Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm, İnci Aral

İlk baskısı 1997 yılında Özgür Yayınları tarafından yapılan 238 sayfalık romanın Can Yayınları'ndan Nisan 1998 tarihli 6. baskısını okudum. Geri dönüşlerle anlatılan anne ve kızının öyküsü var romanda. Hem kızın (Simden) hem annenin (Sara/Halise) hayatlarına dair ayrıntılara yer verilmiş. İşin doğrusu farklı gelişecek bir roman beklemiştim Simden'in, kocası Ömer'in kendisini bir erkekle aldattığını öğrendiğini okuduğumda. Ayrı bir roman konusu olabilecek bu duruma ilerleyen sayfalarda neredeyse hiç dönülmemiş. Sara'nın, roman zamanında, bugüne gelene dek yaşadıkları ile Simden'in geçmişi paralel bir biçimde yazılmış. Bir noktaya kadar birbirinden kopuk hayatlar yaşayan anne-kızın neden böyle ayrı hayatlar yaşadıkları, birbiriyle hesaplaşmaları mektuplar, anılar üzerinden anlatılmış. Evlilik, çocuk sahibi olmak, bir başka canlının sorumluluğunu üstlenmek romanın sorguladığı konuların başlıcaları bana kalırsa: "Her evlilik cinayetle biter, demişti annesi bir gün,...

Bir Uzun Sonbahar, Demir Özlü

Bugüne değin dört öykü kitabını okuduğum Demir Özlü'den okuduğum ilk roman Derinlik Yayınları'ndan ilk baskısını Mayıs 1976'da yapmış Bir Uzun Sonbahar oldu. Benim okuduğum Aralık 1979 tarihli ikinci baskısıydı. Ankara'da aradığımı bulabildiğim sahafların bir arada yer aldığı Adilhan Kitapçılar Çarşısı'nda Bilge Sahaf'tan aldım Özlü'nün romanını. Merak edenler ve bilmeyenler için Adilhan'ı tarif edeyim. Kızılay'dan Sıhhıye'ye doğru giderken yolun sağ tarafında, eskiden kitapçıları ve kotçu dükkanlarıyla ünlü Zafer Çarşısı var. Zafer Çarşısı'nın hemen yanında yer alıyor Adilhan. Sakarya caddesi tarafından gelirseniz, Bayındır 1 sokaktan da girişi var hanın. İçerisinde test kitapları satanları da var roman-öykü-gravür satanları da. Kısacası kitaba dair ne ararsanız var bu handa. Bir Uzun Sonbahar, 1970 yılının sonbaharında İstanbul'da geçiyor. Romanı, kahramanının anlatımıyla okuyoruz. Arka kapakta Demir Özlü'nün hayatıyla ilgili v...

yeni tema ve etiketler

Uzun süredir görünümünü değiştirmeyen bir blogum vardı. Sizi bilmem ama ben sıkılmıştım. Bu temayı wordpress.com'da buldum. Adı Greyzed. Makyajlanmış yeni blogumu umarım beğenirsiniz. Bloga ilişkin bir yenilik daha var. Kategorilerin altında yazarlar başlığını görebilirsiniz sol tarafta. Kitaplara dair yazdığım yazılara etiket ekledim. Kitabın yazar adı, o yazının etiketi oldu. Yazarlar başlığı bu etiketlerin bulut olarak gösterilmesinden ibaret. Kimi yazar isimlerini daha büyük görmenizin nedeni, o yazarın birden fazla kitabına ilişkin yazının olması. Bu anlamda en büyük isim İnci Aral olarak görülüyor ki bugün itibariyle Aral'ın 12 kitabına ilişkin yazı var blogda. Kimi yazar isimleri bu etiket bulutunda görünmüyor. Bunun nedenini tam anlayamadım.

