Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Atatürk Orman Çiftliği'nden Günlük Keçi Sütü

Bebeklerimiz süt içmeye başlayınca keçi sütü diye bir şeyin varlığından haberdar olduk. Kay adlı daha önce duymadığımız bir markanın uzun ömürlü keçi sütünü gördük marketlerde. Yarım yağlı olarak satılan uzun ömürlü Kay keçi sütünü kızlar severek içiyorlar. Geçenlerde Erzincan Mandra'da günlük keçi sütü satılmaya başladığını görünce sevindik. Hem günlük olması hem cam şişede satılması hem de üreticisinin yıllardır bildiğimiz A.O.Ç. olması mutlu etti bizleri. Şimdilik tek sorun üretimin kısıtlı olması nedeniyle günlük keçi sütünün A.O.Ç. satış mağazaları dışında bulunmasının zorluğu. Bizim için büyük sıkıntı değil. İşe giderken yol üzeri yapabiliyorum çiftliğin satış mağzasını. Umarım yakında yaygınlaşır ve bulunması kolaylaşır. Ankara'daki A.O.Ç. Satış Mağzasının telefonunu vereyim: (312) 211 03 80

Kuğulu Park, Ankara

Tek ayak üzerinde durma cezası almış ördekler...

Direkte sallanan sporcular

Bugünlerde Ankara caddelerinde direklerde sallandırılmış sporcuları görürseniz şaşırmayın. İbreti alem olsun diye değil, dünya basketbol şampiyonasının ev sahibi kentlerinden birisinin Ankara olmasından dolayı bu sporcular direklerde. Düşünce iyi olsa bile görüntü kötü olmuş bence. Fiba 2010 ile ilgili tüm bilgileri iyi hazırlanmış web sayfasından öğrenebilirsiniz. Grup maçları Kayseri, Ankara, İzmir ve İstanbul'da oynanacak. Grup maçları sonrası takımlar İstanbul'a gidecek. Türkiye grup maçlarını Ankara'da oynayacak. Türkiye'nin grubunda Çin, Yunanistan, Rusya, Porto Riko ve Fildişi Sahili takımları var.  Şampiyonanın Ankara'ya hareket getireceği kesin. Yeni açılan Ankara Arena, modern görünümü ile şampiyonaya yakışır bir tesis olmuşa benzer. Yenilenen Gençlik Parkı'ndaki ve Ulus'daki esnafın taraftarları beklediğini ekleyeyim. 

Trajik mi komik mi?

Blog sayfamda güncel gelişmelere ilişkin yazı, yorum yapmıyorum. Zaten her açtığınız web sayfasında güncele dair bilgi/yorum varken, bir de benim sayfamda bunlara yer vermeyeyim istedim. Bu gün bir değişiklik yapayım.  Malumunuz 12 Eylül 2010 tarihinde, kaderin garip cilvesi midir tesadüf mü bilinmez, 12 Eylül 1980 darbesi sonrası hazırlanan Anayasa'da değişiklikleri oylayacağız. İki seçeneğimiz var: Evet - Hayır. Bir grup, 3. seçenek olarak boykutu önerse bile aslında kimin boykot ettiğini, kimin sandığa gitmeye üşendiğini bilemeyeceğimizden Boykot seçeneğini tercih edenlerin sayısını bilemeyeceğiz.  Bu yazıyı yazdıran komik mi trajik mi olduğuna karar veremediğim durum, referandum kampanyalarına ilişkin. Çalıştığım iş yerinin internet erişimi, çoğu iş yerinde olduğu gibi, içerik denetleyici bir sunucu tarafından kontrol ediliyor. Oyun siteleri, müstehcenlik içeren siteler, sohbet siteleri bu içerik denetleyicisi tarafından engelleniyor. Bu sabah farkettim ki http://www.oyu...

