Ana içeriğe atla

Kayıtlar

İmparator / Erol Toy

Senelerdir okumak istediğim bir romandı İmparator. Fehmi Çok'un hikâyesinin anlatıldığı romanı sonunda okudum. Evimizin kütüphanesinde de vardı ancak taşınmalar, şehir değiştirmeler derken romanın evdeki kopyasını arayıp bulmaktan kolay geldi mahalle kütüphanesinden  Doğu Kitabevi'nin 3. baskısını  ödünç almak.  1920 yılında, Büyük Millet Meclisi'nin açılmasının hemen öncesiyle başlayan roman 1971 muhtırasına kadar geçen 51 seneyi, sanayici Fehmi Çok'un bakış açısıyla anlatıyor. Erol Toy, yerli sermayenin nasıl biriktirildiği, konu hakkında bilgisi olmayanların da anlayacağı ölçüde basitleştirilerek açıklamış. Böyle olunca kimi sayfalar, sürecin teknik ayrıntılarıyla dolmuş. Ülkenin önde gelen sanayici ve iş insanlarını bir araya gelip, siyaseti kendilerine daha fazla kâr sağlayacak şekilde tasarlamaları, romanın inandırıcılıktan uzaklaştığı bölümler olmuş. Hangi ülkede böyle bir şeye izin verir vatandaşlar? Roman, ülkenin kuruluş sürecini de farklı bir perspektiften an

Kapak Kızı / Ayfer Tunç

2023 senesinin başlarında, henüz emekli olmamışken, TRT Spor rejisinde bir kitapsever arkadaşımın önerisi ile Dünya Ağrısı adlı romanını okumuş ve çok etkilenmiştim. Ayfer Tunç'u 2023'e kadar neden fark edemedim diye epey üzüldükten sonra, geç olsun - güç olmasın dedim ve seneyi Ayfer Tunç romanlarıyla bitirmeye karar verdim.  Bu uzun ve muhtemelen gereksiz paragrafın ardından gelelim Kapak Kızı adlı romana. İlk baskısı 1992 yılında Simavi Yayınları'nca yapılmış. Ben Ekim 2022 tarihli Can Yayınları'ndan çıkan 22. baskısını okudum. Romanın sonuna eklenen yazarın notuyla birlikte 261 sayfa. Son notta, romanın yeniden yazıldığı, belki daha doğru ifadesiyle gözden geçirilerek çoğu cümlenin yeniden ele alındığı belirtilmiş. 2004 yılında yapılan bu yenilenmiş hâli ile ilk baskısını kıyaslamak isterdim, kim bilir belki bir gün fırsat bulurum. Yemekli vagonunda sigara içmenin serbest olduğu ve içki servisinin yapıldığı senelerde geçiyor roman. Karlı bir günde Ankara'dan İs

Emeklilik

Emeklilik başlıklı yazımı hazırlamanın kolay olacağını düşünmüştüm. Yazıp sildikçe, tahminimin doğru olmadığını gördüm. 1995'te üniversiteden mezun oldum ve çalışmaya başladım. Bu sene Mart'ın son günü emekli olana dek neredeyse kesintisiz çalıştım.  "Emeklilik" kavramı üzerine yazmak istiyorum ancak söz dönüp dolaşıp neden emekli oldum, emekli olduktan sonra büyük bir heyecanla başladığım ve kelimenin gerçek anlamıyla gecemi gündüze katıp çalıştığım yeni işimden 3 ay sonunda neden ayrıldığım gibi konulara geliyor. Aynı tuzağa bu kez düşmeyeceğim ve emeklilik kavramı üzerine kalem oynatacağım. Osmanlıca'da tekaüt ya da takaüt kelimesi kullanılırmış, ki oturmak kökeninden gelirmiş . Emekli olana ise mütekaid denilirmiş. Emek sahibi, emek vermiş anlamına gelsin diye mi emekli kullanılıyor günümüzde emin değilim. 18-20'li yaşlarda başlayan çalışma hayatı, ömrün sonuna kadar sürmüyor. Çalışma hayatı boyunca, hafta içi günlerin gündüzlerini kapsayan vakitlerimi

