Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Yeraltından Notlar / Fyodor Dostoyevski

Geçen yıl Eylül ayında bloga Çernişevski'nin Nasıl Yapmalı romanıyla ilgili yazdıklarımı   "Bu kitap sonrasına bıraktığım bir diğer önemli Rus yazarın eseri Yer Altından Notlar, okuma sırasının başına geçti. Yer Altından Notlar’ı Dostoyevski’nin Nasıl Yapmalı’ya yanıt olarak kaleme alındığını okudum Güneş Bozkaya’nın notlarında. Aynı bilgi bir çok internet sayfasında da tekrarlanmış."  notuyla bitirmiştim.  Türkçe olarak farklı yayınevleri tarafından yayınlanmış eseri, Can Yayınları'nın Mayıs 2011 tarihli ilk baskısından okudum. Rusça orijinalinden Ergin Altay tercüme etmiş.  Romanla ilgili yazacaklarıma geçmeden Altay'ın çevirisinin, okumayı kolaylaştırdığını belirtmem gerekiyor. Genellikle farklı dildeki sözcüklerin anlamları için konulan çevirmen notunu Altay başka bir boyuta taşımış. Romanda dönem yazarlarına göndermelerden, Dostoyevski'nin diğer eserlerinde açıkladığı kavramlara, hatta Petersburg'un 1860'lı yılların ortalarındaki adres rehberine ...

Rum Memet / Ferhan ŞENSOY

25.11.2006 tarihinde satın aldığım Rum Mehmet'i, kütüphanede unutunca bitirmek bugünlere kısmetmiş. Ortaoyuncular Yayınları tarafından ilk baskısı Mart 2002'de yapılan 205 sayfalık öykü kitabının benim okuduğum Mayıs 2002 tarihli 3. baskısıydı. Fotografa dikkat etmeyenler için kısa bir açıklama yapayım: 25.11.2006 tarihinde İstanbul İstiklal Caddesi'ndeki SES tiyatrosunda Ferhangi Şeyler'in 1588. oyununu izledim. Kitabı, tiyatro binasında satın aldım ve oyundan sonra imzalattım. Kitap ile ilgili ilk not etmek istediğim puntosunun büyüklüğü. Günümüzde kağıttan tasarruf kaygısıyla mıdır, kalınlığı azaltma kaygısıyla mıdır bilmem kimi kitapların puntosu çok küçük oluyor. Rum Memet'in puntosu alışageldiklerimizden büyük. Kitaptaki öykülerin bir bölümü anılardan oluşturulmuş. Şensoy'un otellerde yaşadıklarını anlatan birden fazla öykü var Rum Memet'te. Kitabın 86. sayfasında yer alan "O Zaten Çocukken Pilot Olmak İstiyordu" başlıklı öyküde, aşağ...

Bir Cinayet Romanı / Pınar Kür

Pınar Kür ismini, Asılacak Kadın adlı romanından uyarlanan filmi izleyerek öğrenmiştim. Kendisinden okuduğum ilk roman Bir Cinayet Romanı oldu. İlk baskısı 1989 yılında Can Yayınları tarafından yapılmış. Benim okuduğum Everest Yayınları tarafından yapılan Şubat 2008 tarihli 8. baskısıydı. Farklı bir cinayet romanı. Cinayetin işleneceği romanın başından belli. Aslında cinayet romanında elbette cinayet işlenecek, ancak Kür'ün eserinde ünlü bir yazar, bir şekilde ilişkisi olan insanlara, yazacağı romanda kullanmak üzere günlük tutmalarını ister. Bu günlükleri kullanıp bir cinayet romanı yazacaktır. Bölümlerin başlıklarındaki harfler, yazanların isimlerinin baş harfleri. Neyse, romanı okumamışları düşünerek daha fazla ayrıntı yazmayayım. Ortalarına kadar heyecanla okuyup sonra, tahmin ettiğim gibi mi bitecek düşüncesiyle devam edip, böyle de bitmez ki diye sonlandırdığım bir roman oldu.