Tuhaf, Ertuğrul ÖZKÖK

Hürriyet gazetesinin uzun yıllar genel yayın yönetmeliği görevini yürütmüş, sosyoloji doktorasına sahip gazeteci Ertuğrul Özkök, genel yayın yönetmenliği görevini bıraktıktan sonra yayınladığı kitabı Tuhaf, adı gibi tuhaf hikayeler içeren bir kitap. Beş bölümden oluşuyor. Yola çıkış, içerden, aradan, dışardan ve varış başlıklarını taşıyor bölümler. Alaca karanlık kuşağı öykülerini andırıyor kitabın başlarındaki anı/öykü/haber metinleri.  Sürükleyici biri dil ile yazılmış. Cumhuriyet Kitap ekinde Özkök ile kitabı üzerine yapılan söyleşiyi okumuştum. Orada hatırladığım kadarıyla Dan Brown ile İstanbul'a geldiğinde görüştüğünden ve Tuhaf'ı yazarken, Brown'un yazış stilinden yararlandığından/etkilendiğinden bahsediyordu. Kitabın, özellikle içerden bölümündeki metinler etkileyici. Samimi bir dil kullanmış Özkök. Kendini, inançlarını açık yüreklilikle ortaya koyuyor. Çoğu insanın yapmayı tercih etmeyeceği bir şey. Bugünkü siyasi durum ile kitaptaki inanca ilişkin görüşleri a...

700. yazı: Radyo günleri...

2004 yılının son aylarında başladım yazmaya. Aşağı yukarı 5 yıl olmuş. Biraz önce fark ettim ki bu yazı 700. yazı. Bakalım daha ne kadar devam edecek yazılar... Hava sıcak olunca evde geçirdiğimiz vakit, kışa kıyasla azaldı. Kısalan vaktin önemli bir bölümünde bebeklerle oynamak ile geçince ve onların yanında televizyon açılmayınca tatilde başladığım televizyonsuz hayata devam ediyorum. Bu durumdan şikayetçi değilim ve televizyonun eksikliğini hissetmiyorum. Bebeklere televizyonu bir süre daha seyrettirmemeyi düşünüyoruz, zaten okuduğumuz yazılar da bebek kanalları dahil hiç bir yayının kanıtlanmış faydasından bahsetmiyor. Aksine görüşleri içeren (gelişimine zarar verdiği yönünde) kimi yazılar var. Televizyon yasak ancak radyo değil. Evde hiç dinlemediğimiz kadar uzun süre radyo dinliyoruz. Bloga yazdığım son zaman yazılarında favori kanallarımı belirtmiştim zaten. Şimdi bunlara iki tane daha ekleyeyim: NTV Radyo (Ankara için 104.7 MHz) ve TRT Türkü (tam adı bu olmayabilir ama türkü ...

Ankara trafiğinde habersiz yol kapatmalar

Sabah her zamanki saatte kalkıp işe gitmek için evden çıkıp, her zaman kullandığınız yollardan geçmeye çalışıp yolun kapatıldığını görmenin ne kadar sinir bozucu olduğunu yaşayarak öğreniyorum. Bir ayı geçkin süredir televizyon izlemediğimden midir, bilgilendirmenin yapılmamasından mıdır bilmem Ankara'nın kapalı yollarını yolun başına geldiğimde öğrenebiliyorum. Sayısız reklam panolarının bir kaç tanesi kapanacak yolları duyurmak için kullanılsa olmaz mı?  İnternette arayınca Ankara Valiliği'nin bir açıklamasını buldum . Valilik web sayfasında da yer alıyor. Bilgiyi düzelteyim kimseye haksızlık yapmamayım...

RTÜK, IPTV Yönetmeliğini yayınladı

Başladı başlayacak derken, IPTV (Internet Protocol Television - İnternet protokolü televizyonu) yayınlarına ilişkin düzenlemeleri içeren IPTV Yönetmeliği 17 Temmuz 2010 tarih ve 27644 sayılı Resmi Gazete'de yayınlandı. IPTV'nin ne olduğunu merak edenlerin, blogda daha önce yayınladığım yazıları okumalarını öneririm. Yönetmeliği değerlendirmeye geçmeden önce bir tartışmaya açıklık getireyim. Kimilerine göre, mevcut RTÜK yasası ile IPTV konusunda düzenleme ve denetleme hakkı RTÜK'te yoktur. Oysa, çeşitli tarihlerde değişikliklere uğrayan, 1994 yılında çıkartılmış 3984 sayılı kanunun 2. maddesinin d bendinde televizyon yayını tanımlanmıştır. Bu tanımda yer alan elektromanyetik dalgalar, veri şebekeleri ve diğer yollarla ifadesi IPTV'nin RTÜK denetimine tabii olduğunun kanıtı niteliğindedir. IPTV Yönetmeliği'nde atıf yapılan 31. maddede ise farklı teknolojilere özel vurgu yapılmıştır. 2002 yılında değişikliğe uğrayan maddede yer alan aşağıdaki ifade IPTV denetiminin R...

