Ana içeriğe atla

Kayıtlar

EBU, İsveç hükumetinin kararından rahatsız

Avrupa Yayın Birliği ( E uropean B roadcasting U nion) web sayfasında yayınladığı  açıklama  ile İsveç hükumetinin 2017 yılı sonrasında 700 Mhz bandını televizyon yayınının yanında mobil hizmetlere de açması kararından duyduğu endişeyi dile getirmiş. Avrupa'nın neredeyse tümünde analog karasal televizyon yayınları sonlandırıldığı için geçmişte televizyon yayınları için kullanılagelen 800 MHz frekans bandı mobil servislere tahsis edildi. Tabii öyle bedavaya yapılmadı bu tahsis. Epeyce yüklü meblağlar karşılığı ihaleler düzenlenerek isteklilere sunuldu. Televizyon hizmetlerinin sayısallaştırılmasıyla ortaya çıkan bu imkan, literatürde digital dividend (sayısal pay) olarak adlandırılıyor. İnternette bu digital divident kelimesi ile arama yaparsanız epey kaynak bulabilirsiniz.  Televizyon yayınlarını karasal ortamda iletirken analogdan sayısala dönüşüm ile ortaya çıkan kapasite fazlasını başka hizmetler için kullanmaya başlamak kamu hizmeti yayıncılar...

Analog karasal televizyon yayınlarının sonlandırılmasına tam bir yıl kaldı

Önümüzdeki yıl bugün, yani 3 Mart 2015 'te analog karasal televizyon yayınları sonlandırılıyor olacak. Radyo Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) 3 Mart 2011 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 6112 sayılı yasaya göre durum böyle. Peki bugün itibariyle, RTÜK'ün yayınladığı ve hali hazırda web sayfasında erişime açık durumda bulunan KARASAL SAYISAL TELEVİZYON YAYININA GEÇİŞ UYGULAMA TAKVİMİ 'ne göre nelerin olması gerekiyordu? Gelin birlikte göz atalım:  Ankara ( 1 Kasım 2013) Bursa ( 1 Aralık 2013) İstanbul ( 8 Aralık 2013) Adana ( 15 Aralık 2013) Yalova ( 22 Aralık 2013) Kocaeli ( 3 Ocak 2014) Sakarya ( 8 Ocak 2014) İzmir ( 13 Ocak 2014) Mersin ( 18 Ocak 2014) Antalya ( 23 Ocak 2014) Kayseri ( 28 Şubat 2014) Yukarıdaki 11 ilde düzenli sayısal karasal televizyon yayınları (DTT) başlamış olmalıydı. Konya 'da ise yarın (4 Mart 2014) tarihinde DTT yayınları başlayacaktı.  Bugünkü durumda ise, Ankara'da Anten A.Ş. k...

Jardin d'Acclimatation, Paris

Paris'in batısında yer alıyor Jardin d'Acclimatation . Girişi ücretli olan bu parkta çocuklara keyif verecek bir çok etkinlik bir arada sunuluyor. Özellikle güzel havalarda çocuklarla dolu oluyor.  Lunapark, kum havuzu, oyun parkı, mini hayvanat bahçesi, safari park adını taktığım bir alanın yanı sıra küçük bir manej de parkta mevcut.   Safari parkuru benim taktığım isim. Parkın bu kısmının orijinal adı les aventures forestières. Tercümesini sorarsanız, yanlış bilmiyorsam, macera ormanı - orman macerası gibi bir şey oluyor. İp köprüleri, kütükler üzerinde yürümeler..  Gördüğünüz gibi çok yüksek değil köprüler. Zemin yumuşak.   Kaydırağa ulaşmak için epey çaba göstermek gerekiyor. İlk seferlerinde zorlansalar bile yeniden denemek isteği duyuyor çocuklar. Kendi başlarına uğraşıp yapabildiğini görmek, AVM'lerdeki korunaklı oyun parklarının veremeyeceği bir deneyim.   Aralıklar öyle ayarlanmış ki yapması çocuk için zor, ancak...

