Ana içeriğe atla

Kayıtlar

internete bağlanabilen televizyon sahipliği

Türkiye İstatistik Kurumu, Hanelerde bilişim teknolojileri bulunma oranı başlıklı tablosunda, 2013 yılı ile birlikte internete bağlanabilen tv adlı bir sütun eklemiş. Smart TV, Connected TV, Internet TV gibi farklı isimler alsa bile sonuçta bahsedilen, TÜİK'in istatistiğinde kullandığı gibi, internete bağlanabilen televizyon.  2013 yılında, kentlerde % 9,5 ; kırsalda % 1,9 ve ülke ortalaması olarak % 7,3 şeklinde gerçekleşmiş internete bağlanabilen televizyon sahipliği. Bu sayı neden önemli, neyi gösteriyor diye sorarsanız televizyon yayınını dağıtım şekilleri dönüşüyor. Televizyon izleme alışkanlıkları, akışa bağlı doğrusal yayından, isteğe bağlı doğrusal olmayan yayına evriliyor. Bu evrilmenin bir çok sonucu var. Bunları bu kısa yazıda tartışmak yerine ilerleyen günlerde farklı yazıların konusu yapacağım. Aslında televizyon dünyasında değişen iş modelleri diye üç yazılık bir dizi yapmıştım. Belki onu güncel gelişmelerle yeniden yazmam gerekecek.

İttihat ve Terakki Anılarım / İbrahim TEMO

Şerif Mardin'in önsözünü yazdığı bir anı kitabı, İttihat ve Terakki Anılarım. Alfa yayınlarından Eylül 2013 tarihinde ilk baskısı yapılan kitap aslında 1937 yılında yazılmış. Dr. İbrahim TEMO, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin kurucusu ve 1 numaralı üyesiymiş. Osmanlı zamanında imparatorlu toprakları arasında yer alan Struga'da doğan TEMO, olağandışı çabalarla okumak için İstanbul'a gelip memleketlilerinin destekleri ve şansının yaver gitmesiyle Kuleli Askeri Tıbbıye İdadisi'ne girmiş. Fakültede okurken kurduğu ittihat ve terakki cemiyeti faaliyetlerinden dolayı cezalar almış, hatta okuldan atılma durumuna gelmiş. Anılarından okuduğum kadarıyla şansı, zekası ve dönemin yönetiminin beceriksizliği sonucu zorluklar yaşasa da okulu bitirip askeri doktor olmayı başarmış. TEMO'nun okuduğu ve yaşadığı dönem öylesine büyük değişimlere gebe bir dönem ki. 1865 doğumlu TEMO, 1892'de tıp fakültesini bitirmiş. Avrupa'da savaş öncesi huzursuzlukları, Osmanlı'da m

eOdev.com

Bana gönderilen bir e-posta iletisi ile haberdar oldum eOdev.com sitesinin varlığından. Ben, ödev yapma yaşımı geçtiğim çocuklarım ise henüz o yaşlara gelmediği için ilgi alanımın dışında olan bir konu ödev. Siteye göz gezdirince, blog sayfamda bu konuda bir yazı yazmanın iyi olacağını düşündüm.  Amacım eOdev.com sitesinin reklamını yapmak değil. Sayfamda bugüne kadar reklam için hiç bir yazı yazmadım. Bundan sonra da yazacağımı zannetmiyorum. Amacım, diğer blog yazılarımda olduğu gibi, gördüğüm / okuduğum / tattığım ve beğendiğim bir "şeyi" tanıtmak. Bu "şey" kimi kez bir kebapçı oluyor, kimi kez kitap, kimisinde ise eOdev.com Bu uzun ve bir o kadar gerekli girişin ardından gelelim eOdev.com sitesine. Öncelikle hoş bir rastlantıdan bahsedeyim. eOdev.com , Krakow merkezli Brainly.co  şirketinin Türkçe içerik için oluşturduğu bir ödev / soru paylaşım / çözüm platformu. Krakow'u (yandaki fotografı Krakow'da çekmiştim) 2013 içerisinde ziyaret etmiş

