Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Barselona - Barselona

Woody Allen'in son filmini izledik bugün. Geçtiğimiz yıllarda maç sayısı adlı filmini izlemiş ve sevmiştik. Maç sayısı, Londra'da geçiyordu. Kentin güzellikleri filme eşlik ediyordu. Barselona Barselona ise adı üzerinde olduğu gibi İspanya'nın (Katalonya demek gerek belki de) önemli kentlerinden Barselona'da geçen bir yaz macerası. Birbirinden karakter ve tip olarak farklı iki Amerika'lı genç kız yazın 2 ayını geçirmek için Barselona'ya geliyor. Kızlardan esmer olanı nişanlı, ne yapmak istediğinden emin, Katalan yaşam biçimi üzerine yapmakta olduğu yüksek lisansına katkısı olsun düşüncesiyle geliyor Barselona'ya. Sarışın olan isehayatın rüzgarına kendini bırakmış yaprak gibi savruluyor. Aşkı arıyor belki de. Eşinden olaylı bir şekilde ayrılmış bohem ressam ile tanışan kızlarımızın hayatları (en azından bir süreliğine) değişiyor. Nişanlı olanı hayatının geri kalanını kökten değiştirecek tercihi yapmaya çalışıyor. Ressamın eski eşinin de hikayeye katılmasıyl

Sadun Aren ile cumartesi söyleşisi

Dün Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi'nin 2001 yılında yaptığı cumartesi söyleşilerinden birisinin bant çözümlerinden oluşturulan kitapçık geçti elime. Geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz Sadun Aren ile yapılmış bir söyleşi. Sadun Hoca'nın anılarından oluşan bir kitap okumuş ve yorumlarımı siz değerli okuyucularımla paylaşmıştım . Söyleşinin yapıldığı tarihte, Puslu Camın Arkasından kitabı henüz yayınlanmamış. Sadun Aren, TİP sürecini anlatarak başladığı söyleşine Türkiye ve dünyanın yaşadığı değişimleri değerlendirerek devam etmiş. Sovyetler Birliği deneyiminin başarısızlıkla sonuçlanması sonrası, sosyalizmin kurulması için önerilen yöntemlerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini söylemiş. Öncü bir mücadele ile iktidarı ele geçirip ardından kamulaştırma yoluyla özel mülkiyete son verme şeklinde özetlenebilecek mücadeleye yöntemi yerine, iş yerlerinin yönetimine katılarak zaman içerisinde sömürünün düzeyini azalta azalta sistemi değiştirmenin olanaklı olabileceğini anl

yeni yıl

Yeni yılı umutla karşıladık. Yanı başımızda yaşanan vahşetin bir an önce sona ermesi dileğimiz, yakın gelecekte gerçekleşecek gibi görünmese bile. Ya da başladı, derinleşecek denilen krizin etkilerini 2009'da çok daha yoğun hissedeceğimizi bilsek bile. Bertolt Brecht'in şiirini bir kez daha okuyup insanların düşünmesini de bildiğini umarak, yeni yılı umutla karşıladık... Generalim Tankınız Ne Güçlü Tankınız ne güçlü generalim, Siler süpürür bir ormanı, Yüz insanı ezer geçer. Ama bir kusurcuğu var; İster bir sürücü. Bombardıman uçağınız ne güçlü generalim, Fırtınadan tez gider, filden zorlu. Ama bir kusurcuğu var; Usta ister yapacak. İnsan dediğin nice işler görür, generalim, Bilir uçurmasını, öldürmesini, insan dediğin. Ama bir kusurcuğu var; Bilir düşünmesini de. Cev. A.Bezirci

