Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Önümüzdeki yaz boyunca SadeceÖzgür'de okuyacaklarınız

Pek kıymetli okurum, Bu paylaşım sana yönelik gibi görünse bile aslında kendime hatırlatma niyetiyle yazıldı. Biliyorum ki bu iletiyi okuyan hiç kimse, Temmuz ayında televizyon ekranı tasarımı üzerine bir yazı yayınlanacağını öğrenip, Temmuz ayında bu bilgiyi hatırlayıp, bakalım ne yazmış Özgür diye bloga gelmeyecek. Dediğim gibi, kendime notları sizlerle paylaşıp, hep şikayet ettiğim ancak değiştirmek için hiç çaba göstermediğim üşengeçliğimden kurtulabilme aracı. Düşünüyorum öyleyse varım sözünü üşeniyorum öyleyse yarın diye çeviren bir tişörtüm bile var. Lafı fazla uzatmadan gelelim yaz aylarının konularına: Her ay enaz iki yeni kitap notu eklenecek. Bugünden belli olanları sıralayayım: Kâmuran Şipal / Gece Lambalarının Işığında - Toplu Öyküler Ece Temelkuran / Sinyorita Biz Burada Devrim Yapıyoruz. Prof. Dr. Asker Kartarı / Kültür, Farklılık ve İletişim - Kültürlerarası İletişimin Kavramsal Dayanakları Gül Işık / İspanya: Bir Başka Avrupa Her ay İstanbul'da pek bilinmeyen b

Sosyal medyada SadeceOzgur

Farklı tarihlerde yayınladığım benzer başlıklı yazılar var(dı) blogda. Bulabildiklerimi sildim. Karakterimden ötürü sanırım, bir yerlerde fazla duramıyorum. Hâl böyle olunca, sosyal medya hesaplarım başlıklı yazıların geçerliliği kalmıyor bir zaman sonra.  Bu kez de muhtemelen farklı olmayacak ama gene de epeydir böyle bir paylaşım yapmadığımı görünce, güncel adresleri vereyim dedim: Facebook   Instagram   Youtube   LinkedIn   Google Maps

Bir yıl daha biterken

Ömrümün bir senesi daha bitiyor. 18 seneden uzun süredir blog yazınca, dönüp ne yazdığına bakabiliyor insan. Sanırım pek takipçisi olmasa da hâlâ yazmayı sürdürmemin en temel nedeni bu, kişisel arşiv. Yarım asırlık insan olacağım pek yakında. Kalan ömrüm, büyük olasılıkla, yaşadığımdan kısa. Yani ömrü bir maça benzetirsek, ikinci yarı çoktan başladı muhtemelen. Elbette ne kadar yaşayacağımızı bilemediğimiz gibi ne yaşayacağımıza dair de bilgimiz yok. Ancak hevesimiz olabilir.  Kalan ömürde neler yapmak isterim diye bir düşündüm bu sabah, dışarıda horoz ötüşleri, köpek havlamaları ve en baskın olan, kuş cıvıltıları eşliğinde bir İstanbul sabahında: Medya dünyasına yönelik teknolojik gelişmeleri takip etmek,  Öğrendiklerimi, dilim döndüğünce, konuyla ilgisi ve bilgisi olmayanların da anlayacağı bir basitlikte blogumda paylaşmak, Çocuklarımın keyifli ve huzurlu bir ortamda yaşamalarını sağlamak için gerekli adımları atmak, Osmanlıca öğrenmeye devam etmek, İspanyolcamı ilerletmek, Ali'

İki Kalp Üç Kitap - İstanbul'da Karma Evlilikler / Asker KARTARI

İdari ve siyasi bir çok kurumumuz Osmanlı İmparatorluğu'ndan miras. Hatta 23 Nisan 1920'de kurulan Büyük Millet Meclisi'nden çıkan ilk yasa, Meclis-i Mebusan'ın dağıtılmadan önce görüştüğü son yasa. Kısacası bir imparatorluğun bakiyesiyiz. Çok dilli, çok dinli ve çok kültürlü bir imparatorluğun bakiyesi olunca, her ne kadar sayıları azalsa bile, farklı dinlere inanan, farklı etnik kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bulunuyor. Bu farklı dinlere inanan vatandaşların Müslüman vatandaşlarla evliliklerini, kitapta kullanılan ifade ile karma evlilikleri, inceleyen araştırmasını roman tadında bir metin içinde aktarmış Prof. Dr. Asker KARTARI.  Akademik çalışmaların, konuyla doğrudan ilgili olmayan insanlara da ulaştırılması ayrı bir çaba istiyor. Farklı zamanlarda yapılan söyleşileri sanki aynı ortamda sohbet ediyorlarmış gibi bizlere aktarmış Asker Hoca. Son derece ilginç bilgilerin de yer aldığı çalışmada kaşar peynirinin ortaya çıkış öyküsünden eski İstanbul'un eğ