Taş ve Ten, İnci Aral

Bir türlü başlayamadığım bir yazı oldu. Oysa okurken kafamda kurgulamaya başlamıştım yazacaklarımı. Sanırım kitaptan alıntıları yeniden okumak engel oldu yazıya başlamama. Alıntılar kopuk kopuk, romanın içinden cımbızla çekilmiş cümleler gibi . Böyle yapmak doğru değil belki ama gene de paylaşmak istiyorum: "...şu ana kadar hayatta umduğumdan daha azını başarabilmekten hoşnut değilim..." s.40 "...Bu yüzden elindekiyle yetiniyorsun. Sonra bir gün orta yaşa varıyorsun ve açabileceğin kapıların hiçbirini açmamış olduğunu fark ediyorsun. Yani bir sabah içinde bir yoksunlukla, unuttuğunu sandığın ama yalnızca uykuya bırakmış olduğunu fark ettiğin bir yığın özlemle uyanıyorsun ve..." s.88 İlişkileri kadın gözünden en iyi anlatan yazarlardan birisi İnci Aral. Epsilon Yayınları'ndan Ocak 2005'te ilk baskısını yapan 230 sayfalık Taş ve Ten'de kahramanımız  üniversitede profesör olarak görev yapan heykeltraş ve ressam, Alman anne ile Türk babanın iki kızından biri...

Kediler Güzel Uyanır, Yekta Kopan

Bir de Baktım Yoksun 'dan sonra, daha önce aldığımız Kediler Güzel Uyanır 'ı okumak farz olmuştu. İlk baskısını 2011'de yapan (ay belirtilmemiş) Kediler Güzel Uyanır'ın Aralık 2011 tarihli ikinci baskısını okudum. Can Yayınları'ndan çıkan öykü kitabı 124 sayfa. Bulutlar Konuşurken, Düşmüş Bir Harf ve Yarın Sabah Öp Beni adlı üç bölüme ayrılmış, yanlış saymadıysam, toplam kırk bir öykü var. İlk bölümdeki öyküler kısa ve çok kısa. Çok kısa derken bir paragraflık öykülerden bahsediyorum. İlk bölümde Tarçın Kokusu adlı bir öyküsünde Kopan, okuduğum diğer öykülerinde pek rastlamadığım, bana fazlasıyla zorlama ve yorucu gelen benzetmeler kullanmış. Örnek vermem gerekirse: "...Çürümüş bir hurmanın, istemeden dışarı taşmış çekirdeği gibi sarkıyordu kalbim göğüs kafesimden....Yataktan kalkmak için çabaladığım her anda, biraz daha gömüldüm anılarımın timsah kokan bataklığına" (s.23). İkinci bölümde deneysel öykülere yer verilmiş. Hayır! isimli öykü tek ke...

Akıllanan televizyonlar değişen iş modelleri değişmeye başlayan izleyici

Başlık pek bir şey ifade etmiyor olabilir. 9-10 Ekim 2012 tarihlerinde İstanbul The Marmara otelinde gerçekleştirilen TV Connect EurAsiaEasternEurope etkinliğinde konuşulanlar sonrası bende oluşan kafa karışıklığını anlatmak için daha uygun bir başlık bulamadım. 2 yıl önce IPTV Derneği'nin büyük katkıları ile İstanbul'a gelen IP&TV World Forum etkinliğinin Doğu Avrupa ayağı, bu yıl isim değişikliği ile TV Connect olarak karşımızdaydı. Etkinliği Informa adlı şirket düzenliyor. Dinleyici olarak katılım ücreti 1500 €'nun üzerindeydi. Neyseki sınırlı sayıda yayıncı kuruluş çalışanları için ücretsiz davetiye olanağı sunulmuştu. Etkinlikte dikkatimi çeken bir çok konu oldu. İki güne yayılmış sunumlarda Çek Cumhuriyeti'nden Rusya'ya, Ermenistan'dan ülkemize bir çok sektör temsilcisinin görüşlerini dinledim. Televizyonda yayınlanan dizileri, yayından kısa bir süre sonra internette bulabildiğiniz değişik bir dünya başladı artık. Hatta diziyi eş anlı olarak internet...