İmamı Azam Savunması Şehit Bir Önder İçin Apolocya, Yaşar Nuri ÖZTÜRK

Bir dönem televizyonlarda sıklıkla karşılaştığımız, öne sürdüğü görüşleri ile İslam dininin yaşanılan şeklinden farklı olması gerektiğini savunan bir bilim adamı Öztürk. İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin kurucu dekanı. İslam dininin, Emevi Abbasi iktidarları döneminde, özellikle uydurulan hadislerle bozulduğunu, özünü yitirdiğini, düşünmeden yerine getirilen ibadetlere indirgendiğini savunuyor. Bu görüşlerini çeşitli kaynaklar ile destekliyor. Öztürk'ten daha önce Allah ile Aldatmak adlı eserini okumuştum. Fazlasıyla tekrarlardan oluşan, okunması kolay olmayan bir kitaptı. İmamı Azam üzerine kitap hazırlığından çeşitli söyleşilerinde bahsediyordu. Kitabı raflarda görünce alıp, okudum. İnkılap yayınevinden çıkmış okuduğum kitap, esas kitap olan İmamı Azam'ın kısaltılmış ve daha kolay okunur hale getirilmiş olanı. Bu bilgiye kitabı satın alırken sahip değildim. Okuduğum kısaltılmış halinde, ayrıntılı bilgiler için esas kitaba başvurulması gerektiği yazılmış. E...

Harikalar Diyarı, Eryaman, Sincan / Ankara

Zamanında bataklık benzeri bir yer olan arazi, büyük bir gölet etrafında düzenlenen park haline getirilmiş. Harikalar Diyarı adlı park, fotografta gördüğünüz Masal Adası ile ünlü. Şirinlerden, atıl kurta, pamuk prenses ve 7 cücelerden, keloğlana bir çok masal-çizgi film karakterinin heykelleri ile dolu bir ada. Adanın sembolü ise devasa Guliver heykeli. Park içerisinde keyifli saatler geçirebileceğiniz kafeler var. Semaver, gözleme keyfinin bedeli, Ankara'nın diğer mekanlarına kıyasla daha ucuz. Çocukları eğlendirmek için kaydıraklar, salıncakların yanısıra uzun sayılabilecek güzergaha sahip minik tren seferleri de var. Alışveriş merkezlerinin kısacık turları 4 TL / kişi iken, 10 dakika kadar süren mini tren turu Harikalar Diyarı parkında 3 TL / kişi. Bebekler bu turdan keyif almaz sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bizim 14 aylık yumurcaklar inmek istemiyordu...Ankara merkezinden Sincan'a giderken Eryaman sapağından sonra yolun sağ tarafında göreceğiniz büyük parkın birden çok giriş...

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Uyku İstasyonu / Nazlı Eray

Gerçekle düşün birbirine karıştığı; kahramanın Bursa'dan Paris'e, Sinop'tan Alanya'ya dolaştığı; geçmiş sorgulamaları, hayal kırıklıkları, hüzünler ve mutlulukların birbiriyle yarıştığı 160 sayfalık bir roman Uyku İstasyonu. Duraklarda, silik de olsa, Nazlı Eray'ın hayatına dair izler sezdim. Hangi izin hangi gerçekliğe işaret ettiğini edebiyat eleştirmenlerine bırakayım. İşin aslı, bulduğumu sandığım izlerin doğruluğundan da emin değilim. Ayrıca böylesi bir romanı okurken neden yazarın gerçek hayatıyla bağları düşünür insan sorusunu kendime not olarak ekleyeyim. Romanı tek oturuşta bitirdim. Elimden bırakmadan okumama neden olan şey sanırım büyülü atmosferdi. Bir sonraki sayfada ne olacağını tahmin bile edememenin gizeminin yanı sıra hikayenin gelişiminin neye işaret ettiğini çözmeye çalışmak da çok keyifliydi. Keyifli okumalar diliyorum. Sizler de görüşlerinizi paylaşmak isterseniz, yorum yazabilirsiniz. 