Kuğulu park, Ankara

Sigara yasağı ve Starbucks

Bildiğiniz gibi 15 Mayıs 2008 tarihinden beri kapalı mekanların büyük çoğunluğunda, alış veriş merkezleri de dahil, sigara içmek ve içilmesine izin vermek YASAK. Yasağa uymayanlar hakkında işlem yapılacak. İçenlere 62 TL, içilmesine izin verenlere ise 5000 TL'ye kadar para cezası uygulanacak. Sigara düşmanı olarak bu yasaya çok sevinmiştim. Uygulamasının takipçisi olmaya karar vermiştim. Öyle de yapıyorum. Üzülerek görüyorum ki alış veriş merkezlerinde yasa uygulanmıyor. Özellikle merkezlerin içerisindeki restaurant ve kafelerde. Ankamall'ın en üst katındaki fastfood merkezinde yasak uygulansa bile diğer tüm bölümlerindeki kafelerde fosur fosur sigara içiliyor. Merkezin görevlilerine şikayet ettiğimde Yenimahalle Belediyesi'ni aramam söyleniyor. Belediyeyi bir kaç kez arayıp şikayetimi bildirdim. Bir zincir kahveci var ki yasak başladığından beri sürdürdüğü ilkeli tavır ile gönlüme sarsılmaz tahtını kurdu. Tahmin edersiniz sizler de: STARBUCKS. Lezzetli kahvesi, güzel müziğ

İlya Erenburg'un Hatıraları

1968 yılı basımı derleme bir kitap İnsanlar Yıllar ve Hayatlar İlya Erenburg'un Hatıraları. Hasan Ali Ediz'in Ehrenburg'un 2 ciltlik hatıralarından seçerek düzenlediği 320 sayfalık bir eser. Kitabı oluşturan çeviriler tefrika halinde Cumhuriyet gazetesinde yayınlanmış zamanında. Tabii gazetede yayınlananlara eklemeler yapılmış kitap haline getirilirken. Ancak biri 613, diğer 792 sayfa olan orijinal anıların küçük bir kısmı yayınlanmış gene de. Yazarın soyadı kimi kaynaklarda ve Türkçe olarak yayımlanmış eserlerinde Ehrenburg olarak geçiyor. İnternette bakınca her iki tip kullanımının olduğunu gördüm. 1891-1967 yılları arasında yaşamış İlya Erenburg'u Dipten Gelen Dalga adlı romanıyla tanımıştım. Üniversite yıllarında okuyup etkilendiğim romanın, herbiri ikişer ciltlik bir üçlemenin (Paris Düşerken, Fırtına ve Dipten Gelen Dalga) son kitabı olduğunu öğrenince hayıflanmıştım. Yakın zamanda okuduğum Julio Jurenito ise yazarın ilk romanıymış. Hasan Ali Ediz'in derled

Ankara'nın ayazı

Bilenler bilir. Ankara'nın ayazı meşhurdur. Bu sabah derecenin gösterdiği sayı, yok artık dedirtti. Sabahın ilk saatlerinde kimbilir kaç dereceyi gösteriyordu. Bu soğuklara bir de tavana vuran doğalgaz fiyatı eklenince denklem daha bir zorlaşıyor. Ankara'da durum böyleyse doğuda kim bilir ne güçlükler yaşanıyordur. Yeni yılın ilk yazısını umutsuzlukla bitirmeyeyim. 21 aralıktan beri günler uzuyor. 21 hazirana kadar da uzayacak. Uzayan günler, büyüyen umutları muştular bana hep. İş çıkışı halen batmamış güneş umutla doldurur içimi. Güneşimiz daim olsun yeni yılda...
Yeni yılın BARIŞ ve huzur getirmesi dileklerimle... Nice yıllara

Ankara'dan kar-kış manzaraları

Ankara'ya mevsimin, uzun süre yerde kalan, ilk karı yağdı. Güneşli ve soğuk bir Ankara ile yeni yılı bekliyoruz...

