Ana içeriğe atla

Kayıtlar

kırmızı sonbahar

Silivri Toplama Kampı, Zulümhane / Mustafa Balbay

Cumhuriyet gazetesinin Ankara temsilcisi ve köşe yazarı Balbay'ın yeni çıkan anı kitabının adı başlıktaki. Gündemi takip edenler bilecektir 600 günü aşkın bir süredir tutuklu Balbay. Kitabı üç bölümden oluşuyor. İlk iki bölüm sürmekte olan dava ile ilgili. Son bölüm ise hapishane gözlemlerine dayanıyor.  Sevdiğinize koşarken hiç cama çarptınız mı başlıklı yazıyı bir baba olarak okurken göz yaşlarım yanağımı ıslattı, boğazım düğümlendi.

Trafik lambasız kent: Ankara.

Ankara, 3 dönemdir devam eden yönetim anlayışıyla, otomobil öncelikli bir kent haline geldi. İş yerimden evime 21 km'lik yol var. Normal bir kentte bu uzunluktaki bir yolda kimbilir kaç tane trafik lambasından geçilir. Kent plancısı olmadığım için bu konuda bir standart falan var mı bilmiyorum. Gezdiğim gördüğüm kentlerdeki izlenimlerimden hareketle trafik akışının hızını kesmek için, kavşaklarda trafik lambalarının kasıtlı olarak kullanıldığına şahit oldum. Hollanda'da Amsterdam'ın bir banliyösünde gördüğüm kavşak daha ilginç idi. Kavşakta lamba yoktu. Ancak yolu düz geçebilmeniz de olanaklı değildi. Kavşağa geldiğinizde karşıya geçmek için önce yarın tur göbekten dönmeniz gerekiyordu.  Şimdi Ankara trafiğini yavaşlatmak için sabit radarlar konuldu bir çok yere. Radara yaklaşırken yavaşlayan trafik radarı geçer geçmez eski hızına ulaşıyor. Ben evime giderken 21 km'lik yol boyunca bir tek trafik lambasına denk geliyorum. O da yolumun sonlarında. 21 km'de tek lamba, ...

sarı sonbahara devam

en sevdiğim mevsimdir sarı sonbahar

  Sokaklar yere düşmüş yaprakların oluşturduğu tepelerden geçit vermez oldu. Ağaçlarda sararmaya direnen yeşiller olsa bile artık onların da fazla zamanı kalmadı. Bir kaç güne kalmaz onlar da arkadaşlarının yanında yerlerini alırlar. Cam arkasında ısıtan güneşli günler, Tarkan'ın şarkısındaki kış güneşi artık. Cam arkasında ısıtsa bile havayı ısıtacak kadar güçlü değil. Kış yaklaşıyor. Eskiden hüzün veren sarı sonbahara bu sene ilk baharın müjdecisi olarak bakıyorum. Öyle ya, sonbaharın ardından gelecek kış, arkası tekrar bahar. 

evlerde çoğalmaya başlayan yeni teknolojik oyuncak: media player (medya oynatıcı)

Radyo Televizyon Üst Kurulu'nun yaptırdığı iki araştırmanın sonuçları kıyaslandığında bile ülkemizde televizyon izleme sürelerinin azaldığı görülecektir. İkizlerden sonra bu sonbahar ile birlikte televizyon izlemeyenler kervanına katılan birisi olarak bu süreci yakından izliyorum. Bundan 10 yıl önce televizyonda tartışma programları ve haberler dışında bir şey izlemez, iş yerinde yapılan dizi sohbetlerine katıl(a)mazdım. Bundan 5 yıl önce, dönemin tüm dizilerinin sıkı takipçisi olmuş ve bundan ötürü büyük huzursuzluk duymaya başlamıştım. Bu kez iş yerindeki dizi sohbetlerine gönül rahatlığı ile katılmaya başlamıştım. Etrafımda televizyon izlemediğini, hatta evinde televizyonu olmadığını ileri sürüp geçen akşamki dizinin yorumlarına hararetle dahil olanları görüp epey eğlendiğimi hatılıyorum. Ne anlatacaktım, laf nereye geldi. Efendim konumuz ev içi eğlence ekipmanlarının yenilerinden (belki de benim yeni fark ettiklerimden :) medya oynatıcısı. Televizyonun, değiştirilemeyen yayın a...