Yeni blog: Oyku7.blogspot.com

Oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında kısa öyküler yayınlamaya başladım. Aslında öykü serisi demek daha doğru olur belki.  Her hafta pazar günü saat 10'da yayınlanan ilk öykü ile başlayan ve hafta boyu her gün saat 10'da yayınlanan bölümleri ile süren, 7 günlük seriler.  Serilerin özelliği, birbirine yakın yerlerde ya da konseptlerde çektiğim fotoğraflara eşlik etmeleri.  Şimdiye kadar iki seri öykü yayınladım. Toplamda 14 öykü ediyor. Yarından itibaren yeni seri başlıyor, siz kıymetli okuyucularım için bir ön bilgi olsun, bu serinin adı Kadıköy. Bugün Kadıköy'ün çeşitli yerlerinde çektiğim 7 fotoğraf eşliğinde yedi kısa öykü yer alacak, yarından itibaren 7 gün boyunca, saat 10'da oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında. Öykülerdeki karakterler, anlattıkları, olay örgüsü vb. tamamen kurgu. Gerçek hayattaki kişi ve olaylarla bağlantısı tesadüften ibaret.  İlginizi çekerse aynı öyküler ve fotoğraflar oyku7.blogspot adresli Instagram hesabında da yayınlanıyor...

trafik üzerine notlar

Trafiğe çıkan araç sayısı da trafikte geçirilen süre de her sene artıyor. Ne akaryakıt zamları ne araç fiyatları bu artışlara engel olabiliyor. Sabah ve akşam saatlerinde yoğunlaşsa da artık günün her saatinde dur / kalk trafiğine yakalanmadan bir yere ulaşmak hayal. Kurallara uygun araç kullanırken önünüzde arkanızda ani manevralarla sizi zor durumda bırakan sürücülerle karşılaşmak işten değil.  Ne yazık ki her gün sosyal medya platformlarında yol verme üzerine başlayan tartışmalarla ilgili videolar görüyorum. Kiminin sonu çok üzücü bitiyor. 32 senedir araç kullanan birisi olarak trafikte güvenli sürüşe dair önerilerimi paylaşmak istiyorum: Yakın takipten kaçının. Araya başka araç girmesin diye önünüzdekinin tamponuna yapışırsanız ani frenlerde durma şansınız azalır. Hız limitlerine uyun. 50 ile git diyorsa levhada yerleşim yerinden geçiyorsunuzdur, birden yaya / hayvan yola çıkabilir. 30 diyorsa levha, okul vardır yakında. Sol şeridi işgal etmeyin. Bırakın geçsin daha hızlı ...

Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nde SoleMare Cafe

SoleMare Cafe ile 2015 senesinde tanıştık. O tarihlerde Küçükkuyu'nun büyük sürprizi başlıklı bir yazı ile blogda tanıtmaya çalışmıştım. 2016 yazında ise cafenin kurucuları ile söyleşi yayınladım. Mekânlara dair yazılara artık blogda çok yer vermiyorum. Sebebi ise basit: Google Haritalar.  Gittiğim mekânları Google Haritalar'da yorumluyor ve puanlıyorum. Hem daha pratik geliyor hem de daha çok kişiye ulaşıyor yazdıklarım. Ben de bir yere gideceğimde öncelikle Google Haritalar'daki yorumları okuyorum.  Yukarıdaki iki paragrafı yazma nedenim birazdan anlaşılacak. Bir kaç gün önce, çevrede yeni açılan bir yerler var mı diye Google Haritalar'da dolaşırken Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nin bahçesinde SoleMare Cafe 'nin yeniden açıldığını gördüm. Uzun zamandır ayrı kaldığım bir arkadaşla karşılaşmış kadar sevindim. Web sayfalarını incelediğimde ise hem çok şaşırdım hem de çok mutlu oldum. Web sayfasında iki kişiye teşekkür mesajı paylaşılmış. Birisi logolarını tasarlaya...