Ruh Üşümesi / Adalet Ağaoğlu

Üç cilt halinde yayınladığı anılarını okuyup, yazdıklarının hiç birini okumamış olmam garip bir durumdu. Geç de olsa Ağaoğlu'nun romanlarından bir tanesini okudum. İlk baskısı 1991 yılında İletişim Yayınları'ndan çıkmış. Benim okuduğum Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'ndan, Nisan 2007 tarihli 11. baskısıydı. 119 sayfalık roman, yazar tarafından "Oda Romanı" olarak tanımlanmış. Öğlen yemeğini kalabalık bir lokantada yemeğe niyetli, birbirini tanımayan, kalabalık yüzünden aynı masayı paylaşmak durumunda kalan kadın ile erkeğin hikayesi Ruh Üşümesi. Bir iki saat içinde yaşanıyor her şey. Elbette kahramanların hayal dünyalarının zamanını hesaba katmazsak. Farklı bir teknik denemiş Ağaoğlu bu romanı kaleme almaya karar verdiğinde. Okuması, klasik roman akışına alışmışlar için biraz zorlayıcı. İşin doğrusu bu romanı ilk yayınlandığında edinmiş ama bir türlü ilerleyemeyip bırakmıştım. Okuyucusundan dikkat isteyen romanlardan. Romanın bölümlerine klasik müzik eserleri ...

Damla Damla Günler III 1983-1996, Adalet AĞAOĞLU

Ağaoğlu'nun yayınlanmış günlüklerinin son cildi 1983-1996 yılları arasını kapsıyor. Türkiye İş Bankası Yayınları'ndan ilk baskısını 2007 yılında yapılan bu son cildin ben Mart 2012 tarihli ikinci baskısını okudum. 831 sayfalık son cildin etiket fiyatı 32 TL. Yazarın "köyün yenisinden derenin büyüğüne" taşınmasıyla başlayan cilt, trafik terörüne uğradığı 22 Temmuz 1996'da bitiyor. 1980 darbesi sonrası özellikle 1983'deki seçimlerden sonra iktidara gelen Turgut Özal dönemiyle birlikte değişen Türkiye ve İstanbul'u Ağaoğlu'nun günlüğünden okuyoruz. 1996'ya kadar yayınladığı eserlerin yazılış sürecine tanıklık ederken dönemin edebiyatçıları arasındaki ilişkileri izlemek de ilginç. Behçet Necatigil anısına verilen şiir ödülünün jürisinde olan Ağaoğlu'nun günlüklerinden dönemin şairlere dair düşünceleri okunabilir.

Damla Damla Günler II 1977-1983, Adalet AĞAOĞLU

1969-1977 yıllarını kapsayan ilk cildini 2007 yılı Mart ayında okumuş olduğum günlüklerin 1977-1983 yıllarını kapsayan ikinci cildini geçen günlerde okudum. İkinci cilt Mart 2012 tarihinde ilk baskısını yapmış. Olası bir yanlış anlaşılmayı baştan düzelteyim. Aslında anıların ilk cildi 2004'te yayınlandıktan sonra 1969-1983 yılları arasını kapsayacak şekilde Damla Damla Günler I - II ve 1983-1996 arasını kapsayacak şekilde Damla Damla Günler III adlarıyla Mart 2007'de yayınlanmış Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları etiketiyle yayınlanmış. Mart 2012'de ise ilk cilt 1969-1977 ve 1977-1983 olmak üzere ikiye ayrılarak yeniden yayınlanmış. Damla Damla Günler II 314 sayfa ve etiket fiyatı 18 TL. Günlük, anı, biyografi gibi kurgu olmayan metinler okumaktan keyif alıyorum. Dönemi başkalarının gözünden okumaktan mıdır başkalarının hayatlarını meraktan mıdır yoksa ikisi birden midir bilemedim. Bildiğim, ne kadar uzun olsa da sıkılmadan okuduğum. Damla Damla Günler II'de 1980 darb...

ölmeye yüz tutan blog

Neden böyle oldu ben de tam anlayabilmiş değilim. Bu durum geçici mi onu da bilmiyorum. Bildiğim tek şey uzunca bir süredir blog sayfama yazmak isteğimin olmadığı. Zaten yazı sıklığından görülebilen bir durum. Ölü bloglar arasında yerini mi alacak yoksa bir süreliğine uykuya yatıp sonra uyanacak mı zaman gösterecek. Yeniden görüşünceye dek akıl sağlığınızı yitirmemeye çalışın/çalışalım. Böylesi bir dünyada ne kadar mümkünse...

sert geçen kış ve uykuya yatan blog yazarı

Kış sert ve yağışlı geçti bu sene başkentte. Kar, uzun süre kalkmadı yerden. Caddeler temizlense bile sokaklar ve özellikle kaldırımlardaki kar, güneşin yüzünü göstermesini bekledi. Bu uzun ve sert geçen kış mıdır sebebi bilemiyorum ama uzunca bir süredir bloga yazı yazmadığımı farkettim. Blog yazmaya başladığım Kasım 2004'ten bu yana yazısız geçen ilk ay Şubat 2012 oldu. Bu kadar ara verince yazacaklar birikti haliyle. Neyse, geç olsun güç olmasın en azından Mart 2012 yazısız geçmesin diye bu kısa durum raporunu ekleyeyim dedim sayfaya. Merak edenler için sağlık sıhhat yerinde, biraz tembellik biraz kış uykusu. Bahar ile birlikte yeniden canlanma / canlandırma zamanı...

