Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Vegan olarak geçen iki ay

4 Eylül 2018 tarihinde vegan oldum. İşin doğrusu ilk ay, evde "olabildiğince vegan" dışarıda ise tam vegan olarak geçti. İkinci ayın ortalarına doğru evde de tam vegan beslenmeye başladım. İtiraf etmeliyim ki başlarda, doymayacağımı düşünerek hamur işlerine, her zamankine kıyasla, daha bir düşkün oldum. Sonucunu, artan kilom ile, gördüm.  Bu iki ay içerisinde öğrendiklerimi kısaca özetlersem: Hayvansal ürün tüketmeden de sağlıklı yaşayabiliyor insan.  B12 desteğini almak gerekli. Peynir, süt ve yumurta kullanmadan kek yapılabiliyor. Baklagiller oldukça uzun süre tok tutuyor. Mayalı hamurdan yapılan hamur işleri çok lezzetli. Uzak durmak lazım.  Akşamları sebze çorbası son derece yeterli ve doyurucu oluyor.  Kahvaltıda zeytin, yeşillikler ve meyve ile birlikte avakado, güne zinde bir başlangıç sağlıyor. Öğlen yemeklerini dışarıda yiyorsanız esnaf lokantalarından şaşmamak lazım. Ayrıca kebapçılarda da her daim mercimek çorbası ile salata bulunuyor. Vegan olmanı

Online gazetecilik ve T24

İnternet her sektörü dönüştürüyor. Erişimin hızlanması ve görece ucuzlaması ile internet üzerinden sunulan hizmetler çeşitleniyor ve yaygınlaşıyor. Yazılı basının ülkemize özel durumu da eklenince, online gazeteler, giderek güçleniyor. Bu yazıda 1 Eylül 2009 yılında yayın hayatına başlayan T24 ve son dönemdeki atılımlarına dair gözlemlerimi paylaşmak istiyorum. Öncelikle, yayın hayatında başladığı günden beri sıkı bir T24 takipçisi olduğumu belirteyim. Kurucusu Doğan Akın, ilk yazısında T24'ü tarif ederken:  Özlenmiş ve biriktirilmiş bir başlangıç için karşınızdayız.  Hiçbir kişi, grup, şirket, kurum ve oluşum ile doğrudan ya da dolaylı veya rastlantısal bir bağı bulunmayan T24, bağımsız bir gazetecilik girişimi olarak yola koyuluyor...   diye yazmıştı. Yıllar içerisinde okurların desteklerine yönelik kampanyalar düzenledi. Ancak, düzenli geliri sayfasına aldığı reklamlar. Sonuçta basılı bir gazete olmasa bile çalışanları ve sabit giderleri olan bir işletmeden bahsediyor

Kadın erkek ilişkisi üzerine

Cinsiyetimiz, anne-babamız, ten rengimiz ve daha bir çok şey gibi, bizim seçimimiz değil. Ne kadın olmak eksiklik ne erkek olmak üstünlük. Toplum düzeni içinde kadınlara ve erkeklere biçilmiş bir takım roller var. Bundan belki 50 sene öncesinde kadınların iş hayatına katılımı çok daha sınırlıyken, bugün ailenin iki ferdinin de çalışması, neredeyse zorunluluk. Özellikle çocuklu ailelerde erkek ile aynı koşullarda çalışan kadın, bir mesaisini de evde yaparken, erkek, en iyi ihtimalle "karısına ev işlerinde yardım eden düşünceli koca" rolünü üstleniyor.  Bundan 10 sene önce Oral Çalışlar ve Gürhan Uçkan'ın yazdığı Kadınların İsveç 'i adlı kitabı okuduğumda bir hayli şaşırmıştım. Bir yanda toplumsal hayatın tamamında erkek ile eşit haklar ve temsil oranlarına sahip İsveç'li kadınlar, diğer yanda senede 2000 tecavüz vakası. Bundan 5 yıl sonra ve bugünden 5 yıl önce, İsviçre'de yapılan bir araştırmanın sonucunu içeren Cinsel Şiddet adlı kitabı okuduğumda, bir

SDI IP dönüşümü üzerine

Gel de o sevgili arkadaşıma hak verme, ekmek tariflerinden RTÜK yönetmelik taslağı yorumuna, oradan SDI - IP dönüşümü üzerine fikirlerimden, tekrar ekmek tarifine ve hemen arkasından Mustafa Kemal Atatürk'ün 1919 öncesi yaşadıklarını kendi kaleminden anlattığı anılarına dair notlara... Böyle bir blog, nasıl düzenli okuyucu kazanır :) Bu arada, bu yazının sonrasındaki iki yazının adlarını da vermiş oldum, inşallah yakında bloga eklerim.  Konumuza dönersek, yazının başlığı size bir şey ifade etmediyse, ekmek tariflerine geçebilirsiniz. Çünkü çok dar bir çevreyi ilgilendiren, bu dar çevre için ise çok önemli bir konu hakkında yazmaya niyet ettim. SDI, serial digital interface kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltma. Yayıncılık dünyasında, sistem analog PAL'den sayısala dönüşürken ortaya konuldu SDI. Stüdyo ortamının kablolamasından cihaz odasına, rejiye ve hatta iletim ve dağıtıma zincirin tümüne dair söyleyecekleri var SDI'ın. Yayıncılık dünyasındaki zincirden