Bozkırdaki Gölgeler (Don Segundo Sombra) / Ricardo Güiraldes

Ricardo Güiraldes, Arjantin edebiyatının önemli isimlerinden birisiymiş. Don Segundo Sombra'yı, Can Yayınları'nın 1983 Ocak tarihli, Siren Tayla ve Vedat Tayyar Erdamar'ın çevirisiyle Bozkırdaki Gölgeler adıyla yayınladığı baskısından okudum. 235 sayfalık romanın sonunda Harriet de Onis'in makalesine yer verilmiş. Genel olarak Arjantin edebiyatı, özel olarak ise Güiraldes ve Son Segundo Sombra'ya dair ilginç bilgiler var makalede.  Romanın konusu Arjantin kırsalında bir gencin yetişkin olma yolundaki serüveni diye özetlenebilir. Kendisine rol model olarak Don Segundo Sombra adlı bir sığır çobanını seçtikten sonra yaşadıkları, düşündükleri ve dönüştüğü karakterini akıcı bir dille kaleme almış Güiraldes. 

e-imza

Elektronik imza sempozyumu vardı geçtiğimiz hafta Ankara'da. Gazi Üniversitesi ile Telekomünikasyon Kurumu (TK) ortaklaşa düzenlemişler sempozyumu. Birbirinden ilginç deneyimler paylaşıldı iki gün boyunca. Görünen o ki e-imza ile ilgili temel sorun ne teknik, ne yasal. Sorun biraz yumurta tavuk sarmalı gibi. Yani uygulama olmadığı için e-imza almıyor kimse, e-imza yaygın olmadığı için uygulamalar yaygınlaşmıyor (özellikle bankacılık ve finans sektöründe). Bu sarmal nasıl kırılır? Bir başlangıç uygulaması bulmak gerekiyor. Sempozyumda dile getirilmeyen bir ilginç fırsat DVB-T ile birlikte satın alınması gerekecek Set Üstü Kutularla akıllı kartların okunabilecek olduğu gerçeği. Eğer doğru kutular ve konfigürasyon seçimi yapılırsa ve e-devlet uygulamalarının bir kısmı DVB-T platformuna taşınırsa beklenmedik bir hızla e-imzanın yaygınlaşması sağlanabilir. Bu konuda İtalya örneğinin iyi incelenmesi gerekiyor.

İnsanlığımı Yitirirken / Osamu Dazai

Japon edebiyatının en önemli yazarlarından biriymiş Osamu Dazai ya da gerçek adıyla Şuuci Tsuşima. İnsanlığımı Yitirirken, ölümünden önce yazdığı son eseri. Japoncadan çevirisini Peren Ercan yapmış.  Yazar 1909 - 1948 yılları arasında yaşamış. İlkinde yaşı küçük olsa da, iki dünya savaşını da görmüş. Hayatına dair ayrıntıları buradan okuyabilirsiniz.  İnsanlığımı Yitirirken bir  kurgu roman, ancak otobiyografik özellikleri oldukça baskın olan bir kurgusu var. İthaki yayınları, eserin sonuna Mark Gilbeau'nun yazdığı ve Elif Kılıç tarafından çevrilen bir Sonsöz eklemiş. Romanı bitirmeden bu sonsözü okumamanızı öneririm.  Toplumla uyumlu yaşamak, sıradışı yeteneklere sahip olan bireyler için daha zor. Dazai de ömrü boyunca bu zorluklarla boğuşmuş. Teselliyi kimi zaman alkolde kimi zaman kadınlarda aramış. Ancak "hayata tutunmayı" başaramamış.  Tarihin farklı bir kesitinde yaşasaydı farklı olur muydu Dazai'nin hayatı? 1950'lerde dünyaya gelseydi mesela, ikinci düny...

Uykusuzluğun nedeni sıcaklar mı?

Başlıktaki soru dışında ne yazabilirim bilmiyorum. 02.20'de uyanık olduğum gece sayısı fazla değil. Kafam yastığa bir karış kaldığında uykuya dalmamla öğünürüm oysa.  Peki bu uykusuzluğun nedeni ne? Mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklık mı? İzlemeyi çoktan bıraktığım ama Google'ın "harika" algoritması nedeniyle maruz kalmaktan kurtulamadığım haberler mi? Yoksa, Yoks, Yok, Yo, Y.