Ana içeriğe atla

Kayıtlar

hayatı en iyi özetleyen şarkı ve sözleri...Pink Floyd'dan TIME (Zaman)

Time - Pink Floyd Yükleyen popi_vazeou . - Video klipler, sanatçı röportajları, konserler ve çok daha fazlası. Ticking away the moments that make up a dull day Fritter and waste the hours in an offhand way Kicking around on a piece of ground in your home town Waiting for someone or something to show you the way Tired of lying in the sunshine staying home to watch the rain And you are young and life is long and there is time to kill today And then one day you find ten years have got behind you No one told you when to run, you missed the starting gun And you run and you run to catch up with the sun, but it's sinking Racing around to come up behind you again The sun is the same in a relative way, but you're older Shorter of breath and one day closer to death Every year is getting shorter, never seem to find the time Plans that either come to naught or half a page of scribbled lines Hanging on in quiet desperation is the English way The time is gone, the song is...

Neşeli Hayat

Yılmaz Erdoğan'ın yazıp yönettiği ve başrolünü oynadığı son filmi Neşeli Hayat 'ı biraz geç de olsa izledim. Film, yıllar önce izlediğim Kemal Sunal'ın Düttürü Dünya adlı filminin yarattığı duyguyu hatırlattı. Neşeli Hayat adlı multi-level marketing şirketi tarafından dolandırılan, bu multi level marketingin ne olduğunu merak ediyorsanız buraya bakabilirsiniz, günlük bulduğu işlerle geçimini sağlamaya ve ayakta kalmaya çabalayan Rıza'nın traji komik öyküsü olarak özetlenebilir filmin konusu. Hüzünle ancak sıkılmadan izleyip, verdiğiniz paraya pişman olmadan sinemadan ayrılmak istiyorsanız gidip izleyin.

Go! Ekolojik Diktatörlük, Dirk C. Fleck

Geçen dönem aldığım derslerin birinde okumamız istendiği için haberdar olduğum ve içeriği nedeniyle iç bunaltısı ile okuduğum bilim kurgu Go! Ekolojik Diktatörlük. Ankara'lı yayınevi Ayraç Yayınları tarafından 1998 yılında yayınlanmış. Benim aldığım ilk baskısıydı, sanırım çok ilgi çekmemiş. Ankara'da yaşayıp kitabı almak isterseniz Selanik Caddesi'ndeki Metropol sinemasının yanındaki kitapevinde bulabilirsiniz. Gelelim kitaba. 1993 yılında Almanya'da çevre, ekoloji konularında çalışmaları olan gazeteci Fleck tarafından kaleme alınan Ekolojik Diktatörlük kara ütopya olarak adlandırılabilecek bir bilim kurgu. 2050'li yıllardaki dünyaya ilişkin karamsar, gerçekçi diye de nitelendirilebilir, bir tablo çiziliyor. Dünyanın büyük bir kısmı yaşanmaz hale gelmiş. Bir grup devlet Global Observer (Küresel Gözlemci) adı altında birleşmiş ve çevreyi koruyabilme adına konulan çok sıkı kurallarla insanları yöneterek hayatta kalmaya çalışıyor. Kitabın uyandırdığı iç bulantısı...

TÜİK Çocuk

Boyun, kilon yaşıtlarınla kıyaslandığında ülke ortancasına göre ne durumda? Seninle aynı adı taşıyan, yaşadığın kentte ve ülkede kaç kişi var? Senin yaşında yaşadığın kentte ve ülkede en yaygın isimler neler? Senin yaşında yaşadığın kentte ve ülkede kaç kişi yaşıyor? Peki ülkemizde en çok kullanılan 5 isim hangileri? (Bu son sorunun yanıtını herkes tahmin edecektir :) Ahmet, Mehmet, Mustafa ile Ayşe ve Fatma) Yukarıdaki soruların yanıtı bir TIK ötenizde. Eski adıyla Devlet İstatistis Enstitüsü yeni adıyla Türkiye İstatistik Kurumu, ya da kısaca TÜİK, web sayfasında çok güzel grafiklerle süslenmiş bir çocuk bölümü açmış. Burayı tıklayarak sayfaya ulaşabilirsiniz. Bağlantı çalışmazda diye sayfanın adresini aşağıya yazdım: http://www.tuik.gov.tr/TuikCocuk/Start.do Merak eden olur mu bilmem ama benim adımda Türkiye'de 88 278 kişi yaşıyormuş. Benim yaşımda Ankara'da en yaygın isim Murat'mış. Ankara'da en yaygın isim ise Ahmet'miş. Benim yaşımdaki kişiler arasında ülkemi...

