teknik, sadece yemek üzerine sayfalar gibi değil burası. Aklıma gelenleri yazıyorum. Bir yerde internet günlüğü gibi. Elbette otosansür uygulanmış bir günlük :) Düzenli okuyucu olan blogları kıskansam bile halimdem şikayetçi değilim. Her ne kadar yazdıklarım uzun metinler, kurgulanmış öyküler olmasa bile yazmak keyif veriyor. Keyif almaya devam ettikçede blogu yaş...

Radyo İLEF FM 91.00

Radyo çalan bir cep telefonuna sahip olduktan sonra daha fazla dinlemeye başladım radyoyu. Bir dönem değişmez radyom haline gelen Power XL (98.8 Mhz) artık bu frekanstan yayın yapmıyor. Bu frekansta Fenomen adlı bir radyo çıkıyor. Sanırım Power XL Ankara vericisi susturdu hatta. Hani büyük gazetelerin herşeyi yönettiğine emin olan yazarları vardır ya. Köşelerinden çağrıda bulunurlar bilmem kim açıklamanı bekliyorum diye . Ben de Power XL'in açıklaması gelirse seve seve yayınlarım deyip asıl konuma döneyim :) Ankara Üniversitesi tam benim istediğim tarz müziklerle FM 91.00 Mhz'den yayın yapıyor. Bir ara dinlenmesi zordu. Ancak son dönemde daha net dinlenebiliyor. Tabii şanssızlıkları 91.20'de TRT, 90.80'de SüperFM'in yayınlarının olması. Tüm bu frekanslar elbette Ankara için geçerli. Sakin sakin, huzur dolu şarkılarla günün akışına eşlik ediyorlar. Artık Türkçe şarkılar da çalıyorlar. Belki baştan beri Türkçe şarkı çalınıyordu ama bana hiç denk gelmemişti :) Emekleri...

Rus Devriminin Çöküş Nedenleri, Emma Goldman

Kitabı görünce, bu kadar az sayfada bir devrimin çöküş nedeni nasıl açıklanır ki demiştim. Arka kapağındaki bilgileri okuyup, bir de kitabın 1922'de yazıldığını öğrenince epey meraklandım. Devrimin 5. yılında sistemin çökeceği kehanetinde bulunup, bir de bu çöküşün nedenlerini yazmak herkesin harcı olmasa gerek. Emma Goldman 'ı bilenler bilir. Anarşizmin önde gelen kadın teorisyenlerinden sayılır. Goldman, 1919-1921 arasında dönemin S.S.C.B.'sini gezmiş ve ciddi hayal kırıklığına uğramış. Uğradığı hayal kırıklıklarını acilen yazıya dökmüş ve Almanca olarak Berlin'de yayınlamış 1922 senesinde. Kendini solda tanımlayan, özellikle S.S.C.B deneyimini merak eden herkesin okuması gereken bir eser. Daha 1922'de bürokrasi sınıfının oluştuğunu, bürokrasi dışında kalanların yaşadıkları ile bu ayrıcalıklı sınıfın yaşadıklarının farkını gözlemleyen Goldman, çarpıcı örneklerle durumu özetliyor: Teori ile uygulama arasında fark büyük. Farkın büyüklüğü soldan, sol düşünceden vazge...

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Yeni blog: Oyku7.blogspot.com

Oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında kısa öyküler yayınlamaya başladım. Aslında öykü serisi demek daha doğru olur belki.  Her hafta pazar günü saat 10'da yayınlanan ilk öykü ile başlayan ve hafta boyu her gün saat 10'da yayınlanan bölümleri ile süren, 7 günlük seriler.  Serilerin özelliği, birbirine yakın yerlerde ya da konseptlerde çektiğim fotoğraflara eşlik etmeleri.  Şimdiye kadar iki seri öykü yayınladım. Toplamda 14 öykü ediyor. Yarından itibaren yeni seri başlıyor, siz kıymetli okuyucularım için bir ön bilgi olsun, bu serinin adı Kadıköy. Bugün Kadıköy'ün çeşitli yerlerinde çektiğim 7 fotoğraf eşliğinde yedi kısa öykü yer alacak, yarından itibaren 7 gün boyunca, saat 10'da oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında. Öykülerdeki karakterler, anlattıkları, olay örgüsü vb. tamamen kurgu. Gerçek hayattaki kişi ve olaylarla bağlantısı tesadüften ibaret.  İlginizi çekerse aynı öyküler ve fotoğraflar oyku7.blogspot adresli Instagram hesabında da yayınlanıyor...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Uyku İstasyonu / Nazlı Eray

Gerçekle düşün birbirine karıştığı; kahramanın Bursa'dan Paris'e, Sinop'tan Alanya'ya dolaştığı; geçmiş sorgulamaları, hayal kırıklıkları, hüzünler ve mutlulukların birbiriyle yarıştığı 160 sayfalık bir roman Uyku İstasyonu. Duraklarda, silik de olsa, Nazlı Eray'ın hayatına dair izler sezdim. Hangi izin hangi gerçekliğe işaret ettiğini edebiyat eleştirmenlerine bırakayım. İşin aslı, bulduğumu sandığım izlerin doğruluğundan da emin değilim. Ayrıca böylesi bir romanı okurken neden yazarın gerçek hayatıyla bağları düşünür insan sorusunu kendime not olarak ekleyeyim. Romanı tek oturuşta bitirdim. Elimden bırakmadan okumama neden olan şey sanırım büyülü atmosferdi. Bir sonraki sayfada ne olacağını tahmin bile edememenin gizeminin yanı sıra hikayenin gelişiminin neye işaret ettiğini çözmeye çalışmak da çok keyifliydi. Keyifli okumalar diliyorum. Sizler de görüşlerinizi paylaşmak isterseniz, yorum yazabilirsiniz. 