Ankara'da Günseli KATO sergisi: Evvel Zaman İçinde

5 Aralık 2013 - 5 Ocak 2014 tarihleri arasında Ankara'da yaşayanlar için bir ilk yaşanıyor: Ankara'da Günseli KATO sergisi düzenleniyor. Portakal çiçeği vadisindeki yeni biten bina, Portakal Çiçeği Rezidansı'nın girişinde yer alan Port Art sanat galerisinin ev sahipliği yaptığı sergi KATO'nun resim ve heykellerinden oluşuyor.  Sergide ağırlıklı olarak at figürleri var. Kontrast renklerden oluşan resimlerin yanı sıra farklı materyallerle oluşturulmuş farklı boyutlarda heykellerde ziyaretçileri bekliyor. Serginin katalogundan bir alıntıyla bu yazıyı bitireyim: ...Masallar her dilde "Evvel Zaman İçinde" diye başlar. Sergime bu adı verdim çünkü benim sanatım modern olmakla birlikte kökleri çok daha derinde olan, Osmanlı ve Japon saray sanatlarına ve kültürlerine uzanır. Gelenek ve gelecek resim ve heykellerimde birbirine karışır; yeni, bana özgü ve benzersizdir... Galerinin adresi şöyle: Aziziye mahallesi Pak Sokak no:1 Çankaya - ANKARA Sergi öncesinde Hü

Sayısal karasal televizyon: reklam

Televizyon yayıncılığının görünen tek gelir kalemi reklamlar. Hal böyle olunca yayıncılar, reklam saatini daha yüksek bedelle pazarlayabilmek için ellerinden geleni yapıyor. Reklam saatinin bedelini yükseltmenin yolu, reklamın hedef kitleye ulaşacağına yönelik bir algıyı oluşturmak. Reklam, nasıl hedef kitleye ulaşır? Birincisi ve en bilindik yöntem televizyon yayınının ilgi çekici olması, yani daha çok kişinin izlemesini sağlamak. Bunu gerçekleştirmek için farklı platformlarda bulunmak (uydu / kablo / paralı platformlar ve karasal), kaliteli / premium içerikler üretmek / ürettirmek / satın almak yolları izleniyor. Hali hazırdaki yayın dağıtım yöntemlerinde yerel / bölgesel reklam yayınlamak teorik olarak olanaklı olsa bile pratikte uygulanmayan bir yöntem. Günümüzde ülkemizde yerel / bölgesel yayın yapan televizyon kanalları bile uydu üzerinden yayınlarını dağıtmayı seçtiği için aslında bölgesel / yerel içerik uydunun kapsadığı tüm coğrafyaya yayılıyor. Hedefe odaklı reklam yapma

Sayısal karasal televizyon: dağıtım şirketi

Yazı dizisini yarıladım. Bu yazının başlığı olarak dağıtım şirketi ismini seçtiysem bile aslında daha çok süreci irdeleyeceğim. Malum üç farklı kapsama alanına göre yayın lisansları dağıtıldı: Ulusal, bölgesel ve yerel. Yayınların izleyiciye ulaştırılması için izlenecek yol belli ve net. Yayıncı kuruluştan izleyicinin evine kadar bu süreci izlersek, diyelim ki Sadeceozgur adlı bir kanalımız var.: Sadeceozgur kanalının yayın merkezinden multipleks işletmecisine teslim edilecek yayın, buradan verici tesis ve işletim şirketine ulaştırılacak. Verici tesis ve işletim şirketi, multipleks işletmecisinden aldığı yayını, Sadeceozgur kanalının yayın lisansına uygun verici kulelerine ulaştıracak ve oradan yapılacak yayın izleyicilerin evlerine gelmiş olacak.  Demek ki yayın, iki işletmeciden geçecek. Bunlardan birisi multipleks işletmecisi, diğeri verici tesis ve işletim şirketi. Gerek 6112 sayılı yasa gerekse yasaya uyumlu çıkartılan yönetmeliklerde verici tesis ve işletim şirketinin mult

sil baştan başlamak gerek bazen

Şebnem Ferah'ın çarpıcı şarkısıdır. Hele orkestra eşliğinde söylediğini kimbilir kaç kez dinlemişimdir. Her ne kadar şarkı bir aşk şarkısı da olsa, hayatın her alanına uygulayabilirsiniz sözlerini.  Bu yazının sebebini bilenler biliyor, bilmeyenler ileride yazdıklarımdan öğrenecekler.  Reklam kampanyaları gibi oldu biraz farkındayım.  Yakında diyelim, pek yakında... Bu arada yazı dizisini unutmuş değilim. Dizinin üçüncüsü dağıtım şirketi bölümü birazdan blog sayfasında okumanıza hazır olacak. Bölümün başlığı dağıtım şirketi, ancak yazıda şirketten ziyade sürece ilişkin tespitlerimi paylaşacağım. 