İnternet üzerinden yapılan radyo - televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetleri yönetmelik taslağı üzerine ilk değerlendirmeler

Sanırım bugüne kadar koyduğum en uzun başlık oldu :) Konu önemli olunca başlığın uzun olması doğal. Öncelikle hemen belirteyim, yanlış anlaşmalara yol açmayayım. Aşağıda listelediğim tespitlerim, üyesi olduğum kurum/kuruluş/dernek ve meslek odasını bağlamaz. Sadece kendi görüşlerimden ibarettir. Bu açıklamanın ardından, hızlı bir gözden geçirme ile oluşturduğum tespitlerimi paylaşabilirim. Daha ayrıntılı ve daha düzgün formatta bir değerlendirmeyi üyesi olduğum meslek odasının görüşlerine sunacağım. Yayıncılık dünyası ile internet gittikçe yakınsarken, sınırlar nerede başlıyor ve nerede bitiyor belirsizleşirken böylesi bir düzenleme taslağı oluşturmak gerçekten çok zor.  Madde 2 ile yukarıda bahsettiğim gri bölge tanımlanmaya çalışılmış. Madde metni tam olarak şöyle:  (2) Kurumun görev ve yetkileri saklı kalmak kaydıyla; a) Bireysel iletişim hizmetleri, b) Radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerini internet ortamından iletmeye özgülenmemiş platformlar, c) Radyo, te

Vasat Edebiyatı 101 / Taylan KARA

Taylan Kara'dan okuduğum ikinci kitap: Vasat Edebiyatı 101. Mayıs 2015 tarihli birinci baskısını okudum. Hayal yayınlarından çıkmış ve 111 sayfa. Yazarın Vasatlığa Giriş Dersleri adlı bir inceleme kitabı var. Önce onu okumanızı öneririm. O kitabında, vasat kimdir, neden vasat zevkleri vardır, çoğunluğun vasat olmasının sonuçları nelerdir gibi sorulara yanıtlar tartışılıyor. İki bölümden oluşan bu kitabında ise Taylan Kara öncelikle bir kaç eser üzerinden vasat edebiyatın özelliklerini gözler önüne seriyor. Örnek olarak seçtiği eserler Ahmet Altan, Perihan Mağden eserleri ile Olasılıksız adlı çok satan roman. Kara, bir dönem InsanBu.com sayfasının editörlüğünü yapmıştı. Bir okur olarak yazdıkları ile ilk tanışmam insanbu.com vesilesiyle oldu. Vasat Edebiyatı 101'in ikinci bölümünde yer alan yazıları, insanbu.com 'da okumuştum. Bu yazılarında edebiyat dünyasında ödüller, tanıtım yazıları, pazarlama etkinlikleri gibi araçların nasıl kullanıldığına dair çarpıcı tespitler var.

Evde baget ekmek yapımı

Öncelikle malzemeleri sıralıyorum: Un, süt veya su, kuru maya, pudra şekeri, Hindistan cevizi yağı, zeytinyağı, kekik, tuz ve tane kimyon. Gelelim tarife, mayalı hamuru hazırlıyoruz öncelikle. Ilık suyun içerisine bir paket kuru mayayı boşaltıyoruz. Su yerine süt de kullanabilirsiniz. Kritik olan sıcaklığı, ılık olması gerekiyor. Ardından bir miktar pudra şekerini mayanın üzerine döküyoruz. Şeker, mayanın en sevdiği şeylerden. Ardından un ve Hindistan cevizi yağını ekliyoruz. Güzelce karıştırıp üzerine bir kapak koyup ya 50 derece civarındaki bir fırına ya da ılık bir ortama alıp bekletiyoruz. Yarım saat 40 dakika kadar bekledikten sonra mayanın çalıştığını ve hamurun iyice kabardığını görüyoruz. Artık ikinci aşamaya geçebiliriz. Hamura şekil vereceğimiz alanı unluyoruz. Mayalanmış hamuru unladığımız alana aktarıyoruz. Koyacağımız baharatları zeytinyağı ve unla karıştırıp hamura ilave ediyoruz. İşlem hemen hemen bitti. Son aşama şekil vermek. Hamuru önce büyük bezelere ayırı