Evrenden Torpilim Var! / Aykut Öğüt

Bir itiraf ile başlayayım bu yazıya. Hayatımda okuduğum ilk "kişisel gelişim" kitabıydı Evrenden Torpilim Var! Dharma yayınlarından ilk baskısını Şubat 2009'da yapan kitabın benim okuduğum Ağustos 2011 tarihli 110. baskısıydı. Her baskının kaç adet yapıldığına ilişkin bir bilgi bulunmayan kitap, 263 sayfa. Arka kapağındaki tanıtıcı yazı ilgi uyandırıyor: Siz hiç 150 kilo oldunuz mu? Sizin hiç yabancı bir ülkede bavulunuzu kaybettiğiniz, sabahları mısır gevreğine bira döküp hayatta kalırken günlerce tek kelime bile konuşmadığınız, dayak yedikten sonra girdiğiniz komadan bir gözünüzü kaybetmiş olarak çıkıp tekrar parklara döndüğünüz, annenizi kaybettiğiniz oldu mu? Benim oldu. Peki ya sonra o yabancı ülkenin dilinde şakır şakır konuşup hatta seslendirme yönetmenliği bile yaptığınız, o ülkedeki filmlerde başrol oynadığınız, yeni ve mutlu bir hayat kurduğunuz, elinizi attığınız her işi altın yumurtlayan tavuğa çevirdiğiniz, her saniyenizi gülümseyerek geçirdiğiniz, hayatta i...

Radyo + İnternet = RadioDNS

İnternet, bir çok sektörü etkiliyor, dönüştürüyor. İçinde bulunduğum yayın sektörü de internet dünyasındaki gelişmelerden fazlasıyla etkilenen sektörlerden birisi. Yayın sektörü deyince akla "yazılı ve görsel basın" geliyor. Ben işin görsel ve işitsel tarafında çalışıyorum. Hal böyle olunca yazdıklarım basılı yayıncılıktan çok görsel (televizyon) ve işitsel (radyo) yayıncılık ile ilgili oluyor. İnternetin televizyon dünyasına etkilerini bir çok yazımda ele almıştım, böyle giderse bu konu üzerine daha çok yazarım. Ancak radyo konusunda pek yazmadım. Arşive bakınca bir yazımı gördüm. Bu yazıda kısaca değindiğim RadioDNS , daha ayrıntılı bir tanıtımı hak ediyor. Radyo, ilgili frekanslardan vericilerle yapılan elektromanyetik dalgaların uygun alıcılar tarafından çözülmesi yoluyla kulağımıza hitabeden bir yayın şeklidir. Kullanılan frekansa ve yayının analog veya sayısal olmasına göre farklı isimler (FM, DAB, HD Radio) alsa bile özünde tek noktadan çok nok...

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yapay zeka, blog yazıları

2004 yılından bu yana devam ediyorum blog yazmaya. Kişisel hayatımda da teknoloji dünyasında da bir çok değişiklik oldu bu süreçte. Zaman zaman ara verdim yazmaya. Blog yazmaya, Türkçe içerikleri çoğaltmak amacıyla başlamıştım. Bugün geldiğimiz noktada ise özgün içerikleri çoğaltmak gibi bir hedef ile devam ediyorum yazmaya.  Bir çok işin yapay zeka araçlarına yaptırıldığı günümüz dünyasında, özgün içerik bulmak zorlaşıyor. İlk başlarda heyecan verici görünen yapay zeka tarafından oluşturulan içerikler, bir noktadan sonra birbirinin kopyası hâline dönüşüyor. Büyük olasılıkla bu sorunu aşacak araçlar da çıkacaktır.  Farklı konularda, yapay tatlardan ari içeriklere ulaşmak isterseniz tek yapmanız gereken SadeceOzgur sayfasına ulaşmak. Bu yazıyla birlikte, bundan sonra yapay zeka destekli hiçbir içeriğin blog sayfamda yer almayacağını duyuruyorum. 