Sayısal karasal televizyon: yayıncılar

Yazı dizisine devam. Alıcılar ile başlamıştım, sırada yayıncılar var. Blogumda yayıncılık dünyasında dönüşümü değerlendirdiğim üç yazı yazmıştım. Aslına bakarsanız sayısal dünya, yayıncılığın değer zincirini (value chain) dönüştürmeye başladı. Ülkemizde henüz tam olarak hissedilmese bile Netflix, Hulu gibi sadece internet dağıtım kanalını kullanan platformların kendilerine özel diziler üretmeleri ve bunların geleneksel televizyon kanallarıyla kıyaslanabilir başarılar elde etmeleri bu dönüşümün kanıtı. Bu yazıda, dönüşümden ziyade sayısal karasal yayıncılığı, yayıncılar açısından değerlendirmeye çalışacağım. Ülkemizde yayıncılık dünyasını düzenleyen 6112 sayılı yasa 3 Mart 2011 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu yasaya ve yasaya bağlı olarak yayınlanan yönetmeliklere göre medya hizmet sağlayıcısı olarak adlandırılan radyo ve televizyonlar, hizmet sağladıkları her platform için ayrı ayrı lisans almak zorundalar.  Uydu, kablo ve karasal ortamlarda yayın birbirinden bağımsız lisanslamalara

Sayısal karasal televizyon: alıcılar

Bu yazıyı bir dizi yazısının ilki gibi kurguladım. Vakit buldukça dizinin diğer yazılarını da ekleyeceğim. Aklımdaki bölümler şöyle: yayıncılar, dağıtım şirketi, cihaz üreticileri, reklam. Ne yazık ki zamana yayılmış bir dizi olacak. Dizi bittiğinde umarım, ülkemizde, belki bir gün başlayacak, sayısal karasal televizyon yayıncılığı eko sistemini bütün olarak görüp değerlendirmeye yardımcı olacak bir metin ortaya çıkar.  2006 yılı Şubat ayında Çamlıca vericisinde televizyonlardan canlı yayınlanan tören ile sayısal karasal yayının kurdelesi kesilirken standart DVB-T MPEG 2 idi. Köprünün altından sular, teknolojisi dünyasından çok transistörler geçti ve bugüne geldiğimizde, belirlenen yeni standart DVB-T2 ve MPEG 4. Önümüzdeki ay yapılacak uluslararası bir etkinlikteki sunumların birinin başlığı: Sayısal karasal televizyonun geleceği Almanya 2017 DVB-T2 HEVC. Şimdilik sayısal karasal televizyona geçişin 2017'den önce olacağını umarak, DVB-T2 MPEG 4 standardının baki olduğunu varsa

Marksizim ve Cinsel Devrim / Aleksandra Kollontay

Sovyetler Birliği'nde bir dönem bakanlık görevinde de bulunan Aleksandra Kollontay'ın (kitabın kapağında Kollontai, iç kapağında Kollantai diye yazılmış olsa bile internet ansiklopedisi wikipedia'daki bilgiyi daha doğru bulduğum için Kollontay'ı kullanacağım) çeşitli tarih ve ortamlarda yaptığı konuşmalar / sunumlar / yazılardan oluşturulan bir derleme Marksizm ve Cinsel Devrim. Tüm Zamanlar Yayıncılık tarafından K. Yalım'ın Fransızca'dan çevirisiyle Nisan 1992'de ilk baskısını yapmış. 199 sayfalık kitap dört bölümden oluşuyor.  Aile bunalımı, yeni kadın, aşk ve ilk deneyler başlıklı bölümlerde sosyalizm pratiğinin ilk yıllarına kadar aile / kadın / cinsellik konularında Kollontay'ın görüşlerine yer veriliyor. Konuya teorik tartışma kadar uygulama pratikleri üzerinden de yaklaşılıyor. Hayat nasıl örgütlenecek, kadın nasıl özgürleşecek, miras hukuku, çekirdek aile ve soyun baba üzerinden devamı gibi konularda Marx ve Engels de kitaplar yazmış. Kollony