5. Sanattan 5. Kola: Orhan Pamuk

Cevdet Bey ve Oğulları adlı kitabını okumuştum yıllar evel. Kara Kitap adlı romanından uyarlanan filmi, Gizli Yüz, iki kere izlemiş ve anlamamıştım. Benim Adım Kırmızı ve Kar romanlarını okumayı düşünüp bir türlü vakit ayıramadım. Sonradan açıklamaları, Nobel'i kazanması, Nobel sonrası açıklamaları ile birleşince romanlarını okumaktan vazgeçtim. Taa ki her kitabını okuduğum az sayıdaki yazarlardan Kaan Arslanoğlu'nun blogunu okuyana dek. Arslanoğlu blogunda yazdıkları inceleme kitabından bahsediyordu. Kitaba yönelik bilinçli ilgisizliğe karşın ilk baskısının tükenmekte olduğundan, okuyucuların yorumlarından bahsediyordu yazıda. Ergin Yıldızoğlu, Nihat Ateş ve Ali Mert ile birlikte hazırlamışlar kitabı. Dört yazar da Pamuk'un farklı yönlerini değerlendirmişler. Nihat Ateş yazısında romancı Pamuk'u değerlendiriken, Yıldızoğlu ve Arslanoğlu yazarın edebi kişiliği ile hayattaki duruşunu birlikte ele almışlar. Oldukça yararlı bir inceleme olduğunu düşünuğum kitap ithaki...

Almanya'da televizyon yayınlarına erişim

Televizyon yayınları kablolu ve kablosuz olmak üzere iki ortam kullanılarak evlere ulaştırılır. Her iki ortam için de farklı uygulamalar bulunmaktadır. Kablonun kullanıldığı durumlarda Kablo TV, IPTV seçenekleri mevcuttur. Kablosuz ortam için ise uydu ve karasal vericiler kullanılabilir. Her ortamın kendisine göre avantajı, dezavantajı vardır. Daha ayrıntılı analizlerde, yayıncı için ve izleyici için avantajlar ve dezavantajlar olduğu görülecektir. Hatta ülkelerin düzenleyici denetleyici kuruluşlarının desteklediği ve/veya kösteklediği televizyon dağıtım yöntemleri olduğu söylenebilir.  Bu uzun girişi yazmamın sebebi, Arthur D. Little adlı araştırma kuruluşunun yakın tarihte yayınladığı bir araştırma. Lars Riegel ve Julien Duvaud-Schelnast imzalı   Almanya'da TV Platformları 2014 ve sonrası başlıklı 10 sayfadan ibaret rapor, Almanya'da son dönemin sıcak tartışma konusu durumundaki sayısal karasal televizyonun geleceğine ilişkin önemli analizler içeriyor. Geçti...

Bozkırdaki Gölgeler (Don Segundo Sombra) / Ricardo Güiraldes

Ricardo Güiraldes, Arjantin edebiyatının önemli isimlerinden birisiymiş. Don Segundo Sombra'yı, Can Yayınları'nın 1983 Ocak tarihli, Siren Tayla ve Vedat Tayyar Erdamar'ın çevirisiyle Bozkırdaki Gölgeler adıyla yayınladığı baskısından okudum. 235 sayfalık romanın sonunda Harriet de Onis'in makalesine yer verilmiş. Genel olarak Arjantin edebiyatı, özel olarak ise Güiraldes ve Son Segundo Sombra'ya dair ilginç bilgiler var makalede.  Romanın konusu Arjantin kırsalında bir gencin yetişkin olma yolundaki serüveni diye özetlenebilir. Kendisine rol model olarak Don Segundo Sombra adlı bir sığır çobanını seçtikten sonra yaşadıkları, düşündükleri ve dönüştüğü karakterini akıcı bir dille kaleme almış Güiraldes. 

Ulusal Seramik Müzesi, Sevr / Paris

Paris denilince akla gelenleri sıralasak neler sayabiliriz? Eyfel kulesi, Notre Dam katedrali, Şanzelize caddesi, Saint Germain...Aklımıza Sevr gelmez. İşin doğrusu 9 numaralı metro hattının son durağını görmeden önce benim de aklıma Sevr gelmiyordu. Dün 9 numaralı hattın son durağını okuyucunca ve kısa bir Google araması sonucu tarih derslerinden hatırladığımız, zaman zaman ruhunun hortlatılmaya çalışıldığına dair açıklamalara rastladığımız o ünlü Sevres anlaşmasının Paris'in banliyösünde imzalandığını öğrendim. Siz kıymetli okuyucularım için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan bendeniz, onca işin gücün arasında, Sevres'e gidip antlaşmanın imzalandığı Seramik Müzesi'ni gezdim ve fotoğrafladım. Baştan söyleyeyim, antlaşmanın yapıldığı tarihte de şimdi de seramik müzesi olarak kullanılan binada, antlaşmaya dair hiçbir bilgi yer almıyor. Binada ülkemizle ilgili tek belge / anıt / heykel aşağıda fotoğrafını da göreceğiniz anma anıtı. Osmanlı İmpatorluğu'nu fiili olarak bi...