Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Medya - 2 | Radyo

Bir otobüs firmasının sloganı vardı, sektörde ne kadar eski olduklarını anlatmak için kullandıkları: "Önce Kâmil Koç vardı" diye. O slogandan esinlenerek başlayayım, önce radyo vardı. Marconi'den ya da Tesla'dan bahsetmeyeceğim. Radyo teknolojisinin tarihçesini anlatan bir çok kaynak var online dünyada. Ben ülkemizdeki garip durumu, daha önce konuyla ilgili yazdıklarıma da atıflar yaparak işlemeye çalışacağım. Bir de elbette, geçen hafta, medya dizisinin ilk yazısında belirttiğim üçlemeyi açıklayacağım bilgim dahilinde; üretim / dağıtım ve tüketim.  Ülkemizdeki garip durum dediğim ve ilerleyen satırlarda okuduğunuzda size de garip geleceğinden neredeyse emin olduğum konu, dağıtım başlığıyla ilgili. Sıralamayı bozmayalım dilerseniz, üretim ile başlayalım: Radyo'da üretim: Radyoda dinlediğiniz programları en temelde ikiye ayırmak mümkün. Aslına bakarsanız, aynı ayrımı televizyon içerikleri için de yapabiliriz, canlı ve bant kayıt. İsimleri, ne olduklarını yeterince

Medya - 1

Uzunca bir süredir düşündüğüm "medya" başlıklı yazılardan oluşan dizinin ilk sayısından herkese merhaba. Siz ne zaman okuyorsunuz bilemem elbette, ancak ben, dünya sıcaklık rekorlarının kırıldığı senenin Temmuz ayında başladım yazmaya. Sıcaklık ile nem birleşince, klimalı bir ortamda medya yazıları hazırlamak, yapılabilecek en iyi şeylerden birisiydi. Sözü fazla uzatmadan, iki haftada bir planladığım medya yazılarında işleyeceklerimi sıralayayım: İçerik üretimi İçerik dağıtımı İçerik tüketimi Başlıkları fazlasıyla genel tuttum ve bu ilk haftanın yazısında, başlıkların ne olduğunu detaylandırarak, medya diyerek neden bahsedeceğimi açıklamak istiyorum. Yazılı basın dışında kalan tüm görsel ve işitsel içerikleri kapsayacak genişlikte bir dizi hazırlamaya çalışacağım. Buna radyo, televizyon, reklâm, film, dizi, animasyon, platformlar, internet üzerinden tüketilen içerikler, Instagram - TikTok gibi uygulamalar dahil. Yukarıdaki üç kaba başlığı, virgül ile ayrılan her bir kelime iç

yeni yazı dizisi: medya / son tanıtım yazısı

Heyecanlıyım. 18 seneden uzun süredir yazmaya devam ettiğim blogumda teknik etiketli yazılar, kitap etiketlilerin ardından geliyor. Etiketin teknik olduğuna bakmayın, büyük ölçüde medya dünyasına dair bu yazılar. Kimisi, medya dizisi gibi dizi şeklinde kimisi kendi başına duruyor, çoğu ise sayısal karasal televizyon yayıncılığı üzerine. Medya dizisi, 18 senedir blogda yer alan konuları da içerecek elbette. Ancak amacım sektörün yaşadığı / yaşamakta olduğu dönüşüm ve değişime dair tespitlerimi paylaşmak.  Ülkemizde fazla konuşulmasa bile sinema, ciddi bir krizden geçiyor. Pandemi sürecinde güçlenen platformlar, kapanan salonlar, platformların yaptığı sözleşmelerle kendi kendini besleyen bir döngüde sinema, her geçen ay kan kaybediyor.  Geçenlerde okuduğum bir makalede artık oyuncuların sinema filminde yer almaktansa dizilerde oynamayı tercih ettiğinden bahsediyordu. Oysa senelerce tam aksine dair yazılanları okurduk. Dizi geçici, sinema ise kalıcıydı. Platformlar sayesinde tutan işler