televizyon konusunda çalışanlar için: Televizyonda Program Yapımı

Ülkemizde bu kadar fazla televiyon kanalı, bu kanallar için üretilen tonla yapım varken sektörde çalışanlara önerilecek, teknik konulara da değinen, kitap arayışı içerisindeydim. Sektöre hitabeden kitapların çoğunda içeriğin üretilmesine dair konular öne çıkartılmış. Teknik konuları öne çıkaran kitapların düzeyi ise sektörün geneline hitabetmiyordu. Yayın formatlarından, kameranın nasıl çalıştığına, ışıklandırmanın öneminden, ses ile ilgili temel bilgilere kadar birçok konuyu genelin anlayacağı düzeyde anlatan Televizyonda Program Yapımı adlı eser Doç.Dr.Sedat Cereci tarafından 2001 yılında yayınlanmış. İnternette Sedat Cereci ismini arayınca, Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde profesör olarak çalıştığını gördüm. Bence önemli bir boşluğu doldurmuş kitabı. Sektör çalışanlarına öneririm. Metropol yayınlarını İletişim dizisinden çıkmış...

İstanbullu güzeller

Fotografı çekeli epey zaman olmuş. 22 Ekim 2008'de İstanbul Ataköy'de çekmişim. Sayfama koyayım diye çok düşünüp, üşengeçlikten bir türlü yapmıyordum. Bugün picasa'nın (google'ın fotograf düzenleme aracı) son sürümünü (3.0) indirince şart oldu bu güzellikleri paylaşmam. İkisi arasında akrabalık yoktur diye düşünüyorum renklerine bakıp. Gene de emin olmamak lazım. Kedi dünyası :)

Bertolt Brecht'in yazdığı Galilei'nin Yaşamı Ankara sahnelerinde

Devlet Tiyatroları, geçen yıl Giordano Bruno adlı oyunu ile ortaçağ İtalya'sında bilim ile dinin yaşadığı çatışmayı sahnelere taşımıştı. Roma'da 1600 yılında yakılarak katledilen Bruno ile aynı dönemlerde yaşayan Galileo Galilei'nin hayatından kesitler içeren oyun , 2008-2009 sezonunda sahnelenmeye başlandı. Başrolde Tamer Levent yer alıyor. Oyunun yönetmenliğini Giordano Bruno 'yu yazan ve yöneten Erhan Gökgücü yapıyor. Oldukça başarılı kostümlerini yapan ise Nalan Türkoğlu (oyun ile ilgili verilen broşürde giysi tasarımını yapan kişi olarak belirtilmiş). Sade dekorda dikkat çeken, belki de dünya gibi, dönen platformun kenarlarındaki çizgilerde gizli. Dikkatli izleyiciler farkedecektir ki dönen platformun kenarlarında dünya haritası çizilmiş. İtalya'nın çizmesini ve Türkiye'yi farkedebilirsiniz. İki perdelik oyun 3 saate yakın sürüyor. Oyunun kahramanı Galilei, dünyanın güneş etrafında döndüğünü, yaptığı gözlemlerle kanıtlayıp fikirlerini açıklayan kitapları h

Zeytin ve arkadaşları

bir yılın daha sonuna yaklaşırken

Günler günleri, aylar ayları kovaladı ve bir seneyi daha devirdik. Tam olarak devrilmesine bir iki hafta daha var gerçi ama bitti varsayıp seneyi değerlendireyim istedim. Değerlendirme derken, sadeceozgur adlı blog sayfasının değerlendirmesi olacak yapacağım elbette. 2004 yılı sonunda başladığım blog maceramın en üretken yılını geçirmişim. Yazı sayılarına bakınca, 2004'ü değerlendirme dışı tutarak mart-nisan-mayıs-haziran-eylül ve aralık aylarında ortalama yazı sayısı 10'un üzerine çıkıyor. Mart 2008'in olağandışı yüksek olması nedeniyle (42 yazı) mart ayları ortalaması en yüksek olan ay olarak ortaya çıkıyor: 20,5 yazı. Gerçi 2008'i dışarda tutsak bile mart, en verimli geçen ay oluyor ancak diğer aylarla arasındaki fark azalıyor. Sayfa erişim istatistislerine bakınca (merak edenler buradan inceleyebilir) okuyucuların ziyareti de mart ayında tavan yapıyor. Sayfayı oluşturan yazıların içeriklerine göre tasnifi ise dengeli bir görüntü arz ediyor. Kitap tanıtım yazılarıy