Romantik Hareket, Alain de Botton

Aslında kitabın tam adı biraz daha uzun. Yazının başlığı kısa olsun diye tam adını kullanmadım. Sel Yayıncılık 'ın Ahu Sıla Bayer çevirisi ile Haziran 2001'de ilk baskısını yaptığı kitabın tam adı Romantik Hareket seks, alışveriş ve roman. 335 sayfalık kitabın Ekim 2010 tarihli 7. baskısını okudum. Alain de Botton, Türkçe'ye birçok kitabı çevrilmiş bir yazar. Kitaplarının baskı sayısından ve birçok eserinin dilimize çevrilmiş olmasından ülkemizde sevildiği sonucunu çıkartabiliriz. Romantik Hareket, yazardan okuduğum ilk eser,  diğer eserlerini zaman içerisinde okumayı düşünüyorum. Kitapta Londra'da yaşayan 24 yaşındaki Alice ile 31 yaşındaki Eric'in ilişkisi anlatılıyor. Eserin kapağında roman yazıyor. Ancak klasik bir roman olduğu söylenmez kanımca. Yazar, anlattıklarına ara verip anlattığı durum ile ilgili çözümlemeler yapıyor. Anlattığı durumu açıklayıcı ek bilgiler veriyor. Karakterlerin geçmişine dair ayrıntıları paylaşıyor. Bu araya girişler sayfalar boyunca s...

geçen ay en çok okunan 10 yazı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

İstanbul Modern İzzet Keribar sergisi

İstanbul Modern'de 2024 Kasım ayında açılan İzzet Keribar'ın fotoğraflarından oluşan seçkiyi ziyaret etmek istiyorsanız 25 Mayıs 2025'e kadar vaktimiz var.  Farklı dönemlerde ve mekânlarda çekilen birbirinden etkileyici kareleri incelerken Keribar'ın notlarını okumayı ihmal etmeyin. İyi fotoğrafın, belki de herşeyin "iyi"si için geçerli olan, özen ve sabır gerektirdiğinin kanıtı gibiydi sergi. İstanbul Modern'in terasında martı, Galata Kulesi ve şehri yıkayan yağmuru tek karede sabitlemeye çalıştığım fotoğraf için aynı özen ve sabrı gösterdim mi bilemiyorum.

23 Nisan depreminin ardından

1999 yılında yaşanılan büyük depremin üzerinden 26 sene geçmiş. O günden bu güne her sarsıntının ardından konuşanlar ve konuşulanlar neredeyse hiç değişmiyor. İstanbul'un depreme hazır olmadığı, kentsel dönüşümün olması gerektiği kadar hızlı ilerlemediği, toplanma alanlarının yetersizliği gibi bir çok eksiklikten bahsediliyor.  1999 Marmara depreminin üzerinden 26 yıl geçti. Aradan geçen yıllarda şehirler büyüdü, nüfus arttı, teknoloji ilerledi. Ancak her sarsıntının ardından dile getirilen endişeler neredeyse hiç değişmiyor. İstanbul’un olası büyük depreme hazırlıklı olup olmadığı, kentsel dönüşümün yeterince hızlı ilerleyip ilerlemediği ve toplanma alanlarının durumu hâlâ konuşulmaya devam ediyor. Dünkü Deprem ve Kitapçıda Yaşananlar Dünkü depremi kızımla birlikte bir AVM’deki kitapçıda yaşadık. Kahvelerimizi içiyor, etrafımızda 23 Nisan sevincini yaşayan çocukları izliyorduk. Ancak bir anda her şey değişti. Sarsıntı başladığında insanlar hızla dışarı çıkmaya çalıştı. Çocukl...