bu işi öğreniyorum galiba: Helva tarifi

Mutfakta zaman geçirmeyi gittikçe daha çok seviyorum. Bu kez bir tatlı ile karşınızdayım: helva. Ne yazık ki helvamızın yapılış sürecini fotograflama projem, pillerin su koyuvermesi ile proje aşamasından öteye gidemedi. Gene de merak edenler için söyleyeyim tadı ve görüntüsü yerinde bir helva yapmayı başardım. Efendim lafı uzatmadan tarife geçelim. Önce malzemelerimiz: Yarım bardak un, Yarım bardak buğday nişastası, Yarım bardak pirinç unu, 3 bardak süt, badem ve/veya fındık, 2 bardak şeker, tereyağı, öncelikle sütümüze şekeri ilave edip ısıtıyoruz. Bulduğum tarifte kaynatın diyor ancak zaten pastörize süt kullandığım için ayrıca kaynatmaya ihtiyaç duymadım. Şekeri eritecek kadar ısıtılan süt yeterli oldu. 3 çeşit unumuzu karıştırıyoruz. Tarife uygun olarak 3 çeşit yazdım ama evde buğday nişastası yerine mısır nişastası varmış. Onu koymadım. Diğer iki unun miktarlarını arttırdım. Tereyağını, tarifte 125 gr diyor, eritip biraz soğumaya bırakıyoruz. Yağın bir süre soğumasını bekl...

Takunyalı Führer, Ergün Poyraz

Bu kitaba ilişkin bir şeyler yazıp yazmamak konusunda kararsız kaldım uzun süre. Bu kararsız kalışım bile epey anlamlı. İnsan okuduğu bir kitaba ilişkin bir iki not düşmek isterken bu kadar düşünür mü? Neyse, kitabın konusu malum. Konusu hakkında bir şeyler yazmayacağım. Tek ve bence en önemli özelliği, toplumsal belleğimizin ne kadar zayıf olduğunu hatırlatması. Kitapta yazılanların neredeyse tamamı başka kaynaklarda zamanında yayınlanmış bilgiler. Alt alta okuyunca ve hatırlayınca ilginç oluyor...

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Yeni blog: Oyku7.blogspot.com

Oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında kısa öyküler yayınlamaya başladım. Aslında öykü serisi demek daha doğru olur belki.  Her hafta pazar günü saat 10'da yayınlanan ilk öykü ile başlayan ve hafta boyu her gün saat 10'da yayınlanan bölümleri ile süren, 7 günlük seriler.  Serilerin özelliği, birbirine yakın yerlerde ya da konseptlerde çektiğim fotoğraflara eşlik etmeleri.  Şimdiye kadar iki seri öykü yayınladım. Toplamda 14 öykü ediyor. Yarından itibaren yeni seri başlıyor, siz kıymetli okuyucularım için bir ön bilgi olsun, bu serinin adı Kadıköy. Bugün Kadıköy'ün çeşitli yerlerinde çektiğim 7 fotoğraf eşliğinde yedi kısa öykü yer alacak, yarından itibaren 7 gün boyunca, saat 10'da oyku7.blogspot.com adresli blog sayfasında. Öykülerdeki karakterler, anlattıkları, olay örgüsü vb. tamamen kurgu. Gerçek hayattaki kişi ve olaylarla bağlantısı tesadüften ibaret.  İlginizi çekerse aynı öyküler ve fotoğraflar oyku7.blogspot adresli Instagram hesabında da yayınlanıyor...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Bozkırdaki Gölgeler (Don Segundo Sombra) / Ricardo Güiraldes

Ricardo Güiraldes, Arjantin edebiyatının önemli isimlerinden birisiymiş. Don Segundo Sombra'yı, Can Yayınları'nın 1983 Ocak tarihli, Siren Tayla ve Vedat Tayyar Erdamar'ın çevirisiyle Bozkırdaki Gölgeler adıyla yayınladığı baskısından okudum. 235 sayfalık romanın sonunda Harriet de Onis'in makalesine yer verilmiş. Genel olarak Arjantin edebiyatı, özel olarak ise Güiraldes ve Son Segundo Sombra'ya dair ilginç bilgiler var makalede.  Romanın konusu Arjantin kırsalında bir gencin yetişkin olma yolundaki serüveni diye özetlenebilir. Kendisine rol model olarak Don Segundo Sombra adlı bir sığır çobanını seçtikten sonra yaşadıkları, düşündükleri ve dönüştüğü karakterini akıcı bir dille kaleme almış Güiraldes. 

Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nde SoleMare Cafe

SoleMare Cafe ile 2015 senesinde tanıştık. O tarihlerde Küçükkuyu'nun büyük sürprizi başlıklı bir yazı ile blogda tanıtmaya çalışmıştım. 2016 yazında ise cafenin kurucuları ile söyleşi yayınladım. Mekânlara dair yazılara artık blogda çok yer vermiyorum. Sebebi ise basit: Google Haritalar.  Gittiğim mekânları Google Haritalar'da yorumluyor ve puanlıyorum. Hem daha pratik geliyor hem de daha çok kişiye ulaşıyor yazdıklarım. Ben de bir yere gideceğimde öncelikle Google Haritalar'daki yorumları okuyorum.  Yukarıdaki iki paragrafı yazma nedenim birazdan anlaşılacak. Bir kaç gün önce, çevrede yeni açılan bir yerler var mı diye Google Haritalar'da dolaşırken Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nin bahçesinde SoleMare Cafe 'nin yeniden açıldığını gördüm. Uzun zamandır ayrı kaldığım bir arkadaşla karşılaşmış kadar sevindim. Web sayfalarını incelediğimde ise hem çok şaşırdım hem de çok mutlu oldum. Web sayfasında iki kişiye teşekkür mesajı paylaşılmış. Birisi logolarını tasarlaya...

trafik üzerine notlar

Trafiğe çıkan araç sayısı da trafikte geçirilen süre de her sene artıyor. Ne akaryakıt zamları ne araç fiyatları bu artışlara engel olabiliyor. Sabah ve akşam saatlerinde yoğunlaşsa da artık günün her saatinde dur / kalk trafiğine yakalanmadan bir yere ulaşmak hayal. Kurallara uygun araç kullanırken önünüzde arkanızda ani manevralarla sizi zor durumda bırakan sürücülerle karşılaşmak işten değil.  Ne yazık ki her gün sosyal medya platformlarında yol verme üzerine başlayan tartışmalarla ilgili videolar görüyorum. Kiminin sonu çok üzücü bitiyor. 32 senedir araç kullanan birisi olarak trafikte güvenli sürüşe dair önerilerimi paylaşmak istiyorum: Yakın takipten kaçının. Araya başka araç girmesin diye önünüzdekinin tamponuna yapışırsanız ani frenlerde durma şansınız azalır. Hız limitlerine uyun. 50 ile git diyorsa levhada yerleşim yerinden geçiyorsunuzdur, birden yaya / hayvan yola çıkabilir. 30 diyorsa levha, okul vardır yakında. Sol şeridi işgal etmeyin. Bırakın geçsin daha hızlı ...

Yapay zeka, blog yazıları

2004 yılından bu yana devam ediyorum blog yazmaya. Kişisel hayatımda da teknoloji dünyasında da bir çok değişiklik oldu bu süreçte. Zaman zaman ara verdim yazmaya. Blog yazmaya, Türkçe içerikleri çoğaltmak amacıyla başlamıştım. Bugün geldiğimiz noktada ise özgün içerikleri çoğaltmak gibi bir hedef ile devam ediyorum yazmaya.  Bir çok işin yapay zeka araçlarına yaptırıldığı günümüz dünyasında, özgün içerik bulmak zorlaşıyor. İlk başlarda heyecan verici görünen yapay zeka tarafından oluşturulan içerikler, bir noktadan sonra birbirinin kopyası hâline dönüşüyor. Büyük olasılıkla bu sorunu aşacak araçlar da çıkacaktır.  Farklı konularda, yapay tatlardan ari içeriklere ulaşmak isterseniz tek yapmanız gereken SadeceOzgur sayfasına ulaşmak. Bu yazıyla birlikte, bundan sonra yapay zeka destekli hiçbir içeriğin blog sayfamda yer almayacağını duyuruyorum. 

yapay zekasız içerikler

Okuduğunuz LinkedIn paylaşımlarından blog sayfalarına, akademik makalelerden whatsapp mesajlarına neredeyse tüm içerikler yapay zeka araçlarınca hazırlanıyor. Artık doğru arama cümlesi, prompt, ile yapay zekayı çalıştırmak bile ayrı bir iş hâline dönüşmüş durumda.  Neredeyse tüm içeriklerin hazırlanmasında yapay zeka kullanılıyorken, akıntıya kürek çekmek gibi bir işe soyunmak, yapay zeka kullanmadan yazılar oluşturmaya çabalamak pek akıllıca değil diye düşünülebilir ilk bakışta.  Oysa blog yazmanın en keyifli yanı, duygu ve düşüncelerini kendi kelimelerinle not etmek ve bir süre geçtikten sonra dönüp onları okumak. O günlerde neler hissettiğini hatırlamak. Yapay zeka ile oluşturulan içeriklerde alamayacağınız bir tat.  Bu yüzden, arada yazım hataları olsa da, kimi zaman okunması zor olsa da kendi zekam ile oluşturmaya devam edeceğim. Bu kararımı paylaştığım 16 Haziran öncesi içeriklerin kimilerindeki yapay zeka katkılarını ise düzelmeden korumaya karar verdim. ...