simitçiden sonra yeni moda: etsiz çiğköfte

Küresel kriz teğet mi geçti delip mi geçti tartışması yapıladursun, Ankara'da etrafımıza bakarak neler olduğunu görebiliyoruz aslında. Kebapçıların, lahmacuncuların yerini önce simit sarayları aldı. Ucuza karın doyurma merkezleri olduklarından, hızla yaygınlaştılar. Şimdiki moda etsiz çiğköfte zincirleri. Sanırım, bu zincirlerden en yaygın olanı Adıyamanlı Ömer Usta. Ömer Usta'nın dükkanlarının tabelasında kendi resmi var (soldaki fotograf). Resmin altında da Bu resmin olmadığı yerler şubemiz değildir ibaresi. Dürümü 3 YTL'den satılıyor çiğ köftenin. İçerisinde et olmadığı için daha sağlıklı olduğu düşünülüyor. Bol baharat ve acı ile etsiz olduğunu anlamak pek kolay olmuyor. Bulgur tok tutan bir besin. 3 YTL'ye, lezzetli yiyecekle karın doyurmak çoğunluğun tercihi olsa gerek Ömer Usta'nın şube sayısı gittikçe artıyor. Henüz deneme aşamasında olsa bile web sayfası da var Adıyamanlı Ustanın. Online sipariş verilebiliyor: http://www.meshuradiyamancigkoftecisi.com/

Mobil televizyon

Ülkemizde, deneme amaçlı yayınları saymazsak, ilk televizyon yayını 31 Ocak 1968 tarihinde gerçekleştirilmiş. Tek kanaldan siyah-beyaz olarak günün belli saatlerinde başlayan yayın, şimdilerde yüzlerce kanaldan renkli, hatta kimileri yüksek tanımlamalı (high definition:HD), olarak yapılıyor. 2006 yılında yapılan bir araştırmaya göre günde ortalama 5 saatimiz televizyon izleyerek geçiyor. Günümüzde yalnızca sabit alıcılarla izleyebildiğimiz televizyonu hareketli olduğumuz ortamlarda da izlememize olanak sağlayacak teknolojiye mobil televizyon deniyor. Teknoloji yerine teknolojiler demek daha doğru olur aslında. Hareketli ortamda televizyon yayınlarına ulaşabilmek için birden fazla seçenek var. Ayrıntılara geçmeden önce, bir noktayı açıklığa kavuşturmak gerekiyor. Mobil televizyonu iki farklı dağıtım yöntemiyle sunmak olanaklı: Tek noktadan çok noktaya (broadcast) ve tek noktadan tek noktaya (unicast). Unicast yayının örneklerini ülkemizdeki mobil telefon şebekesi işletmecileri halihaz

Kaleden Ankara

Kurban bayramının 9 günlüne çıkan izin gününü başkentte geçirince yeni fotograf makineme takılan kaleden görüntüsünü paylaşayım istedim. Ankara kalesindeki evlerin bir bölümü restore edilmiş olsa bile büyük çoğunluğu perişan halde. Geçmişine sahip çıkmayan geleceğine nasıl sahip çıkar diye sorup canımızı sıkmayalım bayram bayram. Kale ve çevresinde, yavaş ilerlese bile, bir takım düzenlemeler yapıldığını not edip fotografları yükleyeyim :) Çankaya yönünü gösteren bu fotografta Hacettepe Hastanesi, Kocatepe Camisi, uzaklarda Atakule dikkat çeken binalardan. Kalenin arka tarafında kalan gecekondu bölgesinden bir kesit. Bu güzel güvercinlerin baktığı yönde, uzun süredir tadilatta olan, Gençlik parkının havuzu, Tandoğan'daki Ziraat Bankası, Ankara Garı görülebilir... Yukarıdaki fotografın ortalarında yer alan bina (eğer yanlış bilmiyorsam) Ulucanlar Kapalı Cezaevi. Ankara'nın ortayeri sayılabilecek bölgesinde kalan cezaevi artık kullanılmıyor. Aşağıdaki fotografta görünen burca