Musee de la Magie, Paris

Farklı özelliklere sahip çok sayıda müze bulunuyor Paris'te. Bunlar arasında, çocuklara daha çok hitabedecek olanlardan birisi Musee de la Magie . Marais bölgesinde, eski bir binanın alt katında, dar koridorlu ve mekanlı bir müze. Aslında iki müze demek daha doğru belki. Girişte sol tarafta otomat müzesi, sağ tarafta ise sihir müzesi var. Sihir müzesinde, sihirbazlıkta tarih boyunca kullanılan malzemelerin sergisinin yanı sıra 15 - 20 dakikalık bir gösteri de var. İp ve iskambil kartlarıyla yapılan gösteri, başarılı. Otomat müzesi de etkileyici. Girişteki otomatlar 18. yüzyıldan kalma. Hepsi çalışır durumda. Önlerindeki tuşlara basılınca hünerlerini sergiliyor. Yukarıda konumlandırılmış otomatların önüne basamak konulmuş. Bu sayede çocuklar da rahatlıkla görebiliyor. İç taraftaki otomatlar ise yeni. Ahşap ağırlıklı malzemeler ile yapılmış bu yeni otomatlar, bu zanaatin bir şekilde sürdürüldüğünü ortaya koyuyor. Otomat nedir diye soracak olursanız, bu bağlantıyı ziyaret etme...

bahar bereketi ile gelsin

 Bahar  doğanın uyandığı bir ay. Ağaçlar kışın sessizliklerini baharın gelmesi ile bozar ve taze çiçeklerini çıkartır.  İnsanlar ne zaman üzerindeki ölüm sessizliğini, haksızlıklara karşı çığlıga dönüştürecek? Biz o günleri görebilecek miyiz?  Bahar ayını umutlu bir yazı ve mutlu hissettiren bir fotograf ile karşılamak istedim. Yazı istediğim gibi olmadı.  Umarım fotografı beğenirsiniz.

Erzurum oteli

Erzurum oteli, Ulus'ta Hal yakınında kaderine terk edilmiş durumda. Umarım seçimlerde iş başına gelecek belediye başkanı, bu bölgeyi tarihi dokusunda uygun bir şekilde restore eder. Ulus'ta, Erzurum oteli benzeri birçok tarihi yapı var. 

3 Mart 2014 yaklaşırken belirsizlik sürüyor

Son günlerde blog sayfamın ziyaretçilerinin önemli bir bölümü "İstanbul DVB-T2" kelimesi ile yapılan aramalarla gelenler. Hal böyle olunca hem süreçte neler oluyor, hem İstanbul'da DVB-T2 deneme yayınları var mı sorularını, elimden geldiğince yanıtlamak istedim. İkinci sorudan başlayayım: ANTEN A.Ş. adlı şirket, RTÜK tarafından görevlendirilip Ankara'da DVB-T2 deneme yayınları yaptı. Bildiğim kadarıyla İstanbul'da deneme yayınları konusunda bir hazırlıkları var. Ancak en doğru bilgiye ANTEN A.Ş.'nin web sayfasından ve RTÜK'ün web sayfasından ulaşabilirsiniz.  Gelelim ilk soruya: Yani sayısal karasal televizyon sürecinde neler oluyor? En kısa yanıt : Belirsizlik Sürüyor! Ülkenin siyasetindeki belirsizlik değil bahsettiğim. Aslına bakarsanız 3 Mart 2014'te bir şey olacağı da yok. Peki tarihin önemi ne ve süren neyin belirsizliği? Hemen yazayım: Radyo ve televizyon sektörü çalışanları, özellikle bu sektörün yönetim birimlerindekiler 3 Mart 2...

Ankara Sanat Tiyatrosu: Dar Ayakkabı ile Yaşamak / Duşan Kovaçevic

Ankara Sanat Tiyatrosu Oyunun yazarının soyadını görünce ilk aklıma gelen, bir dönem ülkemize gelen "çeviç" ile biten soyadlarına sahip futbolcular oldu. O zamanlar Drogba yerine Şekerbegoviç, Kovaçeviç gelirdi.  Ankara Sanat Tiyatrosu 'nun sezon oyunları arasında yer alan Dar Ayakkabı ile Yaşamak, kapitalizmin vahşiliğini tokat gibi yüzümüze çarpıyor. Özelleştirme kapsamında kapatılan bir ayakkabı üretim tesisinde direnen işçiler ve bu işçiler üzerinden, onların ölümü üzerinden kar hesabı yapan bir reality show prodüktörünü konu edinmiş oyun. Sağlam bir medya eleştirisi, the medium is the message sözünün ne anlama geldiğini açıklayan olaylar oyunun değindikleri arasında. Başarılı oyunculuklar ve sade dekor ile sahnelenmiş Dar Ayakkabı ile Yaşamak. İkinci perde biraz aceleye getirilmiş gibi hissettim. Metinde de böyle mi diye merak ettim. Bir de finalde öte dünyada mutluluk mesajı oyunun bütünlüğünü ciddi olarak sarsıyordu. Bunun yerine oyun içinde zaman zaman k...