Vejetaryen beslenme

Bir kaç ay boyunca sabah ve akşam Galata Köprüsü ile Unkapanı - Atatürk köprüsü üzerinde yürüyünce farklı bir sonuç beklemek pek kolay değildi. Günün neredeyse her saati her iki köprünün üzerinde balık tutanları gördüm. Vejetaryen olmaya karar vermem, bu balıkçıların oltalarında ya da olta iğnesinden çıkıp asfaltın üzerinde can çekişen balıkları  görmem sonrasına denk geldi. Geçtiğimiz senelerde vegan beslenmeyi denemiş ancak üç ay sonunda pes etmiştim. Vejetaryen beslenmeyi ne kadar sürdürebilirim emin değilim. Kokoreçten kelle paça çorbaya, ciğer kebaptan kuzu pirzolaya her türlü kırmızı et, tavuk, hindi, balık, deniz kabukluları... Diyeceğim o ki dışarıda pişen her türlü et ürününü zevkle tüketen birisiydim. Her şeyin bir vakti olduğuna inanıyorum. Vejetaryen beslenmenin de vakti gelmişti bence...

yeni yazı dizisi: medya. İkinci tanıtım yazısı

Medya dünyasında kariyer yapmak isteyenlere neler önerirsiniz?  Bana, belki de en çok sorulan soru. 25 senem yayıncılık dünyasında geçince, soru anlamlı, yanıtı ise bir yazı dizisinde anlatılacak kadar uzun. Medya yazı dizisi, 8 Temmuz'dan itibaren blogda. Peki kariyer önerileri mi olacak sadece? Adı yazı dizisi, elbette farklı konular da yer bulacak. Üretim süreçleri, meslekler, uzmanlıklar, yol ve yöntemler... Sizlerin de aklınıza takılan konular varsa, yazmaktan - sormaktan çekinmeyin. Bildiklerimi yazmayı çok istiyorum...  

yeni yazı dizisi: Medya - ilk tanıtım yazısı

Çalışma hayatımın son yirmi beş senesi TRT'de geçti. Yayıncılığın teknik süreçlerinin neredeyse tümünde çalıştım. Bilgi işlemde ağ yöneticiliğinden yazılım geliştirmeye, rejide teknik yönetmenlikten sistem yöneticiliğine, stüdyo planlamada farklı projelerde görev aldım. En uzun çalıştığım birim ise araştırma geliştirme oldu. Sanırım bana en çok uyan birim de Ar-Ge'ydi.  Bu geniş yelpazedeki görev ve sorumluluklar sayesinde medya dünyasını sadece teknik süreçleriyle değil, bütün olarak değerlendirecek bir birikim edindim.  Nisan 2023 tarihinden itibaren çalışmakta olduğum işim ise, kanallara hizmet üreten yapım şirketleri boyutunu, oradaki iş akışını göstermesi bakımından ilgi çekici.  Bir önceki yazımda klasik TV bitecek dememin sebebi biraz da masanın bu tarafındaki gözlemlerim.  Büyük bir TV kanalıysanız kendi içeriklerinizin, en azından bir bölümü, üretimini de yaparsınız. Program sonlarında akan "roll caption"ların sonunda X Kanalı İç Yapımlar gibi bir ibare göste

klasik TV bitiyor

Dile kolay tam yirmi beş sene medya dünyasında çalıştım. 31 Mart 2023'te emekli olsam da 3 Nisan 2023'ten itibaren gene medya dünyasında çalışmaya başladım. Kısacası çalışma hayatım bu dünyanın içinde, merkezinde geçti. Seneler öncesinden başlayarak, zaman zaman yazıyorum, klâsik TV bitecek diye. Konu ile ilgili ilk yazım 10 sene önce... Daha OTT nedir bilinmezken IPTV bitiyor diye yazan da bu bloğun mütevazı yazarı. Önceki yazılarımda belirtmiştim, insanlar artık doğrudan içeriği takip ediyor diye. Kimse ana akım TV kanalını izlemiyor aslında. İzlediği, o kanaldaki bir program. Onu da eskisi gibi yayınlandığı an değil, belki aylar belki yıllar sonra izliyor. Peki böylesi bir dünyada tek işlevi farklı içerikleri farklı kaynaklardan derleyip 24 saatlik bir akış içine yerleştirerek bunu farklı platformlarda 7x24 yayınlamaya dönmüş klâsik TV kanallarına ihtiyaç sürüyor mu? Başka bir deyişle bu kanalları sürdürmek için ekonomik iş modeli varlığını sürdürüyor mu? Bana kalırsa sorunu