Çöplüğün Generali, Oya Baydar

Oya Baydar'ın geçtiğimiz sene yazında yayınlanan son romanı Çöplüğün Generali'ni yakın zamanda okudum. Malum davayı hatırlatan yarı kurgusal, yarı belgesel gibi bir roman. Baydar'ın yazdığı roman gelecek zamanda geçiyor. Büyük deprem olarak anılan bir felaket sonrası insanlar yeni bir bölgede kurulan modern kentte yaşamlarını sürdürmektedir. Teknolojinin gelişmiş olanaklarından yararlanıp, sakin bir hayat geçiren romanın kahramanı bir gün havaalanına giderken sapmaması gereken bir yola sapar. Bu noktadan sonra romanın içinde bir başka roman okumaya başlıyoruz. Bu ikinci romanın yazarı büyük deprem öncesi yaşayan yazarlardan birisine ait. Bugünlerin meşhur davasında yeralan iddialara fazlasıyla benzer şeyler yaşanır bu ikinci romanda. Yarı belgesel gibi diye nitelendirdiğim bölüm bu roman içindeki romanda aktarılmış. Sonuna kadar ilgiyle okunan, sürükleyici bir roman Çöplüğün Generali. Bugünlerde yaşananlara ilişkin göndermeler, yorumlar düşündürücü. İnsanları denetleyen, f...

Göksu Restaruant

Göksu Restaurant ile yazdığım ve yayınladığım yazılar çok okunuyor. Mekana gidip beğenen ve beğenmeyenler yorumlarıyla iletiyi renklendiriyor(du). Blogger'ın kötü özelliklerinden birisi yayınlanmasına izin verdiğiniz bir yorumu sonradan silemiyorsunuz. Göksu Restaurant yazılarının birisine yapılan yorumların birinde kişilerle ilgili konulara girildiğini ne yazık ki geç fark ettim. Bu gün gelen bir yorum ile bu hatamı fark edince yorumu silmek istedim ancak bu mümkün olmadı. Ben de çözüm olarak o iletiyi yorumlara kapattım ve daha önce yapılan yorumlarının tümünü gizledim. Diğer yorumlayanların görüşleri de gizlenmiş oldu... Bundan sonra yorumları yayınlarken daha dikkatli olacağım. Tüm okuyucularıma duyurmak istedim...

2009'u uğurlamaya hazırlanırken

Yıllar birbirini kovalamaya devam ediyor. Şöyle bir durup bakınca çok uzakmış gibi gelen yaşlara geldiğimi farkediyorum. Şimdi merak edenler olacaktır kaçmış o çok uzak gelen yaşlar diye. Şairin yolun yarısı eder dediği yaşı geride bırakmak üzereyim. Yolun yarısı eder mi bilmem ama bana hep uzakmış gibi gelirdi 35. Koca adam yaşı. 2010 ile birlikte 35'i geçmiş olacağım. Tek düze haline gelmiş hayatımız iki küçük cimcimenin katılımıyla renklendi. Kedimizi de sayarsak 3 kişilik ailemiz 5 kişiye çıktı. 2009'u bebeklerin sağlıklı dünyaya gelişiyle hatırlayacağız. Bakalım ilerleyen yıllar neler getirecek. Bu yıl, özellikle bebeklerin dünyaya geldiği haziran ayından sonra, blog ile çok ilgilenemedim. Zamansızlığın yanı sıra blog'a yazacak şey leri (kitap okumak, tiyatroya gitmek, seyahat etmek gibi) yapmaya bir süreliğine ara vermek zorunda olduğum için yazılar azaldı. Ama bu arada geçtiğimiz ay koyduğum yazı gibi değişiklik yazılara hazırlıklı olun. Bu sene devam ettiğim bir y...

grip aşısı sonrası

geçen hafta cuma günü domuz gribine karşı aşılananlar arasına katıldım. Daha önce aşılananlardan duyduğum baş ağrısı, müde bulantısı gibi yan etkileri yaşamadım. Sadece ertesi gün aşı olduğum omzumda, aşı yerinde ağrı oldu, ki o da uzun sürmedi. Şimdi korumanın başlayacağı yaklaşık 3 haftalık süre içerinde virüs ile karşılaşmamam gerekiyor. Yoksa Ali Kırca'nın durumuna düşerim...