seçim sonuçları üzerine

Blogumda siyasi içerikli yazı yok, aslında daha doğrusu, güncel siyasete dair yazı yok. Çünkü yaşadığımız olaylara karşı gösterdiğimiz her tutum, siyasi duruşumuzu yansıtıyor. Bu bakımdan, sayısal karasal radyo ve televizyon yayıncılığına dair yazılarım, okuduğum kitaplar ve bunlarla ilgili paylaştığım notlar... Tüm bunlar "siyasi içerikli yazı". Bu yazı ise biraz değişik. Güncel siyaset üzerine, hatta çok güncel seçim sonuçları üzerine kişisel değerlendirmelerimi içeriyor. Mâlum, 13. Cumhurbaşkanı ve 28. dönem TBMM üyelerini belirlemek üzere 14 Mayıs 2023 tarihinde sandık başına gittik. Oylarımızı kullandık ve yapılan sayımların sonucuna göre Cumhurbaşkanı'nı belirlemek üzere 28 Mayıs 2023 tarihinde yeniden sandık başına gitmemiz gerekecek. Bu seçim sonuçlarına göre TBMM'de oluşan yapının bana anlattığı bir şeyler var.  Yazıyı ise bunun üzerine kurmayacağım. Belki ileride TBMM üye dağılıma dair tespitlerimi de ayrı bir yazı ile anlatmaya çalışırım. Herkes fili tuttuğ

Şaka / Milan Kundera

Çok sevdiğim bir arkadaşım, yazarların eserlerini yazılış sırasına göre okuyor. Böylelikle yazarın stilindeki değişiklikleri izleyebildiğini söylüyor. Onun çabasını takdir etmekle birlikte, edebiyatla akademik olarak ilgilenilmediği sürece, yorucu ve anlamsız buluyorum.  Bu haddini aşan ve gereksiz paragrafın ardından gelelim Şaka adlı romana. Gereksiz dedim ilk paragrafa ama bu yazıya böyle bir paragrafla başlamamın nedeni Şaka'nın Milan Kundera'nın yayınladığı ilk roman olması. Tahmin edeceğiniz ya da blogumun sadık okuyucusuysanız, ki benim dışımda öyle bir başkası yoktur muhtemelen, bileceğiniz gibi Milan Kundera'dan okuduğum ilk eser değil. Daha önce Kundera'dan  Gülüşün ve Unutuşun Kitabı ile Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği 'ni okumuştum.  Şaka, 1967 yılında Çekoslovakya'da Çekçe  Žert adıyla yayınlanmış. Aslında 1965 yılında yayıncıya teslim edilmiş ancak sansür kurulundaki incelemeleri uzun sürmüş. 1968'de Prag Baharı olaylarının ardından Sovyet işg

ikinci baharın ilk ayı

Genelde aşk hayatındaki yenilikler için kullanılan bir deyim olsa bile, benim durumum için de geçerli diye düşündüm ve yazının başlığına " ikinci bahar "ı ekledim. Dile kolay 25 sene devlet memuru olarak çalıştım. Emeklilikte yaşa takılanlardan birisiydim son senemde. Düzenleme ile emekli olabildim ancak düzenlemenin gündemine bile almadığı maaş bağlama katsayılarındaki değişiklikler sonucu, çalışırken kazandığımın yarısının altına düştü gelirim. Hem bu yüzden,  hem de "daha yapabileceklerim var" dediğim için bir haftasonu süren emekli günlerimin ardından yeniden çalışma hayatına döndüm. 25 sene kamusal hizmet sunan bir kuruluşta, artık adını söylememin hiç bir sakıncası yok, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu'nda, çalışınca özel sektöre uyum sağlayabileceğimden emin değildim. Neyse ki karşıma Kadir Has Üniversitesi'ndeki pozisyon çıktı. Böylece hem severek ve ilgi duyarak çalıştığım yayıncılık sektöründe kaldım hem de özel sektörün kâr odaklı dünyasının uza