Bozkırdaki Gölgeler (Don Segundo Sombra) / Ricardo Güiraldes

Ricardo Güiraldes, Arjantin edebiyatının önemli isimlerinden birisiymiş. Don Segundo Sombra'yı, Can Yayınları'nın 1983 Ocak tarihli, Siren Tayla ve Vedat Tayyar Erdamar'ın çevirisiyle Bozkırdaki Gölgeler adıyla yayınladığı baskısından okudum. 235 sayfalık romanın sonunda Harriet de Onis'in makalesine yer verilmiş. Genel olarak Arjantin edebiyatı, özel olarak ise Güiraldes ve Son Segundo Sombra'ya dair ilginç bilgiler var makalede.  Romanın konusu Arjantin kırsalında bir gencin yetişkin olma yolundaki serüveni diye özetlenebilir. Kendisine rol model olarak Don Segundo Sombra adlı bir sığır çobanını seçtikten sonra yaşadıkları, düşündükleri ve dönüştüğü karakterini akıcı bir dille kaleme almış Güiraldes. 

Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nde SoleMare Cafe

SoleMare Cafe ile 2015 senesinde tanıştık. O tarihlerde Küçükkuyu'nun büyük sürprizi başlıklı bir yazı ile blogda tanıtmaya çalışmıştım. 2016 yazında ise cafenin kurucuları ile söyleşi yayınladım. Mekânlara dair yazılara artık blogda çok yer vermiyorum. Sebebi ise basit: Google Haritalar.  Gittiğim mekânları Google Haritalar'da yorumluyor ve puanlıyorum. Hem daha pratik geliyor hem de daha çok kişiye ulaşıyor yazdıklarım. Ben de bir yere gideceğimde öncelikle Google Haritalar'daki yorumları okuyorum.  Yukarıdaki iki paragrafı yazma nedenim birazdan anlaşılacak. Bir kaç gün önce, çevrede yeni açılan bir yerler var mı diye Google Haritalar'da dolaşırken Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nin bahçesinde SoleMare Cafe 'nin yeniden açıldığını gördüm. Uzun zamandır ayrı kaldığım bir arkadaşla karşılaşmış kadar sevindim. Web sayfalarını incelediğimde ise hem çok şaşırdım hem de çok mutlu oldum. Web sayfasında iki kişiye teşekkür mesajı paylaşılmış. Birisi logolarını tasarlaya...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

İnsanlığımı Yitirirken / Osamu Dazai

Japon edebiyatının en önemli yazarlarından biriymiş Osamu Dazai ya da gerçek adıyla Şuuci Tsuşima. İnsanlığımı Yitirirken, ölümünden önce yazdığı son eseri. Japoncadan çevirisini Peren Ercan yapmış.  Yazar 1909 - 1948 yılları arasında yaşamış. İlkinde yaşı küçük olsa da, iki dünya savaşını da görmüş. Hayatına dair ayrıntıları buradan okuyabilirsiniz.  İnsanlığımı Yitirirken bir  kurgu roman, ancak otobiyografik özellikleri oldukça baskın olan bir kurgusu var. İthaki yayınları, eserin sonuna Mark Gilbeau'nun yazdığı ve Elif Kılıç tarafından çevrilen bir Sonsöz eklemiş. Romanı bitirmeden bu sonsözü okumamanızı öneririm.  Toplumla uyumlu yaşamak, sıradışı yeteneklere sahip olan bireyler için daha zor. Dazai de ömrü boyunca bu zorluklarla boğuşmuş. Teselliyi kimi zaman alkolde kimi zaman kadınlarda aramış. Ancak "hayata tutunmayı" başaramamış.  Tarihin farklı bir kesitinde yaşasaydı farklı olur muydu Dazai'nin hayatı? 1950'lerde dünyaya gelseydi mesela, ikinci düny...

yapay zekasız içerikler

Okuduğunuz LinkedIn paylaşımlarından blog sayfalarına, akademik makalelerden whatsapp mesajlarına neredeyse tüm içerikler yapay zeka araçlarınca hazırlanıyor. Artık doğru arama cümlesi, prompt, ile yapay zekayı çalıştırmak bile ayrı bir iş hâline dönüşmüş durumda.  Neredeyse tüm içeriklerin hazırlanmasında yapay zeka kullanılıyorken, akıntıya kürek çekmek gibi bir işe soyunmak, yapay zeka kullanmadan yazılar oluşturmaya çabalamak pek akıllıca değil diye düşünülebilir ilk bakışta.  Oysa blog yazmanın en keyifli yanı, duygu ve düşüncelerini kendi kelimelerinle not etmek ve bir süre geçtikten sonra dönüp onları okumak. O günlerde neler hissettiğini hatırlamak. Yapay zeka ile oluşturulan içeriklerde alamayacağınız bir tat.  Bu yüzden, arada yazım hataları olsa da, kimi zaman okunması zor olsa da kendi zekam ile oluşturmaya devam edeceğim. Bu kararımı paylaştığım 16 Haziran öncesi içeriklerin kimilerindeki yapay zeka katkılarını ise düzelmeden korumaya karar verdim. ...