sayısal karasal televizyon: güncel sorulara yanıtlar

Son dönemde kimi forum sayfalarında birbiriyle çelişen yorumlar / haberler okuyorum. Kerameti kendinden menkul bu yorum / haberleri okuyunca çoğunlukla gülümsüyorum. Kimi yorum / haberlerin yazdırıldığı / yönlendirildiği aşikar. Ancak, son dönemde ciddi bir bilgi kirliliğinin de yaşandığını gözlemleyince daha önce yazdığım sıkça sorulan sorular yazısını güncellemenin doğru olacağına karar verdim. Umarım faydalı olur. Nedir bu sayısal karasal televizyon? Televizyon yayınları temelde iki ortamda izleyiciye ulaştırılır. Kablosuz yöntemler uydu, karasal ve 4G/Wimax olarak sayılabilir. Sayısal karasal televizyon, karasal vericiler ile evimize ulaştırılan yayındır. Bunun için ülkenin dört bir tepesine verici yerleştirmek ve bu vericilere televizyon yayınını ulaştırmak gereklidir. Ne zaman başlayacak? Yanıtı bugün için belirsiz olan soru. RTÜK'ün planlamalarına göre Ankara'da 20 gün önce düzenli yayınların başlamış olması gerekiyordu. Ancak ulusal multipleks kapasitesi ta

deneyerek öğrenin: Feza Gürsey Bilim Merkezi ve İşte Güneş sergisi

Feza Gürsey Bilim Merkezi , Ankara'da yaşayanlar için büyük bir şans. Zamanında golf sahası için ayrılan Altınsoy'un belediye başkanlığı döneminde park olarak Ankara'nın hizmetine sunulan Altınpark içerisinde yer alıyor. Deneyerek öğrenmenin keyfine ailecek varabileceğiniz bir yer. Henüz 4,5 yaşındaki kızlarımızın da 40 yaşına gelmek üzere olan bizlerin de ilgisini çeken deney setleri vardı. Merkezi gezerken rehberlik yapan görevlilerin de bulunması işleri kolaylaştırıyor.  Bu önemli bilim merkezi üç ay boyunca önemli bir sergiye de ev sahipliği yapacak. Sergiyi şehrimize getiren Alman Kültür Merkezi olarak bildiğimiz Goethe Enstitüsü. İstanbul ziyareti sonrasında şehrimize gelen İŞTE GÜNEŞ adlı sergi, Ankara'nın ardından İzmir'e gidecekmiş. Nükleer santrallerini kapatma kararını veren Almanya, yenilenebilir enerji konusunda araştırmalara hız verdi. Rüzgar ve güneş enerjisinde öne çıkan şirketlerin Almanya kökenli olmasına şaşmamak gerekli. Almanya'ya kıy

DigiTAG etkinliğinde ülkemize dair öne çıkan konular

  14 - 15 Kasım 2013 tarihlerinde İstanbul'da gerçekleştirilen DigiTAG çalıştayında (workshop) bir buçuk günde 5 oturum yapıldı. İlk oturumdaki sunumların dışındaki tüm sunumlar İngilizce'ydi. Eş anlı çeviri hizmeti, en fazla ilk oturumda kullanıldı. Ülkemizdeki duruma odaklı ilk oturumda öne çıkanlarla başlayayım bu yazıya: Konunun tüm tarafları sürecin bu şekilde kilitlenmiş olmasından rahatsız.  Ulusal ihalenin yenilenmesinden önce 6112 sayılı yasada değişiklik yapılması gerekliliği de neredeyse tüm taraflarca kabul ediliyor. RTÜK temsilcisinin sunumunda bu konuda net bir ifadenin yer almadığını da belirteyim. Yayıncı kuruluşların temsilcisi konumundaki TVYD'nin sunumunda lisans bedellerinin yüksekliği ve yatırım maliyeti vurgulandı. Analog karasal yayınların izlenmemiyor oluşundan hareketle sayısal karasal için bu kadar para (lisans + yatırım) veremeyecekleri dile getirildi.  Oturumda iletişim dünyasının temsilcisi gibi görünen konuşmacısı, 4G lisanslamaları,