Kara Çığlık, Hıfzı Topuz

Afrika orta batısında, Belçika sömürgesi altındaki Kongo'da yaşanan özgürlük savaşını ve bu savaşın lideri Patrice Lumumba 'nın mücadelesini roman tadında anlatan bir eser Kara Çığlık . Eserin yazarı Hıfzı Topuz , 1960'lardan bu yana 27 kez Afrika ülkelerine gitmiş. Romanın geçtiği Kongo'da bir yıl kalmış. Belgesel romanlarda, tarihi gerçekleri kurgu ile harmanlamak kolay bir iş değil. Topuz, bu zor işi büyük ustalıkla yapmış. Bir yanda Lumumba'nın ölümsüzlüğe uzanan mücadelesini izlerken bir yandan gazeteci Vedat'ın aşklarını okuyoruz. Kara Afrika'nın nasıl sömürüldüğünü, sömürücülerin o dönemlerde yerli işbirlikçileri nasıl kullandığını okumak, günümüzde yaşanan kimi süreçleri anlamamıza yardımcı oluyor.

3G, Mobil TV, kafa karışıklığı

Geçtiğimiz hafta yapılan 3G (third generation=üçüncü nesil) mobil iletişim lisansları ihalesiyle birlikte yazılı ve görsel basında bir takım haberler dolaşmaya başladı. 3G veya 3N ile görüntülü telefon, hızlı internet ve mobil televizyon hizmetlerinin verileceği söylenir oldu. Öncelikle televizyon derken neden bahsedildiği konusunda herkesin hemfikir olması gerekiyor. Evlerimizdeki televizyon alıcıları ile izlemekte olduğumuz içerik, tek noktadan çok noktaya doğru gönderilen bir içeriktir. Bu içeriği alanların sayısı, alınan içeriğin kalitesini etkilemez. Mobil ortamda 3G ile verilmesi planlanan ise tek noktadan tek noktaya (unicast) içeriktir. Aslında 3G, teknolojik olarak multicast'i destekleyen protokollere sahiptir. MBMS (Multimedia Broadcast Multicast Service) adı verilen hizmet sunularak, halihazırda kullanmakta olduğumuza benzer bir televizyon yayını 3G üzerinden sunulabilir. Ancak, bildiğim kadarıyla MBMS destekli telefonlar mevcut değil. Operatörler için de bu hizmet ile

İşte Özgür Dünya, It's a free world: Ken Loach'ın son filmi

İspanya iç savaşını konu alan Ülke ve Özgürlük adlı filmiyle tanıdığım İngiliz yönetmen Ken Loach'ın son filmini Ankara'da izlemek için epey beklemek gerekti. Neyseki Kızılırmak sineması halen var ve bizler Loach'ın filmi gibi yapımları görebiliyoruz. 1936 doğumlu yönetmenin son filmi İngiltere'deki saatlik işçiler ve kaçak göçmenlerin hayatlarına eğiliyor. Esnek çalışma, saatlik işler, gerektiğinde gerektiği kadar işçi alıp sosyal güvencesiz çalıştırma gibi kapitalizmin yeni icatlarının insan hayatına etkileri olarak özetlenebilir filmin konusu. Çalışanların hayatlarının zorluğunun yanısıra, çalıştıranların para kazanma hırsının sıradan insanlar üzerindeki dönüştürücü, insanlıktan çıkartıcı etkileri de çarpıcı bir şekilde anlatılmış. Başrolleri Kierston Wareing, Juliet Ellis, Leslaw Zurek ile Joe Siffleet oynuyor. Özellikle Angie rolünde Kierston Wareing oldukça başarılı. Venedik film festivalinden en iyi senaryo dalında ödül alan filmi izlemek isteyenlerin acele etm