Hac / Paulo Coelho

Kurguyla Gerçek Arasında Bir Yolculuk Bugüne kadar hiç Paulo Coelho kitabı okumamıştım. Siz sormadan söyleyeyim: Evet, Simyacı hâlâ okunacaklar listemde. Ama ilk adımı, Hac ile attım. İlginçtir ki bu kitap, Simyacı ’nın da yazılmasına vesile olan gerçek bir hac yolculuğunu konu alıyor. Bu yolculuk, İspanya'da "El Camino de Santiago" yani Santiago Yolu olarak bilinen yüzlerce kilometrelik bir yürüyüş rotası boyunca geçiyor. Farklı yönlerden, farklı duraklardan başlayan ama aynı amaca çıkan bu rota, hem fiziksel hem de ruhsal bir yolculuk sunuyor. Kitabın arka kapağını okuduğumda aklıma Nermin Yıldırım ’ın Ev adlı romanı geldi. Orada da kahraman, Santiago yolunu farklı bir yönde yürüyordu. Coelho’nun Hac ’ı ile bu iki kitap arasında, hem benzerlik hem de yaklaşım farkı görmek mümkün. Kurgu mu, Anı mı? Kitabı okurken en çok düşündüren şeylerden biri şu oldu: Bu yaşananlar gerçekten oldu mu, yoksa metaforların içine mi gizlendiler? Roman, yer yer o kadar ...

Boğaz'da erguvanlar

İstanbul’un baharı, erguvanların açmasıyla başlar. Boğaz’ın yamaçlarında, morun en güzel tonlarıyla süzülen bu ağaçlar, kente özgün bir hava katar. Erguvanlar, sadece doğanın değil, şehrin ruhunun da bir parçasıdır. Peki nedir bu erguvan? Erguvan ( Cercis siliquastrum ), Akdeniz iklimine özgü, ilkbaharda mor-pembe çiçekler açan bir ağaçtır. Anadolu'da yüzyıllardır bilinen bu ağaç, hem mitolojik hem de kültürel anlamda derin semboller taşır. İstanbul Boğazı çevresinde doğal olarak yetişen ender türlerden biridir. Erguvanın İstanbul’daki Yeri Erguvan, Bizans’tan Osmanlı’ya kadar pek çok dönemde İstanbul’da zarafetin ve geçiciliğin simgesi olmuştur. Rivayetlere göre Bizanslılar erguvanı imparatorlukla özdeşleştirirken, Osmanlı’da "erguvan cemiyetleri" adı verilen bahar eğlenceleri düzenlenirmiş. Osmanlı döneminde saray mensupları, Boğaz kıyılarındaki yalılarından erguvanların açmasını izler, bu manzarayı şiirlerle ölümsüzleştirirdi. Erguvan Nerelerde Görülür? ...

İstanbul Ansiklopedisi: Sessiz Çatışmaların ve Görünmeyen Yansımaların Hikâyesi

Bu yazı, Netflix ’te Nisan 2025’te yayınlanan İstanbul Ansiklopedisi  dizisi hakkında olacak. Hem bir izleyici olarak düşüncelerimi paylaşmak hem de spoiler vermeden bir bakış sunmak istiyorum. Diziler hakkında yazdığım ilk blog yazısı olacak, bu yüzden heyecanlıyım. 📚 Genel Bilgiler Sekiz bölümlük mini dizi formatında sunulan yapımın senarist ve yönetmen koltuğunda Selman Nacar oturuyor. Başrollerde ise genç oyuncu Helin Kandemir  (Zehra) ve deneyimli isim Canan Ergüder (Nesrin) yer alıyor. Zehra, üniversite eğitimi için Amasya’dan İstanbul’a gelirken; Nesrin, Fransa’da kariyerine devam etmeye hazırlanan, Zehra’nın annesinin yıllardır görüşmediği eski bir arkadaşı. İkili arasındaki etkileşim dizinin en güçlü yanlarından biri. 💭 Dikkatimi Çekenler (Spoilersız): Kimlik arayışı teması  güçlü bir şekilde hissediliyor. Zehra’nın İstanbul’a gelmeden önceki hayatıyla, büyük şehirde yaşadığı değişim arasındaki gelgitler oldukça etkileyici yansıtılmış. Nesrin’in şehir ve ülk...