kasım 2009 yazısı / Uluslararası İlişkilerde Tarih Boyunca Teoriler

Uluslararası ilişkiler çalışmalarında farklı teoriler görülür. Tarihsel süreç açısından incelendiğinde dönem dönem öne çıkan teoriler olsa bile, geri planda kalan teorilerin de yok olmadığı, olayları açıklamadaki eksikliklerinin giderilerek yeniden ortaya çıktığı söylenebilir. Bu bağlamda birbiriyle mücadele içindeki teorilerden bahsedilebilir. Uluslararası ilişkilerde öne çıkan teoriler incelendiğinde ilk ele alınan idealizm olmaktadır. Birinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkilerinin görülmesi üzerine yeni savaşların engellenmesi, barış içerisinde ortak çıkarların en çoklaştırılmasının sağlanabileceği düşünülmüştür. İdealistler, bireylerin rasyonelliğini vurgulayarak hukuka saygı, ortaklaşa güvenlik, ortak hukuk yapılarının oluşturulması yoluyla ülkelerin, müzakere ederek sorunlarını çözebileceğini ileri sürülmüştür. Uluslar üstü bir yapı olarak Milletler Cemiyeti’nin, olası anlaşmazlıkların giderilmesinde yeterli olacağı düşüncesi hâkimdir. Milletler Cemiyeti’nin uluslararası sorunla...

açık hava ısıtıcıları

Bugünlerde kafanızı nereye çevirirseniz açık hava ısıtıcısı reklamı görüyoruz. Kapalı alanlarda sigara içmek yasaklanınca, kış günlerini düşünen işletmecilere yönelik ürünlerin tanıtımları çok düşündürücü. Bir yandan en ucuz enerjinin tasarruf edilen olduğunu söyleyeceğiz, bir yandan açık havayı ısıtmaya çalışacağız. Meseleyi parasını veren düşünsün diyerek geçiştiremeyiz. Dünyanın kaynakları böyle yok oluyor demek ki.

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

e-imza

Elektronik imza sempozyumu vardı geçtiğimiz hafta Ankara'da. Gazi Üniversitesi ile Telekomünikasyon Kurumu (TK) ortaklaşa düzenlemişler sempozyumu. Birbirinden ilginç deneyimler paylaşıldı iki gün boyunca. Görünen o ki e-imza ile ilgili temel sorun ne teknik, ne yasal. Sorun biraz yumurta tavuk sarmalı gibi. Yani uygulama olmadığı için e-imza almıyor kimse, e-imza yaygın olmadığı için uygulamalar yaygınlaşmıyor (özellikle bankacılık ve finans sektöründe). Bu sarmal nasıl kırılır? Bir başlangıç uygulaması bulmak gerekiyor. Sempozyumda dile getirilmeyen bir ilginç fırsat DVB-T ile birlikte satın alınması gerekecek Set Üstü Kutularla akıllı kartların okunabilecek olduğu gerçeği. Eğer doğru kutular ve konfigürasyon seçimi yapılırsa ve e-devlet uygulamalarının bir kısmı DVB-T platformuna taşınırsa beklenmedik bir hızla e-imzanın yaygınlaşması sağlanabilir. Bu konuda İtalya örneğinin iyi incelenmesi gerekiyor.

Yeni blog: Oyku7.blogspot.com

Oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında kısa öyküler yayınlamaya başladım. Aslında öykü serisi demek daha doğru olur belki.  Her hafta pazar günü saat 10'da yayınlanan ilk öykü ile başlayan ve hafta boyu her gün saat 10'da yayınlanan bölümleri ile süren, 7 günlük seriler.  Serilerin özelliği, birbirine yakın yerlerde ya da konseptlerde çektiğim fotoğraflara eşlik etmeleri.  Şimdiye kadar iki seri öykü yayınladım. Toplamda 14 öykü ediyor. Yarından itibaren yeni seri başlıyor, siz kıymetli okuyucularım için bir ön bilgi olsun, bu serinin adı Kadıköy. Bugün Kadıköy'ün çeşitli yerlerinde çektiğim 7 fotoğraf eşliğinde yedi kısa öykü yer alacak, yarından itibaren 7 gün boyunca, saat 10'da oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında. Öykülerdeki karakterler, anlattıkları, olay örgüsü vb. tamamen kurgu. Gerçek hayattaki kişi ve olaylarla bağlantısı tesadüften ibaret.  İlginizi çekerse aynı öyküler ve fotoğraflar oyku7.blogspot adresli Instagram hesabında da yayınlanıyor...

Uyku İstasyonu / Nazlı Eray

Gerçekle düşün birbirine karıştığı; kahramanın Bursa'dan Paris'e, Sinop'tan Alanya'ya dolaştığı; geçmiş sorgulamaları, hayal kırıklıkları, hüzünler ve mutlulukların birbiriyle yarıştığı 160 sayfalık bir roman Uyku İstasyonu. Duraklarda, silik de olsa, Nazlı Eray'ın hayatına dair izler sezdim. Hangi izin hangi gerçekliğe işaret ettiğini edebiyat eleştirmenlerine bırakayım. İşin aslı, bulduğumu sandığım izlerin doğruluğundan da emin değilim. Ayrıca böylesi bir romanı okurken neden yazarın gerçek hayatıyla bağları düşünür insan sorusunu kendime not olarak ekleyeyim. Romanı tek oturuşta bitirdim. Elimden bırakmadan okumama neden olan şey sanırım büyülü atmosferdi. Bir sonraki sayfada ne olacağını tahmin bile edememenin gizeminin yanı sıra hikayenin gelişiminin neye işaret ettiğini çözmeye çalışmak da çok keyifliydi. Keyifli okumalar diliyorum. Sizler de görüşlerinizi paylaşmak isterseniz, yorum yazabilirsiniz. 