Digital TV CEE 2014 Etkinliği, 24-26 Haziran 2014, @ Budapeşte

Geçen yıl, Krakow'da düzenlenen Digital TV Orta Avrupa ve Avrasya etkinliğine katılma şansı bulmuştum. Vestel ve SPI International, etkinliğin Türkiye'den katılan şirketleriydi. Bu yıl Macaristan'ın başkenti Budapeşte'de düzenlenecek etkinlik, geçen yıl gibi, 3 güne yayılmış. İlk gün, tıpkı geçen yıl gibi, Over The Top Television (OTT TV) konusuna ayrılmış. Etkinliğin taslak ajandasını buradan indirebilirsiniz.  Over The Top TV, IPTV / Kablo TV işletmecileri için bir kabus mu yoksa ağlarını genişletmek için fırsat mı?  Yukarıdaki soru, son yıllarda sıkça soruluyor. Web TV ile IPTV'nin farkını sektör çalışanları çok iyi bilir. OTT'nin hangisine yakın olduğu ndan tutun, IPTV için kapalı bir şebekeye ihtiyaç hala var mı 'ya kadar uzanan sorular ise günümüzde tek yanıtı olan sorular değil. 24 Haziran 2014, bu soruların ve kafalardaki belirsizliklerin giderilmesi açısından önemli bir gün. Digital TV CEE etkinliğinin öncesinde OTT özel gününde bölgenin...

EBU radyo günlerinin ardından

13 Şubat 2014 tarihinde Avrupa Yayın Birliği'nin Cenevre'deki merkezinde Radyo Günleri adlı bir etkinlik düzenlendi. Yazının başlığına bakarak, sadeceozgur demek ki etkinliği izledi , diye düşünmeyin. 1998 yılından bu yana bulunduğum radyo televizyon dünyasında henüz ne EBU'ya, ne ABU'ya ne IBC'ye ne de NAB'e gitme şansı bulamadım. Daha yaşım genç (!), hayat uzun. Bir gün elbette deyip konuya geri dönelim: Yine Yeni Yeniden RADYO! Slogan bana ait. Gerçekten yine ve gerçekten yeni ve son olarak, yeniden RADYO. Yeni radyo çünkü; Uzun yıllardır süren FM radyo yayıncılığında değişiklik olanakları var: RadioDNS , radyonun tek yönlü yapısını değiştirmeye aday. Özel alıcılar ile evimizde ya da akıllı telefona indirilecek bir uygulama ile hep yanımızda taşıyabileceğimiz RadioDNS yayını sayesinde, dinlediğimiz radyo ile birlikte basit video klipleri, etiketleme, favorilere ekleme gibi yenilikler yaşayabileceğiz. DAB+ ile birlikte çok daha yüksek ses kalitesi...

geçen haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yapay zeka, blog yazıları

2004 yılından bu yana devam ediyorum blog yazmaya. Kişisel hayatımda da teknoloji dünyasında da bir çok değişiklik oldu bu süreçte. Zaman zaman ara verdim yazmaya. Blog yazmaya, Türkçe içerikleri çoğaltmak amacıyla başlamıştım. Bugün geldiğimiz noktada ise özgün içerikleri çoğaltmak gibi bir hedef ile devam ediyorum yazmaya.  Bir çok işin yapay zeka araçlarına yaptırıldığı günümüz dünyasında, özgün içerik bulmak zorlaşıyor. İlk başlarda heyecan verici görünen yapay zeka tarafından oluşturulan içerikler, bir noktadan sonra birbirinin kopyası hâline dönüşüyor. Büyük olasılıkla bu sorunu aşacak araçlar da çıkacaktır.  Farklı konularda, yapay tatlardan ari içeriklere ulaşmak isterseniz tek yapmanız gereken SadeceOzgur sayfasına ulaşmak. Bu yazıyla birlikte, bundan sonra yapay zeka destekli hiçbir içeriğin blog sayfamda yer almayacağını duyuruyorum. 

Bozkırdaki Gölgeler (Don Segundo Sombra) / Ricardo Güiraldes

Ricardo Güiraldes, Arjantin edebiyatının önemli isimlerinden birisiymiş. Don Segundo Sombra'yı, Can Yayınları'nın 1983 Ocak tarihli, Siren Tayla ve Vedat Tayyar Erdamar'ın çevirisiyle Bozkırdaki Gölgeler adıyla yayınladığı baskısından okudum. 235 sayfalık romanın sonunda Harriet de Onis'in makalesine yer verilmiş. Genel olarak Arjantin edebiyatı, özel olarak ise Güiraldes ve Son Segundo Sombra'ya dair ilginç bilgiler var makalede.  Romanın konusu Arjantin kırsalında bir gencin yetişkin olma yolundaki serüveni diye özetlenebilir. Kendisine rol model olarak Don Segundo Sombra adlı bir sığır çobanını seçtikten sonra yaşadıkları, düşündükleri ve dönüştüğü karakterini akıcı bir dille kaleme almış Güiraldes. 

Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nde SoleMare Cafe

SoleMare Cafe ile 2015 senesinde tanıştık. O tarihlerde Küçükkuyu'nun büyük sürprizi başlıklı bir yazı ile blogda tanıtmaya çalışmıştım. 2016 yazında ise cafenin kurucuları ile söyleşi yayınladım. Mekânlara dair yazılara artık blogda çok yer vermiyorum. Sebebi ise basit: Google Haritalar.  Gittiğim mekânları Google Haritalar'da yorumluyor ve puanlıyorum. Hem daha pratik geliyor hem de daha çok kişiye ulaşıyor yazdıklarım. Ben de bir yere gideceğimde öncelikle Google Haritalar'daki yorumları okuyorum.  Yukarıdaki iki paragrafı yazma nedenim birazdan anlaşılacak. Bir kaç gün önce, çevrede yeni açılan bir yerler var mı diye Google Haritalar'da dolaşırken Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nin bahçesinde SoleMare Cafe 'nin yeniden açıldığını gördüm. Uzun zamandır ayrı kaldığım bir arkadaşla karşılaşmış kadar sevindim. Web sayfalarını incelediğimde ise hem çok şaşırdım hem de çok mutlu oldum. Web sayfasında iki kişiye teşekkür mesajı paylaşılmış. Birisi logolarını tasarlaya...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

İnsanlığımı Yitirirken / Osamu Dazai

Japon edebiyatının en önemli yazarlarından biriymiş Osamu Dazai ya da gerçek adıyla Şuuci Tsuşima. İnsanlığımı Yitirirken, ölümünden önce yazdığı son eseri. Japoncadan çevirisini Peren Ercan yapmış.  Yazar 1909 - 1948 yılları arasında yaşamış. İlkinde yaşı küçük olsa da, iki dünya savaşını da görmüş. Hayatına dair ayrıntıları buradan okuyabilirsiniz.  İnsanlığımı Yitirirken bir  kurgu roman, ancak otobiyografik özellikleri oldukça baskın olan bir kurgusu var. İthaki yayınları, eserin sonuna Mark Gilbeau'nun yazdığı ve Elif Kılıç tarafından çevrilen bir Sonsöz eklemiş. Romanı bitirmeden bu sonsözü okumamanızı öneririm.  Toplumla uyumlu yaşamak, sıradışı yeteneklere sahip olan bireyler için daha zor. Dazai de ömrü boyunca bu zorluklarla boğuşmuş. Teselliyi kimi zaman alkolde kimi zaman kadınlarda aramış. Ancak "hayata tutunmayı" başaramamış.  Tarihin farklı bir kesitinde yaşasaydı farklı olur muydu Dazai'nin hayatı? 1950'lerde dünyaya gelseydi mesela, ikinci düny...

yapay zekasız içerikler

Okuduğunuz LinkedIn paylaşımlarından blog sayfalarına, akademik makalelerden whatsapp mesajlarına neredeyse tüm içerikler yapay zeka araçlarınca hazırlanıyor. Artık doğru arama cümlesi, prompt, ile yapay zekayı çalıştırmak bile ayrı bir iş hâline dönüşmüş durumda.  Neredeyse tüm içeriklerin hazırlanmasında yapay zeka kullanılıyorken, akıntıya kürek çekmek gibi bir işe soyunmak, yapay zeka kullanmadan yazılar oluşturmaya çabalamak pek akıllıca değil diye düşünülebilir ilk bakışta.  Oysa blog yazmanın en keyifli yanı, duygu ve düşüncelerini kendi kelimelerinle not etmek ve bir süre geçtikten sonra dönüp onları okumak. O günlerde neler hissettiğini hatırlamak. Yapay zeka ile oluşturulan içeriklerde alamayacağınız bir tat.  Bu yüzden, arada yazım hataları olsa da, kimi zaman okunması zor olsa da kendi zekam ile oluşturmaya devam edeceğim. Bu kararımı paylaştığım 16 Haziran öncesi içeriklerin kimilerindeki yapay zeka katkılarını ise düzelmeden korumaya karar verdim. ...