TRT'nin yeni platformu: tabii

Yıllarca farklı birimlerinde çalıştığım TRT'den Mart 2023'te emekli oldum. Bu uzun yolculuğun ardından, bir yüksek mühendis olarak TRT'nin dijital platformu Tabii 'yi incelemek benim için oldukça heyecan verici bir deneyim. Öncelikle belirtmeliyim ki, Tabii ile birlikte, TRT'nin sektördeki liderliği, dünya çapında rekabet edebilecek bir dijital platformla birleşmiş durumda. Bu, izleyicilere zengin bir içerik deneyimi sunmak adına atılmış önemli bir adım. Sizi eski yazılarımla sıkmak istemem, ancak TRT'nin bu dijital yolculuğunda nasıl evrildiğini anlamak adına Over The Top TV (OTT TV) konusundaki geçmiş yazılarıma göz atmanızı öneririm. 2011'de OTT'nin adını bile sık duymadığımız bir dönemde bu konuda yazmıştım . Gelelim Tabii platformuna. Tabii, Türkiye'nin küresel çevrimiçi yayın hizmeti olarak tanımlanıyor ve içeriğinde dizi, film, program, belgesel ve birçok orijinal yapımı barındırıyor. Üstelik, bu içeriklere ücretsiz olarak ulaşmak mümkün. Kred

Civitas - Suadiye / İstanbul

Sadeceözgür, 2004 doğumlu bir blog. Başlangıç senelerinde, "mekân" etiketli bir çok yazı yayınladım. O tarihlerde Google Haritalar hizmeti yoktu hayatımızda. Artık, ben de bir çok kişi gibi, Google Haritalar'a yazdığım yorumlar ile gittiğim mekânları değerlendiriyorum. Bu yüzden "mekân" etiketli son yazım 2019 tarihli ve o yazı film yıkatıp negatiften baskı alabileceğiniz mekânlarla ilgili .  Bu giriş paragrafının ardından gelelim bu yazıyı neden hazırladığıma. Malûmunuz, İstanbul sokakları ve kafelerini keşfetmeye devam ediyorum. Bu keşifleri, zaman zaman blogda da paylaşmaya karar verdim. Civitas , bu serinin ilk yazısına konu oldu.  İstanbul'un Anadolu Yakası'nda, Marmara kıyılarına yakın, güzide semtlerinden Suadiye'deki bir kafe Civitas . Mekâna ilk ziyaretimde sadece kahve içmiş, vitrindeki tatlıların görüntülerine hayran kalıp, bir daha gelmeliyim diyerek, ayrılmıştım. İstanbul gibi devasa bir şehirde yaşayınca, bir daha, bir sene sonraya den

Ankara - İstanbul

Neredeyse 45 sene Ankara'da yaşadım. İstanbul'a taşınalı ise 2 sene kadar oluyor. Ankara'dayken, Ankara'dan başka yerde yaşayamam diye düşünen, şehri çok seven birisiydim. Hatta şairin dediği Ankara'nın en güzel yanı İstanbul'a dönüşü sözünü İstanbul için dillendirirdim, her İstanbul seyahati sonrası.  İstanbul'a taşınınca fikrin değişti mi diye sorarsanız şair haklıymış demekle yetinebilirim. Onca anıya, yaşanmışlığa karşın Ankara'nın en güzel yanı, benim için de artık, İstanbul'a dönüşü. Günün her saati, neredeyse her noktasında trafik yoğunluğu olan, toplu taşıma araçlarına ise sabah erken ve akşam iş çıkışı saatleri kalabalık yüzünden zor binilen, merkezlerindeki her caddesinden her milletten insan seli akan, pahalı, havası gittikçe kirlenen bir şehir için insan neden böyle düşünür?  İstanbul, tüm hengamesine tüm kaotik yapısına karşın, hatta belki hengamesi ve kaotik yapısı sebebiyle çok sürprizli ve eğlenceli bir şehir. İmparatorluklara başkent

Ulus 100. Yıl Çarşısı'nın Yıkılması

Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlamalarına hazırlanırken mimari yarışma sonucu inşa edilen ve 1981 yılında 100. Yıl Çarşısı adıyla hizmete açılan yapı bloğunu, anket sonucuna göre yıkıldığını görmek benim için çok üzücü oldu.  Ankara'yı bilmeyenler için mekânın Ulus meydanındaki at üzerinde Atatürk heykelinin çaprazında ve Cumhuriyet'in ilânına da tanıklık etmiş ilk Meclis Binası olarak da kullanılmış İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Ankara Şubesi Binası'nın tam karşısında yer aldığını söyleyerek başlayayım.  Ankaralıların pek sevmediği değişik bir çarşıydı Ulus 100. Yıl çarşısı. Çarşı kompleksinin bir yanında yer alan Kültür Merkezi'nde tiyatro oyunları ve konserler izlemiştim zamanında. Hep, daha işlevsel hale getirilse ne güzel bir yer olur aslında diye düşünmüştüm Ankara'da yaşarken. Bir önceki Belediye yönetimi döneminde yıkılması planlanmışken açılan davalar sonucu yıkım kararı durdurulunca da sevinmiştim. 2022 yılında 100. Yıl Çarşısı ve Yakın Çevresi nasıl