2019 hedefleri, 2. ay değerlendirmesi

Öyle büyük hedefler koymamıştım kendime 2019 için . Zaten koysam da pek bir şey değişmediğinden belki de :)  Neyse, madem hedefleri ve ilk ay değerlendirmesini paylaştım, ikinci ayda durum ne minvalde onu da yazayım: Yeni kitap satın almama kararımı uygulamaya devam ediyorum. Bu süreçte kütüphane can simidim oldu. Şubat ayında istediğim kadar kitap okuyamadım ne yazık ki. Mart ayından umutluyum. Spor, istediğim yoğunlukta ilerliyor. Öğlen arası boşluğunda Eymir yürüyüşleri ve gün içerisinde olabildiğince hareket halinde olmak... Benim için yeterli. Bu yaştan sonra herkül gibi görünmeyi istemem zaten.  Eski yazı için girişimim henüz yok. Aslında bu konuyu başka bir şekilde çözmeyi planlıyorum. Sonbaharı beklemem gerekiyor. Bakalım, eğer tahmin ettiğim gibi ilerlerse süreçler, sizlerle de paylaşırım... Teknik etiketli yazıları, biraz daha özenli ve referanslı yazmaya gayret ediyorum. Bu yüzden eskisi kadar hızlı eklemeler olmuyor. Ancak beklediğinize değeceğini umu...

Sokak sanatçıları, Ankara

Kırmızı Azap / Ayfer Tunç

Ayfer Tunç külliyatını okumaya devam ediyorum ve bu sefer romanlarının ardından ilk kez bir öykü kitabı okuma fırsatım oldu: Kırmızı Azap . Farklı senelerde yazılmış dokuz öyküden oluşan bu kitap, her bir öyküsüyle derin bir etki bıraktı. En Sevdiğim Öykü: Kırmızı Azap Kitabın adını taşıyan "Kırmızı Azap" öyküsü, beni en çok etkileyen ve en sevdiğim öykü oldu. Bu öykü, yazılmamış eserlerin potansiyel kahramanlarının, yazarın beyin kıvrımlarındaki macerasını anlatıyor. Ayfer Tunç, öyküde karakter yaratma sürecini ustaca ele almış ve okuyucuya yazarın içsel dünyasına dair derin bir bakış sunmuş. Kederin Hakimiyeti: Karakterlerin Derin Dünyası Kitap boyunca hissettiğim en yoğun duygu, karakterlerin içsel kederleri oldu. Anlattıkları olaylar, yaşadıkları hayal kırıklıkları ve kullanılan dil, her sayfada bu kederi hissettirdi. Tunç’un öykülerindeki dilin gücü, okuyucuyu derinden etkiliyor ve kederin farklı yüzlerini gösteriyor. Kırmızı Azap , 2014 yılında ilk bas...

Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nde SoleMare Cafe

SoleMare Cafe ile 2015 senesinde tanıştık. O tarihlerde Küçükkuyu'nun büyük sürprizi başlıklı bir yazı ile blogda tanıtmaya çalışmıştım. 2016 yazında ise cafenin kurucuları ile söyleşi yayınladım. Mekânlara dair yazılara artık blogda çok yer vermiyorum. Sebebi ise basit: Google Haritalar.  Gittiğim mekânları Google Haritalar'da yorumluyor ve puanlıyorum. Hem daha pratik geliyor hem de daha çok kişiye ulaşıyor yazdıklarım. Ben de bir yere gideceğimde öncelikle Google Haritalar'daki yorumları okuyorum.  Yukarıdaki iki paragrafı yazma nedenim birazdan anlaşılacak. Bir kaç gün önce, çevrede yeni açılan bir yerler var mı diye Google Haritalar'da dolaşırken Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nin bahçesinde SoleMare Cafe 'nin yeniden açıldığını gördüm. Uzun zamandır ayrı kaldığım bir arkadaşla karşılaşmış kadar sevindim. Web sayfalarını incelediğimde ise hem çok şaşırdım hem de çok mutlu oldum. Web sayfasında iki kişiye teşekkür mesajı paylaşılmış. Birisi logolarını tasarlaya...

Viyana fotografları yayında

Viyana fotograflarının bir kısmını yayına verdim. Son gün çektiklerim ile henüz yüklemediğim bir kısmını ileride koymaya çalışacağım. Ayrıca fotografların açıklamaları da yok. Şimdilik bunlar var.